Politika

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı: Erdoğan şahsileştirilmiş bir dış politika izliyor

"Ekonomide açıklanan üzeri yaldızlanmış planlar ve programlar ekonomide güveni sağlayamıyor"

14 Ekim 2019 14:04

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı Kuzey Suriye'ye harekât, dış politika ve ekonomi üzerine açıklamalarda bulundu.

Salıcı'nın açıklamasında öne çıkan noktalar şöyle:

"Şehitlerimiz var, öncelikle milletimizin başı sağ olsun. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Değerli arkadaşlar ekonomik krizle ilgili etkiler devam ediyor. Açıklanan üzeri yaldızlanmış planlar ve programlar ekonomide güveni sağlayamıyor. Güven olmayınca yatırım ve üretim, yatırım ve üretim olmayınca iş, iş olmayınca da aş olmuyor. Bugün açıklayan Ağustos ayı sanayi üretimi rakamlarında da görüyoruz. Sanayi üretimi bu yılın Ağustos ayında geçen yılın aynı dönemine göre tam %3,6 daraldı. Sanayi üretimi tam 12 aydır geriliyor, üretimde kullanılan ara malı üretiminde gerileme 13 aydır devam ediyor, sermaye malı üretiminde geçen yılın Eylül ayından bu yana 12 ayın 11 ayında düşüş var. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış rakamlarla sanayi üretiminde aylık gerileme ise %2,8.

"Değerli arkadaşlar ekonomi öyle bir hale geldi ki önümüzdeki kışın çok zor geçeceği, özellikle emekliler, dar gelirliler, geliri artmayan, maaşı artmayan ama hükümetin yapmış olduğu zamlardan dolayı giderleri sürekli artan yurttaşlarımız için bu kışın çok zor olacağı ortada. Doğal gaza sürekli zam geliyor, elektriğe sürekli zam geliyor. Ayarlanmış zamlar geliyor, elektriğe ve doğal gaza genellikle %14,9 zam geliyor. %15 değil yani, 14,9. Otoyollara, posta hizmetlerinde %20 oranında zamlar geliyor ama ne büyük sürprizdir ki enflasyona bakıyorsunuz, enflasyon %9. Enflasyonda artış yok. Şu anda Türkiye ağır bir ekonomik krizin pençesinde. B krizden etkilenmeyen sadece Saray'da yaşayan hanedan ve onların iş verdiği çevreler var. Onun dışında yurttaşlarımız ağır bir ekonomik krizden etkileniyorlar.

"Son dönemlerde özellikle Suriye'ye başlayan harekâttan sonra daha fazla toplumun gündemine gelen konulardan bir tanesi dış politikamız. Recep Tayyip Erdoğan şahsileştirilmiş bir dış politika anlayışıyla hareket ediyor. Bir hafta Trump'la konuşuyor. Trump'la ilişkilerimizin çok iyi olduğu ifade ediliyor. Sonra dönüyor başka bir hafta Putin ile konuşuyor, Putin ile ilişkilerimizin iyi olduğu ifade ediliyor. Ama bir hafta önce Trump'la yapmış olduğu görüşmenin sonucunda Putin ile görüştüğü için Trump'la ilişkilerimiz bozuluyor, Putin ile ilişkilerimiz daha iyi hale geliyor. Ya da başka ülkelerle de benzer şeyler yürütüyor. Yani şahsileştirilmiş, yani şahsi meselesi haline gelmiş bir dış politika izler durumda. Örneğin Suudi Arabistan'da da benzer bir şey yaşandı. Birkaç yıl önce Kral vefat ettiğinde Türkiye'de üç günlük yas ilan edildi ama bu yasın sonucunda Suriye'de yapmış olduğumuz harekâta yönelik olarak Suudi Arabistan'ın tavrında bir değişiklik olmadı. Kişisel ilişkilerin devletler arasında olması gereken ilişkilere bir fayda getirmediğini tekrardan görmüş olduk. 

"Öbür taraftan ABD Başkanı Trump, Türkiye'ye ağır hakaretler içeren sözler söylemeye devam ediyor. Aslında doğrudan Erdoğan'ı da hedef alıyor. Ama Trump'ın atmış olduğu 'sizin ekonominizi mahvederim' diyen, günde birkaç defa gelen tweetlere bakıyorsunuz iktidar kanadından verilen neredeyse hiçbir tepki yok. İktidar kanadı sus pus. O tweetlere cevap vermek de Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı'na, Cumhuriyet Halk Partisi'nin sözcülerine düşüyor. O ağır sözlere, o yaptırım içeren sözlere yanıtlar Cumhuriyet Halk Partisi'nden geliyor. Keşke iktidar biraz tarih okusaydı. Ve Johnson mektubu söz konusu olduğunda İsmet İnönü'nün göstermiş olduğu liderlik vasfının yüzde birini gösterebilseydi. Keşke iktidar 1974'te Barış Harekâtı öncesinde sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen yaptırımlardan, haşhaş krizi zamanında söylenen ve Türkiye'nin vermiş olduğu cevaplardan biraz nasiplenebilmiş olsaydı.

"Değerli arkadaşlar, Trump'la ilişkimiz öyle bir noktaya geldi ki, Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri Trump iyi ama çevresi kötü oyunu oynamaya başladılar. Yani aslında Türkiye'nin çıkarlarını savunan, Türkiye ile işbirliğini önemseyen Tayyip Erdoğan ile de iyi bir dostluğu olan bir ABD Başkanı var ama onun çevresindekiler, kadroları buna izin vermiyorlar. 

"Şu anda yürüyen bir Suriye harekâtı var. Ve yürüyen bir Suriye harekâtıyla ilgili iktidar kanadından ısrarla konuyu iç siyasete malzeme yapmaya çalışan bir anlayışın ortaya çıktığını görüyoruz. Örneğin Tayyip Erdoğan fetihten bahsediyor. Fetih nedir? Bir yere gidersiniz, alırsınız ve orada kalırsınız. Bizim Suriye'deki bu harekâtı gerçekleştirirkenki amaç oradaki işgalci güç olmak mı? Orayı fethetmek mi? Oysa tam tersini söylüyoruz bütün dünyaya. Sınır güvenliğinin sağlanması gerekiyor, Türkiye'nin terörle mücadele yürütmesi gerekiyor. Türkiye'nin huzura, barışa, istikrara kavuşmasını istiyoruz. Suriye'nin barışa, huzura ve istikrara kavuşmasın- gerektiğini söylüyoruz bu harekâtın sonucunda. Ama bakıyorsunuz, bir sonraki il başkanları toplantısında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı dönüp diyor ki 'Vatandaşlarımız gelsin, partimize üye olsun'. Aynı il başkanları toplantısında Suriye konusu görüşülüyor uzun uzun. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Genel Başkanı 'Birazdan Milli Savunma Bakanımız bu konuda size bilgi verecek' diyor. Yani Milli Savunma Bakanı, Adalet ve Kalkınma Partili il başkanlarına bilgi veriyor. Meclis'i bilgilendiren var mı? Hayır, Meclis'i bilgilendiren kimse yok. Bu tek adam rejiminde, Meclis'i bypass etmek için kurulan bu rejimde Meclis'e gelip de Türkiye'nin önündeki riskleri, Türkiye'nin yaşayabileceği sorunları ya da harekâtın amaçlarını kapalı oturumda ya da Meclis'te milletvekillerine bilgilendirme yapmak gibi bir zorunluluk içinde hissetmiyor kendisini. Türkiye tam anlamıyla bir parti devletine dönüşmüş durumda, parti de bir hanedan partisine dönüşmüş durumda. Türkiye böyle bir süreç yaşıyor. 

"Harekât sırasında Dışişleri Bakanlığı eliyle yürütülmesi gereken diplomasinin neredeyse hiç yürütülmediğini, diplomasinin hiç kullanılmadığını gördük. Harekât sırasında tüm dünyada ülkemizin yalnızlaştığını görüyoruz.

"Değerli arkadaşlarım bizim bugüne kadar vurguladığımız Suriye politikasında Suriye'nin toprak bütünlüğü önemli bir yer tutuyor. Aynı zamanda Türkiye'nin ta en başlarda Türkiye'nin Ortadoğu bataklığına sokulmaması gerektiğini biz ısrarla söyledik. Suriye'deki iç savaşın, Suriye'deki bataklığın bir parçası olmadığı gerektiğini ısrarla söyledik.

