Politika

"Almanya, Türkiye'ye 'Buraya kadar' dedi, 'Ermeni soykırımı' tasarısı Meclis'ten geçecek"

Eski federal milletvekillerinden Mehmet Kılıç: Almanya tasarıyı rahatça oylayacak

30 Mayıs 2016 17:20

Almanya Meclisi bu hafta 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanımayı öngören yasa tasarısını oylayacak. İktidar ve muhalefetteki partilerin çoğunun aynı görüşte olması nedeniyle tasarının onaylanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Almanya’da yaşayan Türklerin bir kısmı tarafından protesto edilen tasarı hakkında Türkiye kökenli milletvekilleri üzerindeki baskının arttığı haber veriliyor. Nitekim hükümetin Türkiye kökenli uyum bakanı Aydan Özoğuz tasarıyı eleştiren bir açıklamada bulundu. Tasarı, Ermeni kıyımının yüzüncü yılında, Türkiye ile ilişkilerin hassasiyeti nedeniyle geri çekilmişti. Başbakan Angela Merkel’in mülteci krizini çözmek için Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu bugünlerde tasarının Federal Meclis’e gelmesi kötü bir tesadüf olarak yorumlanıyor. Eski federal milletvekillerinden avukat Memet Kılıç da, Almanya’nın Türkiye’den istediğini aldığı bu nedenle tasarıyı rahatça oylayacağı görüşünde.

Mehmet Kılıç'ın "soykırım" tasarısına ilişkin sorulara verdiği cevaplar şöyle:

Almanya Federal Meclisi, daha önce hazırlanan ama oylaması ertelenen Ermeni soykırımı tasarısını Salı günü tartışıp Perşembe günü oylayacak. Bu tasarı özete neler içeriyor? Önceki tasarıdan farklı mı?

Mehmet KılıçKarar metninin görüşülmesi Federal Parlamento’nun 2 Haziran 2016 tarihli oturum gündemine alınmış durumda. Ancak Sol Parti dışında mecliste grubu bulunan bütün partilerin üzerinde anlaştığı bir karar taslağı, şu ana kadar (29 Mayıs 2016), meclisin sayfasında yayınlanmadı. Sadece Yeşiller ve Sol Partinin taslakları ortada. Meclisteki partilerin üzerinde anlaşacakları metnin Yeşiller Partisi taslağına daha yakın olacağı tahmin edilmekte. Buradan yola çıkarak, 1915/16 yıllarında Anadolu’da yaşanan olayların soykırım olarak tanınması; bunun okul, üniversite eğitiminde yer alması; Almanya’nın Türkiye, Ermenistan ve sivil topluma bu durumla yüzleşmede yardımcı olması; ana talepler olacaktır.

Hem hükümet partileri hem de muhalefetteki Yeşillerin ortak olarak hazırladığı tasarının kabul edilmeme olasılığı var mı?

Ortak bir tasarının meclis aritmetiğinde kabul edilmemesi mümkün değil. Ancak Erdoğan tehdidini gerçeğe dönüştürüp, 100 bin sığınmacıyı otobüslere bindirip Avrupa’ya doğru yola çıkarırsa bilemem.

Tasarının başlığında bile Ermeni Soykırımı kavramı kullanılıyor. Neden şimdi ve neden bu kadar net?

Bu çok haklı bir soru. Olayların yüzüncü yıldönümünde bu hamleden uzak duran hükümet, Sol Parti’nin verdiği bir soru önergesine 13 Ocak 2015’te verdiği yanıtta, bu konunun tarihçiler tarafından karara bağlanmasının doğru olacağını ifade eden hükümet, şimdi bu konuyu ‘soykırım’ olarak niteleme konusunda kararlı gözüküyor. Nisan 2016’da karar alınmasını erteleyen soysal demokrat ve muhafazakârlardan oluşan koalisyon hükümeti, kanaatimce pazarlık konusunda ‘buraya kadar’ diyor. Almanya Türkiye’den alabileceğini aldığını düşünüyor olmalı.

