Gündem

Avukat İnan Akgün Alp: Helalleşme yolculuğuna çıkmak toplumsal vicdanın tesisine yardımcı olacak

31 Ocak 2022 17:16

Avukat İnan Akgün Alp, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun helalleşme çağrısı sonrası yürütülen tartışmalara ilişkin olarak, “Kılıçdaroğlu’nun helalleşme yolculuğu, amaç, kapsam ve sonuçları bakımından toplumsal bir vicdanın tesisine  vesile olacaktır” değerlendirmesini yaptı.

KRT’ye konuşan Alp, "Farklı iktidar dönemlerinde kamudan zarar gören kişi veya toplumsal kesimlerin bu zararlarını, maddi tazminat, özür, eski hale getirme, iade-i itibar gibi yollarla bir nebze de olsa telafi etmeyi amaçlayan hukuki düzenlemeler yapılmış fakat hiçbirisi toplumsal barışı tesis etmeye yetmemiştir. Çünkü toplumun her kesiminde var olan yaralara merhem olacak adımlar bugüne kadar bütünlüklü bir bakış açısı ile atılmamıştır." dedi.

Alp şu ifadeleri kullandı: 

"Şöyle ki;  22.05.1987 tarihli ve 3374 sayılı “Eski Başbakanlardan Adnan Menderes ve Eski Bakanlardan Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan’ın İmralı’da Bulunan Mezarlarının Nakli ve İsimlerinin Bazı Tesislere Verilmesi Hakkında Kanun” ile Yüksek Adalet Divanı kararları doğrultusunda idam edilen Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın mezarlarının hizmetleriyle mütenasip bir yere törenle nakledilmesi ve bu devlet adamlarının isimlerinin bazı bulvar ve tesislere verilmesi öngörülmüş, bu kanun uyarıca 1960 darbesi ile idam edilenler için anıt mezarlar yaptırılmıştır. 

11.04.1990 tarihli ve 3623 sayılı Kanun ile de “12 Haziran 1960 tarihli ve 1 sayılı Kanunun 6’ncı maddesi uyarınca kurulan Yüksek Adalet Divanınca Türk Ceza Kanunu'nun 146’ncı maddesine göre mahkûm edilenlerin hukuken itibarlarının iade edildiği hükme bağlanmış ve 1960 darbesi mağdurlarına iade-i itibar sağlanmıştır. 

27/7/2004 Tarih ve  25535 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürülüğe giren 5233 sayılı " Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun " ile terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyl maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanacağı ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1., 3., ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Bu kanun kapsamında 440 bin başvuru yapılmış, 239 Bin başvuru olumlu sonuçlanmış, 4 Milyar 109 Milyon lira tazminat ödenmiştir. 

15 Temmuz 2016 'da FETÖ üyelerince düzenlenen hain darbe girişimi sırasında mağdur olan siviller ve görevlilerle ilgili olarak, 2330 Sayılı "Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun" kapsamında dosyası bakanlığa intikal eden 182 sivil şehit, 2626 yaralı ve 100 malul için toplam 187 Milyon 805 Bin lira tazminat ödenmiştir. 

1 Temmuz 2020 tarihinde yürürlüğe giren 7248 sayılı Kanun ile   1960 darbesi sonrası kurulan ve varlığı hukuki dayanaktan mahrum Yüksek Adalet Divanı'nın hükümsüz hale gelen bütün kararlarının adli sicil ve her türlü arşiv kayıtlarından silinmesi, darbe mahsulü Yüksek Soruşturma Kurulu ile Yüksek Adalet Divanı tarafından haklarında soruşturma ve kovuşturma yürütülenlerin uğradıkları manevî zararların ve  bu kişilerin malvarlığı değerlerinin müsadere edilmesinden kaynaklanan maddi zararların karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Bu kanun kapsamında 1960 darbesinden zarar gören 370 kişi ile ilgili 1457 başvuru kabul edilerek manevi tazminata hükmedilmiştir. 

"Bugüne kadar yarım yamalak, göstermelik telafi veya eski hale getirme adımlarının neden toplumsal barışı tesis edemediğine en iyi örnek 7248 sayılı kanundur"

Bugüne kadar yarım yamalak, göstermelik telafi veya eski hale getirme adımlarının neden toplumsal barışı tesis edemediğine en iyi örnek 7248 sayılı kanundur. Çünkü;  

27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrası yürütülen yargısal işlemler hakkında telafi edici düzenlemeler öngören 7248 sayılı kanun, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri sonrası yürütülen yargılama işlemleri hakkında bir hüküm öngörmemiştir. . 7248 sayılı Kanun’un Anayasa Komisyonu’ndaki görüşmeleri esnasında CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek; “Tüm darbeleri, tüm vesayetleri ve darbe dönemlerindeki tüm siyasi yargılamaları reddetmeliyiz ama ayrım yapmadan bunu yapmalıyız. Sayın merhum Menderesi, Polatkan’ı, Zorlu’yu bir kez daha minnetle, rahmetle, büyük bir saygıyla anıyoruz tabii ki hepimiz ama 12 Mart darbesinin, 12 Eylül darbesinin meşru olmayan siyasi yargılamalarını ve o yargılamalar sonucundaki siyasi idamları da hiçbir ayrım yapmadan reddetmeliyiz. Darbe dönemlerindeki siyasi yargılamalar kesinlikle meşru değildir, kesinlikle. Demokrasiyi samimi olarak savunuyorsak,  12 Mart'ı da 12 Eylül'ü de korkmadan bu teklifin içine almalıyız ” diyerek eleştirisini dile getirmiş ve CHP'nin toplumdaki tüm mağdurların yaralarını sarmaya dönük tavrını ortaya koymuştur. 

Peki, neden sadece 1960 darbesi mağdurlarına devlet tazminat ödenmiş de 1980 darbesi mağdurları için bir düzenleme yapılmamıştır? Bu sorunun cevabı açık. Bu gibi düzenlemeler kapsayıcı olmamakla birlikte partizancadır. Mağdurlar ve failler bakımından fark gözetilmiştir. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" yolculuğu ise "Sadece Ak Parti iktidarından bahsetmiyorum, biz dahil geçmişteki tüm iktidarlardan bahsediyorum" demesinden de anlaşılacağı üzere geçmiş tüm iktidar dönemlerinde yaşanmış ve toplumun tüm kesimlerinin yaralarını sarmaya yöneliktir. Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylemlerinden; bu yolculukta partizanlık olmayacağı, mağdurun kimliğinin, etnik veya mezhepsel farklılığının, mağduriyet yaşanırken hangi partinin iktidar olduğunun önemi olmayacağı anlaşılmaktadır. 

"Mağdurlar hâlâ mahzun, failler hâlâ mağrur"

1960 darbesi mağdurları için kanun çıkarıp 1980 ve 1971 darbeleri, 28 Şubat müdahalesi mağdurlarını görmezden gelerek veya Adnan Menderes ve arkadaşlarının itibarlarını iade edip Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını unutarak, terörden zarar görenlere tazminat verip Roboski'de hayatını kaybedenlerin ailelerini unutarak, 15 Temmuz mağdurları yasadan faydalanırken kumpas davalarında mağdur edilen askerlerimizin mağduriyetleri giderilmeden toplumsal barışı tesis etmek mümkün olmamıştır.   Varlık Vergisi mağdurları ile  6 -7 Eylül’de mağdur edilen siviller de  Diyarbakır Cezaevi ve İşkence mağdurları da, gözaltında kaybedilenlerin aileleri de, faili meçhul cinayet kurbanlarının aileleri de, Sivas, Maraş, Çorum olaylarında mağdur olan siviller de halen adalet beklemektedir. 49'lar davası sanıklarından özür dilenmemiştir. Barış Akademisyenlerinin zararları telafi edilmemiştir. FETÖ'cü hakim ve savcıların verdikleri kararlardan mağdur olanların mağduriyetleri giderilmemiştir. Başörtüsü mağdurlarının zararları telafi edilmemiştir. Gezi mağdurlarının açık yaraları sarılmamıştır. 28 Şubatçıların açtığı yaralar kapanmamış, ikna odalarına sokulan kadınların yaraları sarılmamıştır. Digor olaylarının failleri hala yargılanmamıştır. 12 Eylül darbe hukuku ile yargılanıp bir sağdan bir soldan idam edilen evlatlarımızın aileleri hala gözü yaşlıdır.  Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Mağdurlar hala mahzun failler hala mağrurdur.  Haksız ve hukuksuz uygulamalara maruz kalan geniş kesimler hâlâ yaralıdır. 

Helalleşme yolculuğu ile bir anlamda toplumsal vicdanı yeniden tesis edecek olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun geriye dönük tüm iktidarların uygulamaları ve tüm mağdurlarla yüzleşmek istemesinin önemi işte tam da buradadır. Her türlü haksızlıkla yüzleşmeye ihtiyaç var. Bugüne kadar yaşananları sonraki nesiller yaşamasınlar diye kamudan zarar gören herkesle devlet adına helalleşmeye ihtiyaç var, ülkemizin barışa ihtiyacı var. Bütün baskıları göze alarak birinin bunu yapması gerekiyordu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu cesaretle bu yolculuğa çıktı."