Gündem

Cumartesi Anneleri, 801. haftada gözaltında işkenceyle öldürülen Süleyman Cihan için adalet istedi

01 Ağustos 2020 14:49

Cumartesi Anneleri kayıpları için başlattıkları adalet mücadelesinin 801. haftasında 29 Temmuz 1981 tarihinde gözaltında alınan ve işkenceyle öldürülen Süleyman Cihan için adalet talebinde bulundu. Cihan'ın kaybedilişinin 39. yılında etkin bir soruşturma ve kovuşturma talebini tekrarlayan Cumartesi Anneleri, "Süleyman Cihan’ın kaybedilmesi insanlığa karşı işlenmiş suçtur ve zaman aşımıza tabi  tutulamaz" dedi.

Cumartesi Anneleri Koronavirüs nedeniyle internet üzerinden gerçekleştirilen 801. haftasında 1981’de gözaltına alınan ve işkence edilerek öldürülen Süleyman Cihan için adalet istediler.

Bu haftanın açıklamasını yapan  Hasan Ocak’ın kardeşi Aysel Ocak, şunları söyledi: "Anayasal olarak tanınmış haklar, hükümet faaliyetlerinin sınırlarını belirler ve bireyi devletin gücüne karşı korur. Ancak Türkiye’de devleti salt baskı aracı olarak gören bir siyasi iktidar var. Elindeki gücü kötüye kullanan, yurttaşın anayasal haklarını ihlal eden bir siyasi iktidar var. O yüzden anayasal haklarımızı kullanmamız polis şiddetiyle bastırılacak bir suç muamelesi görüyor.

Ama biz kararlıyız; gözaltında kaybedilenlerin akıbetleri açığa çıkartılana kadar, yargısal süreçler adaletle sonuçlanıncaya kadar mücadelemiz sürecek.

801. haftamızda yine bir inkar ve cezasızlık örneği olan Süleyman Cihan dosyası ile kamuoyunun karşısındayız. 31 yaşındaki 2 çocuk babası Süleyman Cihan öğretmendi ve  İstanbul’da yaşıyordu. 12 Eylül  Askeri Darbesinin ardından hakkında arama kararı çıkartıldı. 

29 Temmuz 1981 tarihinde Edirne'den İstanbul'a gelmek üzere bindiği yolcu otobüsü İstanbul'a yaklaştığı sırada sivil bir ekip tarafından durduruldu. Otobüsten indirilerek gözaltına alınan Süleyman Cihan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.  

Durumdan haberdar olan ailesi ve avukatları hemen, İstanbul Emniyeti ve Askeri Savcılık nezdinde girişimlerde bulundu. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. 

Gözaltı kararını veren İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı ve gözaltı işlemini gerçekleştiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 23 kişinin “Emniyette işkencede gördüm” diye tanıklık ettiği Süleyman Cihan'ın gözaltına alındığını reddetti. 

"İntihar süsü verilmek istendi"

Ailesi,  85 gün süren ısrarlı arayışınının sonunda O’nun ağır işkence görmüş bedenine "meçhul kişi" olarak  defnedildiği Zindanarkası Mezarlığı’nda ulaştı.

Bu sefer de gözaltını aylarca inkar eden İstanbul Emniyeti Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin’in de imzası bulunan gerçek dışı bir belge düzenledi. Belgede, Süleyman Cihan’ın 30 Temmuz 1981 tarihinde yer göstermeye götürüldüğü apartmanın 6. katından atlayarak intihar ettiği yazıldı. 

Gerçekte ise çok sayıda tanık beyanına göre Süleyman Cihan, gözaltında aylarca işkence gördü. Ayrıca cansız bedenini kapısı kırılarak girilen ve uzun zamandır kimsenin yaşamadığı bir evin penceresinden atılarak intihar görüntüsü yaratılmak istendi.

"İşkenceyle öldüğü raporlandı"

Olaydan 21 yıl sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle bir rapor hazırladı. Raporda Cihan'ın ağır işkenceye maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürülmüş olduğu kayıt altına alındı. 

2012 yılında Cihan Ailesi bu raporla birlikte dosyayı canlandırmak için Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Başvuruda: Süleyman Cihan’ın kaybedilmesinde  sorumluluğu olan kişilerin  isimlerini vererek haklarında şüpheli sıfatıyla kamu davası açılmasını talep etti. Sürüncemede bırakılan dosya güvenilir kanıtlar ve tanıklar olduğu halde zamanaşımı devreye sokularak kapatıldı.

"Zaman aşımı olmaz"

Gözaltında kaybedilişinin 39. yılında Süleyman Cihan dosyasında etkin bir soruşturma ve kovuşturma talebimizi  tekrarlıyoruz. Süleyman Cihan’ın kaybedilmesi insanlığa karşı işlenmiş suçtur ve zaman aşımıza tabi tutulamaz.

Kaç yıl geçerse geçsin Süleyman Cihan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 102 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."