Koronavirüs

Artan vakalar, kısıtlamalar ve tam karantina; dünya Koronavirüs'te ikinci dalgayı nasıl karşıladı?

01 Aralık 2020 16:00

Melis Karaca & Metin Kaan Kurtuluş

“Çin’deki esrarengiz virüs” haberlerini ilk görüşümüzün üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Aylar sonra virüs haberlerinin önce uzaktaki bazı topraklara, daha sonra da bu kıtayı paylaştığımız ülkelere sıçradığını duyduk. Mart ayında Türkiye’de ilk vakanın görülmesinden sonra her akşam ‘turkuaz tablo’ ve telefon bildirimlerine kitlenirken ilk önlemler duyuruldu. Daha sonra tedbirler gevşedi ve yerini çoğunlukla “tembih”lere bıraktı. Şimdi ise o ilk aylardaki uygulamalar geri dönüyor ve Türkiye’de ikinci dalgayı yaşıyoruz.

İkinci dalgayı sadece Türkiye değil, birçok ülke ağır bir biçimde geçiriyor. Farklı ülkeler,  dünya artık aşı için geri sayıma geçmişken Koronavirüs pandemisini yavaşlatmak için farklı yöntemler denedi. Bu yöntemlerin de sokaktaki, daha doğrusu artık çoğunlukla evlerinde olan vatandaşlara farklı etkileri oldu.

T24, farklı ülkelerde yaşayan insanların ikinci dalga gözlemlerini sordu. İşte 6 farklı ülkeden 6 farklı değerlendirme...

Almanya’nın doğusundan gözlemler: “Kısıtlamalar var fakat kısıtlamalara uyuluyor gibi bir hava yok”

Almanya’nın doğusundaki Leipzig kentinde yaşayan yüksek lisans öğrencisi Mehveş Kuris de önlemlerin “çevresinden dolaşanlardan” şikayetçi; “Kısıtlamalar var fakat kısıtlamalara uyuluyor gibi bir hava yok”

Düzenlemelere göre bütün yeme-içme mekanlarının kapalı olduğuna, açık olanların da sadece paket servis verdiğine dikkat çeken Kuris, “Teoride gerçekten bu böyle ama büyük kalabalıklar yemeklerini alıp restoranın önünde yiyebiliyor. İnsanlar için kalabalık gruplarla etkileşim devam ediyor. Marketler normalde içeri giren kişi sayısını kontrol edip her el arabasını dezenfekte ederken bu uygulamalar artık söz konusu değil” değerlendirmesinde bulundu.

İlk dalgayı da Leipzig’de geçiren Kuris, vakaların bu yükselişinde kısıtlamalara uyma oranınında düşüş gözlemlediğini dile getirdi. İşletmelerin düzenlemelere uyduğunu ifade eden Kuris, yine de bazı insanların ‘spati’lerden (tekel) alışveriş yapıp parklarda sosyalleştiğini ifade etti.

Mehveş Kuris, aylar önce ABD’de baş gösteren “Koronavirüs önlemlerine karşı protestolardan” Almanya’nın da nasibini almaya başladığını bildirdi.

 Kuris, kalabalıklardan uzak kalmak için köpeği Jane ile parklarda yürüyüş yapmayı tercih ediyor

Düzenlemelerin eğitim üzerindeki etkilerini birinci elden yaşayan Kuris, durumu şöyle özetledi:“Lisans ve üstü tüm okullar kapalı. İkinci karantinayla beraber liseler de kapatılan okullara eklendi. Şu an yüzyüze eğitim sadece okul öncesi ve ilkokul çocukları için devam ediyor.

Liselerin açılması karantina sonrasında tartışılacak, lisans ve üstü okulların Temmuz 2021’e kadar açılması beklenmiyor, yeni eğitim-öğretim yılı o zamanın koşullarına göre açılacak ya da kapalı kalmaya devam edecek. Yabancı veya doktora yapmayı düşünen öğrenciler için bu özellikle kötü bir dönem, çünkü master öğrencileri aldıkları seminerlerde doktora programlarını öğreniyorlar ve çevrelerini genişletiyorlar. İnternet aracılığıyla yapılan derslerde profesörler müfredatı bu kadar yaymıyorlar, konuk davet etmiyorlar ve öğrencilere sadece kendileri ders veriyorlar”

Berlin, kısıtlamaların Noel’e kadar kalkacağını umuyor. Mehveş, bu durumun gerçekleşmesi için vatandaşların kısıtlamalara daha çok uyması gerektiğini dile getirdi. 

