Spor

Bir dönem Süper Lig'e damga vuran Gaziantepspor'un yok oluş hikâyesi

09 Nisan 2021 13:30

Bir dönem Süper Lig’de damga vuran 1969’da kurulan Gaziantepspor, bir süre önce tarihe karıştı. Gaziantepspor’un kötü biten hikâyesi, varoluş mücadelesi veren diğer kent takımları için de ibret verici uyarılarla dolu.

Süper Lig’de fırtına gibi esen, dört büyüklerin korkulu rüyası olan Gaziantepspor, geçmişte bünyesinde birçok yıldız barındırdı. Ayhan Akman’dan Preko’ya, Tabata’dan Olcan Adın’a, Elvir Boliç’ten Cenk Tosun’a, İbrahim Üzülmez’den Samuel Johnson’a kadar daha sonra büyük takımlarda oynayan birçok oyuncu kırmızı siyahlı ekipte adını duyurdu. Kamil Ocak Stadı’ndaki 1-0’lık Roma galibiyeti gibi tarihi günler de yaşayan Gaziantepspor, artık tarihe karıştı. Kırmızı siyahlı ekip, önce Süper Lig’den oldu, sonra amatör kümeye kadar düştü. Gaziantepspor’un yok oluş hikayesi Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanı gibi. Herkesin olacağını bildiği ama kimsenin engellemek için bir şey yapmadığı bir cinayet.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın haber portalı, Gazetecilik Platformu'ndan Cihat Öztürk'ün haberine göre, bugün kapısına kilit vurulan efsane takımın bu çöküşünü Yazar Tanıl Bora, gazeteciler Coşkun Çelik ve Hüseyin Küpeli yorumladı.

“Futbol kültürü, gelenekle gelişir. Bunun yapıtaşı da kulüplerdir” diyor Tanıl Bora ve şöyle sürdürüyor sözlerini:

“Devamlılığı olan, kendi hikâyelerini, mitlerini yaratan, yükseliş ve düşüşlerle tarihin içinde roman kahramanı gibi seyir halinde olan kulüpler. Yıllandıkça, tecrübe ve hikâye biriktirdikçe, kıymetleri artar. Bir ülke kültürünün eko topu, deyim yerindeyse, köklü kulüplerle, kulüplerin yaş almasıyla gelişir. Türkiye’nin en eski, köklü kulüpleri 100. yıllarını geçtiğimiz on yıl içinde doldurdular. Anadolu kulüpleri denen vilayet kulüpleri, geçtiğimiz 10 yıl içinde ellinci yıllarını devirdiler. Bunların çoğu bir ilin adını taşır ve kuruluşlarından itibaren o ilin “milli takımı” gibi bir misyon üstlenmişlerdir. Bir şehrin, bir vilayetin, bazen daha da geniş bir bölgenin temsilcisi gibi görülmüşlerdir.”

“Vazgeçilmez bir karakter oyuncuydu”

“Gaziantepspor karakteri olan bir takımdı” diyen Bora, şöyle devam ediyor:

“Gaziantepspor, Anadolu vilayet kulüplerinin belli başlılarından biriydi. Hem, uzun dönemler, vilayetten öte geniş bir havzada üst düzey futbolun mekânı olması bakımından böyleydi. Ayrıca 1990’lardan 2000’lerin başlarına uzanan kesitte, üst ligin başaltı takımlarından biri olarak istikrar kazanmıştı. 2001’de şampiyon olması bile ihtimal dahilindeydi. Karakteri olan bir takımdı. Neticede Türkiye futbol kulüpleri eko topunda başrol olmayabilir ama vazgeçilmez bir karakter oyuncusuydu.

“Yok olmasına güz yumuldu”

Gaziantepspor’un basbayağı yok olması, yerel iktidar ve sermaye odaklarınca yok olmasına göz yumulması, hatta onun yerine Gazişehir adlı nevzuhur kulübün teşvik görerek koltuklanması, memleket futbol geleneği için gerçekten üzücüdür. Kimi vilayet kulüpleri parlak zamanlarından çok uzaktalar. İlk akla gelen, bir zamanlar, üstelik uzunca bir süre başaltında güreşen Kocaelispor’dur. Ama Kocaelispor etkili taraftar örgütlenmesi ve taraftardan gelen başarılı bir yönetimin himmeti sayesinde, alt kümelerde de olsa hayatta kalmayı başardı hiç değilse. Gün olur devran döner, yine tırmanabilir. Gaziantepspor ise “hiç yok”, kapandı, bitti. Onunla aynı kaderi paylaşan, bildiğim kadarıyla sadece Zonguldakspor, o da 1970’lerin iddialı takımıydı. O da battı gitti, bir süredir Kömürspor adıyla o geleneği canlandırmaya çalışıyorlar. Gaziantepspor’da fazladan üzücü olan, anlaşılan o ki, her şeye rağmen onu ayakta tutacak, Kocaelispor’daki gibi bir camia ve taraftar iradesinin ve inisiyatifinin olmaması. Dileyelim, bir gün Kömürspor gibi, Antepspor’u tozundan-küllerinden doğuran bir hareket doğsun.”

