Ekonomi

Enerji Bakanı Dönmez: 2023 yılına kadar kamu binalarında yüzde 15’lik bir tasarruf planlıyoruz

"Bu, 250-300 milyon lira gibi bir tasarrufa denk geliyor"

05 Eylül 2019 14:20

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 2023 yılına kadar kamu binalarına yüzde 15’lik bir tasarruf planladıklarını söyledi. "Bizim yapmış olduğumuz potansiyel çalışmalarına göre de yaklaşık yüzde 27’lik bir tasarruf potansiyelimiz var" diyen Dönmez, "Yüzde 15’lik kısım yaklaşık yıllık 250-300 milyon lira gibi bir tasarrufa denk geliyor" ifadesini kullandı.

Dönmez, katıldığı bir televizyon programında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Türkiye-Irak enerji ilişkileri ve iş birliğine ilişkin olarak Dönmez, "Irak’la bu coğrafyada yıllardır devam eden teknik, ekonomik, kültürel ilişkilerimiz var. Sayın Adil Abdülmehdi’nin başbakanlığında yeni bir hükümet kuruldu, yaklaşık 10 aylık bir hükümet. Geçtiğimiz Mayıs ayında Sayın Abdülmehdi’nin Ankara ziyaretinde yeni dönemin güzel işaretlerini birlikte müşahede etmiştik. Enerji alanındaki ilişkilerimizin daha da derinleştirilmesi, geliştirilmesi için de başta muhatap bakanlarımız olmak üzere Sayın Başbakan ile de görüştük. Başta petrol olmak üzere enerjinin her alanında Irak’ta ciddi bir potansiyel var, ilişkilerimizi arttırabiliriz. Yıllardır çalışan bir Irak-Türkiye petrol boru hattı var. Irak’ın kuzeyinde çıkıp, Kerkük ve civarında çıkan petrolü Ceyhan’daki terminalle pazarlara ulaştıran başta Akdeniz olmak üzere bir terminal ve bir boru hattımız var. Bu boru hattının kapasitesinin arttırılması dahil olmak üzere bazı hususları istişare etme imkanı bulduk. Irak’ın kuzeyindeki petrolün değil, Irak’ın muhtelif yerlerindeki petrolün de yine Irak-Türkiye petrol boru hattı üzerinden pazarlara ulaştırılmasıyla alakalı bazı çalışmalar olduğunu ifade ettiler, biz de memnuniyetle karşıladık" dedi.


(Enerji Bakanı Dönmez)

Irak'ın son dönemde IŞİD başta olmak üzere çeşitli terör örgütleriyle sıcak çatışmalar yaşadığını, şimdi hızla toparlandığını söyleyen Bakan Dönmez, "O dönemde tahrip olan altyapının yeniden onarılması gerekiyor. Elektrik altyapılarında ciddi eksiklikleri var gerek üretim tarafında, gerekse iletim ve dağıtım tarafında. Biz de gerek malzeme tedariki kapsamında, gerekse müteahhitlik hizmetleri anlamında Türkiye’de ciddi bir potansiyelin olduğunu ve öteden beri zaten Türkiye’deki müteahhitlerin Irak’ın altyapısında, üstyapısında önemli projeleri üstlendiğini ve başarıyla tamamladığını anlattık. Yakın dönemde inşallah Türkiye’deki iş insanları oradaki iş fırsatlarını kovalamak suretiyle yeni projeleri geçmişte olduğu gibi artırmak imkânı olacak. Ayrıca Karma Ekonomik Komitesinin de eşbakanıyım, karşı tarafta da Irak Dışişleri Bakanı var. Onunla alakalı olarak da önümüzdeki haftalarda daha geniş kapsamlı Irak’ta ticaretin geliştirilmesi için toplantılar yapacağız. Şu anda 13 milyar dolar civarında seyreden bir ticaret hacmimiz var. Her iki ülkenin lideri de bunun 20 milyar dolara çıkartılması konusunda da bir mutabakat sağlamış durumda. Bu hedefe ulaşmak için de gerek devleti yöneten bizler, gerekse özel sektörümüzün çok değerli iş insanlarıyla bu hedefi inşallah en kısa süre içerisinde gerçekleştirmiş olacağız" diye konuştu.

