Gündem

Erdoğan: Türkiye'de basın özgürlüğü yok diyenler teröre destek veriyor

Erdoğan: Almanya belki 'Cehenneme git Erdoğan' tarzı ırkçı ve nefret dolu manşetleri yılda bir kez görüyor, ama Türkiye'de her gün böyle manşet atılıyor

24 Mayıs 2014 19:05

Başbakan Tayyip Erdoğan, Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin kuruluşunun 10. yıl dönümü etkinliğinde konuştu. 15 bin kişinin katıldığı miting, kent genelinde 20 binden fazla kişi tarafından protesto edildi. Erdoğan, konuşmasında Alman dergisi Der Spiegel'in manşetini ağır bir dille eleştirerek, "Hele bir tane kendini bilmez derginin attığı başlık manidardı. Şahsımı cehenneme gönderiyordu, nasıl biliyorsa cehennemin yolunu, anlamak mümkün değildi" dedi. "Polis öldürmek, bekçi öldürmek, askere kurşun sıkmak, evrakta sahtecilik yapmak, terör örgütlerine üye olmak basın özgürlüğü müdür?" diyen Erdoğan, "Türkiye’de basın özgür değil söylemi üzerinden teröre katkı sağlıyorlar" ifadesini kullandı.

Erdoğan, "Almanya belki 'Cehenneme git Erdoğan' tarzı ırkçı ve nefret dolu manşetleri yılda bir kez görüyor. Türkiye, her gün böyle manşetlerin atıldığı bir ülke" diye konuştu.

Erdoğan’ın açıklamasının satırbaşları şöyle:

Sevgili kardeşlerim,

Türkiye Cumhuriyeti’nin Almanya Federal Cumhuriyeti’nin değerli vatandaşları, değerli katılımcılar, hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum.

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun.

Üzerimdeki bir emaneti bugün bir kez daha sizlere, emanetin sahiplerine teslim etmek istiyorum. Evet, Türkiye’nin sizlere selamı var. 77 milyon kardeşinizin sizlere selamı var. Türkiye’deki akrabalarınızın, dostlarınızın, yakınlarınızın sizlere selamı var.

Sanmayın ki sadece sizler gurbettesiniz. Sizlerin hasretiyle, özlemiyle, inanın on yıllardır bizler de gurbeti içimizde yaşıyoruz.

Sizin hasretiniz kadar bizler de içimizde hasret yaşıyoruz. Yarın, 25 Mayıs’ta vefatının 31. Seneyi devriyesine ulaşacağımız, rahmetle, minnetle bir kez daha hatırladığımız üstat Necip Fazıl ne güzel ifade etmiş:

Dağda dolaşırken yakma kandili, 
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet! 
Ne söylemez, akan suların dili, 
Sessizlik içinde çağlama gurbet! 
Titrek parmağınla tutup tığını. 
Alnıma işleme kırışığını 
Duvarda, emerek mum ışığını, 
Bir veremli rengi bağlama gurbet 
Gül büyütenlere mahsus hevesle, 
Renk dertlerimi gözümde besle! 
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle, 
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..

 

'Soma'ya verdiğiniz desteğinize teşekkür ederim'

 

Sizler çok büyük çileler çektiniz, çok büyük sıkıntılara maruz kaldınız ama direndiniz. Tahammül ettiniz. Sabrettiniz. Gurbeti kendiniz için sılaya tahvil ettiniz. Şunu bilin ki millet olarak sizlere minnettarız.

Millet olarak her birinize tek tek müteşekkiriz. Milletçe her birinizle gurur duyuyor, her birinizle iftihar ediyoruz.

İşte bugün, bir kez daha sabrınız için, dirayetiniz için, ahde vefanız için, şahsım, ülkem ve milletim için sizlere gerçekten teşekkür ediyorum.

Emeğinizle, alın terinizle, vakarınızla 50 yılı geride bıraktığınız, geride onur ve gurur dolu bir 50 yıl bıraktığınız için her birinize teşekkür ediyorum.

Rabbim sabrınızı tahammülünüzü artırsın, Rabbim hasretinizi hafifletsin. Rabbim sizleri de bizleri de muhafaza eylesin diye dua ediyorum.

Kardeşlerim, geçen hafta Salı günü bildiğiniz gibi, Manisamızın Soma ilçesinde elim bir facia yaşadık. 31 canımızı kardeşimizi o elim kazada Hakk’a uğurladı. Bizim Türkiye’de hissettiğimiz acıyı sizler de burada hissettiniz. Bizim kadar, sizin kadar yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimiz bu acıyı paylaştı.

Sizlere Soma faciasının ardından verdiğiniz maddi destekler için, özellikle de ettiğiniz dualar için çok çok teşekkür ediyorum.

Yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimize, taziyeleri, temennileri, duaları için teşekkür ediyorum.

Soma’dan 10 kişilik bir heyet ziyaretime gelmişti, onlarla oturduk, dertleştik. Onlar da madenci, baretleriyle geldiler. Onlarla görüşmemin arkasından, Sayın Şansölye Merkel ile telefon görüşmesi yaptık.

Kendisi başsağlığı ve destek mesajlarını iletti. Federal Almanya Cumhuriyeti’ne, hükümetine başta Sayın Merkel olmak üzere tüm Alman makamlarına huzurlarınızda Soma’daki madenlerle geleceğe yönelik ne gibi işbirliği yapabiliriz, bunları konuştuk. Kendisine şükranlarımı ifade ediyorum.

Avrupalı Türk Demokratlar Birliği bu organizasyonla hem kendi 10. Kuruluş yıldönümünü kutlarken, bir diğer yandan da bizim değerler silsilemiz içinden gelen bir anlayışla yaklaşım sergiledi.

Hatm-i Şerifler indirildi, Kuranı Kerim okundu, dualar edildi, ezanı Muhammedi burada okundu.

Rabbim inşallah bunları kabul buyursun. 301 şehidimizin ruhunu muazzez etsin.

Bir kez de burada sizlere şu sözü vermek istiyırum. Bu elim kazadaki ihmalleri mutlaka ortaya çıkaracak. Hangi kademede olursa olsun bunun hesabını mutlaka soracağız.

Şu anda hem idari hem adli soruşturmalar devam ediyor. Şehitlerimizin bizlere emaneti olan yetimlerine, ailelerine devlet olarak sahip çıkacak, acılarını hafifletmek adına ne gerekiyorsa yapacağız ve yapıyoruz.

Şu anda, AFAD adlı kuruluşumuz bu işle ilgili tek merkez olarak görevlendirilmiştir. Bu tür elim hadiselerin yaşanmaması için her türlü tedbiri aldık, alacağız.

Almanya’da şehitlerimize rahmet niyaz ediyor, yakınlarına sabır temenni ediyorum.

 

'Kendini bilmez Alman dergisi beni Cehennem'e gönderdi'

 

Fakat bir gerçek var. Nedir o? Biz orada bu elim faciayı yaşarken, ülkemizin içerisinde bu ızdırabı duyamayanlar da oldu.

Ha bunlar, Türkiye’nin büyük bir yekunu değildi aslında. Bunlar azınlık olan ama buradan nemalanmaya çalışan kesimlerdi, illegal örgütlerdi. Maalesef baktık ki ana muhalefetin bazı milletvekilleri de bunlarla beraber bu eylemlere ortak oluyorlardı.

Bununla da kalmadılar, şurada İstanbul Beyoğlu Okmeydanı’nda, Şişli Okmeydanı’nda illegal eylemlere girdiler ve bir gencimiz orada maalesef, o da öldü. Ardından bir gencimiz daha öldü. Ölenlerden bir tanesinin kız kardeşi şöyle diyordu: Siz bu eylemleri yapmasaydınız benim kardeşim ölmeyecekti diyor.

Bakıyorsun hemen buraya yansıması olmuş ve bazı bu tür örgütler ve buradaki bir kısım medya ne yazık ki Soma faciasını kendileri için ranta dönüştürmek üzere Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na farklı şekilde hakaretler ediyorlar.

Hele bir tane kendini bilmez derginin attığı başlık manidardı. Şahsımı cehenneme gönderiyordu, nasıl biliyorsa cehennemin yolunu, anlamak mümkün değildi.

Tabi iş sadece bu değil, ya? İşin manidar olan yanı şu. Ülkemdeki bazı medya ile  bunların aralarında koordine olması çok anlamlaydı. Yarın Almanya’da Avrupa Parlamentosu’yla ilgili seçimler var.  Oradan oy devşiremezsin.

Türkiye’deki Gezi olaylarında hopladınız oturdunuz, 17 Aralık’ta hopladınız oturdunuz, 25 Aralık’ta hopladınız oturdunuz. Benim milletim size en güzel dersi 30 Mart’ta verdi.

Demokrasiye inanıyorsak, eğer sandığa inanıyorsak. Sandıktan çıkan neticeye saygı duyuyorsan, Türk milletinin verdiği karara da saygınız olacak.

Benim ülkemin halkımın verdiği kararı bir yerlerin onaylamasına ihtiyacımız yok.

Biz herhangi bir ülkedeki seçim sebebiyle oralara müdahale noktasına gidiyor muyuz? Dışarıdan izliyoruz, arıyoruz, tebrik ediyoruz. Türk milletinin o sandıklarda çıkardığı neticeye saygı duyacaksınız . Olay bu. Ve Soma’da 301 şehidimizle alakalı bizim içimiz yanıyor, birileri kalkıp buradan suiistimal etmeeye çalışıyor. Aynen benim ülkemdeki gibi. Sizin bu oyunlarınız tutmaz, biz dertliyiz be. Bizim derdimiz var ve biz kardeşlerim bunlar benim o kömür ocaklarına giren kardeşlerime bidon kafalı dediler. Göbeğini kaşıyan adam dediler. Bunlar bir şey bilmez dediler. Ama onlar bir şey bildiklerini anlattılar. Şu anda Tayyip Erdoğan, o kömür ocaklarının havasını bilir. Masada oturarak kömür ocağını tanımadım, kömür ocağını bildim ve kömür ocağının derinliklerinde 4 kilometre, 5 kilometre gittik. Orada kömür çıkardım, çıkardıktan sonra kömür madenindeki kardeşlerimle oturduk orada yemeğimizi de yedik. Ama bunlar, Boğaz’ın sularına bakarak demlenenlerdir. Benim bakanım Soma’da ocaklara girdi. O da girdi, o da orada çalışanlarla beraber iftarını yaptı.

 

'Batı hâlâ polisimize fatura kesmeye çalışıyor'

 

Siz kimlerle  neyi değerlendiriyorsunuz ya? Batı bunu senin iyi anlaman lazım. Ülkendekiler ne yazarsa yazsın, çizsin 30 Mart’ta cevaplarını aldılar. Bundan sonra da alacaklar. Kardeşlerim, bakın  biz burada şu anda hangi merasimi yaptık? Hatimler, Kuranlar, dualarla biz Soma’yı andık. Ama diğerleri maalesef ortalığı terörize etmek suretiyle kan gölüne çevirdiler, iki gencimizi öldürdüler.

Batı hala polisimize fatura kesmeye çalışıyor. Molotof kokteyliyle aracın içine  Molotof düştü, iki polisimiz yandı. Hala tedavideler. Geçenlerde de Güneydoğu’da bir polisimiz yandı, hala yatıyor.

Bütün buı terör eylemlerine karşı ne yapacaktı bizim polisimiz? Gel bizi yak mı diyecekti?  Emniyet amirini nasıl dövüyorlar belki televizyonda izlediniz. Bunlar illegal örgütler, toplumu terörize etmeye çalışanlar. Orası semtim, çok iyi bilirim oraları, herhangi bir şey yok. Bunların görevi sürekli terör estirmek. Başaramayacaklar. Bu iş de çözülecek, ama öyle ama böyle.

10 yıl önce Avrupa’da sayıları 6 milyona yaklaşan Türklerin hakları için mücadele etmek üzere, bir çatı örgüt olarak Avrupalı Türk Demokratlar Birliği kuruldu.

Genel merkezi dönemin Şansölyesi Sayın Schroder ile birlikte açmıştık.

Nefes alıp verdiğimiz her yerde, uyumu savunduk. Uyumlu bir toplum olmak suretiyle geleceğe yürümeyi savunduk. Asimile olmadan, özünde, öz kültüründen, öz dilinden taviz vermeden entegrasyonu teşvik etmeyi savunduk.

Entegrasyona devam edeceğiz ama bunu bazı medya unsurları ne yazık ki farklı yerlere çektiler.

Bakın, entegrasyon noktasında inanıyorum ki sizler hiçbir zaman zorluk çıkarmadınız. Bundan sonra da çıkarmayacaksınız ama asimilasyon dersek, bu konuda hayır.

Ben aynısını söylemiştim, yine aynısını söylüyorum. Çünkü biz dinimizden, dilimizden, kültürümüzden taviz veremeyiz. Değişimden taviz veremeyiz.

Sevgili kardeşlerim, 2014’te 1. Dünya Savaşı’nın başlangıcının 100. Yıldönümünü idrak ediyoruz. Hem Türkiye için hem Almanya için çok büyük anlam ifade ediyor. 1914’te Osmanlı Devleti, Almanya ile 1. Dünya Savaşı’nın tarafı oldu.

Bu savaşın ardından Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu. Yüzyıllar boyunca aslında Almanya ile kader ortağı olduk. Sadece savaşlarla değil, ekonomi ve kalkınma mücadelesinde Almanya ile yoğun işbirliği yaptık. Şu anda da yapıyoruz. 1960’larda yeniden inşa edilen Almanya’ya Anadolu’dan Trakya’dan gelen kardeşlerimizin mücadelesiyle destek verdik.

Şu an karşımda 2. Kuşak, 3. Kuşak var. Sizin babalarınız buralara 60’lı yıllarda geldiler, bu işin temellerini attılar. İşçi vatandaşlarımız burada sadece işçi olarak kalmadılar. 80 bin işletme açtınız. 40 milyar Euro ciroya ulaştınız. 400 bine yakın istihdam sağladınız.

Sadece ekonomi değil, siyasette de vazifeler üstlendiniz. Bakan olarak vazife yapan Türkler oldu. Sanatta, sporda, bilimde öne çıkan, çok önemli başarılara imza atan insanlarımız oldu. Buradaki varlığınız, başarılarınız Türkiye’nin Almanya’yla işbirliğine de çok olumlu şekilde yansıdı.

 

'Başörtülüsün, sakallısın deyip bizi dışladılar'

 

İkili ticaret hacmimiz 30 milyar Euro’nun üzerine çıktı. G-20’de Almanya’yla beraberiz. Ve şu anda Türkiye, dünyanın en büyük ekonomileri arasında 17. sırada, şu anda 16’ya doğru tırmanıyoruz.

Ve çok daha enteresanı, her yıl 4 milyon Alman turist Türkiye’yi tercih etti, çok sayıda Alman vatandaşı Türkiye’ye yerleşti.

NATO’da, AGİT’te, Avrupa Konseyi’nde, Almanya’yla birlikte örnek bir işbirliği sergiliyoruz. AB sürevcinde sizler sayesinde, burada yaşayan vatandaşlarımız sayesinde Almanya’nın çoğunlukla desteğini alıyoruz. Bu ilişkiyi her alanda inşallah çok daha üst seviyeye taşıyacağız.

Bizim dedelerimiz, babalarımız, bizler, hep birlikte Türkiye’de çok zor zamanlar yaşadık. Çok büyük acılara maruz kaldık. On yıllarca siyasi tercihlerimiz, beklentilerimiz yok sayıldı. On yıllar boyunca kimliklerimiz, değerlerimiz, inancımız tahkir edildi.

Türk dediler, Kürt dediler, Laz dediler, Çerkez dediler, Abaza dediler, Gürcü dediler, Alevi dediler, Sünni dediler, değerlerimiz iyok saydılar.

Müteddeyyin dediler, başörtülü dediler, sakallı dediler, namaz kılıyor, oruç tutuyor dediler, maneviyatımızı yok saydılar.

Hüngür hüngür okulların kapısında ağlayan anneler bilirim, babalar bilirim. Okulların kapısından kovuldukları gibi üniveristede güvenlik güçleri tarafında başörtüleri başlarından sökülüp alınan yavrularımız ıbilirim.

Ne dediler? İşçisin işçi kal, yoksulsun yoksul kal dediler. Senin başörtün var öyle mi? Senden ancak kapıcı olur dediler. Ancak hizmetçi olur dediler. Sen doktor olamazsın, öğretmen olamazsın, herhangi bir kurumda yönetici olamazsın, avukat olamazsın, parlamentoya giremezsin dediler ve biliyorsunuz parlamentoda ne dediler? Unutmayın. “Atın şu kadını dışarı” dediler. Nicelerinin varlığını dahi inkar ettiler, sorunlarını reddettiler, onları asimile etmek istediler. Siyasete yaklaşma, bürokrasiye yaklaşma, sorunlarını dile getirme, mücadele verme dediler.

Sandıkta kendi irademizle seçtiğimiz, çok da sevdiğimiz merhum Adnan Menderes’i bir 27 Mayıs günü iktidardan indirdiler, idam ettiler. Kardeşlerim, bu unutulur mu? Adnan Menderes unutulmuyor, Rüştü Zorlu unutulmuyor, Hasan Polatkan unutulmuyor. Ama o kararı verenler unutuldu, onları kimse hatırlamıyor.

 

'Size cumhurbaşkanı seçtirmeyiz, dediler'

 

Ne zaman ki Anadolu’nun milletin sesi yükseldiyse darbe yaptılar. O sesleri susturmak istediler. İktidarları sınırladılar, milli iradeye sınır çizdiler. Ne dediler, sandık her şey değildir diyerek milletin önüne engeller koydular.

12 yıl boyunca, demokrasi için, hukuk için, milli irade için yoğun mücadele verdik. Tüm garipler için, yoksullar için samimi mücadele verdik.

Kardeşlerim, güzel ülkemizde darbe senaryoları hazırladılar, hepsini alt üst ettik. Çetelerle tehdit ettiler, boyun eğmedik. Tahrikler, provokasyonlar yaptılar, terörle üzerimize geldiler, geri adım atmadık.

Size cumhurbaşkanı seçtirmeyiz dediler. Bildirilerle tehdit ettiler. Millete gittik. Milletten güç aldık ve milli iradeyi Abdullah Gül kardeşimizi seçtirmek suretiyle tecelli ettirdik.

Yetmedi, işte geçen yıl Gezi olayları dediler. Ağacı, çevreyi, yeşili bahane ederek, Türkiye’nin istiklaline, büyüyen ekonomisine, birliğine, kardeşliğine kast ettiler. Onlara da eyvallah demedik. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yeşile önem veren bir hükümet ne geldi ne  gelir.

 

'Pensilvanya’da uluslararası çevrelerin maşası olanlar...'

 

17 Aralık’ta yolsuzluk kılıfı altında seçilmiş hükümete darbe yapmak istediler. Geri adım atmadık, Türkiye’yi 30 Mart’ta sağ salim seçime götürdük. Darbe heveslilerine gereken cevabı milletim verdi.

Kardeşlerim, bu arada biliyorsunuz, bir de karşımıza bir şey çıktı. Pensilvanya… Pensilvanya’da uluslararası çevrelerin maşası olanlar benim ülkemin istiklaline kast etti, kendi ülkesine ihanet etti. Onlara fırsat tanımadık. Türkiye’de kendisini milletin üzerinde gören, kendi tercihini, yaşam tarzlarını milletin yaşam tarzlarının üzerinde gören, elit, seçkinci bir kesim var. Alışmışlar millete tepeden, kibirle bakmaya.

Türkiye’ye millete rağmen, istedikleri gibi rota çizmeye alışmışlar. Bu mütekebbirlere, kibir abidelerine, millete tepeden bakan bu elitlere dur dedik.

 

'Türkiye eski Türkiye değil'

 

Bu ülkede biz de varız dedik. Biz milletiz dedik, 77 milyon bu ülkenin sahipleriyiz dedik. En önemlisi de kardeşlik dedik. 12 yıl boyunca tarihi nitelikli reformlar yaptık. Terör meselesini hamdolsun çözüm yoluna koyduk. Başörtüsünü sadece üniversitede değil kamuda dahi özgürlüğüne kavuşturduk. Artık benim başörtülü kızım okuluna gidebiliyor, devlet dairelerinde çalışabiliyor. Zaman zaman dışarıda da böyle kibir abidelerinin olduğunu görüyoruz. Türkiye’ye parmak sallamayı kendisine hak görenler var. Türkiye’nin büyümesini farklı şekillerde engellemeye, yavaşlatmaya çalışanlar var. Onlara da söylüyorum. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye o sizin bildiğiniz Türkiye değil artık. Köprünün altından çok sular geçti.”

Avrupa'da büüyüme oranlarına bakıyoruz. En büyüğü ilk çeyrekte 0,8 Almanya. Bizim daha kesin olarak açıklanmadı ama görünen o ki en az 4 olacak. Çalışıyoruz be! Durmak yok yola devam dedik. Devam ediyoruz.

Hani o Gezi olayları oldu ya işte 14 Mayıs'ta biz ne yaptık IMF'e borcu sıfırladık. Bizden öncekiler borçlandı biz ödedik ödedik sıfırladık. 

Merkez Bankası'nın kasasında 27. 5 milyar dolar vardı... Şimdi ne var 130 milyar dolar. Şunu da unutmayın Gezi eylemleri olduğunda adeta tavan yapmıştı 135 milyar dolar olmuştu. Düştü tekrar toparlanmaya başladı. Ve faiz neredeydi? % 63 faiz vardı. Tek haneli rakama indirdik. bu olaylarla gene tırmandı gene indirdik. Yüksek faizin bir sömürü aracı olduğuna inanıyoruz. 

Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok gündem belirleyen bir Türkiye var. Türkiye'yi artık herkes görmek ve hazmetmek zorundadır. Hiç kimse hiçbir ülke hiçbir uluslararası çevre parmağını sallayarak kibirle bize istikamet çizemez. Hiç kimse Türkiye'yi azarlayamaz Kendisine hak gördüğünü hiç kimse Türkiye'den esirgeyemez 

 

'Türkiye'de her gün ırkçı manşetler atılıyor'

 

Bizim eleştiriden korkumuz yok. Biz AB'ne tam üye olmayı önüne hedef koymuş bunun için çalışan bir ülkeyiz. Dostlarımız bizden korkmasın. İnsan haklarından başka gayemiz yok bizim. Türkiye içinde millete kibirle bakanlar ile Türkiye dışında kibirle bakanlar çok kötü bir işbirliği içindeler. İçerideki bazı siyasetçilerle dışarıdakilerle bazıları aynı dili kullanıyorlar. İçeridekilerle dışardakiler aynı tarz manşet atıyorlar.

Köln'den soruyorum: Polis öldürmek bekçi öldürmek askere kurşun sıkmak evrakta sahtecilik yapmak basın özgürlüğü müdür? cinayet şebekesi kurmak basın özgürlüğü müdür?  Acaba Avrupa'nın hangi ülkesinde polise askere kurşun sıkana müsamaha gösterilir? Hepsinin belgesi var ha. Resmi videosu hepsi var. Acaba Avrupa'nın hangi ülkesinde gösteri hakkı adı altında yakanlara kıranlara dökenlere müsamaha gösterilmiş? Diktatör sıfafı bu kadar rahat kullanılabilir? 

Almanya belki "cehenneme git Erdoğan" tarzı ırkçı ve nefret dolu manşetleri yılda bir görüyor. Ama Türkiye her gün böyle manşet atılan bir ülke. Buna kim basın özgürlüğü yoktur diyebilir. 

Recep Tayyip Erdoğan ölümlüdür. Vakti gelince ölecektir. Ama Türkiye Cumhuriyeti hedefflerine ilerleyecektir. Benim üzerimden devlete operasyon çekmeye çalışanlar milletin asil duruşunu karşısında bulacaklardır.

Biz iktidara manşetlerle gelmedik. Dünkü gittiği yer TOBB değil Barolar Birliğiymiş. TOBB dedim heralde Sehven, Barolar Birliği de beni çok sever malum. Biz istiyoruz ki Avrupa Türkiye üzerine değerlendirme yaparken çıkar kesimlerinin ideolojilerinin etkisinde kalmasın. hakkaniyetle karar versin. Belli zümreleri değil 77 milyonun tamamını görebilsin.

 

'Bu bölgede bu coğrafyada biz de varız'

 

“Büyüme rakamlarımız henüz açıklanmadı ama yüzde 4 gibi olacak. Çalışıyoruz be, durmak yok yola devam dedik, devam ediyoruz. Bu bölgede, bu coğrafyada biz de varız. Unutmayın sene 2002, Türkiye’nin IMF’ye borcu neydi, 23,5 milyar dolar. O Gezi olayları oldu ya, 14 Mayıs’ta biz ne yaptık. Bu borcu sıfırladık, bitti.  Merkez Bankamız’ın kasasında ne vardı, 27,5 milyar dolar vardı. Şimdi 130 milyar dolar var. Gezi eylemlerinin olduğunda adeta tavan yapmıştı, 134 milyar dolara çıkmıştı. Düştü, tekrar toparlanmaya başladı. Sevgili kardeşlerim bu kararlı yolculuğumuz devam edecek. Demokrasi, özgürlükler, hukuk bizim de hakkımız. Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, gündem belirleyen bir Türkiye var. Kardeşlerim yeni Türkiye’yi artık herkes kabullenmek ve hazmetmek zorundadır. Hiç kimse, hiçbir uluslararası güç bize parmağını sallayarak istikamet çizemez, Türkiye’yi azarlayamaz, kendisine hak gördüğünü Türkiye’den esirgeyemez. Bütün engellemelere rağmen AB üyelik sürecinde reformlarını kararlılıkla yapan bir ülkeyiz. Türkiye içinde millete kibirle bakanlar ile kibirle bakanlar maalesef çok kirli bir ittifakın içindeler. Algı operasyonlarıyla iktidarı ve demokrasiyi zayıflatmak ve geçmişte olduğu gibi millete tahakküm etmek istiyorlar. Dikkat edin içeridekiler ne söylüyorsa dışarıdakiler de aynı şeyi söylüyor. İçeride çıkarları zedelendiği için yalan, iftira atan medya ile dışarıdaki işbirlikçileri aynı dili kullanıyor. Polis öldürmek, bekçi öldürmek, askere kurşun sıkmak, evrakta sahtecilik yapmak, terör örgütlerine üye olmak basın özgürlüğü müdür? Türkiye’de basın özgür değil söylemi üzerinden teröre katkı sağlıyorlar. Avrupa’nın neresinde bunlara müsamaha gösteriliyor.

 

'Elimde hepsinin belgeleri var'

 

 Elimde hepsinin belgeleri var, resimli belgeleri var, videoları var. Vakti geldiğinde onları da gösteririz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin kongresinde ana muhalefetin başkanı karşımdaydı, sen Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına diktatör diyeceksin, sonra da konuşmaya devam edebileceksin. Ya diktatörün olduğu bir ülkede sen böyle konuşabilir misin? Recep Tayyip Erdoğan fanidir, vakti geldiğinde bir an bile erken ya da geç değil ölümü mutlaka tadacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti kutlu yolculuğuna mutlaka devam edecek ve hedefleriyle buluşacaktır. Benim şahsın üzerinden millete operasyon çekme

k isteyenler milletin kararlı duruşunu karşılarında bulacaklardır.”“Biz iktidara manşetlerle gelmedik. İçeride ve dışarıda atılan manşetler de bize istikamet çizemeyecek, Türkiye’ye rota çizemeyecektir. Az önce TOBB demişim, Barolar Birliği olacaktı. Barolar Birliği de beni çok sever biliyorsunuz. Geçen onlarla da bir muhabbetimiz yok. Medyayla, sosyal medyayla ilgili uygulamalarımızı eleştirenlerin kendi yaptıklarına bakmalarını istiyoruz. Mısır’da darbeye darbe diyemeyenlerin Türkiye’de bir kısım emniyet ve yargı mensupları yoluyla yapılmak istenen darbe girişimini iyi okumalarını istiyorum. Mısır’daki idamlara niye susuyorsunuz? Bak hamile hanımlara bile idam kararı verdiler ya, Esma kızımızı kurşunlayarak şehit ettiler ya. Türkiye’de olanlarla ilgili ey Batı sesin çıkıyor da Mısır’da olanlarla ilgili niye sesin çıkmıyor? Hak neredeyse biz oradayız. Kim ne senaryo yazarsa yazsın, hangi provokasyonu hazırlarsa hazırlasın biz yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Tüm tuzakların önünde iki önemli tuzak vardır, bir halkın tuzağı, iki hakkın tuzağı. Kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”