Gündem

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Mısır'da darbeye karşı olduk; Müslüman Kardeşler değil, Sisi de olsaydı aynı tavrı sergilerdik

20 Nisan 2021 22:30

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile Mısır ilişkilerinde normalleşme sürecine girilmesine ilişkin, "Mısır'da darbeye karşı olduk biz. Biz Müslüman Kardeşler olduğu için değil. O gün Sisi işbaşında olsaydı, başkası darbe yapsaydı aynı ilkesel tutumu sergilerdik. Ermenistan'da da aynı tutumu sergiledik. Müslüman Kardeşler iktidara gelmeden önce Mısır'la ilişkilerimiz kötü müydü? Hayır, son derece iyi ilişkilerimiz vardı" dedi. 

Habertürk TV'de 'Nedir Ne Değildir' programında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Çavuşoğlu, geçmişteki yaklaşımın aksine Mısır ile Türkiye arasındaki normalleşmeye değinirken, Mısır'da darbeye 'ilkesel olarak karşı durulduğunu' söyledi. Çavuşoğlu, konuya ilişkin şunları söyledi:

"Pozitif durum oldu. Biz de NATO'da bazı jestler yaptık. Dışişleri Bakanları düzeyinde bu işlerin götürülmesi konusunda mutabık kaldık. Mısır'ın bize daveti oldu. Bakan yardımcıları düzeyinde. Arkadaşlarımız Mayıs'ta gidecek. Daha sonra karşılıklı büyükelçi atamaları konularında sayın Şükri ile oturup konuşuruz."

İstanbul'daki Afganistan görüşmeleri ertelendi

Ayrıca Bakan Çavuşoğlu, İstanbul'da 24 Nisan'da başlaması öngörülen Afganistan Konferansının Ramazan ayından sonrasına ertelendiğini duyurdu.

Çavuşoğlu'nun açıklamlarından satır başları şöyle:

"Mısır'la temaslar koptuktan sonra, belli bir süre geçtikten sonra sayın Cumhurbaşkanımız bizlerin bakan düzeyinde Mısır'la temaslarda bulunabileceğini söylemişti. Sayın Şükri ile defalarca uluslararası toplantılar marjında bir araya geldik. En son kendisiyle görüştük, bazı yol haritalarıyla ilgili çalıştık. O zamanlar prensip olarak uluslararası platformda birbirimizin aleyhine olmama konusunda anlaşmıştık. O ilkelere bizim tarafımızdan uyuldu, uyulmayınca biz de karşılık verdi. En son Batı Trakya Türkleri ve Kıbrıs'la ilgili toplantıda da bu ilkelere uymaya başladık.

Pozitif durum oldu. Biz de NATO'da bazı jestler yaptık. Dışişleri Bakanları düzeyinde bu işlerin götürülmesi konusunda mutabık kaldık. Mısır'ın bize daveti oldu. Bakan yardımcıları düzeyinde. Arkadaşlarımız Mayıs'ta gidecek. Daha sonra karşılıklı büyükelçi atamaları konularında sayın Şükri ile oturup konuşuruz. Burada bazı yorumlar da görüyorum. İşte Mısır muhalefetini Türkiye satıyor mu diye. Biz başından beri darbe konusunda hep ilkeli davrandık. Türkiye'de bazı Mısırlı muhalifler var ama biz normalleşme adımları başlamadan önce Mısır aleyhine aşırı söylem içinde olanlara gerekli uyarıları yapmıştık.

Evet gelenler olmuştur, burada açıklama yapanlar olmuştur. Türkiye'de otel odasında bir çekim yapıyorlar. Yurt dışında İstanbul'da çekildiğini söylüyorlar. Biz bu normalleşme sürecinden önce de Mısır ve diğer ülkelerle ilgili onların yönetimlere karşı olan gruplara karşı telkinlerimiz olmuştur. Bu ilkeli bir duruştur."

"Sisi'ye darbe yapılsaydı aynı tutumu sergilerdik"

"Biz önce de telkinlerde bulunduk. Sadece Müslüman Kardeşler değil. Bir ülke aleyhine o ülkenin kabul edemeyeceği tonda aşırıya kaçan söylem ya da faaliyet varsa ilkesel tutum içerisindeyiz. O ülkelerde seçim olur, halk kimi iktidara getirirse biz o yönetimle en iyi şekilde çalışırız. Mısır'da darbeye karşı olduk biz. Biz Müslüman Kardeşler olduğu için değil. O gün Sisi işbaşında olsaydı, başkası darbe yapsaydı aynı ilkesel tutumu sergilerdik. Ermenistan'da da aynı tutumu sergiledik. Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmeden önce Mısır'la ilişkilerimiz kötü müydü? Hayır, son derece iyi ilişkilerimiz vardı.