Tam da Başbakan Angela Merkel’in mülteci sorununu çözmek için Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu dönemde soykırım kararı alınmış olunacak. Zamanlama kötü değil mi? Yoksa siyasi bir stratejiden mi söz etmeliyiz?

Az önce dediğim gibi, Almanya ve Avrupa Birliği, Türkiye’den –daha doğrusu- AKP’den alabileceğinin en fazlasını aldığını düşünüyor. Mülteciler ve vize serbestisi tartışılırken AB, bu serbestinin bir hukuksal hak olmadığı, sadece siyasi pazarlık konusu olduğu tezini AKP’ye onaylatmış oldu. Bu durumda AB Adalet Divanı’nın Türk vatandaşları lehine verdiği ve devamı gelebilecek bu kararların böylece önü kesilmiş oldu. AB, AKP ve Erdoğan aracılığıyla Türk vatandaşlarına büyük bir gol attı. Vatandaş bunu kavrayıncaya kadar yıllar geçer.

Ayrıca AB, Kürtler ile ‘barış sürecini’ bir günde bitiren bir tekadam yönetimi ile daha fazla yol alamayacağının farkında olduğunu da hatırlatmak isterim.

Ermeni soykırımının tanınmasının Almanya için önemi ne? Türkiye ile ilişkileri germeğe değer mi?

Bu aynı zamanda Almanya’nın kendi geçmişi ile de yüzleşmesi anlamına geliyor. Bu konuda çabalar yeni değil. 2005 yılında Alman Meclisi Ermeni tehciri nedeniyle bir anma töreni düzenledi, 2011 yılında Lepsius (zamanında Alman İmparatorluğu’nu Ermeni katliamı konusunda uyaran ama sesini duyuramayan kişi) Evi açıldı, Meclis Başkanı Lammert ve Cumhurbaşkanı Gauk, bunu soykırım olarak nitelediler. Türkiye’deki hükümetin herşeye rağmen çıkar ilişkileri çerçevesinde yeni uzlaşmalara hazır olduğunu da fark ettiler. Ayrıca şu ana kadar aralarında Hollanda, Belçika, İsviçre ve Fransa’nın da olduğu 23 ülke yaşananı ‘soykırım’ olarak kabul etmiş durumda. O ülkeler ile olan ilişkilere birşey olmamışsa, Almanya ile olan ilişkilere de birşey olmaz. Yani Türkiye, Vatikan ile ilgili yaptığı gibi 3 Haziran 2016 tarihinde büyükelçisin geri çekmez, diye düşünüyorum.

Soykırım tasarısı onaylanırsa ki, öyle görünüyor, nasıl bir hukuksal ya da siyasal bağlayıcılığı olacak?

Bu durumda, Almanya’nın soykırım olarak tanıdığı olayı diğer Avrupa ülkelerinin de aynı şekilde tanıması kolaylaşacaktır. Okul kitapları, sivil toplum çalışmaları ve yayın alanında bu konu daha geniş ele alınacaktır. Hukuksal olarak önemli bir sonuç da doğabilir. Aralık 2013 tarihinde AHİM’in Doğu Parinçek kararında, mahkeme soykırım yoktur demedi, sadece bu konuda düşünce hürriyetinin İsviçre’de varolması gerektiği ifade edildi. Yahudi soykırımına atıfta bulunularak ‘bu konuda sorumluluğu olan ülkelerde inkarın cezalandırılmasının uygun olabileceği’ ifade edildi. Bu karar ile kendi sorumluluğunu da onaylayan Almanya’da soykırım inkarı gelecekte cezai kovuşturmaya yol açabilir. Ancak Alman mahkemelerinin AHİM kararını yorumlamasını da beklemek gerekiyor.

