Gündem

Bağcılar'daki 34 hamile çocuk davası: "Bildirim yaptık ancak işlem yapılmadı"

Adli makamlara bildirim yapılmadığı iddiası hakkındaki davada ilk duruşma dün görüldü

02 Ekim 2019 09:44

Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 2018 yılında çoğunluğu Suriyeli 15 yaş altı 34 çocuğun hamile olduğu halde sağlık görevlilerince adli makamlara bildirilmediği iddialarına ilişkin 18 doktorun yargılanmasına dün başlandı. Duruşmada savunma yapan Doğum Polikliniği doktoru U.H. “Bildirim yapmamıza gerek olmadığı söylenmesine karşın biz ısrarla bildirimlerimizi yaptık. Hatta epikriz raporlarında bildirim yapıldığı ancak işlem yapılmadığına dair not düştük” dedi.

Adnan Oktar Davasın'da da tutuklu olarak yargılanan sanık Kadın Doğum Uzmanı H.E.A.'nın bir sonraki duruşmada SEGBİS ile savunmasının alınmasına karar veren mahkeme, duruşmayı Kasım ayına erteledi.

"Bildirim yaptığımız raporlardan anlaşılacaktır"

Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya 15 tutuksuz sanık doktor ile avukatları katıldı. Öte yandan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı da duruşmada hazır bulundu. Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Acil Tıp Uzmanı olan E.U. adına kayıtlı olan ve yargılamaya konu tek bir hastanın mevcut olduğunu belirterek, “Bu hasta, hastaneye boğaz enfeksiyonu şikâyeti ile başvurmuştur. Bu kişinin gebeliği ile ilgili herhangi bir teşhisim ve tespitim olmadı. Bize gelmeden önce gebeliği ile ilgili kadın doğum polikliniğinde tedavisi ve takibi yapılmıştı. Bu nedenle üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Beraatimi talep ederim” dedi.

Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kadın Doğum Polikliniği'nde doktor olduğunu söyleyen E.V.K., “Gebeliğini bildirmediğim iddia edilen 2 hasta vardır. Bu hastalara ilişkin bildirim yaptığımız epikriz raporlarından anlaşılacaktır. Biz hastane polisine ya da sosyal hizmetler birimine haber vermemize rağmen tutanak tutulmuş ve hakkımda savcılık makamlarınca ifadem dahi alınmadan haksız yere dava açılmıştır. Kusurum bulunmamaktadır. Görevimi gereği gibi yaptım. Bu hastaların kayıtlarına ilişkin delilleri yazılı savunma dilekçe ekinde sundum. Bu nedenle üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum” ifadelerini kullandı.

"Hastaların gerçek yaşları, cinsiyetleri ve isimleri dahi belli değil"

Kadın Doğum Doktoru G.A. da “Yaklaşık 1 milyon Suriye vatandaşı hasta bizim görev yaptığımız yerde ikamet ediyor olması ve bir yıl içinde 13 bin 611 hastayı yalnız benim muayene etmem göz önünde bulundurulduğunda yoğun bir şekilde çalıştığımız mahkemenizce anlaşılacaktır. Biz bildirimlerimizi telefon ile eksiksiz olacak şekilde hastane polisine ya da sosyal hizmetler birimine yaptık. Başvuran hastalar Türkçe bilmedikleri için iletişim problemi yaşadık. Hastaların gerçek yaşları, cinsiyetleri ve isimleri dahi belli değildir. Görevimi gereği gibi yaptım. Beraatimi talep ederim” diye konuştu.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniğinde Doktor olan İ.A. da bir hastanın çocuk acil servis hastası olarak geldiğini ve asistan doktorlar tarafından muayene edildiğini belirterek, “Gebeliğinden şüphe duyulduğu için kadın doğum hastalıkları birimine sevk edilmiş. Bu bölüm tarafından gebelik tespit edilince hastane polisine hem de onlar hem de bizim tarafımızdan telefon ile bilgi verilmiştir. Hastanede yoğun şekilde çalıştığımız için telefon ile bilgi veriyoruz. Görevimi gereği gibi yaptım. Suçlamayı kabul etmiyorum. Beraatimi talep ederim” şeklinde konuştu.

"Her türlü dirence rağmen bildirim yaptık"

Doğum Polikliniği'nde doktor olan U.H. savunmasında şunları söyledi:

“Biz her türlü dirence rağmen yaşı küçük olan hastaların bildirimlerini yaptık. Sosyal Hizmetler ve polisi telefonla arayarak bilgi verdik. Hatta Suriye vatandaşı hastaların çok sayıda dosyası bulunduğundan işlem yapılmadığı bize bildirilmesine ve sözlü olarak bildirim yapmamıza gerek olmadığı söylenmesine karşın biz ısrarla bildirimlerimizi yaptık. Hatta epikriz raporlarında bildirim yapıldığı ancak işlem yapılmadığına dair not düştük.”

Kadın Doğum Uzmanı N.K. da “Hastanenin yoğunluğu nedeni ile acil, poliklinik, yatan hasta ve doğumhane gibi çok sayıda birime baktığımızdan bizim adımıza hasta bakılmaktaydı. Hastaların yaşının küçüklüğünü tespit ettiğimiz takdirde gerekli bildirimleri yapıyorduk” dedi.

"Sistemde görülecektir"

Çocuk Hastalıkları Uzmanı Y.C. de bir hastanın karın ağrısı şikayeti ile başvurduğunu, kadın hastalıkları ve doğum polikliniğine sevk edildiğini belirterek, “Ben vajinal muayene yapmadığım için hastanın gebe olup olmadığını bilmiyorum. Daha sonra bu hastanın bildirimin yapıldığı sistemde görülecektir. Beraatimi isterim” diye konuştu.

Kasım ayına ertelendi

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının müdahillik talebini kabul eden mahkeme, 2017 yılından görev yapan hastane polislerinin ve sosyal hizmetler biriminde görev yapan yetkililerin kimlik bilgilerinin ve adreslerinin istenmesine karar verdi.  Başka suçtan tutuklu sanık H.E.A.'nın bir sonraki duruşmada SEGBİS aracılığıyla savunmasının alınmasını kararlaştıran mahkeme, Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesine müzekkere yazılarak 2017 yılı ve öncesinde acil servislerde görevli asistanların o günkü nöbetçi nöbetçi uzman adına hasta muayene edip etmediklerinin sorulmasına hükmetti. Duruşma Kasım ayına ertelendi. 

TTB Başkanı Adıyaman: İfadeler, yetkililerin suçluyu koruduğunu gösteriyor

Davaya ilişkin Evrensel’e konuşan TTB Başkanı Sinan Adıyaman, hekimlerin savunmalarını değerlendirdi. Hekimlerin savunmalarında dile getirdiklerini ispatlayamayacak durumda olmadıklarını söyleyen Adıyaman, “Burada ortaya çıkan şey, özellikle o hastanedeki sosyal hizmetlerin ve bu konuyla ilgilenen emniyet yetkililerinin görevlerini yapmadıkları hatta suçu gizledikleri ve suçluları korudukları anlamına geliyor” dedi.

Çocuk gebeliklerinin kanuni olarak zaten ihbar edilmesi gerektiğini vurgulayan Adıyaman, “Biz hekim arkadaşlara yeniden bu ihbarı yapmaları için çağrıda bulunuyoruz. Suçlular hakkında bir an önce işlem yapılması gerekiyor” dedi.

Yarın TTB Merkez Konseyinin toplanacağı bilgisini de veren Adıyaman, toplantıda bu konunun da gündeme alınacağını dile getirdi.

Adıyaman, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ortaya çıkan çocuk gebeliği skandalına ilişkin son olarak da “Sonuç itibariyle çocuk gebeliği olağan hale getirilmeye çalışılıyor. Bu durum bizim açımızdan kabul edilemez” değerlendirmesinde bulundu.

SES Eş Genel Başkanı Erden: Sorumluluk bir kaç sağlık çalışanına yıkılamaz

Evrensel'in sorularını yanıtlayan SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden ise yaşananların iktidarın çocuklara dönük politikasının bir sonucu olduğunu söyledi ve sorumluluğun birkaç sağlık çalışanına yıkılamayacağını vurguladı:

“Bu çocuk istismarıdır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bugün yaşanan iktidarın toptan çocuğa ilişkin politikalarının bir sonucudur. Elbette ki eksiği olan her kimse hesabını vermek zorundadır. Ancak bu iktidarın politikalarını aklamaz. İktidar bunu birkaç sağlık çalışanına yıkarak kendi sorumluluğundan kurtulamaz. Bugün çocuklara ilişkin defalarca yaptıkları açıklamalar, Aile Bakanlığının ‘Bir defadan bir şey olmaz’ diyerek istismarı cesaretlendiren yaklaşımı, devletin protokollerle çocuklara ilişkin sorumluluğunu vakıflara devretmesi, çocuklara ilişkin ‘15 yaşında evlenebilir’ gibi açıklamalar bugün yaşananların sebebidir. Bu politika değişmeden bu tabloyu da değiştiremeyiz. Bu yaşanan buz dağının yalnızca görünen yüzü. Hastanelere yansıyanı ve vakıflarda yaşananları görüyoruz sadece. Ayrıca hastanelerde yaşananlara ilişkin hazırlanan müfettiş raporlarında da bildirim zorunluluğunun ortadan kaldırıldığı ortaya çıkmıştı. Sağlık Bakanlığının ‘15 yaşın üstünde rıza varsa bildirim yapma’ demişti. 18 yaşın altı çocuktur; rıza aramak ne demektir?”

İddianamede ne var?

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, yaşı küçük çocukların gebelik durumunun emniyete bildirilmemesi sebebiyle sağlık personelleri hakkında suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldığı belirtiliyor. İddianamede 15 yaş altı gebelik tespiti yapan ve bildirim yapmadıkları iddia edilen doktorlar E.V.K., C.İ, N.A, Ü.H, N.K.A, Ö.A, I.Ş.Y, Ö.A, M.E.Ö. ve G.A'nın birden fazla vakayı bildirmedikleri gerekçesiyle “Zincirleme olarak kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” suçundan 6 aydan 3 yıl 6'şar aya kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları isteniyor. Birer vakayı bildirmedikleri anlaşılan doktorlar E.U, H.E.A, İ.A.K, İ.B, M.T.K, O.Y, Ş.Y.A, Y.C. için ise “Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” suçundan 6 aydan 2'şer yıla kadar hapisleri talep ediliyor.