Pandeminin başından beri ülkenin verilerini açıklayan Robert Koch Enstitüsü, geçen haftalarda ikinci dalganın “plato yapmaya başladığını”; yani salgının yayılma hızının düştüğünü duyurdu.

Biden, ABD’liler için umut mu?

Michigan’ın Detroit kentinin yakınlarındaki Royal Oak bölgesinde bir hastanede çalışan Noah Groth da insanların kademeli olarak önlemlere daha az dikkat ettiğini fark edenlerden. 

Yaz aylarının sonunda bazı okulların ve mağazaların tekrar açılmasıyla birlikte vaka sayısının tekrar tırmanışa geçtiğini ifade eden Groth, bu insanların çoğunlukla hastalığı ağır geçirmediğini ancak kuzey eyaletinde havalar soğuyunca durumun değişmeye başladığını ifade etti; “Havalar soğudukça insanlar iyice rahata vermeye başladı, hem vaka sayısı hem de ağır vakalar artıyor. Michigan günlük vaka rekorları kırmaya başladı.”

Bu haber için yapılan söyleşilerdeki birçok kişinin belirttiği gibi, Groth da ikinci dalgada insanların önlemleri daha az ciddiye aldığına inanıyor. 

Hastaneden laboratuvarlara test taşımakla sorumlu olan Groth, “Sağlık sektöründe çalışan biri olarak direkt hastalarla temasım olmasa bile durumun giderek ciddileştiğini görüyorum. İş yükümüz artıyor” değerlendirmesinde bulundu. İlk dalgada alınan önlemlerde birçok arkadaşının işinden olduğunu ifade eden Groth, yine de sağlık için daha fazla önlemin kaçınılmaz olduğuna inanıyor.

Groth, 1 Aralık’ta görev yaptığı hastaneye 50 ila 80 bin doz arası Pfizer/BioNTech Koronavirüs aşısı geleceğini de ifade etti. “Hastanedekiler ‘dikkatli bir şekilde iyimser” diyen Groth, “Aşı çok çabuk bulunduğu için insanlar biraz temkinli davranmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı. Groth, doktorların kafasındaki en büyük soru işaretinin aşının ne kadar süre koruma sağlayacağı olduğunu dile getirdi. 

Groth, Pfizer/BioNTech aşısı ile ilgili bir endişenin de depolanmasının çok zor olması olduğunu bildirdi:

“Aşının depolanması çok zor, çünkü -80 derecede korunuyor. Çok fazla kuru buz gerekecek. Depolanma şartları nedeniyle dağıtılması da zor olacak. Kuru buz bulmakta zorlanabiliriz. Mevcut olarak zaten test örneklerini taşırken kullanıyoruz”

Yerel ve hükûmet boyutunda Koronavirüs ile mücadeleyi sorduğumuzda Groth, iki farklı tablo gördüğünü ifade etti. 

“Trump hükûmeti bu durumu hiç ciddiye almadı” diyen Groth, “Mümkün mü bilmiyorum ama federal hükûmet şu an durumu daha bile az ciddiye alıyor olabilir” diye konuştu.

Yerel boyutta Michigan Valisi Gretchen Whitmer’ın sergilediği mücadeleden çok memnun olduğunu dile getiren Groth, Eyalet Senatosu’nu kontrol eden Cumhuriyetçilerin valinin acil durum yetkilerini elinden almasından şikayetçi:

“Cumhuriyetçiler, Whitmer’ın acil durum güçlerini ilk dalgadan sonra elinden aldı. Dolayısıyla fazlasıyla bürokrasiyle uğraşması gerekiyor. Eskisi gibi acil durum emirleri kullanamıyor. Michiganlıları korumak için atacağı adımlar engellenecek.”

Groth, federal hükûmetin vereceği karşılığın 20 Ocak 2021’de Seçilmiş Başkan Joe Biden’ın göreve gelmesiyle ciddileşeceğine inanıyor.

Fransa’dan izlenimler: Tam karantina öncesi sokağa çıkma kısıtlamasıyla insanlar sosyalleşme telaşına düştü; vakaları artırmış olabilir

Pandemide birinci dalgayı İstanbul’da geçiren Zeynep Besler, yüksek lisans eğitimini tamamlamak ve mimar olarak çalışmaya başlamak üzere Eylül ayında Paris’e döndüğünde salgınla ilgili bambaşka bir manzarayla karşılaştığını söyledi.

İstanbul ve Paris’in büyüklük anlamında çok farklı iki şehir olduğunu anlatan Besler, normalleşmenin de etkisiyle sokaklarda olan insanları “Ağın içinde balıklar gibiydik” sözleriyle anlattı. Besler, Paris’te son uygulanan karantina öncesi durum hakkında “Turist olmamasına rağmen çok kalabalıktı” dedi.

Ekim sonunda günlük Koronavirüs vakalarının 50 bin bandına çıkmasıyla önlemlerin artırılmasının kaçınılmaz hâle geldiğini söyleyen Besler ilk olarak belli saatlerde sokağa çıkma kısıtlaması yoluna gidildiğini hatırlattı ancak bunun vaka sayısını düşürmede yeterli olmadığını söyledi.

“Saat 21.00 ve sabah 06.00 arasında sokağa çıkma yasağı kararı alındı. Akşamları saat 20.00 sularında dışarıyı görmeliydiniz. Herkes son şans diye restoranlarda, barlarda sipariş veriyor, kalabalık bir şekilde oturuyordu. Bunun vaka sayısını tam tersi artırmış olabileceğini düşünüyorum”

Besler’e göre, sokağa çıkma kısıtlaması sosyal yaşama oldukça düşkün olan Paris sakinleri için “Şansımız varken dışarı çıkalım” anlayışı yarattı.

 Fransa’da sokağa çıkma kısıtlamasının yeterli olmaması, kasım başında tam karantinayı beraberinde getirdi. Bütün mağazalar ve restoranlar kapatıldı. (Zorunlu hizmet vermeyen mağazalar 3 haftanın sonunda bu hafta sonu açıldı; restoranların açılması için 20 Ocak bekleniyor). Sokağa çıkmak isteyenlerin internet üzerinden bir izin belgesi doldurarak evinin belirli bir mesafesinde spor, market alışverişi gibi gerekçelerle sokağa çıkmasına izin verildi.

Ancak Besler, bu önlemin de tam anlamıyla yerine getirilmediğini söyledi: “Sokağa çıkma izni için alınan 1 saatlik belge, 1 saatin sonuna gelindiğinde tekrar alınabiliyor. Ben dışarı çıkarsam 58’inci dakikada bir başka izin süresi alabiliyorum. Bu bana saçma geldi”

Besler’e göre, Fransa’da sıkı sıkıya uygulanan karantinanın bir nedeni de Noel’i kurtarmak. “Benim korkum önlemler hafiflediğinde evlerde partiler verecek insanlar nedeniyle vaka sayılarının yeniden artması” diyen Besler, şimdiden sosyal yaşama sıkı sıkıya bağlı Paris halkının yeni eğlence yöntemini ev partileri olduğunu söyledi.

"Hollandalılar sakinliklerini korudu"

Hollanda’nın Leiden kentinde Koronavirüs’ün ikinci dalgasını yaşayan T24 Hollanda muhabiri ve üniversite öğrencisi Demet Kamburoğlu, sonbaharın başlamasıyla ülkedeki vaka sayısı ve yoğun bakım doluluk oranının dikkati çekecek derecede arttığını söyledi. 

Hollanda’da hükûmetin ilk adımı,  “yarı kapanma” oldu; bu kapsamda ev ziyaretlerinin, açık havada buluşmaların kısıtlanması ve restoranların yalnızca eve servis olarak çalışması vardı. Kamburoğlu, alınan ilk önlemlerin vaka artışını düşürmeye yeterli olmadığını söyledi ve “yarı kapanmada” bir adım daha ileri gidildiğini anlattı. 

Kamburoğlu, Hollanda’nın gündeminde de pek çok Avrupa ülkesi gibi Noel’e kadar vaka sayılarındaki artışın hafifletilmesi olduğunu; kısıtlamaların en az Aralık ortasına kadar devam etmesinin planlandığını aktardı.

Demet, Hollanda’nın Koronavirüs’le mücadelesinin diğer ülkelere kıyasla “daha sakin ve rahat” olduğunu; maske zorunluluğunun ise diğer ülkelere göre geç getirildiğini söyledi. Demet, “Maske zorunluluğunun geç getirilemsi Hollandalıların kural koymak ve kurala uymaktan hazzetmemesiyle alakalı” dedi. Uzun bir süre kişilerin tercihine bırakılan maske önleminin yeni “yasal zorunluluk” hâlini aldığını söyleyen Demet, Koronavirüs’le mücadelede kilit bir nokta olan maske önleminin Hollanda’daki gelişimini şöyle özetledi:

“Hollanda, pandeminin başlangıcından beri maske kullanımını ‘zorunluluk’ haline getirmemişti. 2 Ekim tarihinde, hükümet halka açık kapalı alanlarda maske kullanımı ‘güçlü’ bir sekilde tavsiye etti. 1 Aralık’ta çıkacak yasayla beraber halka açık kapalı alanlarda maske kullanımı zorunlu hale gelecek. Maske takma zorunluluğuna uymayanlara €95 tutarında bir ceza uygulanacak.”

