Gündem

Can Dündar: Cumhuriyet'in kurumlarını satmış bir iktidar, bizim evimize göz dikmekten elbette çekinmeyecek

Mahkeme, Dündar'ın 15 gün içinde mahkemeye gitmemesi durumunda kaçak sayılarak tüm mallarına el konulmasına karar verdi

17 Eylül 2020 21:34

Gazeteci Can Dündar, hakkında verilen 'mahkemeye gitmemesi durumunda kaçak sayılarak tüm mallarına el konulması' kararına ilişkin olarak yaptığı açıklamada, "Şubat ayındaki duruşmayı apar topar öne alan 14. Ağır Ceza Mahkemesi, bugün duruşmaya gelmem için çağrı yapmış; gelmezsem tüm mal varlığımıza tedbir konulacağını ilan etmiş. Mahkemenin 4 dakika aldığı bu karar bizim 40 yıllık emeğimiz. Bu halkın yüzyıllık emeğini tüketmiş, ormanını, gölünü, geyiğini, Cumhuriyet'in kurumlarını satmış bir iktidar, bizim evimize göz dikmekten çekinmeyecek elbette. Bize düşen doğru bildiğimizi inançla, inatla söylemeye devam etmektir son nefesimize kadar" dedi. 

TIKLAYIN - Gazeteci Can Dündar için 'kaçak sayılma süreci' başlatıldı

MİT TIR'larının durdurulmasına ilişkin habere Cumhuriyet Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmeni olduğu dönemde yer verdiği gerekçesiyle çarptırıldığı 5 yıl 10 ay hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan Can Dündar'ın hakkında verilen mahkemeye gitmemesi durumunda kaçak sayılarak tüm mallarına el konulmasına kararını Artı TV'de değerlendirdi.

 

Gazeteci Dündar, şu açıklamayı yaptı: 

Bu yıl, meslekte 40. yılımı doldurdum. 40 yılda gazetecilik, belgeselcilik, yazarlık dışında hiçbir iş yapmadım. Mesleğimizden alın terimizle kazandığımız parayla, eşimin ve benim üzerime kayıtlı bir evimiz, bir de yazlığımız var. Bir de rahmetli babamdan kalan, halen yalnız annemin oturduğu ev…

Şubat ayındaki duruşmayı apar topar öne alan 14. Ağır Ceza Mahkemesi, bugün duruşmaya gelmem için çağrı yapmış; gelmezsem tüm mal varlığımıza tedbir konulacağını ilan etmiş. Mahkemenin 4 dakikada aldığı kararda söz konusu olan, bizim 40 yıllık emeğimiz...

Halen Gezi Davası’ndan Cumhuriyet’e, MİT TIR’ları davasından Özgür Gündem’e, 17-25 Aralık dosyasından Erdoğan’a hakaret davasına kadar, süren çok sayıda davam var; ancak hakkımda verilmiş hiçbir mahkûmiyet kararı yok.

"AKP, muhaliflerini mümkünse mezarda, olmazsa hapiste çürütmeye kararlı"

Hükümetin illegal operasyonunu, yolsuzluk dosyasını sergilediğim için iki kez işten atıldım, defalarca yargılandım, haksız yere tutuklandım, hapis yattım. Tahliye edildikten sonra bile, defalarca yurtdışına çıkıp döndüm, hakkımda açılan tüm davalarda kendimi savundum. Ancak adliye önünde uğradığım silahlı saldırıdan sonra tetikçi hemen salınıp kahraman muamelesi görünce hükümetin asıl niyetini anladım. AKP, muhaliflerini mümkünse mezarda, olmazsa hapiste çürütmeye kararlı… İkisinde de olmayanlar ya sustu ya da hayatını ortaya koyarak hak mücadelesi veriyor. Savcıların talimatla dava açtığı, yargıçların emirle hüküm kestiği bir adalete teslim olmamı istiyorlar; “Yoksa mallarına tedbir koyarız” diyorlar. Bu halkın 100 yıllık birikimine el koyup tüketmiş, ülkenin toprağını ormanını, gölünü geyiğini, Cumhuriyet’in asırlık kurumlarını satmış bir iktidar, bizim evimize göz dikmekten çekinmeyecektir elbette… Ama nihaî hükmü, tarih verecektir.

Seyircilerim beni belgesellerimle tanır. 27 Mayıs’ın, 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün belgesellerini yaptım. Mutlak gücün mutlaka bozduğunu, sonunda gücü kötüye kullananları vurduğunu, adaletsiz tahtın, sultanlara, cuntacılara, diktatörlere bile kalmadığını tanıklardan dinledim, ekranda sergiledim.

Bugün 17 Eylül… Zulümle yönetmiş, hukuku hiçe sayarak muhaliflerini ezmiş bir iktidarın hazin sonunu yazan bir tarih yaprağı… Bize düşen, ülkemizin bir daha böyle hazin sonlar yaşanmadan, sonu gelmiş bu baskı rejiminden kurtulabilmesi için mücadele etmek, bütün kayıplarımıza rağmen doğru bildiğimizi cesaretle, inançla, inatla söylemeye devam etmektir. Son nefesimize kadar…