Politika

AKP Sözcüsü'nden 'Yüzde 50+1' açıklaması: Değiştirmek gibi bir ajandamız yok

"Dost ve müttefik Suudi Arabistan'ın yara almasını istemiyoruz"

02 Ekim 2019 18:27

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, eski Bakan Faruk Çelik'in "İlk turda yüzde 40 ve üzeri oy alan seçilsin. Yüzde 50+1 formülü Türkiye'yi yorar" sözlerini değerlendirdi. "Vatandaşın onayından geçeni değiştirme çabasında olmayız" sözlerini kaydeden Ömer Çelik "AK Parti'nin bunu değiştirme gibi bir ajandası yok" dedi.

Cemal Kaşıkçı'nın birinci ölüm yıl dönümü dolayısıyla Kaşıkçı cinayetine değinen Ömer Çelik, "Uluslararası gözlemcilerin gözetiminde İstanbul'da bir yargılama yapılmasını tekrar ifade ediyoruz. Dost ve müttefik Suudi Arabistan'ın bu süreçten dolayı yara almasını istemiyoruz" şeklinde konuştu.

Suriyeli sığınmacıların durumu üzerinden Avrupa ülkelerinin politikalarını eleştiren Çelik, "Bu yükü sonsuza kadar çekmek durumunda değiliz. Çözüm burada güvenli bölgenin kurulmasıdır" ifadesini kullandı.

CHP'nin düzenlediği Suriye Konferansı'nı da eleştiren Çelik "Türkiye'nin kuracağı güvenli bölgeye 'soykırım' denen birisinin konferansa davet edilmesi ibretlik bir durumdur. CHP'nin insanları şaşırtma kapasitesindeki yükseklik gerçekten hayranlık vericidir" sözlerini kaydetti. Depremin ardından sık sık dile getirilen "deprem vergileri nerede" eleştirilerine de yanıt veren Çelik, "Afet ve acil yardım kapsamında 20 milyar lira harcama yapılmıştır" dedi.

Ömer Çelik, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'daki 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından yapılan AFAD toplantısına çağrılıp çağrılmadığı konusunda ise "Toplantılara her kesim davet ediliyor. Gelenler bellidir, gelmeyenler bellidir. Bunun üzerinden saçma sapan polemik yürütülüyor" açıklamasında bulundu. 

AYK MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Çelik'in konuşmasından satır başları şöyle:

Sayın Cumhurbaşkanımızın BM'de Pakistan Başbakanı ile gerçekleştirdiği toplantısıdır. Bu nefret söylemi önümüzdeki günlerde dünyanın en büyük gündemi olacak. ABD müslüman toplum kuruluşları temsilcileri, Yahudi-Musevi toplumu temsilcileriyle biraraya geldi. Bu temaslarla ilgili bir tanesini öne çıkarıp sanki ilk defa oluyormuş gibi zaman zaman yorumlar görüyoruz. Bu Cumhurbaşkanımızın gerçekleştiği farklı diyalogların parçasıdır.

"Suudi Prensi cinayetteki sorumluluğu üstlenmiştir"

Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasında 1. yıldönümü olan merhum gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın katledilmesine yönük dünyanın gösterdiği sessizliğe güçlü bir tepki vardı. Herkes çeşitli gerekçelerle çıkar hesaplarıyla yan çizmeye çalışırken Türkiye vicdan ve ahlâk esasında adaletin tahakkuku için son derece ilkeli bir süreç yürütmüştür. Cumhurbaşkanımız her türlü riski göze alarak bu konuyu gündemde tutmuş ve BM konuşmasında buna değinmiştir. Suudi Arabistan prensi cinayetin sorumluluğu üstlendiği ama emri kendisi vermediğini söyledi. Şimdiye kadar yürütülen soruşturmanın herhangi bir şekilde hukuk prensibine uygun olduğunu söylemek mümkün değil. Cemal Kaşıkçı'nı teamüden ve kasten öldürüldüğü söyleniyor.

