Gündem

Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü'nde Abdullah, Ayşe, Hasan, Leyla, Yusuf ve Zeynep’in öyküsü

Hayata Destek Derneği mevsimlik tarım göçüne çıkan ailelerin çocuklarının eğitim hakkından nasıl yararlanamadığını gündeme getirdi

12 Haziran 2020 12:10

12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü...

Bugün dünyada 152 milyon çocuk çalışmak zorunda bırakılıyor.Türkiye’de mülteci çocuklar ve kayda girmeyenlerle birlikte çalıştırılan çocuk sayısının 2 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2019 verilerinde, Türkiye’de yalnızca 2019’un dördüncü çeyreğinde 5-17 yaş aralığında 720 bin çocuğun çalışmak zorunda bırakıldığı görülüyor. Üstelik bu sayıya mülteci çocuklar dahil değil. Çocuklarımız hâlâ Türkiye’de çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri kabul edilen alanlarda, yani sokakta, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde, tarım alanlarında çalışıyor.

2019’da kayıtlara göre 14 yaşın altında 29 çocuk işçi, 15-17 yaş aralığında 38 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre, 48 bin kayıtlı çocuk çalışanın bulunduğu 2018’de çocuk işçiler 7 bin 94 kaza yaşadı.

Hayata Destek Derneği'nin paylaştığı bu veriler Türkiye'deki çocuk işçiliğinin tablosunu gösteriyor. 

Dernek aynı zamanda yeni tip Koronavirüs salgını döneminde çocuk işçiliği riskinin arttığına dikkati çekti. 

Gözde Kazaz'ın hazırladığı dosya mevsimlik tarım göçüne çıkan ailelerin çocuklarının eğitim haklarını nasıl kullanamadıklarını Adana, Konya ve Şanlıurfa’dan Abdullah, Ayşe, Hasan, Leyla, Yusuf ve Zeynep’in öyküleriyle gündeme getirdi. 

TIKLAYINIZ: Patates toplamak için aileleriyle geldiler; Kızılırmak'ta boğuldular

Hayata Destek'in hazırladığı dosya şöyle: 

Salgın ve Çocuk İşçiliği

COVID-19 salgını, çocuk işçiliği riskini daha da artırdı. Salgın yüzünden maddi sıkıntılar çeken ailelerden bazıları çocuklarını çalıştırmaya başladı. Mevsimlik tarım göçüne çıkan aileler, salgına karşı önlemler kapsamında okullar kapatılıp uzaktan eğitime geçilince çocuklarıyla birlikte Nisan ayında, yani normal rutinlerinden de erken göç yoluna düştü. Kırsal alanlarda, mevsimlik ya da yerleşik tarım alanlarında yaşayan ama televizyonu, interneti olmayan ailelerin çocukları uzaktan eğitime de devam edemedi.

Dünyada ve Türkiye’deki milyonlarca çocuk, biz harekete geçmediğimiz için, biz kabul ettiğimiz için, biz görmezden geldiğimiz için çalıştırılıyor. Çünkü bahaneler bulduk, göz yumduk, engellemedik ve çocuklar çalışmak zorunda kaldı.

Çocuk İşçiliği ile Mücadele Çalışmalarımız

Hayata Destek olarak, 2012’den bu yana Adana, Düzce, Ordu, Sakarya, Şanlıurfa ve Zonguldak, Hatay, Diyarbakır ve İstanbul’da çocuk işçiliğinin önlenmesi için çalışıyoruz. Mevsimlik gezici tarım alanları başta olmak üzere farklı alan ve sektörlerde çalıştırılan ya da çalıştırılma riski altındaki çocukların, ihmal ve istismardan korunmasını ve haklarına erişmesini amaçlıyoruz. Bu çerçevede, çalıştırılan ya da çalıştırılma riskli bulunan çocuklara yönelik olarak, eğitime dönmeleri ve temel haklardan yararlanmaları için vaka yönetimi yoluyla destekleme, sosyal hizmetlere yönlendirme ve psikososyal destek faaliyetleri yürütüyoruz. Ayrıca aileler, işverenler ve tarla/bahçe sahipleri için çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik farkındalık arttırıcı çalışmalar yapıyoruz. Savunuculuk ve kapasite geliştirme eğitimleri gibi faaliyetler aracılığıyla kamuoyu ve kamu kurumlarına ulaşmayı hedefliyoruz. Bunun güzel bir örneği olarak, Viranşehir Kaymakamlığı tarafından kurulan ‘Çocuk İşçiliğini Önleme Komisyonu’nun içinde yer alıyoruz. Bu komisyon sayesinde 4283 mevsimlik tarım işçisi çocuğun durumu değerlendirildi, 9 pilot okulda faaliyet yürütüldü. Çocukların çalışmaması için eylem planı hazırlandı ve bu kapsamda 352 çocuğun mevsimlik tarım göçüne çıkması engellendi.