Kamburoğlu, Hollanda’da durma noktasına gelen sosyal yaşamın insanları ev ziyaretlerine ittiğini anlattı.

Kamburoğlu, gözlemlerini şu sözlerle sonlandırdı: “Kendi sakinliklerinde bu süreci de atlatmayı uman Hollandalılar, dostlarını ağırladıkları ev ziyaretleri ve akşam yemekleriyle kışı geçirmeyi bekliyor.”

İngiltere: “En azından yuvarlanacak yer var!”

Konuştuğumuz birçok kişi sokaktaki insan kalabalığının azalmamasından şikayetçiydi. Londra’daki durumu bildiren T24 Britanya muhabiri Derin Koçer’in ise başka bir şikayeti var:

“Karantina başlayınca, doğal olarak evin önünden geçen arabaların azalmasını bekliyordum. Tam dört yol ağzında oturduğum için herhalde eve tıkılmanın günlük hayatımdaki tek olumlu yanı bu olacaktı. Ama şehir, bir hayalet şehre dönüştüğü halde, trafik arttı. Günün ortasında tam bir kitaba, bir makale, herhangi bir şeye dalmışken (ki aylardır evden olabildiğince çıkmayan ve yeni sosyal özürler kazanan hemen herkes gibi ben de konsantrasyon yok olması yaşıyorum) patlayan korna sesine küfretmekten heba oldum. Nereye gittiklerine dair hiçbir fikrim olmayan, sokakta görmediğim bunca insan bir merak konusu olmaya devam ediyor. “

Koçer, yollardan geçen tek araçların sivil otomobiller olmadığını belirtti. İki hastanenin ortasında bir apartmanda yaşadığını ifade eden Koçer, ilk dalgaya kıyasla daha az olsa da evinin önünden gün boyunca sıklıkla ambulansların geçtiğini söyledi. 

Salgının ilk pikinde İstanbul’da olan Koçer, Londra ile memleketinde “evde kaldığı” günleri de kıyasladı;

“İnsan yaşamına değer veren kentlerde oturmak bir lükstür. İstanbul’da duvar izleyerek yaşamak ile Londra’da nefes alma hakkına sahip olmak arasında ciddi bir fark var. Buranın lüks mahallelerinden birinde oturmuyorum. Ama dört ayrı park-orman arası “bahçe”ye yürüme mesafesindeyim. Yuvarlanacak alan çok, anlayacağınız. Eh insan -hükümetin umutlarına göre 1 ay, büyük olasılıkla daha uzun süre- eve kapanmak zorunda kalınca, bu nefes alanlarına da ihtiyaç duyuyor. Engebeli yollarda tamamlanamamış inşaatların içinden yürümemek fena bir nefes alanı açmıyor."

Derin, kendisi için son haftalarda pek bir şey değişmediğini, çünkü kendisinin aylardır elinden geldiğince evden çıkmamaya çalıştığını ifade etti: “Durumun bütün ülkede ne olduğunu öğrenme özgürlüğü sağ olsun, can çekmesiyle can pazarı arasındaki kalın çizgiyi de görebiliyoruz. Can pazarını seçenler azınlıktadır.”

Koçer, Britanya hükûmetinin aşı dağıtımı gibi konulara yoğunlaşması gereken dönemde bir güç savaşına da girdiğine dikkat çekti. 10 Numara’dan geçen haftalarda üst üste görev değişimi haberleri gelmişti.

İrlanda: "Kapanan ve muhtemelen bir daha açılmayacak olan küçük işletmeleri görmek üzücü"

Pek çok Avrupa ülkesi gibi sonbaharın vaka artışıyla birlikte geldiği İrlanda’nın Dublin kentinde yaşayan dijital pazarlamacı Alara Sönmezışık, İrlanda hükûmetinin işletmeleri kapatma kartını kullanmaktan çekinmediğini söyledi.

“Yaz başında uygulanan tam karantina yavaş yavaş hafifledi. Restoranlar yaz sonuna doğru kısıtlamalarla birlikte açıldı. Rezervasyon ve saat limiti sistemleriyle aslında insanların restoran ve barlara gitmekten çekinmesini sağlayacak bir sistem kuruldu”

Sönmezışık, işletmelerle ilgili önlemler olsa da İrlanda’da Koronavirüs’e karşı maske kullanımının Ekim sonuna kadar zorunlu hâle gelmediğini söyledi. Yaz ve sonbahar başını maske kullanımında bireysel tercihe bırakan İrlanda’da vakalar yazın bitişiyle yeniden artmaya başladı.