"Suudi Arabistan'ın yara almasını istemiyoruz"

Bu meseleye sahip çıkmaya devam ediyoruz. Bu katliam bizim ülkemizde gerçekleştirilerek ülkemize de saygısızlık yapılmıştır. Bu emri kim vermiştir? Bu katliamı gerçekleştirilen kimlerdir? Bu soruşturma hukuk prensiplerine uymuyor. Uluslararası gözlemcilerin gözetiminde İstanbul'da bir yargılama yapılmasını tekrar ifade ediyoruz. Dost ve müttefik Suudi Arabistan'ın bu süreçten dolayı yara almasını istemiyoruz.

"AB sınırları kapayan politikasıyla sınıfta kalmıştır"

Cumhurbaşkanımızın AB'ye mülteciler konusundaki mükellefiyetlerini yerine getirmemeleri sebebiyle, 'Biz bu yükü tek başımıza taşımak zorunda değiliz. Taahhütlerinize uymuyorsunuz, gereğini yaparız' açıklamasından sonra muhtelif açıklamalar geldi. AB sınırları kapayan, duvarları ören politikasıyla sınıfta kalmıştır. Türkiye ise dünyadaki standartları yükselten bir tutum sergilemiştir. İçişleri Bakanlığımızın bu meseleyi yönetmekle olduğu kriterler AB'nin kriterlerin çok üstündedir. Bu kriterlerin olması da yetmiyor. İçişleri Bakanlığımız tarafından sahada konulan uygulamalar bütün müktesebatı aşan yüksek standarttadır.

"Türkiye bu yükü sonsuza kadar çekmek zorunda değildir"

Biz Avrupa'daki bazı ülkelerin nüfusunun yarısı kadar bir yükü çekiyoruz. Ama neticede bu yükü sonsuza kadar çekmek durumunda değiliz. Çözüm burada güvenli bölgenin kurulmasıdır. Fırat Kalkanı ve Zeytindalı harekatıyla koyduğumuz sonuçlar 354 bin mültecinin geri dönmesini sağlamıştır.

"Rejim ve terör unsurları demografik yapıyı değiştirmektedir"

PYD/YPG terör örgütleri demografik yapıyı değiştiren ve mütecaviz davranan unsurlardır. Türkiye'nin önerisi gündeme geldiğinde 'bu demografiyi değiştirme çabasıdır' diyenler, rejimin ve terör örgütlerinin gayretine örtülü bir destek verdiklerini iyi düşünmelidirler. Güvenli bölgenin herkes hangi bölgede oturuyorsa o bölgenin asıl sahiplerine teslim edilmek suretiyle kurulması en önemli meseledir.

"Mali yardımın artırılması bir rüşvet siyasetidir"

Avrupa'daki bazı devletler tutmadıkları sözün sonuçlarından kaçmak için Türkiye'ye ek yardımdan bahsediyorlar. Bu rüşvet siyasetidir. Türkiye mülteci kampı, insan deposu değildir. Bu anlaşmaya uymayanlar, Türkiye'ye birileri göçmen anlaşmasına uymaya çalışıyor. Söz verip de tutmamak AB teamülüne dönüşmüştür. İnsani açıdan büyük bir sınıfta kalmalıdır. Rüşvet siyasetine kapalı olduğumuzu en güçlü seviyede tepki vereceğimizi bilmelerini isteriz.

"CHP güvenli bölgeye 'soykırım' diyen kişi davet etmiştir"

CHP bir Suriye konferansı yaptı. Bir meseleyi ele alıp, oryantalistlikten çıkmaları sevindiricidir. CHP'de dışişlerinde görev yapmış pek çok kişi var. Türkiye'nin kuracağı güvenli bölgeye 'soykırım' denen birisinin konferansa davet edilmesi ibretlik bir durumdur. CHP'nin insanları şaşırtma kapasitesindeki yükseklik gerçekten hayranlık vericidir.

