Gündem

81 gündür tutuklu olan Barış Akademisyeni Tuna Altınel ilk duruşmada tahliye edildi

Tuna Altınel: Talimatla yazılmış olduğu izlenimini veren iddianame iki gün içinde hazırlandı

30 Temmuz 2019 15:00

81 gündür cezaevinde tutuklu bulunan Barış Akademisyeni Doç. Dr Tuna Altınel'in yargılandığı davada ilk duruşma bugün Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor. Pasaport tahdidini kaldırmak için gittiği Balıkesir’de tutuklanan Altınel, Fransa'da katıldığı,  “Djizré, histoire d’un massacre” – “Cizre Bir Katliamın Hikayesi” başlıklı konferansta çevirmenlik yaptığı için "örgüt propagandası" suçlamasıyla yargılanıyor. Altınel’in yargılanacağı duruşma öncesi Balıkesir Adliyesi önünde çok sayıda akademisyen, milletvekili, gazeteci, hak savunucusu bir araya geldi ve Altınel için özgürlük çağrısı yaptı. Mahkeme Tuna Altınel’in adlî kontrol tedbiri uygulanmaksızın tahliyesine ve duruşmalardan vareste tutulmasına hükmetti. Hâkimler geçici yetkili olduğundan esasa ilişkin değerlendirme yapılmadan dava 19 Ekim saat 14.00’e ertelendi.

Duruşmanın başlamasıyla savunması için söz alan Tuna Altınel, şunları söyledi:

“Bugün Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden demokrasi dostları burada. Bakışlarını sırtımda hissediyorum, bu yüzden sırtım pek.”

“AKLRA, ya da Lyon ve Rhône-Alpes Kürt Dostluk Derneği’nin 21 Şubat 2019 tarihinde düzenlediği etkinliğe katıldığım için karşınızda bulunmaktayım. Terör örgütü üyeliğiyle suçlanmaktayım. Bu sonuca varmak için iddianame adlı metnin yazarı iki somut olguya dayanmaktadır: 1. adı geçen derneğe üyeliğim; 2. sözü geçen etkinlik. Bu iki olguya ayrı ayrı değinmek isterim. Dernekle başlayayım. Hakkımdaki bu davaya kaynak olan istihbarat yazısında üyesi olduğum AKLRA’nın ‘PKK/KCK terör örgütünün bir uzantısı’ olduğu iddia edilmektedir. Suç türümün örgüt üyeliği olduğunun ispatlanmaya çalışıldığı son paragrafta ise derneğin ‘PKK/KCK silahlı terör örgütü ile birlikte faaliyet yürüttüğü değerlendiril’mektedir."

"İddianamede örgüt üyeliği hakkında somut tek bir delil yok"

"AKLRA Fransa yasalarına göre kurulmuş, yasal bir dernektir. 2013 yılında, şu anda da başkanı olan Fransa vatandaşı Thierry Lamberthod ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. Yönetim kurulunun bütün üyeleri Fransızdır.” Belirli bir siyasi çizgisi olmayan derneğin amacı Kürt kültürünü tanıtmak, Kürt halkının haklarının tanınmasını sağlayacak platformlar oluşturmak, barış amaçlı ekonomik, sosyal, kültürel projelere katkıda bulunmaktır. Uzun lafın kısası, böyle bir derneğin bir terör örgütünün uzantısı olması mümkün değildir. Herhangi bir terör örgütü ile olası bir bağının Fransa devleti tarafından görülmemesi veya görüldüğü takdirde buna müdahale edilmemesi de mümkün değildir. Zaten ne Dışişleri Bakanlığı’nın istihbarat yazısında, ne de iddianamede, üyesi olduğum dernek ile PKK/KCK arasında bir bağ olduğuna dair somut tek bir bilgi ya da delil yoktur.”

“Gelelim sözü geçen etkinliğe. Etkinlik üyesi olduğum dernek tarafından düzenlenmiştir. Ben de derneğin bir üyesi olarak gerçekleşmesine katkıda bulundum. Amaç tanıklıklara dayalı bir tartışma ve bellek çalışması yapmak, farkındalık, duyarlık oluşturmaktı. Hiçbir şekilde yasal ya da yasa dışı herhangi bir örgütün propagandasını yapmak söz konusu değildi. Faysal Sarıyıldız etkinlikte konu edilen olayların olduğu dönemde Şırnak milletvekili ve birinci elden tanığı olduğu için seçildi ve davet edildi. Lyon’a geldiğinde kendisine, etkinliğin bir siyasi propaganda çalışması olmadığı konusundaki hassasiyet açıkça anlatıldı. Katkısı bu çerçevede oldu.Bir konuşma yaptı, görseller paylaştı, soruları yanıtladı. İddianamenin 9. sayfasında yazılı iddianın aksine etkinliği ne sunmuş ne de yönetmiştir. Bir fotoğraftan böyle sonuç çıkarılmasına ancak 2 günde çiziktirilen bir iddianamede rastlanır.”

“Etkinliğin kapsamında bana Türkçe ve Fransızca dilleri arasındaki iletişim düştü. Bu iki dile aynı anda en çok hakim olan tek üye ben olduğum için simültane çevirinin Fransızca-Türkçe bölümünü üstlendim. Ya da, iki günde çiziktirilen iddianameye bakılacak olursa ‘en görünür biçimde... rol oyna’dım. Yeniden vurgulamak isterim, Faysal Sarıyıldız’la birlikte sunmak diye bir şey söz konusu değildir. Zaten gece boyunca sahneye gelen insan sayısı dörttür. Bunlardan biri de dernek adına ilk konuşmayı yapan yönetim kurulu üyesi Gilles Lemée’dir. Faysal Sarıyıldız’ın katılımı ise tanıklıktan ibarettir.”

"Hedef seçildim, yargısız infaza uğradım"

"Derneğin kültürel, toplumsal ilkeleri çerçevesinde bir sorun ortaya konmuş, hatırlatmalar yapılmış, tanıklıklar aktarılmış ve gelip izleyen herkes vicdanıyla baş başa bırakılmıştır. Peki bunun ardından ne oldu? Ben hedef seçildim, yargısız infaza uğradım. Dışişleri Bakanlığı, Lyon Konsolosluğu hassas konulara dokunan bir etkinliğin düzenlenmesine katılan bir T.C. vatandaşı olduğum için hakkımda casusluk yaptı.”

"Valiliğe çağrıldığımda deyim yerindeyse koşa koşa gittim"

“Sık sık geldiğim Türkiye’ye 12 Nisan 2019’daki son girişimde hiçbir açıklama yapılmadan pasaportuma el kondu. Sınırda beklerken beni sorgulayan sivil polisin ‘Ooo hocam, sizin hakkınızda çok şeyler var’ türünden saygısızlıklarından öteye bilgi verilmedi. İstanbul’da bir ay boyunca aklıma gelen her kapıyı çaldım, hiçbir tatminkar yanıt alamadım. Sonunda kendi ayağımla Balıkesir’e geldim. Balıkesir Valiliği pasaport tahdit şubesinde ‘boşuna gelmişsiniz’ diyerek bilgi vermeden beni başından savan memur bunun ardından ucuz bir numarayla beni valiliğe çağırdığında deyim yerindeyse koşa koşa gittim. Sanki kaçma çabası içinde olan bir suçluymuşum gibi Balıkesir Valiliği önünde gözaltına alındım, hiçbir açıklama yapılmadan Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldüm. Ertesi gün olan 11 Mayıs’ta ‘terör örgütü propagandası’ yaptığım iddiasıyla tutuklandım.”

"Masumiyet karinesini hiçe sayılarak ‘terör örgütü propagandası yapan akademisyen’ ilan edildim"

“Tutuklanmamın üzerinden birkaç saat geçmeden Balıkesir Valiliği her türlü masumiyet karinesini hiçe sayarak yayınladığı bir basın açıklamasıyla beni ‘terör örgütü propagandası yapan akademisyen’ olarak ilan etti. Yargısız infazım bununla da bitmedi, Yeni Akit gazetesi sanki valilik açıklamasını birisi kulağına üflemişçesine aynı gün saat 18.15’te ‘PKK propagandası yapan akademisyen tutuklandı’ başlıklı bir haber yaptı. Haberin altbaşlığını aynen aktarıyorum: ‘Fransa’nın Lyon şehrinde eski HDP milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın konuşmalarını anında Fransızca’ya çeviren PKK’lı akademisyen mahkemece tutuklandı’. Haberin metni valilik açıklamasının aceleyle hazırlanmış bir kopyasıydı. Öyle ki Faysal Sarıyıldız’ın isminin yanındaki, parantez içindeki ‘aranıyor’ ibaresi, “Faysal Sarıyıldız’ın ‘Aranıyor’ konulu konuşması” diye aktarılmıştı.”

"Talimatla yazılmış olduğu izlenimini veren iddianame iki gün içinde hazırlandı"

“Bu yargısız infaz ve hedef gösterme sürecinin sonunda talimatla yazılmış olduğu izlenimi veren bir iddianame iki gün içinde hazırlandı. Ama minare kılıfa sığmamıştı. Tutuklanmam için başvurulan ‘terör örgütü propagandası’ suçlaması maruz kaldığım haksız ve önyargılı tutumu açıklamaya yetmiyordu. Vites büyütüldü. Herhangi bir dayanağı, tutarlılığı olmayan suçlamalarla sevk maddem ‘terör örgütü üyeliği’ne yükseltildi.”

“Sayın hâkimler, ben herhangi bir terör örgütünün üyesi değilim. Tek yaptığım, ve 3 aya yakın bir süredir tutuklu olmamın nedeni yasal bir derneğin yasal bir etkinliğinin düzenlenmesine katkıda bulunmuş olmaktır. O günlerde yaşananlar 2015 yılının ortalarından itibaren ulusal ve uluslararası hak örgütlerinin raporlarına, AİHM’ninkiler başta olmak üzere yargı kararlarına konu olmuştur.”

"Gerçekleri araştırma çabalarım bana karşı alçakça bir kumpasın hazırlanmasını tetikledi"

“Son olarak AYM Genel Kurulu tarafından, imzacısı olduğum ve yine aynı dönemdeki hak ihlallerini tartışan "Bu Şuça Ortak Olmayacağız" başlıklı metni imzalayan akademisyenlerin cezalandırılmalarının hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir. Görünen o ki, siyasi iktidar bu konunun konuşulmasından, sorgulanmasından ve böylece aydınlığa çıkarılmasından rahatsızdır. Halbuki gerçekler karşıt fikirlerin yasaksız biçimde ifade edilmesiyle ortaya çıkar. Açık, hoşgörülü, demokratik bir toplum haline gelmek istiyorsak en rahatsız edici gerçekleri bile aydınlığa çıkarmak için çaba sarf etmekten, bu gerçeklerle yüzleşmekten başka yol yok. O halde, bu yolu yürümeye çalışanlardan neden korkuluyor? Neden onlara isnat edilecek suçlar üretilmeye çabalanıyor? Aksine, önleri açılmalı, desteklenmelidirler. Çünkü, gerçeklerle yüzleşmek demokrasileri güçlendirir, zenginleştirir, yüceltir. Benim gerçekleri araştırma çabalarımsa, desteklenmekten geçtim, bana karşı alçakça bir kumpasın hazırlanmasını tetiklemiştir. Mahkemenizin hakkımda kopartılan bu gürültüye itibar etmemesini, bu haksızlığa alet olmamasını ve derhal beraat kararı vermesini talep ediyorum. Tutuklanmam için gösterilen nedenlerden bir tanesi kaçma şüphesiydi. Bu konuda emniyet ifademin iddianameye itinayla alınmayan bir cümlesini hatırlatmak isterim: ‘Türkiye’yi aşağılamak isteseydim kesinlikle Türkiye’ye gelmezdim.’ Kaçma şüphesi iddiasına karşı aynı cümleyi biraz değiştirerek yinelemek istiyorum: ‘Kaçmak gibi bir niyetim olsaydı, Türkiye’ye gelmezdim.’ Sözün özü, özgürlük talep ediyorum."

"Derhal beraatini istiyoruz"

Tuna Altınel'in savunmasının ardından Altınel'in avukatı Meriç Eyuboğlu söz aldı ve şunları söyledi:

“En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Müvekkilim de belirtti. Biz de onu alıp gitmek için geldik Balıkesir'e. Müvekkilimiz 81 gündür bekliyor. Biz de lafı uzatmayacağız. Şimdilik işin esasına girmeyeceğiz. Derhal beraatini istiyoruz, bununla ilgili konuşacağım. Müvekkilim de belirtti, iddianamedeki suçlama bir etkinlikte çeviri yapmak ve etkinliğe katkıda bulunmak. Bunun nasıl bir suç olarak görülebileceği tartışma konusu. 80 gün içinde yeniden yazışma yürütülmüş ve sosyal medya hesapları incelenmiş. Herhangi bir delile ulaşılamamış. Dolayısıyla suçlama ve delil olarak görülen tek şey müvekkilin katıldığı bir etkinliğe dayanıyor ve başka delil toplanması için vakit gerekmediği ortada.”

"81 gün özgürlüğünden mahrum bırakılması anlaşılır şey değil"

"Diğer bir konu kaçma şüphesi konusu. İddianame bu şüphenin yersiz olduğuna dair çok sayıda nokta içeriyor zaten. Belli ki müvekkilim kendi ayağıyla kalkıp Balıkesir'e gelmese 81 gün de özgürlüğünden uzak kalmayacak. Çünkü hakkında bir arama kararı vesaire yok. Bu yöndeki itirazlarımızı Balıkesir Valiliği’ne de yapmıştık önceden.Barış Akademisyenleri davasında yargılanan, pasaportuna tahdit konulmuş biri olarak kapı kapı bu haksızlığa karşı çözüm arayan birinin 81 gün özgürlüğünden mahrum bırakılması cidden anlaşılır şey değil.”

"Dünya genelinde toplanan 6500 civarı imza var. Müvekkilin serbest kalması için toplanan imzalar, mahkemeye sunulmak üzere bize iletildi. Çok değerli kurum ve kişilerin imzaları var bu metnin altında. Çok sayıda uluslararası matematik derneği de Tuna’nın neden tutuklu olduğunu sormaktadır.”

"Suçun şartları oluşmadığı için tahliye bir tarafa direkt beraat tartışması yapabiliriz"

"Tutuklulukla ilgili bir de kuvvetli suç şüphesi koşulu vardır. Bununla ilgili şimdi esasa ilişkin uzun uzun bir açıklama yapmayacağım ama, bunun olmadığına çok eminim. Çok uzun bir tartışmaya da gerek yok aslında. 314/2'nin koşulları oluşmadığı için beraat istiyoruz. Çünkü bu suç tekrarlanan benzer eylemlerin varlığını şart koşar üyelik isnadında, dosyada ise böyle bir şey, bir etkinliğe katılma ve facebook paylaşımı dışında bir şey yok. 314/2'nin şartları oluşmadığı için tahliye bir tarafa direkt beraat tartışması yapabiliriz.”

“Her şeyi sadeleştirip öyle düşünelim. Başka bir sonuca varmamız mümkün değil. Lyon'da 40 kişinin katıldığı bir etkinlikte yer almış olduğu için 81 gündür özgürlüğünden yoksun. O etkinlikte ne konuşulmuş olursa olsun, bunun bir etkisi yok ama ona da değineceğim, müvekkil sırf bu etkinlikte yer aldığı ve pasaportuna haksız bir şekilde konan tahdidi kaldırmak için kapı kapı dolaştığı için tutuklandı.”

"Tutuklama nedeninin açıklanmaması AYM kararlarına aykırıdır"

“Müvekkil Cizre ile ilgili bir etkinlikte yer almış. Derneğe ilişkin bilgileri sunacağız zaten size. İhbara konu olan böyle bir uluslararası skandal yaratan etkinlik 40 kişinin katıldığı bir etkinlik nihayetinde. Bu etkinliğin duyurusu dernek tarafından yapılmış. İddianame savcısı çağrıyı müvekkil yapmış gibi bahsediyor. Onun gözünden kaçmış olabilir bu detay, ama mahkemenin gözünden kaçmayacağını düşünüyorum. Tutuklama kararı gerekçesinde tutuklama nedeninin açıklanmaması AYM kararlarına aykırıdır, bunun altını çizmek isterim. Müvekkil gözaltına alındığında Balıkesir Valiliği sitesinde ‘Terör destekçisi akademisyen tutuklandı’ şeklinde bir açıklama yayınlandı ve bu açıklama kelimesi kelimesine Akit gazetesinde de yer aldı.”

"İçeriğin ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna dair iddianamede hiçbir delil yok"

“Toplantıda ne konuşulduğu ile hiç kimse ilgilenmiyor. Sadece dosyanızda gizlilik kararı ile bulunan bir ihbar nedeniyle, küçük bir derneğin 40 kişinin katıldığı faaliyeti suça konu ediliyor.Bu bile hukuki değil ne kadar siyasî bir süreç içinde olduğumuzu gösteriyor. Yapılan etkinliğin içeriğinde ifade özgürlüğüne aykırı herhangi bir ifadenin yer aldığına dair hiçbir delil yoktur iddianamede. Dolayısıyla bu etkinliği ifade özgürlüğü kapsamında görmek zorundayız. Arkadaşımızı buradan alıp gitmek istiyoruz, bize verilmesini talep ediyoruz.”

Avukat İnal Yılmaz söz aldı ve şunları söyledi:

Siz bir karar verdiğinizde bütün dünya mahkemeleri adına bir karar vermiş olacaksınız. Bu değerli matematikçi bir toplantıya katıldığı için terör örgütü üyesi olarak değerlendirilebilir mi? TCK'daki örgüt üyeliği maddesi 80 yıldır aynıdır, aynı şekilde tanımlanır, iddianamede bunun değiştiğini gördüğüm için altını çiziyorum bazı şeylerin.”

“Devlet diye bir kavram üretiliyor. Sonuna kadar eleştirilir. İfade ve düşünce özgürlüğünün demokrasinin temeli olması bu yüzdendir. Dosyada örgüt ilişkisine dair hiçbir şey yok. Ceza yargılaması delile dayanır. Derhal beraatini talep ediyoruz."

Yılmaz'ın beyanından sonra avukat Ayşe Aylin Barcın söz aldı ve şunları kaydetti:

“Meslektaşımın ifade özgürlüğü konusunda bıraktığı yerden gerek gördüğüm birkaç noktaya değineceğim. O olaylar ile (AYM’nin Ayşe Çelik kararından bir kısım okuyor.) etkinliğe konu olan olay aynıdır. Konjonktür aynıdır. Sadece çeviri yapmıştır. O nedenle suç unsuru olamaz. Beraatini talep ederiz.”

Savcı, Altınel'in tahliye olması yönünde mütalaa verdi

Beyanların ardından savcı birleştirme uyuşmazlığından ötürü dosyanın Yargıtay 5. Daire’ye gönderilmesi ve Altınel'in tutuklu olduğu süre göz önünde bulundurularak adli kontrolle tahliye edilmesi yönünde mütalaa verdi.

Tuna Altınel'in avukatları mütalaadaki hatalara işaret ederek Altınel hakkında herhangi bir adli kontrol tedbiri uygulanmaksızın tahliye talep ettiler. Dosyanın Yargıtay’a gönderilmesine gerek olmadığını, tahliye talebine katıldıklarını ancak derhal beraat kararı verilmesi gerektiğini belirttiler.

Verilen aradan sonra mahkeme Tuna Altınel’in adlî kontrol tedbiri uygulanmaksızın tahliyesine ve duruşmalardan vareste tutulmasına hükmetti. Hâkimler geçici yetkili olduğundan esasa ilişkin değerlendirme yapılmadan dava 19 Ekim saat 14.00’e ertelendi.


CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ali Şeker, HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Gülistan Kılıç Koçyiğit ile çok sayıda akademisyen, hak savunucusu ve gazetecinin izlemek için hazır bulunduğu duruşmayı salonun küçük olduğu gerekçesi ile önce 40 kişinin izlemesine izin verildi, ardından bu sayının 65'e çıkarıldığı ifade edildi.

Duruşma öncesi Barış Akademisyenleri adına basın açıklamasını okuyan Lütfiye Bozdağ, "Tuna Altınel, 81 gündür hapis tutuluyor. Tuna Altınel ile dayanışmak için öğrencileri, arkadaşları ve meslektaşları olarak toplandık. Pek çok akademisyen ve hak savunucusu duruşma için Balıkesir Adliyesi önündeyiz. Tuna Altınel hiçbir delil olmadan 81 gündür tutuklu bulunuyor. Tuna'nın arkadaşları olarak derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.