Başkent Stockholm'de "Kuran-ı Kerim'i yakma" densizliğine karşı, "NATO üyeliği için bizden destek beklemesin" diyen Erdoğan'ın hedefindeki İsveç...
"Avrupa Birliği bize kapılarını açsın, biz de NATO üyeliğine onay verelim" diyerek, Erdoğan'ın pazarlık konusu yaptığı İsveç...
NATO üyeliğine İsveç'le aynı anda başvuran Finlandiya'ya Türkiye çoktan onay verirken, İsveç'i bekletiyor.
Ta ki, Erdoğan'ın üç gün önce onay protokolünü Meclis'e göndermesine kadar.
Ne oluyor da, Erdoğan beklenmedik bir anda NATO üyeliği için İsveç'e onay verme kararı alıyor?..
Para gelir mi
Türkiye'nin en büyük dertlerinin başında döviz sıkıntısı geliyor.
AKP iktidarının har vurup harman savurduğu döviz rezervleri suyunu çekince, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek para bulmak için haldır haldır bir Arap ülkelerine gidiyor, bir New York, bir Londra, bir Paris ve hatta Fas turu atıyor.
Para o kadar kolay gelmiyor. Bu sadece bugünle ilgili değil. 1970'lerde ve 80'lerde örnekleri var.
Batı Türkiye'ye para vermek için, dönemine göre, siyasi ve mali koşullar ileri sürüyor.
Batı'nın açık kaynaklarında dile getirilen, bugün gizlisi saklısı olmayan temel bir koşulu var:
"Onlar hukuk devleti arıyor Türkiye'de. Hukuk, Türkiye'ye gelecek olan paranın güvencesi ama, o güvenceyi şu anda görmüyorlar."
O vazgeçilmez temel koşula dönemsel istekler ekleniyor.
Günümüzde o istek "İsveç'in NATO üyeliğinin onaylanması" olabilir mi?..
Batı ayak sürüyor. Zaten Mehmet Şimşek de, "yabancı yatırımcılar geri dönecek ama, zaman alacak" diyor.
İçerideki kayıp
"Zaman almaya" başka bir faktör daha eklenebilir.
Erdoğan'ın Hamas ile ilgili sözü:
"Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler gurubudur".
Bu görüş içerde Erdoğan'ın klasik tabanına belki hoş gelebilir ama, dışarıda iki türlü maliyeti var.
Ekonomide ve dış politikada.
Ekonomide dışarıya gitmeden, etkisini önce içerde gösteriyor. İstanbulda Borsa yüzde 7 değer kaybediyor. İşlemler iki kez geçici olarak durduruluyor. Bu durumlarda kullanılan bir deyim var:
"Piyasa Erdoğan'ın bu sözünü satın almıyor."
Yani, kabullenmiyor, bunun sonucunda firmalar ve borsada hissesi olanlar ciddi kayıplara uğruyor. Dışarıda ise, para bulmak biraz daha güç hale gelebilir.

Suya düşen garantörlük
Ekonomi ile dış politika bağlantısının çakıştığı yer burası.
Dışardan para girişine yeni bir engel çıkarken, dış politikada tepkilerin gecikmeyeceğini tahmin etmek zor değil.
Savaş başladığından bu yana, hem İsrail, hem Hamas'la görüşen ve bu ilişkiye dayanarak, 'garantör olabileceğini' ilan eden Türkiye, İsrail'den gelen tepkiye bakılırsa, bu şansını kaybediyor.
Zaten Erdoğan da, aynı konuşmada "İsrail'e gitmiyorum" diyerek, Netanyahu'ya kapıları kapatıyor.
Ayrıca, Amerika'nın ve Avrupa'nın "Hamas terör örgütü değildir" cümlesine" tepkisi şaşırtıcı değil.
Mahmut Abbas bile
Erdoğan Hamas'a öyle sahip çıkıyor ki, Filistinliler bile şaşırıyor.
Filistin Devlet Başkanı ki, on sekiz yıldır görevde Mahmut Abbas bile, Hamas'ı dışlıyor:
"Filistin halkının tek meşru temsilcisi kararları, programları ve politikalarıyla Filistin Kurtuluş Örgütü'dür. Başka bir örgütün politikaları değildir."
Erdoğan Hamas'a Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'tan daha fazla destek veriyor.
O destek Türkiye'nin Erdoğan'la birlikte geçmişte yaşadığı, iktidar sahiplerinin deyimiyle "değerli yalnızlığa" dönüş adımlarının başlangıcı olabilir.
Somali nereden çıktı?
Bu arada...
Türkiye yurt dışından para arıyor, para arıyor, para arıyor.
Para ararken...
Önceki gün Resmi Gazete'de Erdoğan imzalı bir uluslararası anlaşma yayımlanıyor. Buna göre:
"Türkiye aylık 2.5 milyon dolar olmak üzere, Somali'ye toplam 30 milyon dolar hibe ediyor!..."
Anlayan beri gelsin!..
Ne hibesi, ne 30 milyon doları, ne anlaşması!..
O zaman Mehmet Şimşek yurt dışından nefes nefese neden para arıyor ki?..
Somali'ye 30 milyon dolar hibe ederek, Erdoğan neyi kanıtlamaya çalışıyor?..
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|