"İstanbul'daki toplantıya her kesim davet edilmiştir"

İstanbul'daki deprem meselesiyle ilgili çeşitli polemikler yürütülüyor. Toplantılara her kesim davet ediliyor. Gelenler bellidir, gelmeyenler bellidir. Bunun üzerinden saçma sapan polemik yürütülüyor. Esas mesele vatandaşlarımızın güvenliğinin sağlanması için yapılması gerekenlerini yapmaktır. Bütün taraflar, kesimler elini taşının altına koysunlar...

“Deprem vergileri nerede” sorusuna yanıt

Deprem hadisesi gerçekleştiğinden beri gündeme geldiği için. Sıfırdan yapılan yapılar, deprem tedbirlerinin alınması, altyapı ve üstyapının geliştirilmesi için para harcanmıştır. Şehir altyapılarının depreme dayanıklı hale gelmesi için projeler yapılmıştır. TOKİ vasıtasıyla tamamı depreme dayanıklı yapılar yapılmıştır. Bugün CHP Genel Başkanın bahsettiği rakamlar bunların yanında çok küçük rakamlardır. Afet ve acil yardım kapsamında 20 milyar lira harcama yapılmıştır.

"Devletin bütün imkanları vatandaşlarımız içindir"

Şu anda sahada hangi çalışmalar yapılıyor, AFAD'ın kurulmasıyla ilgili o günden bu güne ne kadar çalışma yapıldı bunun için ayrıca bir basın toplantısı yapılması gerekir. Devletin imkanları vatandaşındır, saklanan bir şey yoktur, tam tersine bütün vatandaşlarımız için vardır.

"AK Parti'nin gündeminde sistem değişikliği yok"

AK Parti'nin gündeminde böyle bir mesele yok. Faruk Çelik değerli bir arkadaşımızdır. Kişisel görüşünü söylemiş. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir yıllık performansı değerlendirilirken herkes görüşünü söylemiştir. AK Parti'nin böyle bir görüşü yok. Temel mesele referandumda vatandaşımız bu sistem değişikliğine güçlü bir destek vermiş. Vatandaşımızın onayından geçmiş bir şeyi bu kadar kısa zamanda herhangi bir toplumsal talep sözkonusu değilken değiştirmek durumunda değiliz.

"Bu sistem vatandaşımızı daha da çok güçlendirmiştir"

AK Parti neredeyse siyasi çıtayı en tepeye yükselterek burada yapmak istediğini ortaya koydu. En çok sıkıntı çektiğimiz konu belli kimliklerin iktidara geldiğinde başka kimliklere baskı yapması. Şimdi siz yüzde 50 barajı getirdiğinizde, 50 çok sayıda kimliği, vatandaşımızı bir araya getirecek siyaset sunmak zorundasınız. Vatandaş oyunu verdiği gün hükümetin nasıl kurulacağı belli, herhangi bir şekilde sürecin uzamasına gerek yok. Vatandaşı siyasal özne olarak güçlendiriyor mu, güçlendirmiyor mu? Bu sistem vatandaşı memleketin sahibi olarak daha çok güçlendirmiştir.

"Parlamenter sistem ülkeyi geriye çekmiştir"

Yüzde 40 doğru bir yaklaşım değildir. AK Parti'nin bunu değiştirme gibi bir ajandası yoktur. Vatandaşın onayından geçeni değiştirme çabasında olmayız. Bizi böyle bir arayış içerisinde olmakla itham etmeye çalışıyorlar. Saadet Partisi başkanı artık siyaset değil kötü espriler yapıyor, şaka yapıyor. CHP bunun üzerine atlıyor. Neredeyse bütün aktörleri buradan yola çıkarak tekrar vesayet sistemini kurmak için 'eski sisteme dönelim' gibi konuşuyorlar. Parlamenter sistemimiz çok partili hayata geçtiğimizden beri defalarca müdahale ile kesintiye uğradı. Kesintiye uğramadığı zamanlarda siyasal uzlaşma üretilemediği için ülkeyi geriye çekti.