Bahane Değil, Çözüm Üretelim

12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’nde, Hayata Destek olarak herkese çağrıda bulunmak istiyoruz. Gelin artık ‘Geçinemiyoruz, çocuğumuz da çalışmak zorunda, ne yapacağız?’ ‘Sadece aile işlerine yardım ediyor, ne var bunda?’ ‘Ailesine destek oluyor,’ ‘Okula gitmek istemiyor, bari iş öğrenir, meslek sahibi olur,’ gibi bahaneler bulmayalım. Çocuk işçiliğinin hiçbir türünü kabul etmeyelim. Çocukların çalıştırıldığını gördüğümüzde ilgili kamu kurumlarına bildirimde bulunalım. Çocuklarımızı birlikte koruyalım. Çocukların çocukluğunu yaşayabilmesi, temel haklarına erişebilmesi, okula devam edebilmesi ve çocuk işçi olmaması bizim elimizde.

Görmezden gelmeyelim, kabul etmeyelim, harekete geçelim ve çocuk işçiliğine birlikte son verelim.

Çocuk işçi olamayacağını hep birlikte söyleyelim çünkü Bu İş Çocuk Oyuncağı Değil!

Leyla*, 11 yaşında. Her sabah saat altıda uyanıyor. Günde iki defa 15-20 dakikalık molalarla 10 saat boyunca tarlada kalıyor. Tıpkı Ahmet gibi, tıpkı Sahar gibi… Onlar, Türkiye’de sayıları 400 bini bulan akranlarıyla benzer şekilde, yasal olarak çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinden biri olarak kabul edilen mevsimlik tarımda çalıştırılıyor. Tarladan tarlaya uzanan göç yollarında aylarını geçiriyorlar, eğitim hayatları sekteye uğruyor ve temel sağlık, hijyen, barınma koşullarından uzak bir ortamda, çocukluklarını yaşayamadan erken yaşta ‘büyümek’ zorunda kalıyorlar.

Abdullah, 13 yaşında – ADANA, TUZLA

"Burada çöplük var, orayı hiç sevmiyorum"

Şimdi Karataş, Tuzla’dayız, Adana’da. Burada arkadaşlarım, akrabalarım var, akrabaların çocuklarıyla oynuyoruz. Oynamaktan en çok hoşlandığım oyun saklambaç. Çadır alanında hiçbir yer uygun değil, o yüzden yolda oynuyoruz. Bir de burada çöplük var orayı hiç sevmiyorum. Koku geliyor, sinek, böcek her türlü pislik geliyor. Tarlaya 15-20 kişi tarla motoruyla gidiyoruz. Yol 20 dakika sürüyor. Bazen tarlaya gitmiyorum. O zaman çadırda oturuyoruz. Topumuz var, kardeşlerimle çadırın önünde top oynuyoruz. Ev işlerini annem ve ablalarım yapıyor. Ben de bazen yardım ediyorum. Annem yemek yaparken istediği eşyaları getiriyorum. Okula gidiyorum. 8. sınıftayım. Okulu seviyorum, arkadaşlarımı özledim. Okul koronavirüs yüzünden kapandıktan sonra dersleri telefondan, ‘EBA’dan takip ettim. Hâlâ da takip edebiliyorum. Okulu bitirdikten sonra spor hocası olmak istiyorum.

