Gündem

Bahçeli: Asıl mafya, asıl kanun kaçağı, terör örgütleriyle el ele verenlerdir

"İsrail, yaptıklarının bedelini ödemelidir"

11 Mayıs 2021 16:28

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, organize suç örgütü lideri Sedat Peker videolarının ardından iktidara gelen tepkilere “Asıl mafya, asıl kanun kaçağı, asıl millet düşmanı terör örgütleriyle el ele verenlerin bu kapsamda ne konuşmaya yüzleri ne de insan çıkacak halleri vardır. Cumhur İttifakı’nı mafya ile ananlar bozuk maya ve mizaçlarına boyun eğmişlerdir. Türkiye’de çetelerin hükmü bitmiştir. Türkiye’de mafya düzeni değil, milletin egemenliği hakimdir” dedi.

Bahçeli, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in HDP üzerinden Kürtlere hakaret edildiği görüşüne yanıt vererek; "Bölücülüğün yeni reklam yüzü olarak sivrilmiştir" dedi. Bahçeli, "CHP ile İP (İyi Parti), HDP tarafından tutsak alınmıştır." yorumunu yaptı. 

Bahçeli yaptığı yazılı basın açıklamasında, İsrail'in Filistin ve Mescid-i Aksa'ya saldırılarını kınayarak; "İslam İşbirliği Teşkilatı’yla Arap Ligi’nin somut ve caydırıcı adımlar atması, Filistin’in kanayan yarasını pansuman tedavilerle geçiştirmekten uzak durması yegane öncelik olmalıdır. İsrail yaptıklarının bedelini ödemelidir."  ifadelerini kullandı.

TIKLAYIN: Akşener: Beni ve İyi Parti'yi HDP ile test edeyim derken Kürtlere hakaret ediliyor bu ülkede!

Gündemdeki sıcak konulara ve erken seçim tartışmalarına da değinen Devlet Bahçeli, hazırladıkları anayasa taslağına ilişkin gelen yorumlara da, "Daha bir sayfasını okumadıkları anayasa öneri metnimizi önyargılarla tenkit etmek, toptancı mantıkla reddetmek, hayal mahsulü isnatlarda bulunmak Türkiye’nin dağılan, çözülen, marjinalleşen, perişanlık yaşayan çapsız muhalefet anlayışının belgeli vesikasıdır." şeklinde yanıt verdi.

Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:

  "Beşeriyet çok tehlikeli bir yol ağzında, vahim bir darboğazdadır.

Dünya genelinde yaygınlaşan sert kutuplaşmalar sıcak çatışmalarla, serpilen çarpıklıklarla günbegün derinleşmektedir.

İnsan ve inanç haklarına yönelik seri suikastlar maalesef kahredici düzeylerdedir.

İsrail, mübarek Ramazan ayı boyunca kanlı yüzünü, karanlık yönünü bir kez daha, üstelik pervasızca ve pişkince gösterime çıkarmıştır.

İslam toplumlarının iç çelişkilerinden ve katılaşan ihtilaflarından istifade eden İsrail hükümeti özellikle Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da terör estirmiştir.

Uluslararası toplumun gözü önünde insanlık suçu işlenmektedir.

Filistinli sivillere hiçbir inancın kabullenmeyeceği baskı, dayatma ve şiddet uygulanmaktadır.

Harem-i Şerif’in statüsünü hedef alan, Müslümanların haremi ismetine kast eden İsrail’in uluslararası hukuka aykırı eylem ve politikaları sabırları, sınırları ve sinirleri aşacak boyuttadır.

 

 

İşgal altındaki Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah ve Silvan Mahallelerinde yaşayan Filistinli masumların zorla göç ettirilmesi, Yahudi yerleşimci terörünün bitmek tükenmek bilmeyen tahrikleri Ramazan boyunca azalmak şöyle dursun, iyice kontrolden çıkmış, kanlı olayların önünü açmıştır.

Filistin Siyonist kuşatma altındadır.

İsrail güvenlik güçleri en iyi bildikleri terör yöntemlerini kullanarak Filistinli sivillere ateş yağdırmaktadır.

Nitekim Gazze Şeridi’nde bulunan Beyt Hanun Bölgesi’ne dün gerçekleştirilen hava saldırısında 9’u çocuk olmak üzere 24 Filistinli kardeşimiz hayatını kaybetmiş; 103’ü de yaralanmıştır.

İsrail’i kınıyor, katlettiği masumlara Allah’tan rahmet, yaralılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Arap Ligi başta olmak üzere, AB’den ABD’ye kadar birçok ülke ve çevreden cılız kınama mesajlarından başka müessir ve müdahaleci hiçbir tepki de görülmemiştir.

Bu kapsamda uluslararası kamuoyunun trajik gelişmeler karşısındaki tutumu ve suskunluğu kaygı verici niteliktedir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin acil toplanma kararı yeni bir oyalama sürecini başlatmamalıdır.

İslam İşbirliği Teşkilatı’yla Arap Ligi’nin somut ve caydırıcı adımlar atması, Filistin’in kanayan yarasını pansuman tedavilerle geçiştirmekten uzak durması yegane öncelik olmalıdır.

İsrail yaptıklarının bedelini ödemelidir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi zulmün hesabını İsrail devletinden sormak mecburiyetindedir.

Müslüman Türk milleti Kudüs’ün çiğnenmesine, mescitlerimizin silahların gölgesinde tutulmasına tahammül etmeyecektir.

Bütün İslam toplumları tarih önünde ve Allah indinde sorumluluk altındadır.

İsrail hükümeti mukaddesatımıza ve Müslümanların ibadet haklarına saldıracak kadar barbardır, vandaldır, vahşidir.

Mescid-i Aksa’ya yapılan saygısızlık kesif ve kategorik bir düşmanlıktır.

 

İsrail’in bu şeytani politikaları dinler ve medeniyetler arasındaki uyum ve denge arayışlarına hem darbe hem de yeni cepheleşmelerin davetçisidir.

Kudüs demek İslam’ın onuru demektir.

Kudüs demek üç semavi dinin barış ve kardeşlik içinde yaşadığı kutsal belde demektir.

Müslümanların Kudüs’ten tasfiye, tahliye ve tecrit edilmesi Ortadoğu’nun, hatta tüm dünyanın koronadan daha şiddetli bir yıkıma sürüklemesine yol açacaktır.

Kudüs, siyasi ve Siyonist hesaplara kurban edilemeyecektir.

Olayların önü alınmazsa dünya, sonu ve sonucu dehşetle pekişmiş yeni bir girdabın içine savrulacaktır.

1967 işgalinden önceki sınırların geçerli olması kaydıyla, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve uluslararası alanda tanınmış, egemenlik hakları teyit edilmiş Filistin devletinin varlığı bölgesel istikrar, huzur ve kalıcı barış için önşarttır.

Milletimiz mazlum kardeşlerinin yanındadır.

İsrail yayılmacı ve nefret saçan politikalarından daha fazla kan dökülmeden vazgeçmelidir.

Mescid-i Aksa inancımızın iffeti, kıblemizin ilkidir.

Türk milleti hafızasında yıllardır hasretle ve hüzünle taşıdığı Kudüs’ün teslimine göz yummayacak, bu rezalete seyirci kalmayacaktır.

Zulüm son bulmazsa intifada başta olmak üzere, her seçenek Müslüman vicdanların gayesi olmalıdır.

Ramazan Bayramı’nı idrak edeceğimiz şu günlerde Filistinli kardeşlerimizin muhatap kaldığı dramların yanı sıra, ülkemizde de karmaşık bir gündemin varlığı herkesin malumudur.

Türkiye’nin KOVİD-19 hastalığıyla mücadelesi kararlılıkla devam ederken, fırsatçı muhalefet partilerinin sorumsuz açıklamaları, sakat teklifleri, sağduyudan yoksun değerlendirmeleri haddi ve hududu aşmıştır.

Bunun yanında, bazı gazetelerin ve köşe yazarlarının planlı zillet propagandasına kurşun askerlik yapması husumet cephesindeki hareketliliği gözler önüne sermiştir.

Türkiye’nin erken seçim gündemi olmamasına rağmen; ısrarla, inatla, iddiayla seçim olacak diyenler sadece hayallerinin oyuncağı değil, aynı zamanda kirli maksatlarının da esiridir.

Cumhur İttifakı’nın ortak ve sarsılmaz kararı açıktır.

Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri 2023 yılının Haziran ayında yapılacaktır.

CHP’den İP’e, HDP’den diğer sipariş ve kumandalı partilere kadar bütün siyasi aktörler hesabını buna göre yapmak durumundadır.

Tezvirat müelliflerinin erken seçim dayatması beyhude çabadır.

Millete hizmeti değil hezimeti reva gören zillet ittifakının içine düştüğü yozlaşma ve çaresizlik             acınacak seviyelerdedir.

CHP’nin Dersim isyanından özür dileme sırasına girmesi, yüzleştik helalleştik hezeyanları bir bakıma aziz Atatürk’ün eserlerine ve emanetlerine tam bir ihanet olarak karşımızdadır.

Kılıçdaroğlu’nun terörist Demirtaş’ın haksızlığa uğradığını ifadeyle birlikte HDP’yi siyasal hayatımızın vazgeçilmez unsuru olarak tanımlaması terör örgütüyle suç ortaklığını teşhir etmiştir.

Bölücülüğün siyasi ayakları alenileşmiştir.

CHP yönetiminin Cumhuriyet’in kuruluş rotasından sapması hem kendi tarihine hem de milletimizin hükmü şahsiyetine dış bağlantılı operasyondur.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin 100 maddelik anayasa önerisinden hemen sonra paçaları tutuşan CHP, İP ve gizemli ortakları HDP’nin eşzamanlı olarak güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le ilgili çağrıları akıl tutulması, siyasi tükenmişliktir.

Türkiye, Parlamenter Sistemi denemiş, ancak kargaşadan ve krizden başka bir netice alamamıştır.

Parlamenter Sistem, siyasi anlaşmazlıkları tırmandırmış, kısa ömürlü koalisyon hükümetleriyle ülkemize enerji ve zaman kaybettirmiştir.

Devlet yönetimindeki kilitlenmeler, erkler arasındaki gerilimler, siyasetteki cepheleşmeler, bir yanda demokrasi dışı arayışları kamçılamış, diğer yanda sosyal ve ekonomik bunalımları tetiklemiştir.

Milli birlik ve dayanışma ruhu Parlamenter Sistem’in açmazlarından dolayı ağır hasar görmüştür.

Türk milletinin istikbale yönelik irade ve mesajı Parlamenter Sistem’in muazzam bir yönetim reformuyla aşılması demek olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yani Türk Tipi Başkanlık Modeli’dir.

Eskiye dönüş uçurumdur.

Parlamenter Sistem ezberlerinin ardındaki niyet Türkiye’nin yükseliş ve büyüme isteğini engellemektir.

“HDP’ye hakaret edilerek toptan Kürtlere hakaret ediliyor” diyebilecek kadar gözünü ve gönlünü karartan, bir ara da HDP’yi Kürt siyasal hareketi olarak görerek terörün değirmenine su taşıyan İP’in başkanı, bölücülüğün yeni reklam yüzü olarak sivrilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin geciken kapatma davasını tekrar açması gereken şu günlerde, CHP ile İP’ten PKK aparatına övgüler yükselmesi esasen şühedaya hakarettir.

Aynı zamanda sözde Ermeni soykırımı tanıyan terör uzantısı HDP’nin takdir ve taltif edilmesi, bir bakıma Asala’ya onaydır, Ermeni diasporasına selamdır.

Unutulmasın ki, dağda elde edilmiş stratejik üstünlüğün Meclis’te kaybına göz yummamız mümkün değildir.

CHP ile İP, HDP tarafından tutsak alınmıştır.

Bu tablo Türk siyaseti ve demokrasi adına utanç verici bir durumdur.

CHP ile İP’in mafyalaşmış siyasetten bahsetmesi hezeyandır.

CHP’nin uyuşturucu baronlarıyla nasıl içli dışlı olduğunu biraz hafıza tazelemesi yapanlar hemen göreceklerdir.

Asıl mafya, asıl kanun kaçağı, asıl millet düşmanı terör örgütleriyle elele verenlerin bu kapsamda ne konuşmaya yüzleri ne de insan çıkacak halleri vardır.

Cumhur İttifakı’nı mafya ile ananlar bozuk maya ve mizaçlarına boyun eğmişlerdir.

Türkiye’de çetelerin hükmü bitmiştir.

Hukukun üstünlüğü varken mafyanın varlığı düşünülemeyecektir.

Türkiye’de mafya düzeni değil, milletin egemenliği hakimdir.

 

 

Bilhassa terörle mücadelenin kahramanca ve üstün başarıyla yürütüldüğü, şehit ve gazilerimizin eşsiz fedakârlıklarıyla milli güvenliğimizin emniyete alındığı bir süreçte, teröristlerin korkulu rüyası değerli komutanlarımızın manşetlerle lekelenmeye çalışılması düşmanca bir tertiptir.

Askeri operasyonların azimle icrasından korkan işbirlikçilerin Türk Silahlı Kuvvetlerimizin şerefli komutanlarına ve emniyet güçlerimize iftira atması aşağılık bir komplodur.

PKK’ya diyet ödeyen kimliksizlerin, cezaevindeki FETÖ’cüleri garip ve masum gören köksüzlerin neye ve hangi şirret hesaplara hizmet ettikleri bellidir.

Bu hesap Türk milletinin engin iradesine çarpıp dağılacaktır.

Kötü emel sahipleri de mutlaka hesap verecektir.

Bundan kaçış ve kurtuluş yoktur.

Türkiye, Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümünü çatısının Başkanlık Sistemi’nin ana ilkelerince örüldüğü, milli ve manevi değerlerden ilhamını alan, yalnızca bize özgü yeni bir anayasa marifetince kutlayıp karşılayacaktır.

Bu hedef Cumhur İttifakı’nın milletine sözü, gelecek nesillere karşı görevidir.

Krizsever CHP ile uydusu İP’in yanlıştan dönerek Türkiye’nin güçlenmesine, Türk milletinin varlık ve birliğine destek vermesi samimi tavsiyemdir.

Demokratik ve sivil nitelikli bir anayasa hazırlayıp Türkiye’yi ayak bağlarından kurtarmak, bu suretle önümüzdeki yüzyıla Türk milletinin mührünü vurmak en temel gündem konusudur.

Yürürlükteki darbe anayasasıyla bu hedefe ulaşılamayacağı ortadadır.

Milliyetçi Hareket Partisi “Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Maddelik Yeni Anayasa” önerisiyle duruşunu, tasavvurundaki devlet ve toplum ufkunu ana hatlarıyla ve özet halinde milletimizle paylaşmıştır.

Üstlendiğimiz tarihi sorumluluk ahlakının gereği bihakkın yerine getirilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin milletimizin artan beklentilerine duyarsız ve ilgisiz kalması düşünülemeyecektir.

Aylardır üzerinde çalışılan anayasa önerimizin muhtevasını bilmeden, bazılarının anayasa allamesi kesilmesi, sonra da kerameti kendinden menkul bir anlayışla kusur aramaya koyulmaları kara mizahtır.

 

100 maddelik anayasa önerimiz bugüne kadar yalnızca Sayın Cumhurbaşkanımızın bilgi ve takdirine sunulmuştur.

Bunun dışında metni ne eline alan, ne gören, ne de okuyan olmuştur.

Kaldı ki değerli ve saygın anayasa çalışmamızın bütününe nüfuz etmeden karalamak, kötü göstermek art niyetliliktir.

Siyaset er meydanıdır.

Varsa bir çalışması bulunan, varsa bir hazırlığı olan çıkıp milletimize açıklamalıdır.

Daha bir sayfasını okumadıkları anayasa öneri metnimizi önyargılarla tenkit etmek, toptancı mantıkla reddetmek, hayal mahsulü isnatlarda bulunmak Türkiye’nin dağılan, çözülen, marjinalleşen, perişanlık yaşayan çapsız muhalefet anlayışının belgeli vesikasıdır.

CHP Genel Başkanı, “amaç gündem değiştirmektir” diyerek hiç kimseyi şaşırtmamıştır.

İP’in ahlaken sorunlu ve ayıplı yorumu ise siyasi iflasın tam bir ilamıdır.

Saadet Partisi Genel Başkanı’nın “millet karnını doyurma derdinde, ne anayasası,” ifadesi de gaflettir.

CHP, İP, SP heves ve heyecanla HDP/PKK’yla kurdukları masada kaleme aldıkları anayasa taslağı mutfakta mı hazırlanmıştır?

Anayasa’nın ilk dört maddesine neşter vururlarken pilava kaşık mı sallamışlardır?

Bazı köşe yazarları kalemlerini zillet mürekkebine batırıp yalana teşrifatçılık yapmışlardır.

Siyasi ve ideolojik taassupların enkazı altında kalmak bu tiplerin ortak özelliğidir.

Ciddiyetsizlerde cibilliyet yoktur.

Bilmemek ayıp değildir.

Fakat bilmeden biliyormuş gibi davranmak tarihi yanlıştır.

Kim ne söylerse söylesin, Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümü yeni bir anayasayla geleceğin yüz yıllarına cumhurun muazzam varlığıyla taşınacaktır.

Süreç herkesin maskesini düşürecek, akla kara belli olacak, kim dürüst kim değil ortaya çıkacaktır.

Bir yanda PKK’yla anayasa yapanlarla diğer yanda milletle anayasa yapanlar inşallah netleşecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, Türk-İslam aleminin Ramazan Bayramı’nı kutluyorum.

Kısıtlamalar altında karşıladığımız bayramın, uzaktan da olsa gönüllerin vuslatını nasip etmesini diliyorum.

Terörle mücadele esnasında şehit olan kahramanlarımıza, KOVİD-19’dan hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, tedavi görenlere de şifalar temenni ediyorum.

Sevdiklerimize ve sevenlerimize bu bayram kavuşamasak da, salgının yenilmesinden sonra nice kutlu ve mutlu buluşmaların yaşanacağına yürekten inanıyorum.

Bu vesileyle yurt içinde ve yurt dışında yaşayan bütün vatandaşlarımızı hürmetle selamlıyor, hayırlı bayramlarımız olsun diyorum."