17 Mayıs 2024

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Para ve Medya | Desen: Selçuk Demirel

Erkekler fayans gibidir; en baştan düzgün döşersen ölene kadar üzerlerine basabilirsin!..

Nazi Avcıları dizisini izlerken not almıştım bu cümleyi. Bugünlerde bir kez daha divana uzanmış gibi sayıklayan -gazeteci diyemeyeceğim- haber elemanlarının, T24’ün sözüm ona Almanya tarafından desteklendiğine dair hezeyanlarını izlerken, kendilerini ödünç alanlar tarafından ne kadar düzgün döşenmiş fayanslar olduklarını düşünüp gülümsüyorum.

T24, finansal ve ideolojik takıntılardan tamamen bağımsız gazetecilik yapmak amacıyla 1 Eylül 2009’da yayına başladı. Bu köşede defalarca tekrarladığım üzere; bugüne kadar aradan geçen yaklaşık 14,5 yılda hiçbir kişi, şirket, kurum, dernek, fon, devlet ve benzeri oluşumlardan tek kuruş almadı. Kayıt dışı tek bir iş yapmadı. Devletimiz -zeval görmesin- hem T24’ün hem de kurucusu olarak benim hesaplarımı defalarca denetledi. T24, vaktiyle açılan ve beraatle sonuçlanan davalar vesilesiyle MASAK incelemesi de gördü, çok şükür.

Bütün bu denetimlerde, “şu gelir nereden” sorusuyla karşılaşmadık. Karşılaşamayız da zaten, zira öyle bir gelir yok. Bütün bu denetimlerin üzerine bu köşede, “Varakpârelere kötü bir haberim var; T24 bu gezegende kimseden para almadı, kişisel mal varlığımı da artık şuraya koyayımbaşlığıyla yayımladığım yazıda 30 yılı geçen gazetecilik hayatımdan artakalanları da paylaştım. Yanı sıra her vesileyle T24’ün hesaplarının dileyen herkese açık olduğunu yineledim. Evet biliyorum emsali yok ve gerçek olamayacak kadar güzel, ama gerçek; Türkiye’nin dünyada da referans alınan haber/analiz mecrası T24’te hiç kimsenin tek kuruşu yok!

Gazeteciliğin gelirinin sorgulanması son derece meşrudur. Gazetecilik ilk adımda, hangi kaynaklarla var olduğunu, varsa hangi destekleri gördüğünü şeffaf bir şekilde paylaşmakla başlar. Bunu yapamayan bir gazetecilik, daha ilk adımda, şüphe mesafesinde sorulara muhatap olacaktır, olmalıdır.

T24 bu sorulara muhatap olmadan çok önce, daha ilk adımda şirket, kişi, devlet, fon ve benzeri hiçbir dış kaynak kullanmadığını ilan ederek yayına başladı. Sorulara muhatap oldukça da, tek kuruş dış kaynak kullanmadığını, kendi üretmediği hiçbir imkânı tüketmediğini defalarca açıkladı.

Gelgelelim, Sinan Ateş cinayeti ve Ayhan Bora Kaplan çetesi üzerine T24’te yayımlanarak kamuoyunu aydınlatan dosyalar üzerine, ‘haber elemanları’ bir kez daha harekete geçtiler. Haberlerimizi yalanlamak bir yana, kullandılar da, feda olsun. Ancak bu kez divana uzanmış haber elemanlarının “T24’ün Alman sermayesiyle ayakta tutulan, Almanya desteğiyle operasyon yapan” bir mecra olduğu sayıklamalarını duyuyoruz.

Allah Allah!  Bahsettikleri bildiğimiz Almanya mı? Hani T24 editörlerine mesleki bir toplantı ziyaretinin vizesini vermek için T24’ün bütün banka hesaplarını talep eden Almanya? Hani, gazetecilere, sanatçılara, yazarlara, kaçak bir şekilde topraklarında kalmayacağı açık olan hemen herkese yaşattığı vize eziyetini protesto ettiğimizi, yıllardır davetlerine / programlarına katılmadığımızı bizzat benim bu köşede yazarak ilan ettiğim Almanya mı?

Haritaya baktım başka Almanya yok! Bize vize vermek için tuhaf taleplerde bulunan, “gazetecilerle eşit ilişki kurmadığı” gerekçesiyle T24’ün yıllardır program davetlerini geri çevirdiğini ilan ettiği Almanya ve sermayesi T24’ü ayakta tutuyormuş, ama bundan bizim haberimiz yok! Yıllardır mütevazı ücretlerle fedakârca çalışırken yüz milyonlarca dolarlık emir-komuta medyalarını yere seren arkadaşlarımız “Alman sermayesi mi varmış” diye heyecanla koşturup baktılar ki, para mara yok! Bir süredir hepimiz birbirimize ‘Alman Öyrosu’na bakar gibi bakıyoruz, ama yok!