Ayşe, 14 yaşında – ADANA, ÇAĞIRKANLI

"En son 6. sınıfa gitmiştim"

Ailem işte çalışıyor, sabah gidip akşam geliyorlar. Kardeşlerim evde kalıyorlar. Şu anda yevmiye işi yapıyoruz. Adana, Çağırkan’dayız. Buradan başka yere gitmeyeceğiz çalışmak için, yaz kış buradayız. Beş buçukta uyanıyoruz. Sabah altıyı çeyrek geçe işe gidiyoruz. Yol yarım saat sürüyor. 15-20 kişi gidiyoruz. Tarlada sekiz saat çalışıyorum. İki sefer mola veriyoruz. Beş buçukta da eve dönüyoruz. Tarladan dönünce ev işleri yapıyorum, yemeği yapıyoruz, çamaşır, bulaşık… Arkadaşlarımla, kardeşlerimle oyun oynamıyorum. Neyle oynayacağız ki? Oynayacak bir şey yok. Okula gitmiyorum. En son 6. sınıfa gitmiştim.***

Hasan, 13 yaşında – ADANA, MÜRSELOĞLU

"Burada sadece çamur, toprak var, oyun oynayacak hâlimiz de yok"

Adana Mürseloğlu’ndayız. Sabah saat yedide kalkıyorum. Biraz spor yapıyorum sonra oturuyorum. Bazen babama yardım etmek için işe gitmeye çalışıyorum, beni işe almıyorlar, o zaman evde kalıyorum. Arkadaşım yok, park yok, o yüzden sadece evde oturuyorum. Oyun alanlarımız bile yok. Burada sadece çamur, toprak var; başka bir şey yok.  Oyun oynayacak hâlimiz de yok. Kardeşlerim küçük diye aralarında oynuyorlar. Taşlarla, çamurla oynuyorlar. Okula gidiyordum da maddi durumumuzdan dolayı okula fazla gidemiyordum. Okulu çok seviyorum, arkadaşlarımı, okumayı da seviyorum. Şimdi maddi durumumuz olmadığı için okuyamıyorum.

Leyla, 11 yaşında – KONYA, MAKAS

"Burada sıkıntıdan patlayacağım"

Şu anda Konya’da, Makas’dayız. Burada sebze ekiyoruz, topluyoruz. Ne zamana kadar burada kalacağız bilmiyorum, sonra da fındık toplamaya gideceğiz. Bir günüm çok sıkıcı geçiyor. Saat altıda uyanıyoruz, kahvaltımızı yapıyoruz, yedide tarlaya gidiyoruz. Tarla, çadırın tam karşısında, 10-15 dakika yürüyoruz. Dokuzda tarlada oturuyoruz, günde iki defa mola veriyoruz. Tarlaya sabah yedide gidiyoruz akşam beşte geliyoruz. Yedi saat çalışıyoruz. Tarladan geldikten sonra evi temizliyoruz, yemek yapıyoruz, ekmek yapıyoruz, yemeğimizi yiyoruz. Benim kardeşlerim hiç oyun oynamıyor, hep evde sıkılıyorlar. Ben de burada sıkıntıdan patlayacağım. Arkadaşlarımla oyun oynayamıyorum. Hiç vaktimiz olmuyor ki oyun oynayalım. Okula gidiyorum. Ders çalışırken mutlu oluyorum. Arkadaşlarımı şimdiden çok özledim.

Yusuf, 13 yaşında – ŞANLIURFA, VİRANŞEHİR

"Tarladan gelince odun kırıyorum, su getiriyorum"

Şu anda Viranşehir’de tarlada çalışıyorum. Burada iş bitince Manisa’ya gideceğiz; erik, kiraz toplayacağız. Sabah kalkıyorum, elimi yüzümü yıkıyorum, yemek yiyorum. Sonra araba geliyor işe gidiyoruz. Sabah dokuzda, bir de öğlen birde yarım saatliğine mola veriyoruz. Beşe kadar çalışıp eve dönüyoruz. Akşamları ders çalışıyorum, boş zamanlarımda kitap okuyorum. Yabancı hikayelerden hoşlanıyorum. Kardeşlerimle oynamıyorum. Kardeşlerim işe geliyorlar benimle. Çadıra gelince ev işlerini genelde yengem yapıyor. Ben de onlara odun kırıyorum, su getiriyorum. Okula gidiyorum. Fen dersini çok seviyorum. Okulda hocamın fen dersinde sorduğu soruları cevaplamayı seviyorum.

