28 Mayıs 2019

Merkezin oylarını aşırılar kaptı

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oylar, ‘Mış gibi’ yapan partilere değil, aslına rücu etti.

Avrupa Parlamentosu seçimleri, merkez sağ ve sol siyasetin çok ciddi bir şekilde çöküşüne neden oldu, halkın benzerleri yerine asıllarına oy verdiğini gösterdi.

Almanya, Avusturya, Fransa, Belçika, İtalya ve Macaristan başta olmak üzere Avrupa’nın muhtelif ülkelerindeki aşırı sağ partiler önemli oy oranlarına ulaştılar.

Kısa bir süre önce ‘alarm’ verdiğini düşündüğümüz ve telaşlandığımız bu yükseliş artık sıradanlaştı. Bu seçimde merkez partilerin, uç partilere benzemeye, hatta taklit etmeye başlamasıyla halkın asıllarına döndüğünü, aşırı sağ ve solun oyunu almaya çalışarak onlara benzeyen merkez partileri cezalandırdığını gördük.

Mış gibi yapanlar

AP seçimlerinde aşırı sağ ve yeşiller yükselirken merkez sağ ve sol partiler arasındaki sınırlar bulanıklaştı. Bu da, Avrupa’nın geleneksel siyaset sosyolojisinin yanı sıra “özgürlükler”, “demokrasi’, “eşitlik” gibi değerlerin ciddi biçimde aşınmasına neden oldu. Merkez sağ ve sol partiler ise bu değerlere, ‘oy almak’ ve aşırı sağ ve sola kaçan oyları ele geçirmek amacıyla sahip çıkmadı. Bu nedenle oylar, ‘Mış gibi’ yapan partilere değil, aslına rücu etti.

Avrupa Parlamentosu seçimleri, aşırı sağ partilerin bazı ülkelerde birinci veya ikinci parti konumunda olduğunu gösterdi. Eğer bu seçimler ulusal parlamento seçimleri olsaydı, birçok ülkede iktidar, aşırı sağ veya milliyetçi partilere geçecekti.

Siyasetin ırkçı isimleri

Hollanda’da Geert Wilders’in “Özgürlükler Partisi” (PVV),  Almanya’da Thilo Sarrazin’in “Almanya İçin Alternatif Partisi” (AfD),  Fransa’da Marine Le Pen’in ‘Ulusal Birlik Partisi’ (RN), Avusturya’da Heinz-Christian Strache’in ‘Özgürlük Partisi’ (FPÖ), artık merkez siyasetin içinde yer alıyor ve hatta ülke siyasetini şekillendiriyor. Aşırı sağın marjinallikten merkeze kaydığı, merkez partilerin de kimyasının bozularak onların söylemlerini kopya ettiği bir dönem yaşanıyor ve bu durum alıştığımız siyasi tabloyu da değiştiriyor. Merkezdeki partiler bu partilere benzemeye çalıştığı için de giderek eriyor.

Bu siyasi gelişmeleri, geçici bir durum ya da yerel veya zaman kazası olarak değerlendirmenin çok yanlış olduğu, köklü ve kalıcı bir önlem alınmazsa, 1950’lerde başlatılan Avrupa hayalinin, sadece hayal olarak kalacağı anlaşılıyor.

Tablo değişti

Pazar günü yapılan seçimler, Avrupa Parlamentosu’nda Milliyetçi ve Liberal grupların koltuk sayısını arttırmasına neden oldu. Toplam 751 koltuğun sahipleri değişti. Merkez sağ 39, Merkez sol 44 sandalye kaybına uğradı. Aşırı sol da gücünün bir bölümünü Yeşillere kaptırdı.

Seçimlerde, Almanya’dan İsmail Ertuğ, ‘Sosyal Demokrat Parti’ (SPD) den, Engin Eroğlu, ‘Özgür Seçmenler Partisi’nden (Freie Waehler) Özlem Alev Demirel, Sol Parti’den (Die Linke) AP milletvekili seçildiler. Bu yıl ilk kez Kıbrıslı Türk Niyazi Kızılyürek de Kıbrıs’ı temsilen AP’de bulunan altı milletvekilinden biri olarak seçildi.

Bu seçim, 2002’den beri Türkçe’nin AB’nin resmi dili olması konusunu yeniden gündeme taşıması bakımından önemli. Hem Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerine başlaması, hem de resmi dillerinden biri ‘Türkçe’ olan Güney Kıbrıs’ın AB üyeliği sırasında konuşulan konu sıcak bir şekilde Brüksel gündemine taşınacak.  Maliyetli olduğu ve ‘pratik bir ihtiyaç duyulmadığı’ gerekçesiyle ertelenen konu,  Kızılyürek’in ‘AB üyesi’ olması vesilesiyle resmiyete kavuşacak. Daha önce (19 Şubat 2016) bizzat Rum lider Nikos Anastasiadis’in yaptığı ‘Türkiye’nin AB dili olmasıyla ilgili’ resmi başvuru artık hayata geçebilecek.

Avrupa Parlamentosu’nun bu yeni siyasi tablosu, Türkiye ile ilişkilere nasıl yansıyacak? O da bir başka yazı konusu…

Komisyonların şekillenmesini beklemekte yarar var. Bakalım Türkiye ile ilişkilere bakan komisyonun üyeleri kimler olacak? Ve de ‘Türkiye Raportörlüğüne’ kim ve hangi siyasi kişilik seçilecek?

Değerlendirme daha sonra…

Yazarın Diğer Yazıları

Altılı masa ve sarsıntılar

Altılı Masa'nın şunu unutmaması gerekiyor: Bu halk masadan kalkan, zayıf karnından vurulan, masaya tekme atan, iktidarın oyununa gelen, sarsıntılara karşı dayanamayıp sallanan ya da yıkılanı hiç ama hiç unutmayacak

Avrupa-Türkiye karşılaştırması ve terazinin kefesi

Bu ülkede yaşayan gençlerin yüzde 80’inin Avrupa’da yaşamak istemesinin nedeni, Türkiye’de yaşanan bolluğu bırakıp, orada kıtlık içerisinde bir dünya kurmak mı? Sorun bakalım bu insanlara, ‘Terazinin kefesi hangi yönde ağır basıyor?’…

İsrail ile normalleşme süreci

Orta Doğu'da şekillenmekte olan yeni dengeler Türkiye'nin normalleşme çabalarına çok uygun bir zemin sunuyor