“Yanlış seçimler sonunu getirdi”

Gazeteci Coşkun Çelik de “2000’li yıllarda dünyadaki futbol endüstrisi yön değiştirirken tüm Türk kulüpleri bu endüstriye ayak uydurmakta zorlandı” diye başlıyor sözlerine. Çelik, şöyle devam ediyor:

“Futbol aklı olan kulüpler kazandı, en azından bataklığa saplanmaktan kurtuldu. Şark işi kulüp yöneten, sadece parayla saadet olabileceğini düşünen takımlar sınıfta kaldı. Çok transfer, çok masraf, deneyimsiz-bilgisiz yöneticiler, yanlış seçimler Gaziantep’te de futbolun sonunu getirdi. Şimdilerde Altınordu yapılanması ülke futbolunda alkışlanıyor. Ancak benzer bir oluşum, belki de daha iyisi Gaziantep’te mevcuttu. 1990’ların sonunda şehirdeki ‘Sanko ve Belediye futbolunun ürünleri’ tüm Türkiye’yi doyurabilecek bir potansiyele sahipti. Ne yazık ki Celal Doğan’dan miras kalan yapıyı talan etme isteği, Süper Lig düzeyinde başarıya odaklanırken nerelere harcandığı belli olmayan paralar ve yanlış transfer politikalarıyla “son” kaçınılmaz oldu. Aslında birkaç yıllık mazisi olan yeni bir kulübe yatırım yapmak yerine elbirliğiyle var olan takımın üzerine titrenmeliydi. Ancak yukarıda Celal Doğan örneğinde değindiğim gibi ülke siyaseti ve futbol siyaseti; aynı şehrin “düşman” yöneticileri bu durumun müsebbibi oldu.”

2001 yılı ve Fenerbahçe maçı

Çelik, “Gaziantep özelinde konuya ekstra bir açıklık getirirsek; 2001 yılında Kadıköy’de oynanan 3-0’dan 4-3 kaybedilen Fenerbahçe maçı da şehrin futbolla ilişkisine sekte vurdu. Her ne kadar ilerleyen yıllarda verilen Avrupa mücadelesi sadece Gaziantep’te değil tüm Türkiye’de ses getirse de saman alevinden öteye gidemedi. Tren çoktan kaçtı. Vaktiyle kaleci Yaşar, Talat, Sakıp, Fatih, Durmuş, Oktay, Hasan Özerler için bu takıma âşık olanlar futbola küstü. Şimdi bu sahiplenme için ya şehrin yeni takımının fazlasıyla başarılı bir futbolla adından söz ettirmesini ya da yeni bir neslin doğuşunu beklemek zorundayız” diyerek umutsuzluğunu dile getiriyor.

“Gaziantep’in tarihiyle yeni kulüp birleşmeli”

Türkiye Spor Yazarları Derneği üyesi, gazeteci Hüseyin Küpeli de şöyle anlatıyor Gaziantepspor’un hikâyesini:

“90’lı yılların sonuna ve 2000’li yılların başlarına damgasını vuran bir Gaziantepspor vardı. Kulüp, Celal Doğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde, güçlü bir altyapı modeli oluşturmuştu. Aynı zamanda Kulüp Başkanı da olan Celal Doğan, 2. lig ve 3. ligde pilot takımlar oluşturdu ve uzun yıllar lige damgasını vurdu. Avrupa’da başarılı sonuçlar alındı. Önemli futbolcuların yanı sıra Sakıp Özberk, Hüseyin Kalpar, Nurullah Sağlam gibi teknik adamların da yıldızını parlattı. O dönem kulübü yöneten gerek Celal Doğan, gerekse yönetimdeki isimler futbolu bilen isimlerdi. Gaziantepspor’un neden yok olduğuna gelince… Celal Doğan’ın belediye seçimlerini kaybetmesinin ardından, başkanlığı kendi yönetiminden, futbolu hiç bilmeyen isimlere teslim etme isteği, sonun başlangıcı oldu. İbrahim Kızıl’ın başkanlık döneminde, her ne kadar, ilk yıllarda sportif başarılar elde edilmiş olsa da, kulübün mali açıdan çöküntü içerisine girdiği çok netti. Bu dönemde kulübün şehirle bağlantısı koptu. Son dönemdeki aşırı borçlanmalar ve UEFA’dan gelen cezalar, hep bu dönemdeki kulüpten daha fazla nemalanma iştahı yüzündendi. Bugün Gaziantepspor’un kapısına kilit vurulması, Türk futbolunun genel sorunu. Temeli sağlam bir yasa çıkartılsaydı ve kulüp başkanları, kendi döneminin borçlarından sorumlu olsaydı, Gaziantepspor, Bursaspor, Kocaelispor, Eskişehir gibi Anadolu’nun yıldızları, ligde olmaya devam edecekti. Yeni kurulan Gaziantep FK tam olarak Gaziantepspor’un yerini alamadı elbette, ama o da bir zorunluluktan doğdu. Kızıl ailesinin egosu, daha fazla kazanma iştahı ve kulüp can çekişirken bile, giderayak daha fazla para kazanma isteğine boyun eğmeyen şehir sanayicileri ve siyasileri, Gaziantep FK modelini ortaya koydu. Hem Gaziantepspor’u hem de Gaziantep FK’yi süper lige taşıyan başkanların Konukoğlu ailesinden olduğunu göz önünde bulundurursak, burada bir kötü niyet olmadığını anlarız. Ancak bu durum yine de Gaziantep FK’nin neden yeterince sahiplenmediği sorusunun cevabını içermiyor. Gaziantep FK’nin bir kitlesi oluşmaya başladı aslında ancak tam olarak sahiplenmesi için Gaziantepspor’un şanlı mazisini de bu marka altında birleştirmenin formülünü üretmesi gerekiyor.”