Türkiye'nin enerji politikası

Elektrik ithalatının özellikle son yıllarda ciddi oranda azaldığını belirten Dönmez, "Hatta tersine döndü diyebiliriz, elektrik ihracatımız ithalatımızdan daha fazla. Komşu ülkelerin hepsiyle enterkoneksiyon bağlantımız, yani elektrik hatlarımız, üretim hatlarımız birbirine bağlı. Batıda Bulgaristan, Yunanistan, doğuda da Gürcistan, Azerbaycan, (Nahcivan’ı kastederek söylüyorum), İran, Irak ve tabii Suriye’yle savaş öncesinde bir ticaretimiz söz konusuydu. Irak bizden elektrik alabileceğini ifade etti, transfer kapasitesini Irak başta olmak üzere artıracağız. Geçtiğimiz yıl elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynakların payı yaklaşık yüzde 50 idi. Bu sene ilk 7 ayda bu oran yüzde 65-66’lara çıkıtı, yani yüzde 15-16’lık bir yerli payında artış söz konusu. Bunun ekonomik karşılığı da şu; eğer bunu yerli yenilenebilir kaynaklardan üretmemiş olsaydık, yaklaşık 1,5 milyar dolar daha ithalat yapacaktık. Önümüzdeki yıllarda yerlilik payını artırmak için yerli kaynakları azami kullanmayı hedefliyoruz. Bunun için sadece yenilenebilir değil, yerli kömür santrallerini de teşvik ediyoruz. Türkiye’de yerli kömüre dayalı yaklaşık 11 bin 500 megavatlık bir kurulum söz konusu, onlardan da aldığımız elektriğin yaklaşık yüzde 60’lık bir kısmına da alım garantisi vererek teşvik etmiş oluyoruz. Bunları birkaç yıl önce başlattığımız Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında atmış olduğumuz adımların bir neticesi olarak görüyoruz. Uzunca yıldır ülkede aslında enerji arz güvenliğiyle ilgili problem vardı, ama son yıllarda artık arz güvenliğinin gerek elektrikte, gerekse doğal gazda kalmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Ama sürekli gündem maddelerimizden birisi olacak, ihmal edilebilir bir şey değil. Ve enerji sektöründeki yatırımlar da uzun dönemli planlamayı gerektiren hususlar, en az 10 yıl sonrasını görmemiz gerekiyor ki biz şimdi 20’nci, 30’uncu yılların da projeksiyonlarını yaparak geleceği planlamaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların, hidrokarbon kaynakların araması, araştırılması ve varsa üretilmesine dönük çalışmalarımızda büyük bir ivme yakaladık" diyen Dönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemimiz yaklaşık 5-6 yıldır o bölgede sismik çalışmalarını yapıyordu, 2 tane de sondaj gemisi ile filomuzu genişlettik. MTA’nın filosuna katılan Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni de bölgeye yönlendirdik. İki sismik gemi ve iki sondaj gemisiyle oradaki faaliyetlerimizi yapıyoruz.Öteden beri söylediğimiz bir şey var, Ada’da Türk toplumunun, Türk halkının hak ve menfaatlerinin göz ardı edilmesine, yok sayılmasına göz yummayacağımızı ve bu noktaya getirilmesine rıza göstermeyeceğimizi defaatle gerek Sayın Cumhurbaşkanımız, gerekse diğer ilgili bakanlarımız açıkladı. Doğu Akdeniz’de sadece biz yokuz, yani petrol, doğal gaz aramasında güneyde Mısır, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi var. Lübnan’da henüz somut bir şey yok, onlar bazı sahaların ihalelerine çıktılar, yeni yeni gelişiyor. Suriye var ancak Suriye’de iç savaş olduğu için orada herhangi bir hareket yok. Türkiye Cumhuriyeti olarak biz varız. Biz kıta sahanlığımızda uluslararası hukuktan kaynaklı arama ve üretim faaliyetlerimize devam edeceğimizi bir kez daha yenilemek istiyorum."

"Yunanistan'daki hükümet değişikliği fırsat" 

Yunanistan'daki hükümet değişikliğinin fırsat olduğunu kaydeden Bakan Dönmez, "İyi komşuluk ilişkilerini sürdürmek arzusundayız. Geçtiğimiz Temmuz ayında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Rum Yönetimi'ne bir teklifi oldu. Ada’nın kaynaklarının ortak, müşterek üretilmesi, paylaşılması, adil bir paylaşım esasıyla yönetilmesi hususunda bir teklifi oldu. Ama maalesef Kıbrıs Rum Yönetimi buna olumlu bir cevap vermedi, biz de bu teklifi destekliyoruz. Gerek Avrupa Birliği, gerekse bölgede faaliyet gösteren ülkeler de bu teklife somut bir şekilde olumlu yanıt vermeseler bile el altından bu teklifin değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Bu teklifin Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından ciddiye alınmasında fayda var. Annan Planı 2005’te kabul edilmiş olsaydı aslında bu sorunların büyük bir kısmını bugün yaşamıyor olacaktık. Ama Kıbrıs Rum Kesimi Yönetimi öteden beri hayırcı, dışlayıcı söylem ve eylemlerini devam ettiriyorlar. Eğer masaya gelirlerse garantör ülkeler olarak Türkiye Cumhuriyeti, Yunan hükümeti ve İngiltere’nin sürece olumlu destek verebileceğimizi de katkı sağlayabileceğimizi de ifade etmiştik. İnşallah bu teklifi ciddiye alırlar diye düşünüyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişle birlikte bazı genelgelerin güncellenmesi gerektiğini belirten Dönmez, "Proje başlarken benzer bir genelge Başbakanlık tarafından daha önce çıkartılmıştı, fakat o dönemde sadece Akkuyu olduğu için Akkuyu ile ilgili bir hazırlık ve genelge çıkmıştı. Şimdi tüm nükleer güç santrali projelerini aynı şekilde kamu kurumlarında bekletilmeksizin ivedi olarak değerlendirilmesine dönük bir genelge çıkmış oldu. Bunu bir yerde güncelleme olarak değerlendiriyoruz. Ama şunu da ifade edeyim aslında iş planına ve iş programına uygun ilerliyor proje. Temmuzda Rosatom Başkanı Sayın Lihaçev’le birlikte sahada müşterek incelemelerde bulunduk. Birinci ünitenin temeliyle alakalı inşaat çalışmaları büyük oranda tamamlandı. Sahaya yeni intikal eden bir ekstra güvenlik kabini (kor tutucu) var o gelmişti onun montajına başlamışlardı. Plan ve programa uygun olarak ilerliyor. Bugünlerde de aslında ikinci reaktörün inşaat lisansını da Nükleer Düzenleme Kurulumuz verdi. Orada da geçtiğimiz yıl sınırlı inşaat izni alınmıştı, şimdi her iki ünite de inşallah hızlanarak devam etmiş olacak. Toplam 4 ünite her biri bin 200 megavat toplam 4 bin 800 megavat. İnşallah ilk üniteyi Cumhuriyetimizin 100. yılında 2023 yılında işletmeye almayı planlıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Japonya’yla enerjide iş birliğimizin başlığını aslında genişletmiş olduk"

Japonya ile olan iş birliğine ilişkin Bakan Dönmez," Sinop’ta Japon şirketlerinin içinde bulunduğu konsorsiyum fizibilitelerini bize sunmuşlardı. Yapılan değerlendirme ve incelemelerde gerek takvim açısından, gerekse maliyetler açısından kabul edilebilir olmaktan uzak olduğu tespit edildi, çeşitli müzakereler de yapıldı belli bir noktada buluşulabilir mi diye ancak maalesef gelinen noktada bizi tatmin etmekten uzak olduğu için proje şu anda durdurulmuş oldu. En son G-20 seyahatinde Japon Enerji ve Ekonomi Bakanı Sayın Seko'yla bu konuyu da değerlendirme imkanı oldu, onlar da bize hak verdiler. Keza Sayın Cumhurbaşkanımızın Japonya Başbakanı Abe’yle bu konudaki görüşmesinde de bir mutabakat oldu. Ancak şunu ifade edeyim; Japonya’yla bizim ekonomik olarak hakikaten çok ciddi farklı alanları da kapsayan ilişkilerimiz var. Bugün için nükleer güç santrali belki gündemde değil, ama enerjinin diğer alanlarında da iş birliğinin arttırılması, ortak projelerin hayata geçirilmesi konusunda bir mutabakata da varmış durumdayız. Başta yine yenilenebilir enerji kaynakları olmak üzere yerli kaynakların değerlendirilmesi, temiz kömür teknolojileri, keza enerji depolama teknolojilerinde yeni bir iş birliğine gideceğiz. Japonya’yla enerjide iş birliğimizin başlığını aslında genişletmiş olduk" dedi.

