Gündem

Bir tuhaf yargılama: Kobani davası nasıl başladı, nasıl sürecek?

Çizim: HDP Twitter

26 Nisan 2021 17:05

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU

Neye inanırsanız inanın.

İster HDP’nin davalar ve operasyonlarla tasfiye edilmek istenildiğine, ister HDP’nin, Kobani olayları olarak bilinen 6-8 Ekim 2014’te yaşanan, 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmaların bütünüyle HDP’nin suçu olduğuna…

Adil yargılanma hakkı herkes için geçerli. Sizin neye inandığınız mühim değil. Madem ki 108 kişi hakkında dava açıldı, madem ki 28 insan tutuklandı, madem ki sanıklar hakkında 38’er ağırlaştırılmış müebbet ve toplamı 19 bin yıla kadar ulaşan hapis cezaları talep ediliyor, adil bir yargılama yapılması gerekiyor.

İster HDP’den nefret edin, ister HDP seçmeni ya da üyesi olun, fark etmez.

Sincan kışlası!

Uzun süredir tartışılan, HDP aleyhinde açılan kapatma davasının iddianamesinin de nüvesini oluşturan Kobani davasının görülmesine bugün Sincan Cezaevi Yerleşkesi’nde başlandı. Davaya bakmakla, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi görevlendirildi.

Tartışmalar daha duruşma öncesinde başladı. Zira gelen bilgiler, özel olarak oluşturulan heyetin 20-25 gün aralıksız devam edecek duruşmalar yaparak, davayı hızla sonlandırma eğiliminde olduğuna yönelik bilgiler geliyordu. Avukatlar, mahkeme ile yaptıkları görüşmelerde, bu yöntemin adil bir sonuç vermeyeceğini, sanıkların, avukatların ve mahkemenin yıpranacağını, sağlıklı bir yargılama olmayacağını aktardılar. Mahkeme ne kadar ikna oldu, göreceğiz.

İlk duruşma öncesi, Sincan’a, cezaevi yerleşkesine giden yolun farklı yerlerinde kurulan üç dört ayrı kontrol noktasından geçerek ulaşabiliyorsunuz. Kimlik kontrolü, araç kontrolü, yeniden kimlik kontrolü. Araçların park edildiği noktadan cezaevi kampüsünün önüne de ancak ring araçlarıyla gidilebiliyor. Burada salona girmek için yeniden kontrol noktalarından geçmek gerekiyor. Kampüsün önünde, otobüslerde çevik kuvvet bekliyor. HDP’lilerin açıklama yapacağı istihbaratı gelir gelmez, polis otobüslerden iniyor ve basının önünde kalkanlarıyla kale oluşturuyor. Bu nedenle HDP Eş Başkanlarının sabah yaptığı ilk açıklamada, sadece kalkanların arkasından gelen sesler duyulabiliyor.

Aynı polis, duruşmayı takip için gelen şehit ve gazi derneklerine, müşteki yakınlarına karşı ise çok anlayışlı. Onlar açıklamalarını rahat rahat yapabiliyor.

Polis kalsın, avukatlar çıksın

Salonda, pandemi nedeniyle aralıklarla oturmak gerekiyor. Ancak izleyici alınmayan salonda polis yoğunluğu var. Polislerin sayıca fazla olması, 100’e yakın avukatın salona girememesine yol açınca, daha duruşma başlamadan gerilim yaşanıyor. Mahkeme, avukatları farklı bir salona gitmeleri için ikna etmeye çalışıyor. Avukatlar ise “Polis kalksın, biz girelim” diyor. Avukatlar olmadan savunma mümkün değil ama “protesto ediyoruz o zaman, tüm avukatlar salondan çıkacak” denilmesine rağmen, mahkeme, “Sizin takdiriniz” yanıtını veriyor. Avukatlar, bunun üzerine alkışlarla topluca salondan çıkıyor. Protestoya, SEGBİS sistemi ile duruşmaya uzaktan bağlanan eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile diğer sanıklar da katılıyor.

Avukatlar nerede?

Kimlik tespiti için söz verilen sanıkların tamamı, avukatlar gelmeden konuşmayacaklarını söylüyor. Sanıklardan Sebahat Tuncel, heyeti, “İyi niyetle gitmez bu iş, hukukla gider. Hukuk hepimizi bağlar. Siz kendi hukukunuza uymuyorsunuz. Benim avukatlarımın burada olması gerekiyor” diye uyarırken, başkan, “Mikrofonu kapatın” diyor. Sanıklar, topluca alkışlarla heyeti protesto ediyor, “Savunma hakkı engellenemez” diyerek slogan atıyor.

Mahkeme, avukatların yokluğunda kimlik tespitini sürdürmeye çalışıyor ama sanıklar sırtlarını dönüyor. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre kimlik tespiti zorunlu. Ancak sanıklar, avukatları olmadan konuşmayı reddediyor. Ve gerilim sonlanmayınca duruşmaya ara veriliyor.

Avukatlar, aradan sonra içeriye girebiliyor ama mahkemenin gerilim yaratan tutumu sürüyor. Avukatların talepleri var, tamamını reddediyor mahkeme. Oysa tamamı, usule ilişkin talepler.