 Almanya’da yaşayan Türkiyeliler de tepki gösteriyorlar, bir huzursuzluk yaratmasını bekliyor musunuz? Çünkü soykırım Türk çocuklarının okuduğu ders kitaplarına da geçecek…

Yaşananların soykırım olarak kabul edildiği diğer memleketlerde böyle birşey olmadı. Ancak orada AKP’nin hep sözettiği meşhur ‘sabrı’ taşmadan sınanmıştı. Bu sefer AB ile yollarını tamamen ayıran AKP gariban vatandaşı kendi dalaşmasına alet ederse münferit gerginlikler doğabilir.

Almanya’daki Türkler sokaklara dökülür mü?

Karar alınmadan önce yapılan gösteri ile bu karara karşı çıkanlar seslerini duyurdular. Karardan sonra kimsenin sokağa döküleceğini sanmıyorum.

Türkiye’nin nasıl tepki vereceğini düşünüyorsunuz?

Tükiye’deki hükümet herzamanki hamaset şovuna takılıp, garip açıklamalar yapabilir. Artık iç hamasete uluslararası kamuoyu aldırış etmiyor. Ancak bir sonraki seçim için vatandaşların haklarını bir çırpıda heba eden bir hükümetin başka çılgınlıklar yapması da beklenebilir. Örneğin vizesiz seyahati kendisi parazlık konusu yapıp, koşulları kabul edip, onları yerine getirmeme konusunda direnen AKP, AB ile olan bütün sözleşmeleri iptal edebilecekleri gibi akla ziyan bir açıklama yapmıştı.

Almanya’nın Ermeni katliamındaki dahli malum. Bundan yola çıkarsak Alman Parlamentosu böyle bir karar almakta geç kalmadı mı?

Evet, kendi geçmişi ile hemen İkinci Dünya Davaşı’ndan sonra yüzleşmek zorunda kalan Almanya’nın bu konudaki sorumluluğunu zamana yayması oportunist bir yaklaşım. Ancak Almanya’nın daha önce ifade ettiğim tek tek adımlar yanında kendi arşivini çoktan araştırmacılara açtığını ve mikrofişleri Türkiye ve Ermenistan’a verdiğini bilmekte de yarar var.

Batı’da itiraf etme, yüzleşme günah çıkarma geleneği var ama Doğu kültüründe günahların hesabının öbür dünyada verileceğine inanılır, Türkiye’yi buna zorlamak ne kadar mantıklı sizce?

Yapılanların hesabının öbür dünyada verileceği, zayıf olup hesap soramayanın tesellisidir. Hukuksuzluğun hesabı bu dünyada da sorulmalıdır. Zorlandığında Türkiye’nin de adım atabileceği, Recep Tayyip Erdoğan’ın eğer tarihçiler bu yönde karar verirse sorumluluğumuzu kabul ederiz yolundaki açıklaması gösteriyor. Ancak İstanbul Üniversitesi’nin 25-27 Mayıs 2005 arasında tarihçiler ile düzenleyeceği konferansa zamanın AKP İçişleri Bakanı Cemil Çiçek’in ‘millet sırtından hançerleniyor’ sözüyle saldırması, bu işin günlük çıkarı için hergün başka birşey söyleyen islamistler ile olmayacağını göstermiştir. 2009 yılı Ermenistan-Türkiye futbol maçı vesilesi ile yerlerini askeri vesayete karşı sağlamlaştırmak için güzel sözler edenlerin geldikleri noktaya bakarsanız, dünyanın artık bu konuda neden Türkiye’den bağımsız haraket ettiğini daha iyi anlarsınız.

Siz hem bir siyasetçi hem de hukukçu olarak Türk Ermeni ilişkilerinin normalleşeceğine inanıyor musunuz?

Ben doğası gereği olumlu düşünen biri olarak, hem Kürt hem Ermeni sorunu konusunda çok umutluydum. Ancak riyakarlığı çalışma programı olarak gören bir AKP arkasından milyonları sürükleyebileceğini ve birbiri ile uyuşmayan her söylemine kitleleri inandırabileceğini dünyaya gösterdi. Dünyanın da bir dini araç olarak kullanan bu yalancılara güveni kalmadı. Güven eksikliği ilişkilerin normalleşmesinin önündeki en büyük engeldir.