"Yüzde 15’lik bir tasarruf planlıyoruz"

2017 yılının sonunda Enerji Verimliliği Ulusal Eylem Planı'nı yayımlandığını hatırlatan Bakan Dönmez, kamu binalarında enerji verimliliğinin artırılmasına ilişkin şunları söyledi:

"O kapsamda hem kamunun hem de özel sektörün yapacağı 55 adet tematik konu belirlendi. Bunlar enerji sektörü başta olmak üzere ulaştırmadan tarıma ve değişik ticari alanlara, işletme binalarına varıncaya kadar enerji verimliliği konusunda 55 proje tespit edildi. Kamu olarak bizim üzerimize düşen görevler var örnek olmamız gereken. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan genelge kamunun aslında bir yerde kendisine hedef belirlemesidir. 2023 yılına kadar kamu binalarına biz yüzde 15’lik bir tasarruf planlıyoruz. Bizim yapmış olduğumuz potansiyel çalışmalarına göre de yaklaşık yüzde 27’lik bir tasarruf potansiyelimiz var.Yüzde 15’lik kısım yaklaşık yıllık 250-300 milyon lira gibi bir tasarrufa denk geliyor. 2023’te yüzde 15’lik tasarrufa ulaşırsak ondan sonra takip eden dönemde de bir yüzde 13 daha hedef belirlersek toplam tasarruf hedefimizi yakalamış olacağız. Bu vesileyle ben vatandaşlarımızı, iş insanlarımızı da uyarmak istiyorum. Lütfen onlar da bulundukları, yaşadıkları binalarda, çalıştıkları binalarda enerji verimliliği anlamında yapılacak çok işler var. Eğer bir teknik firmaya, bir mühendislik firmasına bu etütler yapılırsa görecekler ki, yapmış oldukları bu kapsamlı yatırımların çok kısa süre içerisinde kendilerine geri döneceğini görecekler. Geçtiğimiz yıl çıkartmış olduğumuz kanunla enerji verimliliğini destekleme miktarlarını arttırdık. Daha önce 1 milyon liraya kadar olan projelerde yaklaşık yüzde 20’lik bir destek söz konusuyken şimdi bu rakamı 5 kat arttırdık 5 milyon liraya çıkardık. Dolayısıyla, her 5 milyonluk projenin 1 milyon liralık kısmını biz destekleyeceğiz. Bu proje, bu başlık aslında ülkede yaşayan 82 milyona hitap eden bir konu, yani 7’den 77’ye diyoruz hatta. Çocuklarımızı bile küçük yaşlarda bunu alıştırmak lazım; lüzumsa, gereksizse kullanmamak lazım. Ama gerekliyse sonuna kadar kullanacağız.

Yurt dışı lisans üstü eğitimi

Yurt dışı lisansüstü eğitimiyle insan kaynağının kalitesini arttırmayı hedeflediklerini ifade eden Dönmez, "300’ü aşkın öğrenciyi nükleer enerji, verimlilik, enerji üretimi, iletimi ve dağıtımı gibi alanlarda yurt dışına mecburi hizmet karşılığında mastera göndermiş olacağız. Önce biz bir sınav yapacağız, bu adayları belirlemiş olacağız. O adaylarla bizim belirlemiş olduğumuz başlıklarda ve ülkelerde kendileri seçimler yapacaklar ve oralara göndereceğiz. Bu aslında bir yerde yeni bir istihdam şekli de oldu. Döndüğünde biz bu arkadaşları uzman yardımcısı olarak işe başlatacağız. Onlar kariyerleri içerisinde uzman olacaklar, yönetici olacaklar. Geleceğin enerji yöneticileri bunların içerisinden çıkacak. Her sene Milli Eğitim Bakanlığıyla da görüşerek sayıyı belirleyeceğiz. İnşallah bu sayılarla önümüzdeki yıllarda da devam ederiz" dedi.