Bunun üzerine sanıklardan HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş söz istiyor. Demirtaş, tüm sanıklar adına reddi hakim talebinde bulunacak. Sanıkların böyle bir hakkı var. Ancak hayır, söz vermiyor mahkeme. İddianamenin okunması aşamasına geçiliyor. Dakikalarca protesto ediliyor karar ve bu sırada iddianame okunmaya devam ediliyor.

Sanık HDP’lilerden Sebahat Tuncel, “Bu davayı böyle yürütemezsiniz. İşkence yapıyorsunuz bu biçimde. Avukatlarımız olmaksızın iddianameyi okumanız suçtur. 6 milyonun iradesini böyle yargılayamasınız. Bu mahkemeyi durdurun, saygılı olun” diyor.

“128 milyar dolar nerede?”

Aynı sırada, önce “söz hakkı talebim tutanağa geçsin” yazılı kağıdı kameraya göstererek sesini duyurmaya çalışan Demirtaş, daha sonra, “128 milyar dolar nerede?” yazılı kağıdı kameraya tutuyor.

Mahkemenin, Demirtaş’a karşı tutumu en baştan belli.

Duruşmaya ara verilmeden önce, kimlik tespiti için söz verildiği sırada, Demirtaş, heyeti uyarıyor:

“Buraya konuşmaya geldik, yargılamaya geldik. Avukatların sayısı belliydi. Her bir sanık için 3 avukat olsa 100’den fazla avukat olacaktı. Mahkeme salonunun kalabalık olacağı önceden belliydi. Bu sorunu çözebilirdiniz. Yıllardır yargılama yapıyorsunuz, bizi diğerleriyle karıştırmayın. Sesinizi yükseltmeyin. Karşınızda çocuk yok. Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin meclis grubu eşbaşkanları karşınızda. Halkın iradesini temsil ediyoruz. Bizler medeni insanlarız. Daha önce darbecileri yargıladınız, bilemem nasıl yargıladınız. Ama bize o muameleyi uygulayamazsınız. Avukatların salonda olması gerekir. Amacınız hemen karar vermekse de avukatlar olmak zorunda.”

Başkanla tartışma

Ancak Mahkeme Başkanı da, “Biz de çocuk değiliz bize bağırma hakkınız yok” karşılığını veriyor. Demirtaş’ın itirazı üzerine, başkan, “Kimlik tespitini yapacağız, iddianameyi okuyacağız, hakları hatırlayacağız, sonra savunmaya geçeceğiz” diyor. Demirtaş, “Biz kimseye boyun eğmeyiz” karşılığını verince, başkan da “Kimseden korktuğumuz, kaçındığımız bir şey yok” diyor bu kez. Demirtaş, itirazlarına rağmen kimlik tespiti istenilince, “Size değil cevap vermek günahımızı vermeyiz” yanıtını veriyor. “Biz de almayız” diye karşılık veriyor Mahkeme Başkanı.

“İddianame okunsun”

Öğleden sonraki bölümde bu kez avukatlar salona girebiliyor. Neden başta alınmadıkları sorusu yanıtsız. Ancak bu kez de “reddi hakim” talebi için söz talepleri reddediliyor ve iddianame okunmaya başlıyor. Avukatlar, sanıklar topluca bunu protesto ediyor ve salondan bir kez daha çıkıyorlar. Ancak iddianamede bütün itirazlara rağmen uzun uzun okunuyor.

İlk gün, sonraki günlerin özeti gibi

Duruşmanın ilk günü böyle geçti. Bütün bunların bir anlamı var elbette.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre bir yargılama sırasında yapılacakların sırası var. Mahkeme, anlaşılıyor ki tüm bunları hızla tamamlayıp, itirazlara, taleplere kulak asmadan, kağıt üzerinde usul hükümlerini yerine getirmiş gibi görünerek, yargılamayı hızla tamamlamak istiyor.

Zira başta Demirtaş olmak üzere HDP’li sanıkların büyük bölümü “hükümlü” statüsünde değil. Bu davadan çıkacak bir karar hem siyasi olarak önlerini kesecek, hem başta Demirtaş, tutuklu sanıkların olası AİHM kararına göre tahliyesinin gerektiği yönündeki tartışmaları bitirecek hem de HDP aleyhindeki kapatma davasının en önemli kanıtı haline gelecek.

Sadece bu akıl yürütmenin yapılabilmesi bile yargılamanın koşullarını ortaya koymaya yeterli.

Ve anımsatmakta fayda var.

Davada, karşı tarafta sadece sadece ölenlerin yakınları yer almıyor. AKP Genel Merkezi, Milli İstihbarat Teşkilatı başta olmak üzere pek çok kurum ve kişi zarar gören sıfatıyla davanın tarafı ve avukatla temsil ediliyor.

Daha ilk duruşmadan ortaya çıkan sorunlar ortada. Ama Türkiye’de kimse yargılamanın kalitesine, adaletli olup olmadığına bakmadığı için, sadece sonuç almak istenildiği için bütün bunlar da tartışılamıyor.

TIKLAYIN | Kobani davası başladı | Selahattin Demirtaş cezaevinden '128 milyar dolar nerede' yazılı kâğıdı SEGBİS kamerasına gösterdi