08 Ekim 2020

Türkiye AB'de artık "aday" bile değil!..

Yeni açıklanan İlerleme Raporu, AKP dönemi dahil, yaklaşık kırk yıllık Türkiye - AB ilişkilerini askıya alır nitelikler taşıyor

En kilit cümle, bir tarihin sona erdiğini açıklayan cümle şu:

"Türkiye Avrupa Birliği’nin önemli ortaklarından biridir."

Diplomaside, bazı gerçeklerin "ayrı bir dili" var. O dille yazılmış bir cümleyi okursunuz, ortaya çok çarpıcı bir gerçek çıkar.

Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ile ilgili son İlerleme Raporu işte o ayrı dili kullanarak, yazılış biçimiyle okunduğunda, ortaya "doğrudan söylenmemiş, doğrudan vurgulanmamış ama, mutlaka niyeti ve amacı belli eden" görüşler, hedefler, buluşmalar ortaya çıkıyor.

AB’nin son İlerleme Raporu'ndaki bu cümlenin Türkçesi, herkesin anlaması gereken bir niyeti, bir görüşü ifade ediyor.

İlerleme Raporu'nda Türkiye "ortak" olarak anılıyor, "aday olarak değil".

Bu olağanüstü bir gelişme:

"AB’nin Türkiye’yi adaylıktan çıkartmış olduğunun ilanı!..

Türkiye’yi adaylık statüsü, adaylık perspektifi dışında tutuyor!..

Türkiye’nin AB’te tam üyelik adaylığının bittiğini ilan ediyor!.."

Bu bir milat

Bu iş buraya kadar. Bu işin bittiğini gösteriyor.

Dolayısıyla...

"AB’nin son İlerleme Raporu bir milat, bir tarihin fiilen olmasa bile, artık masa üstünde sona erdiğinin itirafı!.."

Sadece o tek bir cümleden yola çıkarak değil, o tarihin sona erdiğini anlatan elbette başka ögeler de var raporda.

Türkiye’deki siyasal sistemin eleştirileri dışında, asıl dikkat çeken olgu, "Balkan ülkelerine yönelik sıcak mesajlar, onların adaylığı ile ilgili değerlendirmeler var."

Daha dün bağımsızlıkları kazanan o ülkeler "AB’de aday", bize ise, "ortak!.."

Onlara "aday" derken, bize "aday" bile denmiyor.

Yıllarca her İlerleme Raporu'nda "aday Türkiye" denirken, ilişkiler şimdi "ortak Türkiye" statüsüne indirgeniyor.

Siyasal rejimden yolsuzluklara

Raporda bol bol Türkiye eleştirileri var.

Yargı bağımsızlığının ortadan kalkmış olması, siyasal sistemin hiç bir denetim mekanizmasına sahip olmaması ki, buna TBMM dahil, her demokrasinin temel taşlarından "denge - denetleme" sisteminin dışına çıkılması, temel hak ve özgürlüklere veda edilmesi, basın ve ifade özgürlüğünün ortadan kalkması yine ve yeniden vurgulanıyor.

Ve yolsuzluk...

"Genel olarak yolsuzluk yaygındır ve endişe verici olmaya devam etmektedir. Yolsuzlukla mücadele için gerekli siyasi irade yoktur. Yolsuzluk geniş çapta sürmektedir."

Yolsuzlukla bağlantılı daha ne desin?..

Osman Kavala

Özgürlüklerden söz ederken, konu "Sivil Toplum Örgütlerine (STK)" geliyor:

"Sivil toplum örgütleri baskı altında tutulmakta, özgürce hareket etmeleri engellenmektedir."

Avrupalıların üzerinde en çok durdukları konulardan biri.

STK’ların durumunu aktarırken, konu üç yılı aşkın süredir neden hapiste tutulduğu belli olmayan Osman Kavala’ya geliyor:

"Gezi Davası'nda AİHM kararlarına rağmen, Osman Kavala’nın tutukluluğunun sürmesi, STK alanındaki gidişatı görmek açısından belirleyici olmuştur."