Dar gelirli ailelere elektrik desteğiyle ilgili konuşan Dönmez, "Bu yılın başında Sayın Cumhurbaşkanımız bir müjde vermişti ihtiyaç sahibi ailelere elektrik desteği verelim diye. 2 ila 5 kişilik hanelerde ortalama 80-100 lira arasında değişiyor. Ağustos sonu itibariyle bu kapsamda vatandaşlarımıza ödediğimiz rakam 275 milyon lira. Bunu tabii Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız kanalıyla yürütüyoruz. Biz teknik destek veriyoruz. Buna benzer uygulamalar gelişmiş ülkelerde olabiliyor. Bu şekilde destekleri önümüzdeki yıllarda da yine sürdürmüş olacağız" ifadelerini kullandı.

"Madencilik sektörü zaman tüketen ve yatırım tutarı yüksek alanlardan birisi"


"Maden, sanayinin ham madde girdisini üretiyor. Onun için de bizim ham madde ithalatını azaltmamız, azami ölçüde yerli kaynaklardan bunu tedarik ediyor olmamız lazım" diyen Dönmez, "Bizim geçtiğimiz yıl maden ve ham madde ithalatımız 27 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bazı ürünleri de fazla ürettiğimizde ihraç ediyoruz. Doğal taş ürünleri, bor, krom gibi bazı ürünleri. Yaklaşık 6-7 milyar dolar da ihracatımız var. Net dış ticaret açığı bu sektör açısından 20 milyar dolar civarında bir rakam. Bunun büyük bir kısmını da altın oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 8,5 milyar dolarlık bir altın ithalatımız var. Altını milletçe seviyoruz, aynı zamanda bir tasarruf aracı, bir ziynet aracı, kuyum sektörümüz de hakikaten Türkiye’de çok iyi. Bir kısmını da alıp işleyip tekrar ihraç edebiliyoruz. Diğer ürünler itibariyle de baktığımızda, mesela bakırda, demir cevherinde, buna benzer ürünlerde de ciddi ithalatımız var. Türkiye maden potansiyeli sanılanın aksine yüksek bir ülke. Dünyada yaklaşık 90 çeşit madenin madenciliği yapılıyor. Bunlardan 77’si aslında ülkemizde var, fakat biz 60 civarında bir kısmının üretimini yapabiliyoruz. Madencilik sektörü zaman tüketen ve yatırım tutarı yüksek alanlardan birisi. Yani aramayla üretime geçme arasında ortalama 10 yıl civarında bir süre geçiyor. Önce arayacaksınız, maden rezervinin kalitesi, miktarıyla ilgili çalışmaları yapmanız gerekiyor. Akabinde proje çalışacaksınız, finansman temin edeceksiniz, sonra da fiilen bir işletme faaliyetine geçmeniz gerekiyor. İşletme dönemi de, oradaki maden rezervinin büyüklüğüne, pazardaki talebe bağlı olarak 10 yıl ile 40 yıl arasında, belki 50 yıl arasında olacak. Bunu şunun için söylüyorum: Uzun dönem, sabırlı olmamızı gerektiren bir alan" diye konuştu.

Meskun mahallelerde, şehirlerde madencilik yapılmadığını hatırlatan Dönmez, "Her zaman dediğimiz gibi varsa bulmaya çalışıyoruz. Şimdi meskun mahallelerde, şehirlerimizde madencilik yapmıyoruz. Korunan alanlarda, doğal parklar, milli parklar, SİT alanları gibi, turizm alanları gibi yerlerde de arama, üretim faaliyeti yok. Zaten yasa müsaade etmiyor, Onun dışında kalan alanlara baktığınızda, yatırım arazisine denk gelecek ya da orman arazisine denk gelecek. Tarımda da yine Tarım Bakanlığının görüşü alınıyor. O da ekonomik fayda hangisinin lehineyse, başka bir ifadeyle kamu yararı hangisinin lehineyse o faaliyete izin verilmesi gerekiyor. Eğer kamulaştırılması gerekiyorsa da vatandaşın arazisi zaten piyasa değerinden alınarak yapılıyor. Ormanlık alana denk geldiyse de Orman Genel Müdürlüğünün kendi mevzuatı, düzenlemeleri, kurulları kapsamında da onların belli bir izin süreçleri var, eğer çok kapalı bir ormansa zaten izin verilmiyor. Ve ağaç kesim bedelleri alınıyor, kestiği kadar dikmek zorunda ilk başta, sonra rehabilite edilmesi gerekiyor madencilik faaliyeti bittikten sonra, yine o alanda o kadar ağacı tekrar dikmek zorunda. Ve bir de her yıl orman kira bedeli ödeniyor, dolayısıyla orman buradan elde etmiş olduğu bu bedellerle de ormancılık faaliyetini geliştirmiş oluyor" şeklinde konuştu.
Bakan Dönmez, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:


"Biz sektör olarak da 2 yıl önce 'Bir Enerji Bir Nefes' kampanyası düzenledik, 5 milyon fidanı toprakla buluşturmayı hedefledik. Bu kapsamda da hem doğal gaz sektörümüz, hem elektrik sektörümüz, hem de madencilik sektörümüz, hatta akaryakıt sektörünü de dahil etmek suretiyle 5 milyon ağacı hedefledik. Yeni yapılan her doğal gaz abonesi, elektrik abonesi adına o illerde ağaç dikiyoruz, her bir aboneye bir ağaç. Yine trafiğe çıkan her bir lastikli araç için bir ağaç kampanyası var. Kömür sektörü de her ürettiği 100 ton için bir ağaç dikiyor. Doğa da bizim, maden de bizim, koruma-kullanma dengesini adil bir şekilde uygulayabilirsek ekonomiye de bunları kazandırmış oluruz. Kullandığımız cep telefonundan, bindiğimiz uçaklara, hatta uzaydaki uydulara, demir yolu sistemlerine, otomobillere varıncaya kadar hemen her alanda alüminyum, bakır, titanyum, çelik, nikel, altın, bakır, çinko gibi pek çok madenin ham maddelerini üretiyoruz. Klasik Türk hamamında kullanılan mermerlerden, tarımda gübre sektöründe toprağın ihtiyaç duyduğu minerallere kadar çoğu şeyi madencilikle elde ediyoruz. Her gün çay içmek için kullandığımız camı kuvarstan üretiyoruz. Yemek tabaklarımızda kullanılan porselenin, seramiğin ham maddesi yine madencilik sektörü. Statta kullanılan beton, demir gibi malzemelere varıncaya kadar ham maddesini madenden üretiyoruz. Bir kurşun kalemin içindeki malzemeyi de yine yer altından madenlerimizden çıkartıyoruz. Televizyon ekranında kullandığımız malzemeler oradan çıkartılıyor. Savunma sanayinde kullandığımız tank ve diğer malzemelerin ham maddelerini oradan elde etmiş oluyoruz. Keza yine bizim enerji sektörümüzden de enerjinin nakline ilişkin malzemede kullanmış oluyoruz. Bu, şu anlama geliyor: İnsanoğlunun ihtiyaç duyduğu ve bugün kullandığı malzemelerin büyük bir kısmı için bu ham maddelere muhtacız, bu ham maddeleri de madencilik sektörü karşılıyor. Türkiye’de madencilik sektörünün yüzde 1’ler mertebesinde. Madencilik sektöründe gelişmiş Kanada, ABD, Güney Afrika, Çin, Avustralya gibi ülkelerde bu oran yüzde 10 ve üzerinde. Bizim madencilik sektöründe çalışan sayımız 130 bin. Bu kadar kişinin emeğine de tabi saygı göstermek zorundayız. Ama bu arada bu faaliyeti yaparken gerekli hassasiyeti göstermeyen işletmeler varsa da zaten biz Maden İşleri ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü eliyle denetimlerimizi yapıyoruz. Çevre il müdürlükleri varsa çevreye verilen hasarlar, olumsuz etkileri açısından denetliyor, Orman Genel Müdürlüğü denetliyor. Burası denetimden bağımsız bir sektör değil. O açıdan biz güzel örneklerimiz, uygulamalarımız da var rehabilite edilen yerlerle ilgili. Önümüzdeki haftalarda bu güzel örnekleri de kamuoyunda sizin vasıtanızla da paylaşacağız."