Haber elemanı arkadaşlar; bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, ki bulamayacaksınız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim.

Yanlış anlaşılmasın; T24’ün gelir kaynaklarının sorgulanmasından da, devletin vergi mükelleflerinin yüzde 3’ünü bile denetleyemediği bir ülkede T24’ün defalarca denetlenmesinden de bir şikâyetimiz yok. Hatta haber elemanlarının hezeyanları da pek rahatsız etmiyor bizi; zira emir alarak yaptıklarından, yalana sarılmaktan başka bir şey yapamadıklarını anlıyoruz.

T24’ün hiçbir kişi, kurum, fon, devlet, şirketten tek kuruş almadığını, hesaplarımızın herkese açık olduğunu söyledim. Peki haber elemanlığına soyunanlar, bırakın vaktiyle ‘hocaefendi’lerine selam duran yayınlarının mali hesaplarını, kendilerini neyin karşılığında ödünç verdiklerini paylaşabilirler mi?

Kamu bankalarının yüzlerce milyon dolarlık imkânlarıyla satın alınmış televizyonlarında, sitelerinde ve gazetelerinde ‘emredilen gazetecilik’le sadece ‘haber elemanı’ olabilir, paraya çevirdiğiniz zaaflarınızla yönetilirsiniz. Her önemli haberi, ‘Sinan Ateş cinayeti’, ‘Ayhan Bora Kaplan çetesi’ gibi her dosyayı ‘servis edilmiş operasyon’ diye anlatmanız, karşılığında ‘para’ aramanız işte o ‘elemanlık’tan. Sürekli ‘operasyon’ yapmanızdan; insanları, hayatlarını, itibarlarını, ailelerini, özgürlüklerini hedef alarak bir sürü hiçbir şey kazandığınız o acıklı iştahınızdan… Bordronuz emir aldığınız mecralarda yazılırken fiyatınızın devlet bankalarının kasalarından, kamu ihalelerinden, milletin cebinden ödenmesinden… Acıklı demem sözün gelişi, yoksa acınacak bir hâliniz yok; en başta onurunuz, kaybettiğiniz her şeyi kaybetmeyi sonuna kadar hak ettiniz.

Nazi Avcıları dizisiyle başlamıştık, The Best Exotic Marigold Hotel filmiyle bitirelim. Daha önce yazmıştım; o filmde Judi Dench, zamanın dört mevsimiyle kumlanmış sesiyle der ki; sonunda her şey iyi olacak. Olmamışsa, sonuna gelmemişiz demektir.

Velhasıl biz ‘yokluğun imkânlarıyla’ da işimizi yaparak gelecek güzel günlere inanalım, onlar emredileni yapmayı sürdürerek kendi uçurumlarına yuvarlanmaya devam etsinler.

Diyeceğim; araştırmacı fayanslar size T24’te mama yok, hadi başka kapıya!

Doğan Akın kimdir?

Doğan Akın, Ankara'da doğdu. Ankara'da Necatibey İlkokulu, Anafartalar Ortaokulu, Anıttepe Lisesi'nde ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi.

Gazeteciliğe, 1987 yılında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda başladı.
Gece muhabirliği, belediye muhabirliği, Başbakanlık muhabirliği ve parlamento muhabirliği görevlerinin ardından Cumhuriyet Ankara Haber Müdürlüğü'ne getirildi.

1997 yılında Milliyet Dergi Grubu Ankara Temsilcisi oldu. 1998'de Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürlüğü'ne, 1999'da Milliyet Haber Merkezi Müdürlüğü'ne getirildi.

Milliyet Haber Merkezi'ni sekiz yıl yönettikten sonra 2008'de Doğan-Burda Dergi Grubu Yayın Direktörü oldu. Grubun ilk haber portalı Tempo24'ü kurup yayına geçirdi.

1 Eylül 2009'da; hiçbir kişi, kurum, şirket, dernek, devlet, fon ve benzeri bir oluşumdan herhangi bir destek almadan bağımsız internet gazetesi olarak kurduğu T24'ün yayınına başladı.

Yaptığı çalışmalar, Sedat Simavi Vakfı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Bülent Dikmener, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik haber ödüllerine değer görüldü.

"Uçuran Holding - Tansu Çiller'in Can Sıkıcı Belgeseli" ve "İki Gözüm Ayşe - Sabahattin Ali'nin Yayımlanmamış Mektupları" adlı iki kitabı yayımlandı.

Halen, kurucusu olduğu T24'ün genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?