AB’ye göre:

"Osman Kavala davası muhaliflere yönelik caydırıcılık amacıyla uzatılmaktadır."

Kavala ile ilgili bu kaçıncı uyarı ama, olumlu bir gelişme hala yok, ne yazık ki.

Göçmenler

AB’nin Türkiye’yi hâlâ "ortak" olarak görmesinin nedeni, "göçmenler."

Türkiye ile ilgili olumlu tek bölüm, Türkiye’nin göçmenleri barındırması. Verilmesi öngörülen 6 milyar Avro’dan 3.8 milyar Euro’luk bölümünün verildiği belirtiliyor.

Türkçesi şu:

"AB Türkiye’ye hala tahammül ediyorsa, göçmenleri barındırdığı içindir."

Vizede yetersiz

Raporun en ilgi çeken bölümlerinden biri Türkiye’den AB ülkelerine "vizesiz seyahat" izni.

Türkiye vizesiz seyahat için çırpınıyor ya da biz öyle biliyoruz. Buna karşılık raporda:

"Vize serbestisi için Türkiye beklenen, üzerine düşen kriterlerin hiç birini yerine getirmemiştir."

Bu gerçekten bizim Dışişleri'nin açıklaması gereken bir bölüm.

Türkiye hem "vize serbestisi" diye yırtınıyor, hem de ve buna karşı üzerine düşeni yapmamakla eleştiriliyor!.. Gerçekten garip!..

Ya onlar doğru söylemiyor ya bizimkiler!..

Ekonomi ayrı bir alem

AB izlenen para politikasına güvenmiyor, enflasyonun yüksekliğini vurguluyor ve asıl:

"Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınması ve tekrarlayan siyasi baskılar nedeniyle para politikasını güvenirliği daha da zayıflamıştır."

Ayrıca, enflasyonun yüksekliği belirtiliyor.

Temelde, yürürlükteki siyasal sistem, "tek adam rejimi" eleştiriliyor.

Dışişleri'nin tepkisi

Bir de Doğu Akdeniz bölümü var. AB liderleri ayrı ayrı zaten Türkiye’yi bu alanda eleştiriyor, şimdi o eleştiriler rapora da giriyor.

"Türkiye’nin yalnızlığının belgesi!.."

Bunlara karşı bizim Dışişleri... Tam alem!..

Elin oğlu, "sen artık AB’de aday bile değilsin" diyor, Dışişleri Bakanlığı da, ülkeye çeki düzen verileceği yerde, hâlâ klasik tepkisini göstermekte devam ediyor, "bu kabul edilemez, bu bilmem nedir" söylemleriyle havanda su dövüyor.

Yeni açıklanan İlerleme Raporu, AKP dönemi dahil, yaklaşık kırk yıllık Türkiye - AB ilişkilerini askıya alır nitelikler taşıyor.

Hiç sürpriz değil. Herkesle kavgalı, hiç kimseyle uzlaşamayan bir iktidarın Türkiye’yi getirdiği yer burası.

AKP ne kadar övünse azdır!..

Yazarın Diğer Yazıları

"Three Who Made A Revolution": Devrim Yapan Üç Adam

İktidarla ve diğer partilerle günlük siyasi polemiklerin ötesinde, bu "üçlünün" devrim hedefi belli: Her alanda Cumhuriyet'in yüz yıllık fabrika ayarlarına dönüş!..

"Ekonomist" Erdoğan açıklasın: 818.182 .863.710 lira zarar

Bu zararı ve bütçe açığının nedenlerini halka açıklamak zorunda

Filmin sonu: Istakoz!..

Ortalama lokantalarda, yerine göre, bir porsiyon ıstakoz bin lira ile beş bin lira arasında değişiyor. On bin lira aylık alan bir emeklinin yarı maaşı!.. Ya da asgari ücretin üçte biri!..