Gündem

Cumhurbaşkanlığı ve Adalet Bakanlığı, infaz indirimini çalışıyor

Gündemdeki başlık İnfaz Kanunu. Sözüer’den çarpıcı İnfaz Kanunu önerisi

15 Kasım 2019 00:00

MHP’nin önerisiyle tartışılan “af” yerine cezaevlerini boşaltmak için alternatif yollar üzerinde çalışan Adalet Bakanlığı, infaz indirimleri üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştırdı. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu da Adalet Bakanlığı’nın çalışmalarına paralel olarak, yüksek yargı organları, barolar ve akademisyenlerin katılımıyla geçtiğimiz hafta bir toplantı düzenledi. Toplantıda, infaz indirimi yapılmasının olası sonuçları tartışıldı. Adalet Bakanlığı da bu kapsamda çalışmalarını yoğunlaştıracak. Toplantıdaki başlıklardan birisi de İnfaz Yasası'nın bütünüyle değiştirilmesi oldu. Önerinin sahiplerinden Prof. Dr. Adem Sözüer, bu yönde bir değişiklik yapılmaması durumunda sorunların katlanarak büyüyeceğini belirtirken, infaz sürelerinin azaltılması ve infaz rejiminin yeniden düzenlenmesi halinde kalıcı bir çözüm geliştirilebileceğini vurguladı. Farklı formüllerle Yargıtay’ın ve bakanlığın da desteklediği öneri, tartışılmaya devam edilecek.

Cumhurbaşkanlığı’nın gerçekleştirdiği toplantıya katılan isimlerden Sözüer, geçtiğimiz günlerde Habertürk’e yaptığı açıklamada, infaz sürelerinin mutlaka düşürülmesi ve Şartla Salıverme uygulamasının bir komisyon tarafından karara bağlanması gibi önerilerde bulunduğunu söylemişti.

T24’e konuşan Sözüer, kişisel görüşlerini toplantıda aktardığını, benzer görüşlerin konunun paydaşlarınca da dile getirildiğini ifade etti. Adalet Bakanlığı’nın da infaz süreleri üzerinde çalıştığını aktaran Sözüer, yapılacak sonraki toplantı ve çalışmalarla bir noktaya gelinebileceğini ifade etti.

“Süreler kısalıyor, cezalar artıyor”

Sözüer, şunları söyledi:

“Adalet Bakanlığı ve Yargıtay’ın da büyük bir uzlaşması var.  Eski İnfaz kanunu getirildiğinde infaz süresi üçte ikiydi. Yani aldığın cezanın üçte ikisini yatıyordun. 70’li yıllarda yarıya indirildi. 80’li yıllara gelirken yüzde 40’lara indirildi. Ama bir taraftan cezalar artıyordu. Sonra bir taraftan da af çıkıyordu. Sonra tekrar doluyordu cezaevleri. Demek ki bu fasit daireden çıkmamız lazım.  1960’dan günümüze kadar cezaevlerinin dolması ve boşalması sadece aflara bağlıdır. Hepsinden sonra da tepki yasaları çıkmıştır. Rahşan affına tepki olarak da cezanın üçte ikisinin yatılması uygulaması geri geldi. Diğer yandan Türkiye’deki her trajik olaydan sonra da cezalar artmıştır. Cezalar artarken cezaevlerinin dolacağını düşünmüyoruz. O anda bedeli yok. Toplumu teskin etmek gibi biraz… Biz doldururken dikkat edeceğiz demek ki. Uyuşturucuya mesela ceza veriliyor. Uyuşturucu kullanana ceza vermemeliyiz. Sadece büyük tacirlere avantaj sağlanıyor. Tutuklamaya başvurmayacağız, az başvuracağız. Bunların yapılması lazım…

Altı suçtan yüzde 90’ı doldu

Cezaevlerinin yüzde 90’ı uyuşturucu, hırsızlık, terör, öldürme, gasp, cinsel suçları işleyenlerce dolduruldu. Bunda bir gariplik yok mu? Uyuşturucu ve cinsel suçlarda hem ceza miktarlarını hem şarta salıverme sürelerini arttırdık. Her af aslında daha büyük bir tepkiyi barındırıyor içinde. Bu fasit daireden çıkalım. İnfaz rejimini reforma tabi tutalım. Cezalar yüksek olduğu için de üçte ikiler yarıya, dörtte üçler üçte ikiye inebilir. Yani genel suçlarda yarısını yatsın, diğer suçlarda üçte ikisini. Şartla salıverme şu anda otomatik uygulanıyor. Bu otomatik olarak uygulanmaz. Cezaevindeki psikoterapi ve uzman incelemesi sonucunda, komisyonların vereceği karar doğrultusunda mahkumun şartla salıvermeden yararlanması karara bağlanır. Bütün dünyada böyle. Böyle bir reform öneriyorum.

Öcalan dahil kimse hayatının sonuna kadar kalamaz

Hayatının sonuna kadar kişilerin cezaevinde kalmasını AİHM kabul etmiyor. Tehlikeli suçlar da olsa. Avrupa’nın birçok ülkesi 25 yıl sonra durumuna bakacağım diyor mahkumun. AİHM tamam diyor, 25 yıl sonra terapiye alıyor mesela. Cezaevi değil ama kapalı bir yerde ömrünün sonuna kadar kalıyor. Bu sisteme de geçmemiz gerekir. Öcalan için de tartışıldı.

Eşitlik ilkesine uygun olmalı

Af çıkartsanız olmaz. Yüksek cezalar nedeniyle eşitlik ilkesine uygun bir çözüm bulunması gerekiyor. Aksi takdirde ya Anayasa Mahkemesi’nden döner ya başka sorun yaşanır. Geniş bir mutabakat var bu konuda. Bir af olmayacağı için bir toplumsal tepki de olmaz. Bu bir reformdur.  

Örtülü af

2016’da zaten infaz indirimi de yapıldı. Kaçak aflar yapılır bazen. Kaçak aflar yerine bir sistem kuralım. Bundan tabi ki yararlananlar olacaktır. Ama bir af gibi serbest bırakma anlamında değil. Ama bu indirimler olduğunda cezaevlerinde bir rahatlama olacaktır. Siyasete doğru anlatılırsa bütün partiler de buna sahip çıkar. Bir af konsepti olmadığı için de. Bu insanlar zaten çıkacak ama üç yıl sonra çıkmış olacak. Daha etkin kontrol sistemi de olmuş olacak. Serbest kalanlar şartla salıverildiği için infaz dışarıda devam etmiş olacak. 80 bine yakın mükerrer suç işleyen var. Hırsızlığın cezası, bazı durumlarda gasptan daha ağır. Bir olay oluyor hadi cezayı arttıralım diyorlar. Önemli olan cezanın artması değil, adil cezayı kesin olarak uygulamak lazım. Ceza veriliyor ama aflarla sürekli bunu örseliyoruz. Bunu sürekli sarsıyoruz. Kesin infaz önemli, toplumu asıl kızdıran bu. 6 suç saydık, diğer suçları kimse konuşmuyor. Cezaevlerinde yer olmadığı için tutuklama da olmuyor. Adalet Bakanlığı’nda da benzer görüşler var. Şartla Salıverilme sürelerinin indirilmesi konusunda büyük bir mutabakat var. Kalıcı bir çözümü herkes deniyor.”