Dünya
Deutsche Welle

"Başkan" Biden'ın Erdoğan'a karşı kartları ne kadar güçlü?

Seçim kampanyalarında söylenenlerin seçim sonrasında unutulması siyasetin doğasında var. Peki Biden başkan seçilmesi durumunda "otokrat" diye nitelendirdiği Erdoğan'a karşı vaat ettiği sert politikaları izleyebilecek mi?

29 Ekim 2020 20:49

ABD'de 3 Kasım'daki Başkanlık seçimlerine geri sayım sürerken Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump ile Demokrat rakibi Joe Biden arasındaki yarış başa baş gidiyor. Son anketlere göre Biden ülke genelinde önde görünse de seçim sonucunu belirlemesi beklenen 12 eyalette iki aday arasında kıran kırana bir mücadeleye tanık olunuyor.

Ankara'nın gönlünde Trump'ın yattığı sır değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Başkan Trump da iki devlet arasındaki ilişkileri kişisel bağlantılar üzerinden yürüttüklerini saklamıyor. Erdoğan pek çok kez Barack Obama dönemini kötüleyerek Trump ile farklı bir ilişkileri olduğu mesajını vermiş, Trump da selefi Obama'nın geçmiş politikalarını eleştirerek kendi yönetiminde ilişkilerin daha iyi olduğunu savunmuştu. Hatta Trump Erdoğan ile ilişkisini seçim kampanyasına taşımış, "Ben onunla anlaşabiliyorum. Beni dinliyor" diyerek Biden'ın Erdoğan gibi liderlerle başa çıkabilecek zihinsel kapasiteye sahip olmadığını söylemişti. Trump döneminde Papaz Brunson'ın tutukluluğu, ABD'nin ekonomik yaptırım tehdidi ve geçen yıl Barış Pınarı harekatı öncesinde Trump'ın Erdoğan'a yazdığı "Sert adam olma. Aptal olma" diye biten mektup gibi krizler de yaşandı, ancak ilişkilerde kalıcı hasara yol açmadı.

Demokratlar'ın adayı Joe Biden da Ankara'ya yabancı bir isim değil. Başkan Obama döneminde sekiz yıl başkan yardımcılığı görevini yürüten Biden, geçen Aralık ayında yaptığı bir konuşma nedeniyle Ağustos ayında Türkiye'de gündem olmuştu. Konuşmasında Erdoğan'ı devirmek için muhalefeti desteklemek gerektiğine vurgu yapan Biden, Erdoğan'a baskının artırılması gerektiğini kaydetmiş, Erdoğan'ı devirme işinin seçimler yoluyla yapılması gerektiğini de sözlerine eklemişti. Erdoğan, Biden'ın sözlerine "Türkiye'de darbe ile yapamadıklarını, muhalefeti destekleyerek gerçekleştirmek istediklerini kameralar önünde söylemekten de çekinmiyorlar. Ya dostluğumuz var be. Oturup konuşmuşluğumuz, çay içmişliğimiz var ya. Böyle bir ifadeyi bizim için nasıl kullanırsın" tepkisini vermişti. Biden, seçim kampanyalarında adını vererek Türkiye, Rusya ve Kuzey Kore'deki gibi "otokrat" liderlerle "ahbaplık" dönemini sona erdireceğini de her fırsatta yineliyor.

Kriz mi stratejik çıkarlar mı?

Peki 3 Kasım'daki başkanlık seçimlerini Biden kazanırsa ne olacak? Ankara-Washington ilişkileri krizden krize mi koşacak, stratejik çıkarlar ve pragmatizm mi ilişkileri belirleyecek?

Biden 36 yıl senatörlük ve sekiz yıl başkan yardımcılığı yapmış bir siyasetçi olarak dış politikada Trump'dan çok daha deneyimli bir isim. Biden'ın özellikle insan hakları, demokrasi konularında Türkiye'ye çok daha eleştirel yaklaşacağı tahmin ediliyor. Elindeki en önemli kozlardan biri ise yaptırım kartı. Biden'ın Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemlerine karşı Kongre'den geçen, ancak Trump'ın imzalayarak yürürlüğe sokmadığı yaptırımları uygulaması olasılığı bulunuyor. Trump'ın seçimleri kazanmayı başaramaması durumunda Erdoğan'ın Washington'daki en önemli müttefikini kaybedeceği değerlendirmeleri yapılıyor.

Amerikan Kongresi'nde S-400'ler konusunda baskı giderek artıyor. Türkiye'ye karşı şahin kanattan Demokrat partili senatör Chris Van Hollen, "Kongre'de sabır taştı" diyerek kim başkanlığa seçilirse seçilsin yaptırımları yürürlüğe sokmak için her iki partiden de yeterli desteği bulacağını söylüyor.

"Yaptırımlar 2021 sonunda başlayabilir"

New York merkezli siyasi risk danışmanlığı şirketi Eurasia Group'un direktörü Emre Peker ise seçimler sonrasında Ankara ile Washington arasındaki ilişkileri yeniden düzenlemek ve iyi niyet ortamı oluşturmak için altı ila dokuz aylık bir pencere öngördüğünü belirterek iki ülke arasında "kazalar" yaşanması riskinin yüksek olduğunu ve zamanla giderek arttığını belirtiyor.

Yaptırımların Başkan'ın masasında imza için beklediğine, buna karşılık Türkiye'nin S-400'lerden vazgeçme gibi bir işaret vermediğine dikkat çeken Peker, "Biden muhtemelen 2021 yılı sonuna doğru CAATSA çerçevesinde daha hafif olan yaptırım önlemlerini yürürlüğe sokmaya başlayacak ve Türkiye'nin rotasını değiştirmemesi durumunda daha ağır yaptırımlarla tehdit edecektir. CAATSA Türkiye için bir felaket olabilir" diye konuştu.

"Erdoğan bir telefonla işini halledemeyecek"

Ancak Biden'ın Rusya ve İran'a karşı stratejik mücadeleye öncelik verdiğini, bunun için çok yönlü ittifaklara muhtaç olduğunu, bunun da Ankara'nın işine yarayacağını öngören analistler de var. Düşünce kuruluşu Center for American Progress'den Max Hoffman, Biden'ın çoğu kişinin varsaydığı gibi refleks olarak cezalandırıcı bir yaklaşım içine girmesini olası bulmadığını belirterek "Ancak Biden Amerikan yönetimindeki profesyonel bürokrasi ile Beyaz Saray arasındaki uçurumu kapatacaktır. Bu da Erdoğan'ın Beyaz Saray'a açacağı bir telefonla Amerikan politikalarını tersine çeviremeyeceği anlamına geliyor" diye konuştu.

Harvard Kennedy Üniversitesi Belfer Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi Araştırma Direktörü Torrey Taussig de "Amerikan çıkarlarına ters düşen noktalarda Biden yönetiminin Türk hükümetine karşı daha sert olmasını beklediğini belirterek ayrıca Türkiye'de demokrasideki gerilemenin de Biden yönetimi açısından daha önemli bir sorun olarak görüleceğini kaydediyor.

"Geleneksel küreselcilik ve transatlantikçilik riski"

Washington merkezli liberal eğilimli düşünce kuruluşu Center for American Progress'in Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politikalar Birimi Yöneticisi Katrina Mulligan, Biden'ın seçilmesi durumunda hızlı bir şekilde Obama dönemindeki gibi liberal değerler ve uluslararası taahhütlere bağlılığın vurgulanacağı politikalara dönüleceğini öngörse de "Ancak daha geniş tabloya baktığımızda Biden'ın dış politikasının Obama dönemi dış politikasının yeniden canlandırılması şeklinde olmayacağını düşünüyorum. Dünya çok değişti. 11 Eylül saldırılarının üzerinden 20 yıl geçti" diyor.

Brookings Enstitüsü'nde Demokratlar üzerinde çalışmalar yapan konuk araştırmacı Celia Belin de Biden'ın danışmanlarının Trump sonrası dönem üzerine fikirler geliştirdiklerine işaret ediyor. Belin, "Biden ve en yakınındaki bazı yardımcılarının geleneksel küreselci ve transatlantikçi Demokratlar olarak dünyayı şu an olduğu gibi değil de bıraktıkları noktadaymış gibi görme riski var" diye konuşuyor.

"NATO'yu yeniden canlandırabilmek için Türkiye'ye ihtiyaç var"

Biden'ın dış politikadaki en önemli önceliklerinden birinin, başta NATO olmak üzere ABD'nin uluslararası taahhütlerine bağlılığını yeniden vurgulamak olacağı düşünülüyor. Ancak analistlere göre Biden transatlantik ittifakı onarmak için de Türkiye'ye ihtiyaç duyacak, en azından Türkiye ile işbirliği yolu arayacak.

Washington Yakın Doğu Araştırmaları Merkezi kıdemli uzmanı Soner Çağaptay, "Biden'ın önceliği NATO'yu yeniden canlandırmak olacak ve bunu Türkiyesiz yapamaz. Bu nedenle Erdoğan'a el uzatacağını bekliyorum" diyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle