23 Nisan 2019

Ne ekersen, onu biçersin

"Kılıçdaroğlu’na Çubuk’taki saldırının üzerinden 24 saat geçiyor, Erdoğan’dan CHP liderine henüz “geçmiş olsun” telefonu yok!.."

Tayyip Erdoğan saldırı sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayarak, “bu saldırı asla tasvip edilemez, geçmiş olsun, çok üzüldüm”  diyor.

Ne zaman?..

8 Nisan 2014 tarihinde Kılıçdaroğlu Meclis binasında yine yumrukla saldırıya uğradığı zaman...

O tarihte Erdoğan Başbakan.

O tarihte, CHP’nin İYİ Parti ile ittifakı yok. O tarihte, bugünkü gibi, “karşımızda zillet ittifakı var, bunlar Kandil’den emir alıyor, listelerinde HDP ve FETÖ adayları cirit atıyor” diye her gün, her yerde CHP’yi suçlamıyor.

O tarihte kutuplaşma, ötekileştirme, nefret dili henüz yeni yeni ortaya çıkıyor ama, bugünkü kadar tavan yapmış değil. Bugünkü kadar her fırsatta kullanılmıyor.

Kılıçdaroğlu’na Çubuk’taki saldırının üzerinden 24 saat geçiyor, Erdoğan’dan CHP liderine henüz “geçmiş olsun” telefonu yok!..

Dünyanın neresinde olursa olsun, ister Yeni Zelanda, ister Sri Lanka, ister Suriye, ister Paris, ister Londra ya da Madrid’de herhangi bir terör saldırısına hiç zaman kaybetmeden tepki gösteren Erdoğan, burnunun dibinde, ana muhalefet liderine saldırıya sessiz kalıyor!..

Bu saatten sonra arasa ne olur, aramasa ne olur.

Üstelik, saldırı ne zaman?..

Erdoğan’ın geçen hafta iki gün arka arkaya, “kızgın demiri soğutma zamanı geldi, artık kucaklaşalım” demesinin üzerinden 48 saat geçmeden...

Demek ki, demir fena halde “kızgın”!..

Kim kızdırmış o demiri acaba?..

Saldırgan AKP'li ya o şube müdürü

Ötekileştirme ve nefret dili tabana tam isabetle yansıyor.

AKP sözcüsü Ömer Çelik resmi twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Sayın Kılıçdaroğlu’na saldıranlardan Osman Sarıgün’ün AKP üyesi olduğu görülmüştür” diyerek, o herifin partiden ihraç edileceğini bildiriyor.

Sen onu ihraç et, ama ondan önce nefret dilini, ötekileştirmeyi nasıl önleyeceğinizi düşün!..

Ayrıca, sen bir başkasını daha görevden al!..

Diyarbakır Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü olacak adam Kılıçdaroğlu’na saldırı ile ilgili olarak “iyi olmuş, yapanın eline sağlık, sen de şeref ve haysiyet olsa, şehit cenazesine katılmazdın” diye tweet atıyor.

Üstelik o adam ki, devlet memuru, attığı tweete bir de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile çektirdiği fotoğrafı ekliyor.

Gerçi, bir süre sora o tweeti siliyor, hiç fark etmez, hadi görelim bakalım, AKP o herifi de görevden alıyor mu, almıyor mu?..

Onun attığı tweet de, nefret dilinin tabana yerleşmesinden başka bir şey değil.

Devlet Bahçeli ve Hulusi Akar

Taban öyle de, tavan daha mı farklı?..

İşte iki örnek, Devlet Bahçeli ve Hulusi Akar...

Bunlar akıl tutulmasına uğramış sanki...

Biri koskoca bir partinin yıllardır genel başkanı, diyor ki Bahçeli:

“Sen adama yumruk attıracak kadar ne yaptın Kılıçdaroğlu?..”

Pes!.. Gerçekten pes!..

Saldırgana arka çıkan, kendisine saldırılan Kılıçdaroğlu’nu eleştiren bir ifade.

Bahçeli bugünkü kutuplaşmaya sürekli yardım eden biri.

Akar'ın "değerli arkadaşı"

Ya Milli Savunma Bakanı Akar, o ne diyor saldırı sırasında?..

“Değerli arkadaşlar, mesajınızı verdiniz, tepkinizi gösterdiniz”.

Ana muhalefet liderine saldıranlar “değerli arkadaşlar” oluyor!..

Yumruk atmak, taş atmak gibi, net bir terör eylemi “mesaj vermek, tepki göstermek” safında yerini alıyor!..

O “değerli arkadaşlardan biri” AKP’li çıkıyor ve şimdi Akar’ın “değerli arkadaşı” partiden ihraç ediliyor!..

Akar ne duruma düşüyor?..

“Değerli arkadaşı” partisinden ihraç ediliyorsa, Akar’ın da Bakanlıktan istifa etmesi gerekmiyor mu?..

Muhalefet liderlerine saldırılar

Bizim siyasal tarihimiz muhalefet liderlerine saldırılarla dolu.

İlginç olan, saldırılar sırasında iktidarda hep muhafazakar partiler var, saldırılar hep sosyal demokrat liderlere.

İsmet Paşa’dan başlayarak...

1950’lerde Demokrat Parti’nin kullandığı “ötekileştirme” dili, daha da ileri gidiyor, iktidar partisi DP ana muhalefet partisi CHP’nin mallarına el koymaya kadar götürüyor kutuplaşmayı.

İsmet Paşa Yeşilhisar (Kayseri), Uşak ve Topkapı’da saldırıya uğruyor, 30 Nisan 1959’da Uşak’ta başına taş isabet ediyor. Dört gün sonra, 4 Mayıs’ta İstanbul Topkapı’da ellerinde “Demokrat Parti” pankartı taşıyan bir gurup, İsmet Paşa’yı protesto ediyor.

Ecevit 1973 ile 1980 arasında dokuz kez saldırı ve suikast ile karşılaşıyor.

Kılıçdaroğlu’na bu dördüncü terör eylemi.

Bu terör eylemlerinde yakalanan var, yakalanmayan var, doğru düzgün ceza alan ise hiç yok. Bir kaç gün gözaltı, ardından uzun süren yargılama, sonuç  sıfıra sıfır, elde var sıfır.

AKP ve MHP milletvekilleri nerede?

Dünyanın neresinde olursa olsun, böylesine siyasi saldırılarda, o ülkenin İçişleri Bakanı anında istifa ediyor.

Süleyman Soylu İçişleri Bakanı olarak, nerede?.. Saldırıdan 24 saat ortaya çıkıyor ve hala CHP’yi suçlamakla meşgul!..

Ya AKP ve MHP milletvekilleri?..

Hem Erdoğan’ın, hem Bahçeli’nin kullandığı nefret dili karşısında neden ve nasıl sessiz kalıyor, anlamak zor.

AKP ve MHP’de toplam 340 milletvekili içinde, nasıl oluyor da, tek bir kişi çıkmıyor ve liderini uyarmıyor, ne kadar “tehlikeli” bir yere doğru yol aldığımızı görmüyor, anlamak mümkün değil.

Sonunda bir seçim kaybettiniz, İstanbul’u ve Ankara’yı kaybettiniz, ne oluyorsunuz?..

Nedir bu çılgınlık?..

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..