06 Kasım 2020

Trump "Gitmem de gitmem" diye tutturuyor

Trump, Amerikan tarihine "en kepaze Başkan" olarak geçmeye aday gibi...

"-Dünyadaki düzeni bozdu.

-Küçük parmakları ve portakal kafası var.

-Meksika'ya gitmek istiyordum, duvar ördü.

-Güney Kore'yi tehditten vazgeçmeli.

-Sürekli Çin, Çin diyor, ama burada insanlar ölüyor.

-İnsanlara kötü davranıyor.

-Yalan söylüyor".

6-7 yaşındaki Amerikalı çocuklarla sokakta röportaj yapılıyor. Bir Amerikan TV kanalında yayınlanan röportajlarda "Trump sizin için ne ifade ediyor" sorusuna, çocukların verdikleri yanıtlar bunlar.

Küçük çocuklarda bile oluşan bu olumsuz imaja rağmen, Trump Başkanlık seçiminde yine de, beklendiğinden fazla oy alıyor. Şaşırtıcı!..

Nereden oy alıyor?..

"Genellikle Amerika'nını iç kesimlerinden, kırsalından..."

Bu size bir şey hatırlatıyor mu?..

Posta idaresine kendi adamı

Trump seçimi kazanmak için Amerikan demokrasisinin şimdiye kadar görmediği ölçüde "çamura yatıyor".

Kazanmak için çaba göstermesinden daha doğal bir şey elbette yok. Ancak, o çaba normal ve ahlaki boyutlarda olursa...

Aslında kazanmanın yine "ahlaki olmayan yöntemlerini" seçime birkaç ay kala uygulamaya başlıyor.

Önce Posta İdaresinin Müdürünü değiştiriyor. Olabilir ama, şöyle olmaz:

Atadığı müdür dört yıl önceki seçim kampanyasında, kendisine bir buçuk milyon dolarlık yardımda bulunan biri. Tam Trump'ın adamı.

Trump o yardımı karşılıksız bırakmıyor. İki türlü.

Önce o adamı Posta İdaresinin başına getiriyor.

Sonra da, o adamın eşini "Kanada'ya Büyükelçi olarak atıyor".

Posta İdaresi neden o kadar önemli?..

İşte, şimdi ortaya çıkıyor.

"Amerika'da isteyen oyunu posta yoluyla kullanabiliyor. Oraya adamını getirerek, postada gecikme yaratmaya çalışmak ya da başka yöntemlerle postayla oy kullanmayı zorlaştırmak, postada kim bilir ne tezgahlar kurmak gibi..."

Çünkü, geçmiş seçimlerden edinilen bir deney var.

"Posta üzerinden oyları daha çok Demokratlar kullanıyor!.. Trump muhalifleri..."

Zaten şu anda da, Trump posta yoluyla kullanılan oyların sayımını tartışmaya açıyor.

Yüksek Mahkeme'ye atama

Amerikan Demokrasisinin denetleme mekanizmalarının başında "Supreme Court" geliyor, yani "Yüksek Mahkeme".

Bir süre önce orada bir üyelik boşalıyor.

O üyelik için gösterdiği aday Amy Coney Barett, tıpkı Posta İdaresine atadığı müdür gibi, siyaseten kendisine çok yakın biri. O atamayla Yüksek Mahkeme'deki dengeleri kendi lehine değiştirmeyi amaçlıyor. Ve bunu seçimden önce yapıyor.

Şimdi "Yüksek Mahkemeye giderim" lafları boşuna değil!..

Bu hazırlıklar şunu gösteriyor:

Trump seçimi kazanacağından hiç emin değil, aylar öncesinden bu tür atamalar ve aday göstermelerle, "hani günü geldiğinde" seçimi garantiye almak üzere!.. Ahlak dışı siyaset bu olsa gerek.

Şu telaşa bakın

Seçim sonrasında Trump'da bir telaş bir telaş...

-Valilere fırça...

-"Oylarımızı çaldılar" naraları...

-Daha oylar sayılırken, "seçimi biz kazandık" yalanları...

-"Postada oylar karıştırıldı" masalı...

-Eyaletlerde aleyhte çıkan her sonuç için "Yüksek Mahkemeye gidiyoruz" haykırışları...

-Son olarak da, "oyların sayımını durdurun" saçmalığı...

Amerikan demokrasisini rezil ediyor. Kendi de, rezil oluyor.

Gerçek ve liberal demokrasiden sapma manevraları...

Önce Amerika'ya, sonra dünyadaki demokratik düzene ters gelen bu saçmalıklar, bu hırs, bu antidemokratik tutum sonrasında, "Biden'ın" kazanmaya çok yakın olması, herkese derin bir nefes aldırıyor.

Zaten bu ölçüde ele ayağa düşmüş bir Başkanı Amerika ne yapsın, dünya bununla nasıl geçinsin?..

"Gitmem de, gitmem" diye çırpınan biri!..

Yalanlar, pandemi, ırkçılık

Amerikan halkı hiç geçinemiyor.

Zaman içinde "çok yalan söylediği" anlaşılıyor.

Siyahların polis tarafından öldürülmesini halkın geniş kesimi lanetliyor.

Hele de, Korona ile mücadelesinde olağanüstü başarısızlık, Amerika'da on binlerce ölüm ve milyonu aşan vak'a sayısı, dünyada "Amerikan mitini" ciddi ölçüde sarsıyor.

Buna rağmen, seçilemeyişi değil ama, aldığı oy yine de sürpriz.

Oy haritasına bakın, Amerika ölçüsünde kendi içine kapanık alanlardan oy alıyor.

Trump'ın devrilmesinde önemli rol oynayan bir kurum daha var:

"Özgür medya..."

Yerel medya bir yana, asıl "ulusal medya" onun Başkan seçilmesinden kısa süre sonra eleştirilerini eksik etmiyor. Gazete ve TV'lerle ana akım medya karşısına geçiyor, önce yalanlarını tespit ediyor ve yayınlıyor.

Trump, Amerikan tarihine "en kepaze Başkan" olarak geçmeye aday gibi...

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi