Gündem

Bahçeli'den askıda ekmek eleştirilerine sert tepki: Gafiller!

20 Ekim 2020 10:47

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İstanbul Ticaret Odası'nın ekmeğe yaptığı zammın ardından 'askıda ekmek' kampanyası başlatan MHP lideri, gelen eleştirilere sert bir dille tepki gösterdi. Bahçeli, "Manevi dayanışmayı hedefleyen paylaşmayı önceliği alan, askıda ekmek kampanyamıza yüzsüzce kulp takıp kara çalanlar utanmalarını kaybetmiş gafillerdir" dedi.

DEVA Partisi lideri Ali Babacan'ın, "Milliyetçilik askıya ekmek koymak değildir" sözlerine ateş püsküren Bahçeli, "Sen nereden bilirsin milliyetçiliği, ne ilgin ve irtibatın var millet ve milliyetle? Be hey şaşkın, aşı ekmeği, milleti milliyetçiliği bırak da, sana talimat veren, seni kafese sokan, ayağına pranga vuran karanlık lobilere, yabancı efendilerine takla atmaya, şirinlik yapmaya devam et. Nasıl olsa en iyi yaptığın iş budur. Dün önüne koyulan çanağı bugün deviren, yediği ekmeğe ihanet eden kimliksizlerin zilletin askısında nasıl eridiklerini, nasıl rezil olduklarını görecekleri günler yakındır" ifadelerini kullandı.

Öte yandan MHP lideri, A&G Araştırma Şirketi Genel Müdürü Adil Gür'ün, "Ersin Tatar kazansın ben bu mesleği bırakacağım" sözlerini hatırlatarak, "Kamuoyu araştırma şirketlerinin güvenilirlikleri sıfırlanmıştır. Bizim beklentimiz şudur eğer Kıbrıs'taki seçimleri Türkiye'nin destekledikleri Ersin Tatar kazansın ben bu mesleği bırakacağım diyen hangi anketçi varsa sözünü tutmalıdır" diye yanıt verdi.


Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Manevi dayanışmayı hedefleyen, paylaşmayı önceliğine alan, empatiyi gözeten Askıda Ekmek Kampanyamıza yüzsüzce kulp takıp kara çalanlar utanmalarını kaybetmiş gafillerdir. Bunlar ne ekonomiden anlarlar, ne milli kazanımlara sevinirler, ne de insan onuruna sahip çıkarlar. Çünkü mayaları lekeli, meşrepleri arızalı, sicilleri bozuktur. Biz askıya ekmek çıkardık, deva yerine beladan ibaret olan siyasi fosiller, bazı sözde aydın ve cühela köşe yazarları seviyesizlikleriyle, sevimsizlikleriyle, yalan ve riyalarıyla sazan gibi ağa takıldılar, askıya çıktılar.

Askıya ekmeğin koyulmasını milletin açlığa mahkûm edilmesi' diye gören ve gösteren siyasi devşirmeler bizim nezdimizde sadece erdemsiz ve cibilliyetsiz değil aynı zamanda da ekmeksizdir. Bizi eleştiren şarlatanların evlerinde ekmekleri yoksa, dolambaçlı yollara sapmasınlar, fitneye tevessül etmesinler, babayiğitçe söyleyip, dosdoğru talep edip bizden ekmek istesinler, layık değilseler bile onlara da gönderecek cömertlik bizde vardır. Aç kalmasınlar, açıkta yatmasınlar, sonra onun bunun eline düşüyorlar, esaret altına giriyorlar.

Bunlar, yağmurun hemen ardından biten zehirli mantar gibiler. İstiyorlar ki, daima felaket yağsın, her felaketi bir diğeri takip etsin. Bu küstahlar, ekmeksizleriyle, vefasızlıklarıyla, döneklikleriyle, Türkiye düşmanlarının içimizdeki Truva atı halinde sivrilip milletimizin hafızasına kazınmışlardır. Meşhur bir iktisatçı demiş ki; “İstediğiniz kadar posta arabasını arka arkaya ekleyin, elde edeceğiniz şey asla bir tren olmayacaktır.” Bırakınız tren olmayı, bunların vagon olmaları dahi hayaldir.

Ali Babacan'a sert tepki

Türkiye’de adalet, insan hakları, demokrasi askıda değildir, aksini iddia eden siyasi dolandırıcı, siyasi yağmacıdır. “Milliyetçilik askıya ekmek koymak değildir” diyen ekmeksiz, sen nereden bilirsin milliyetçiliği, ne ilgin ve irtibatın var milletle ve milliyetle? Be hey şaşkın, aşı ekmeği, milleti milliyetçiliği bırak da, sana talimat veren, seni kafese sokan, ayağına pranga vuran karanlık lobilere, yabancı efendilerine takla atmaya, şirinlik yapmaya devam et. Nasıl olsa en iyi yaptığın iş budur. Dün önüne koyulan çanağı bugün deviren, yediği ekmeğe ihanet eden kimliksizlerin zilletin askısında nasıl eridiklerini, nasıl rezil olduklarını görecekleri günler yakındır.

"Biz ekmek diyoruz, millet diyoruz, refah diyoruz"

Askıda Ekmek kampanyamızı eleştiren odakların milletimizin ekmeğine göz koyan, ekmeğinden çalmak için bahane hazırlayan kriz tacirleri olduğu açıktır. Biz ekmeği askıya koyduk, helalden yana tercihimizi gösterdik; zillete düşenleri tarihin askısına koyup postlarını tartacak olan da büyük Türk milletidir. Biz ekmek diyoruz, millet diyoruz, refah diyoruz, bereket diyoruz, beka diyoruz, istiklal ve istikbal diyoruz; manevi dayanışmanın ve milli birliğin dinamizmiyle büyük ve güçlü Türkiye’ye Cumhur İttifakı sayesinde ulaşacağımıza gönülden inanıyoruz."

"Ne olacak bu memleketin hali' sorusu pek çoğumuzun günlük hayatının en rutin sohbet konusu"

Uzun yıllardır “Ne olacak bu memleketin hali” sorusu pek çoğumuzun günlük hayatının en rutin sohbet konusudur. 1,5 asırdır aynı soru maalesef dildedir, gündemdedir. Sorulan bu sorunun mahiyet ve muhtevası milletimizin çelik ve çevik iradesiyle değişmiş, süregelen ezberler bozulmuş, dar kalıplar kırılmış, geldiğimiz bu aşamada; “Ne olacak bu dünyanın sonu, ne olacak bu insanlığın durumu” soruları ön plana çıkmıştır. Türk milleti dünyayı kavramış, soran olduğu kadar sorulan, merak eden kadar merak edilen bir mevkie tırmanmıştır. Bize göre bir soru bin soruya kapıdır ve öncelikle cevabını aramak zorunda olduğumuz sorular insanlığın bu döneminde şunlardan ibaret olmalıdır:
Tarihin hangi noktasında, hangi ara durağında bulunuyoruz? Etrafımızdaki dünyaya baktığımızda ne görüyor, ne anlıyor, bunları bir terkip içinde nasıl yorumluyoruz? Medeniyetler ve milletler mücadelesinde stratejik üstünlüklerimizi, tarihi kozlarımızı nasıl değerlendiriyoruz? Biteviye akan zaman nehrinin neresinde duruyoruz? Karmaşıklaşan hadiselere nereden ve nasıl bakıyoruz? Zamanın hangi aşamasındayız? Karşımızdaki tehditleri ve fırsatları nasıl okuyoruz? Jeopolitik riskleri, bölgesel ve küresel tehlikeleri nasıl bir politik müktesebat ve fikir marifetiyle ele alıyoruz?

Akıl ölçüleri dağılmış, aidiyet dengesi bozulmuş, ahlak seviyesi tükenmiş hiçbir siyasi ve ideolojik akım bu sorulara milli nitelikli cevap veremeyecektir.

En basit haliyle, milletlerin var olma istek ve iradesine milli şuur, milliyet duygusu, milliyetçilik diyorsak, bunlardan mahrumiyet yaşayanların doğru cevap vermeleri bir yana, doğru soru sormaları da mümkün değildir. Kuşkusuz elimizde bir çıkış haritası yoktur. Buna rağmen, geleceğimizin nasıl şekilleneceğini, özellikle tehdit ve fırsatların neler olacağını, tarihi akışın hangi değişimlere müsait ve münhal olduğunu önceden tarih şuuruyla öngörmek, önlem almak, hazırlık yapmak elimizdedir, inisiyatifimiz içindedir. Bölgesel veya uluslararası krizler hep gerçekleri görememenin, vahşi planları kavrayamamanın, üstelik hazırlıksız yakalanmanın sonucunda patlak vermiş, ortaya çıkmıştır. Türkiye, Cumhur İttifakı’nın müstesna iradesiyle, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin muazzam imkanlarıyla tarihin arkasından koşan, gelişmeleri yedek kulübesinden izleyen, olan bitenleri yalnızca günü birlik analiz ederek enerji ve vakit kaybeden bir ülke olmaktan tamamen uzaklaşmıştır. Mücadele eden, müdahale eden zamanlama yanlışına müsaade etmeyen bir ülke olarak Türkiye, bölgesel ve küresel olayların aktif, etkili sözü ve nazı geçen güçlü bir takipçisidir. Artık bizden habersiz bir kuşun havalanması söz konusu değildir.