Fas'ta da öyle. Bizim ilişkilerimiz Fas devletiyle. Tunus'ta da öyle. Bizim o parti, bu parti, o ideoloji, bu ideoloji diye bir derdimiz yok. Biz muhafazakar demokrat partiyiz. Bazı ülkelerde sosyalist partilerle de çalışıyoruz. Ortak ilkelerde birleşebiliyorsanız çalışırsınız. Müslüman Kardeşler bugün Kuveyt'de yönetimin içinde mi, evet. Bizim için farketmiyor, o ülkeler buna karar verecek. Bizim ilişkilerimiz bir kişiye ya da partiye bağlı değil. Ama Müslüman Kardeşler'i terör örgütü olarak ilan edilmesine de karşıyız. Seçim yoluyla iktidara gelmeye çalışan siyasi bir harekettir."

"İnsani bir dış politika izlemeliyiz"

"Dış politikamız elbette ilkelerimize dayalı ve pragmatik de olmak durumundayız. Ama dış politikada mottolar ve şekil peşinde değiliz. Tam tersi ulusal çıkarlarımızı korumaya ve de gündemi şekillendirmeye çalışıyoruz. Tarihi mirasa baktığımızda ilkeler, hedefler ve pragmatizm de var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi 'Yurtta sulh cihanda sulh' gibi geleneklerimiz de elbette var.

Dünya hızlı değişiyor. Dış politika alanı hızlı değişiyor. Bu gelişmeler karşısında dış politikada da değişikliklere ihtiyaç var. Etrafımızda savaşlar, çatışmalar oldu. Bunun insani boyutları oldu. Aynı zamanda mücadele etmek için sahada ve masada güçlü bir Türkiye. Girişimci olmalıyız, yaşanan çatışmalara çözüm bulmalıyız. Türkiye arabulucu da olmalı. Arabuluculuktaki başarısı, dürüst ve dengeli yaklaşımı sayesinde oluyor. Sahada güçlü olabilmemiz için sahadaki dengeleri değiştirebilelim, terörle mücadeleyi başarılı yapalım, Doğu Akdeniz'de hakkımızı yedirmeyeceğimizi dosta düşmana gösterelim."

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması

"Bakanlıkta kadın sayımızın artmasından memnunuz. Üst düzey yöneticilerde de bakıyoruz kadın sayımız artıyor. Epeyce kadın arkadaşımızı değişik pozisyonlarda görevlendirme konusunda bir çalışma da yaptık. Yüzde 37'ye ulaştık. 70 tane büyükelçimiz var. Sonuçta bunun artması önemli. İstanbul Sözleşmesi, kadına şiddet, kadının aile içi şiddetten korunması, bunlara baktığımızda bu sözleşme tartışmalı sözleşme. Bugün 47 üyesi var Avrupa Konseyi'nin. Sadece 10 tane imza var. 10 tane ülke bir rezerv çekince koymadan imzalamış ve onaylamış. Bugün 6 tane AB üyesi bu sözleşmeyi onaylamamış, İngiltere de onaylamamış. Biz Türkiye olarak o fırsatı sözleşmeyi imzalarken, onaylarken kaçırmışız. Çekince ve yorum beyanı sözleşmeyi imzalarken daha sonra onaylarken konulur. Bu tartışma yarattı. Hemen hemen tüm ülkelerde 10 ülke dışında Avrupa Konseyi ülkeler, AB ülkelerin hepsi burada bir tartışma söz konusu. Bu ülkeler bunu niye yaptı? Tartışmalı olduğu için. Tartışmanın konusu kadın mı? Hayır. Tartışmanın konusu başka bir şey. Maalesef LGBT lobilerinin buraları zehirlemeye çalıştığını görüyoruz. Bu kadının korunmasıyla ilgili bir şey. Bunu lobilerle zehirlerseniz sadece Türkiye'de değil Avrupa Konseyi de olur. Sonuçta İstanbul Sözleşmesi iyi niyetle kaleme alınmış ama zehirlenmiş. Bu İstanbul Sözleşmesi üye ülkelerde çok ciddi tartışmalar yaşanmış. Polonya gibi ülke de ayrılmayı düşünüyor. Bunu sadece bize yorumlayarak kadına karşı gibi içeride ve dışarıda değerlendirilmesi son derece yanlıştır."