Zeynep, 17 yaşında – ŞANLIURFA, VİRANŞEHİR

"Hayata Destek’le konuşunca derslere yöneldim"

Okula gidiyorum. Bu sene 12. sınıf olduğum için okulda genelde derslerle ilgileniyorum. Sonra ders dışında sporlara katılıyorum. Atletizmle, bir de oryantring’le** ilgileniyorum. Koronavirüs çıktığından beri okula gitmiyorum. Dersleri uzaktan açıkçası bir iki kere dinledim, sonra kendi kitaplarımdan ders çalışmaya başladım. Hayata Destek’le konuştuktan sonra tarladan eve geri döndüm ve daha fazla derslere yönelmeye başladım. Ben şimdi çalışmıyorum. Viranşehir’de evdeyim. Bir ay kadar önce Konya’da çalışıyordum, diğer kardeşlerim hâlâ orada çalışıyor. Sınavdan sonra beden eğitimi öğretmenliğine yönelmiş durumdayım, ama kısmet yani bilmiyorum.

* Görüşme yapılan çocukların isimleri değiştirilmiştir.

Ne yapmalıyız?

Mevsimlik tarım da dahil çocuk işçiliğinin tüm biçimlerinin sona ermesi için hepimize iş düşüyor. Teker teker tüm bireylerden başlayarak toplumsal olarak atılabilecek adımlar var.

* Çocuk işçiliğinin meşrulaştırılmasına yol açacak, ‘çalışıyorlar çünkü…’,’çalışıyorlar ama…’ türü tüm söylemlerden kaçınmalıyız.

* İhmal ve istismarın her türüyle ilgili yaygın bir toplumsal duyarlılık oluşturmalıyız.

* Çalışmalarımız çocuklar adına değil, çocuklarla beraber geliştirilmeli ve uygulanmalı. Onların sosyal değişimin bir parçası olabilmesi için, ‘çocuklara yardım’ zihniyetinden uzaklaşıp, ‘çocuklarla ittifak’ yaklaşımına geçilmeli ve planlanan tüm faaliyetlerin merkezinde yer almalılar.

* Somut, ölçülebilir, denetlenebilir hedefler içeren ortak bir çalışma planı oluşturulmalı; çocuklar ve aileleri başta olmak üzere işverenler, ilgili kamu birimleri, sivil toplum örgütleri gibi tüm taraflar çözüm sürecine dahil olmalı.

* Okul öncesi için oyun alanları, kreş ve gündüz bakım evleri, okula hazırlık odaklı uygulamalar yaygınlaştırılmalı ve sayıca artırılmalı. Mülteci çocukların dil öğrenimi yaratıcı programlarla desteklenmeli.

* Okula kayıtlı olmayan veya okula düzenli devam edemeyen çocukların, ayrımcılığa uğramadan, dil problemi yaşamadan, hem okul ihtiyaçları karşılanarak hem de bulunduğu bilgi seviyesinden başlayarak eğitime devam etmesi sağlanmalı.

* Kadını güçlendiren çözümler üretilmeli. Aile içinde kadınlar, ilgili alanlarda eğitimler, hakları ile ilgili bilgilendirmeler ve ekonomik olanakları ile güçlendirilmeli ve korunmalı.

* İhmal ve istismar durumunda yasalar mutlaka uygulanmalı. Kamu kurumları denetim görevlerini yerine getirmeli; Çocuk Koruma Kanunu kapsamında alınan tedbir kararlarının ilgili kurumlar tarafından uygulanıp uygulanmadığı ve uygulanma standartları, kamu tarafından denetlenmeli. Koruyucu ve önleyici hizmetler kapsamında ailelere ve işverenlere çocuk hakları kapsamında bilgilendirici eğitimler sağlanmalı.

İl ve ilçe bazında çocuk işçiliğiyle mücadele programları hazırlanmalı; yerel ve merkezi kurumlar koordinasyon içinde çalışmalı.

  •