"Uygulanan yanlış politikaların sonucunda Suriye'den 4 milyona yakın göçmen Türkiye'ye geldi ve Türkiye'de yaşıyorlar. Hükümetin verdiği rakamlara göre bu göçmenler için 40 milyar dolar harcandı. Şimdi soruyoruz. 40 milyar dolar Türkiye'nin içinde harcandı. Suriye bataklığına girmemizin maliyeti nedir? Türkiye'nin Türkiye sınırları dışında harcamış olduğu para miktarı nedir, Türkiye'ye maliyeti nedir? Ekonomiye yüklenen yük ne kadardır? Bunu ısrarla soruyoruz.

"Ortada görünen o ki Suriye konusuyla ilgili Trump'la sayın Erdoğan arasında bir anlaşma var. Bu anlaşmanın ne olduğunu biz bilmiyoruz, siyasi partiler bilmiyor. Bu anlaşmanın ne olduğunu TBMM'deki değerli milletvekilleri bilmiyor. Ama Sayın Trump'ın attığı tweetlerden görüyoruz ki böyle bir anlaşma var. Türkiye'nin şahsileştirilmiş bir dış politikaya değil, Türkiye'nin devlet geleneği üzerinden yürüyen, risklerin doğru hesaplandığı, devlet aklının ortaya çıktığı, siyasi partilerin görüşlerinin alındığı ve ihtiyaçların ne olduğunun açıkça bilgilendirildiği bir sürece ihtiyaç var."

YPG'nin Suriye Ordusu ile anlaştığına dair iddialara ilişkin soru üzerine Salıcı şu cevabı verdi:

"Konu henüz iddia aşamasında, olayın sonucu nasıl gerçekleşecek bilmiyoruz. Ama biz Türkiye'nin Suriye bataklığına girmemesi gerektiğini çok uzun zaman önce söyledik. Hala daha söylüyoruz. Israrla da söylüyoruz. Bunun bize toplumsal, siyasal ve ekonomik bedelleri oldu. Bizim önümüzdeki dönemde Suriye'nin toprak bütünlüğüyle alakalı, toprak bütünlüğünün sağlayacak ve savaşı sona erdirecek tüm adımlar Cumhuriyet Halk Partisi'nin Suriye konferansında da dile getirildi. Cumhuriyet Halk Partisi kendi politikasını da bu çerçevede şekillendirmiş durumda."

ABD Başkanı Trump'in tweetleri hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu ifadeleri bu sürecin nükteleri olarak görmek istiyorum" açıklamasına ilişkin soru üzerine Salıcı şu cevabı verdi:

"Erdoğan 'şakacı bir insan' demeye getiriyor. 'Ekonominizi yok ederim, daha önce de yaptım' Bu cümlenin neresinde şaka var? Bizim anlamakta ve gülmekte zorluk çektiğimiz bir anlamı var bunun demek ki. Anlaşılan Sayın Erdoğan'a bu ifadeler komik geliyor, Trump'ı şakacı, nüktedan bir insan olarak ortaya koyuyor. Ama örneğin Johnson mektubu sırasında Sayın İsmet İnönü'ye ifade edildiğinde, Sayın İsmet İnönü bunu pek şakacı bulmamıştı. Döndü ve bir liderlik örneği göstererek tepkisini ortaya koydu. Benzer şekilde Sayın Bülent Ecevit 1974 Barış Harekâtı öncesi ambargo söz konusu olduğunda yaptı. Ortada Trump'ın atmış olduğu tweetleri küçültmeye çalışan, anlamsızlaştırmaya çalışan bir anlayış var. Çünkü cevap veremiyorlar. Mısır'a cevap veriyor, Suudi Arabistan'a cevap veriyor. Ama bir zamanlar meydanlarda 'Eyy' diye başlayan cümleler kurduğu  Trump'a cevap veremiyor. Kendisi de veremiyor, diğer Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileri de cevap veremiyor."