KKTC Cumhurbaşkanılığı seçimleri

KKTC Cumhurbaşkanı Seçiminde, mücahit ruhu müzakereci saplantıları tarihin kenarına itmiştir. Çok şükür esaret değil cesaret kazanmıştır. Taviz değil milli duruş kazanmıştır. Zillet değil millet kazanmıştır. Rum tezleri değil Türk’ün muteber iradesi kazanmıştır. Çözümü federasyonda arayan, çareyi toprak vermekte gören gayri milli zihniyetler Kıbrıs Türklüğü’nün önünden çekilmek zorunda kalmışlardır. Akıntıya karşı kürek çekenler sandıkta kaybolmuşlardır. Eşit ve egemen iki devlet esasına dayalı ahlaki ve milli siyaset anlayışı devlet sorumluluğu üstlenmiştir. Hep aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek akıl tutulması, eksen kaymasıdır.

"Tatar’ın kronikleşmiş sorunları Türkiye’nin desteğiyle köklü çözümlere ulaştıracağına güvenimiz tamdır"

Kıbrıs meselesini Rumların eline ve insafına terk etmek, dayatmalara tamam demek en başta milli değerlere ve tarihsel kazanımlara haksızlık ve hıyanettir. Bizim görüşümüz budur, dünden bugüne çizgimiz ve meseleye bakışımız değişmemiştir. Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın kronikleşmiş sorunları Türkiye’nin desteğiyle köklü çözümlere ulaştıracağına güvenimiz tamdır. Neye sahip olduğumuz değil, önemli ve öncelikli olan sahip olduklarımızla ne yaptığımızdır. Emperyalizmin reklam yüzlerinin ne söyledikleri, hangi ayak oyunlarına teşne oldukları bizim için önemsiz bir ayrıntıdır. Bunlar Kıbrıs Türklüğü’nün zorlu yıllarında tıpkı bir deniz kazasından sonra olduğu gibi, sallara binip kaçan, gemiyi ilk terk eden, haklı mücadeleye sırt dönen korkaklar ve ilkesizler güruhudur.

"Türkiye ile KKTC’nin birbirine kopmaz bağ ile bağlanması siyasi veya stratejik bir ilişkiden öte tarihin seslenişidir"

18 Ekim 2020 Pazar günü şu tarihi hakikat bir kez daha tasdik ve teyit edilmiştir: Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır. KKTC’nin tanınması, uluslararası toplum nezdinde kabulü, aynı şekilde egemen bir devlet halinde varlığı ve sürekliliği mutlaka sağlanacak, gecikmiş adalet yerini bulacaktır. Siyasi tercihi ne olursa olsun KKTC’de yaşayan her kardeşimi kucaklıyor, yeni Cumhurbaşkanımızın hayırlı olmasını temenni ediyorum. Türkiye ile KKTC’nin birbirine kopmaz bağ ile bağlanması siyasi veya stratejik bir ilişkiden öte tarihin seslenişidir, şehitlerimizin emanetidir, milletimizin beklentisidir, Türklüğün yeminidir. Lefkoşe Ankara’nın ikiz kardeşidir. KKTC Doğu Akdeniz’deki son siperimiz, son savunma hattımızdır. Kıbrıs demek vatan demektir. Kıbrıs demek Türk demektir. Kıbrıs demek ecdad demektir. Kıbrıs demek, Akdeniz’deki sönmeyen millet ışığı demektir.

Adil Gür'e yanıt: Sözünü tut

"Kamuoyu araştırma şirketlerinin güvenilirlikleri sıfırlanmıştır. Bizim beklentimiz şudur eğer Kıbrıs'taki seçimleri Türkiye'nin destekledikleri ersin tatar kazansın ben bu mesleği bırakacağım diyen hangi anketçi varsa sözünü tutmalıdır."