Ekim sonunda başlayan yeni karantina sürecinde işletmelerin yeniden kapatıldığını söyleyen Sönmezışık, “Bu sefer beklenmedik oldu. İnsanlar durumun aciliyetine dair önden bilgilendirilmedikleri için tepki gösterdi” dedi.

İrlanda ekonomisinin tam kapanma durumunda destekte bulunacak kadar güçlü olmadığını da söyleyen Sönmezışık, “Sokaklarda yürüdüğümde kapanan ve muhtemelen bir daha açılmayacak olan küçük işletmeleri görmek beni üzüyor” dedi.

Noel, İrlanda için de pek çok Avrupa ülkesi gibi kısıtlamaların kalkmasına dair bir hedef tarih olarak belirlendi. "Hristiyan bir ülke olarak Noel'i kutlamak İrlanda için önemli" diyen Sönmezışık'a göre kutlamaların sonunda vakaların yeniden artışa geçmesi üçüncü kapanma dönemini de beraberinde getirebilir. 

Sönmezışık, Dublin'de güneş çıktığı günlerde sokakların, parkların kalabalık gruplarla dolduğunu; restoran ve barlar kapansa da özellikle genç jenerasyonun sosyalleşme ihtiyacını bir şekilde karşılamak için çözümler bulduğunu anlattı. 

İlk dalganın en ağır etkilenenlerinden İtalya: "Yazdan sonra yeniden gelen kısıtlamalar şok etkisi yarattı"

Yaz aylarını Türkiye’de geçirdikten sonra stajını tamamlamak üzere eylül ayında İtalya’ya dönen Başak Silav, salgının başında Avrupa’nın en çok etkilenen ülkesinden ikinci dalga izlenimlerini anlattı.

Mart ve nisan aylarında tamamen kapanma yoluna giden İtalya’da yazın yaşanan normalleşmeyle birlikte pek çok Avrupa ülkesi gibi Koronavirüs vakaları artmaya başladı. Silav, eylül ayının sonlarında sokaklarda maske zorunluluğunun dâhi olmadığı İtalya’da belli bölgelerde artan Koronavirüs vakalarıyla bölgesel kısıtlamaların başladığını söyledi. 

İtalya’da vakaların en yoğun olduğu Lombardiya, salgının başındaki gibi “kırmızı bölge” ilan edilirken Silav’ın yaşadığı Toskana, ikinci dalgada önce “sarı” daha sonra “turuncu” bölge önlemleriyle karşılaştı. Silav, ikinci dalgada her hafta kısıtlamaların bir adım daha genişletildiğini söylerken İtalya’daki insanların şikâyetlerini şöyle anlattı:

“Pek çok ülkeden daha sıkı bir 'tam karantinayı' mart-nisan aylarında yaşadılar ve yazın bir anda salgın yokmuş gibi bir tabloyla karşılaştılar. Bir şekilde hayatları yeni düzene göre ayarlanmışken yeniden ve büyük bir aciliyetle gelen kısıtlamalar bir şok etkisi yarattı. Beklenmedikti ve yeterince bilgilendirme yapılmamıştı”

İtalya'da uygulanan en sıkı bölgesel önlemler arasında şu an; okulların kapanması, restoranların al-götür sistemine geçmesi, zorunlu ihtiyaç kapsamında olmayan mağazaların kapatılması ve kalabalık toplanmaların yasaklanması yer alıyor.

Ülkedeki kısıtlamaların 4 Aralık’tan itibaren hafiflemesi planlanıyor. Silav, "Noel'e kadar biraz olsun vaka artışının hafiflemesini amaçlıyorlar. Eskisi gibi kutlamalar olmasa da Noel'de insanların sevdikleriyle bir araya gelebilmesi, ülke içinde seyahat edebilmesini sağlamak için 1 ay içinde önlemler sıkılaştı" sözleriyle İtalya'nın da diğer Avrupa ülkeleri gibi 'Noel'i kurtarma' amacı olduğunu anlattı.

Sosyal yaşamın ikinci dalgadan ne kadar etkilendiğini özetleyen Silav, İtalya’da genç jenerasyonun hâlâ bir önceki karantinanın bunalmışlığını üzerinde taşıdığını, her fırsatta açık havada sosyalleşerek “nefes almaya çalıştığını” anlattı.

Silav öte yandan, Avrupa’nın en ağır Koronavirüs tecrübelerinden birini yaşayan İtalya’da, hastane koridorlarında insanların hayatını kaybettiği görüntüleri hatırlayan, korkan ve evinden çıkmayan insanların sayısının da oldukça fazla olduğunu vurguladı.