24 Haziran 2020

Metin Feyzioğlu gibilerine rağmen, "savunma susmadı, susmayacak"

Barolar haklı ama hedefi Feyzioğlu’na indirgemek bana yanlış geliyor. Üç gün sonra TBB’nin başında Feyzioğlu filan kalmaz ama, AKP - MHP ortaklığının baroları parçalama girişimi yasal hale gelebilir

Copu bir öğrenciye arka arkaya indiren polis bir anda neye uğradığını şaşırıyor, yediği copa ve tekmelere aldırmayan genç üniversiteli şöyle doğruluyor, kendisini döven polise:

"Biliyor musun, sen bana copla vuruyorsun ama ben senin için de dayak yiyorum, herkesin ve senin de hukukunu, özgürlüğünü savunmak için yürüyorum."

Polis şaşkın, çevresine bakıyor, öğrencilere biber gazı atan diğer polislere sesleniyor:

"Durun!..Bırakalım, gitsinler!.."

Tıpkı Nazım’ın dediği gibi:

"Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda, ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında."

Baroların direnişi

İki gün önce Ankara girişinde polisin saldırdığı, genel anlamda temel hak ve özgürlükler adına, özel anlamda "savunma hakkı" adına yürüyen avukatlar, baro başkanları tıpkı o öğrenci ve öğrenciler gibi... Direnişlerini sürdürüyorlar ve polisi uyarmaktan da geri kalmıyorlar.

Bütün geceyi Eskişehir yolunda geçiriyorlar, 27 saat. Polis barikatı içinde, "gözaltı" gibi...

27 saatin ve polisle çatışmanın ardından, dün sabah Anıtkabir’e yürümeleri için izin çıkıyor.

Yürüyüş?... Sadece iki yüz metre... Sonra otobüslerle Tandoğan alanına, oradan Anıtkabir’e yürüyüş.

Madem sonunda yürüyüşe izin vereceksin, bu gerginlik neden? Hiçbir şiddet içermeyen, hiçbir hakaret içermeyen bu demokratik hakkı engellemek neden?

Neden olacak, artık kimsenin itibar etmediği, "iktidar gösterisi!.."

Elli yıl sonra bir ilk

Yargıtay Başkanı İmran Öktem...

Değerli avukat, eski dostum avukat Fikret İlkiz ile dün sohbet ederken, bir hatırlatmada bulunuyor.

İmran Öktem Cumhuriyet ilkelerine sadık, laisizme ve demokrasiye sonuna kadar inanan bir hukukçu. 1966’da Yargıtay Başkanlığı'na seçiliyor, hukukun yüzünde güller açıyor.

Bugün artık hepsi askıya alınan hukuk devletine, temel hak ve özgürlüklere, yargının bağımsızlığına, kuvvetler ayrılığına sürekli vurgu yapan, İmran Öktem 1969 Mayıs ayında aramızdan ayrılıyor.

Cenaze töreninde gerici bir güruh cenaze namazını engellemeye kalkıyor. Olaylar çıkıyor.

Törenin ardından...

Sadece Yargıtay üyeleri değil, yüksek yargı organlarının üyeleri, yargıçlar, savcılar, avukatlar resmi giysileriyle, üniversite hocaları, aydınlar hep birlikte Anıtkabir’e yürüyor.

Yıl 1969...

O tarihten bu yana, elli bir yıl sonra hukukçular (baro başkanları) ilk kez Anıtkabir’e yürüyor.

Bu kez "savunma hakkının kutsallığı" adına...

AKP on beş yıldır baroları ele geçirmeye uğraşıyor, baroları da "medya ve bazı kuruluşlar gibi iğdiş etmek" amacıyla. Bunu başaramadığı için baroları bölerek, etkisiz kılmaya çalışan bir hazırlık içinde. Yargının tarafsızlığı çoktan sona eriyor, sıra barolara geliyor. Elliyi aşkın baro başkanı da, haklı olarak buna karşı çıkıyor.

Faruk Erem'in kürsüsü

Konuyla ilgili olanlar, halkın bir bölümü onu "Bir Ceza Avukatının Anıları" kitabı ve oyunuyla tanıyor olabilir.

Ceza Hukuku Profesörü Faruk Erem... Bir ara Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı ve Ceza Hukuku Kürsüsü Başkanı...

Türkiye’ye "hukukun üstünlüğünü, evrensel hukuku" kazandıranlardan biri olarak hep saygıyla anılan, uluslararası çaptaki hukukçularımızdan biri...

Faruk Erem aynı zamanda Türkiye Barolar Birliği’ni kuran, o birliğin kurucusu olarak 1969 - 1980 arasında Başkanlık yapan bir ceza profesörü...

Metin Feyzioğlu'nda mutasyon

Onun izlerini taşıyan Ankara Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Kürsüsü'nde yetişenlerden biri de kim?

Bugünkü Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu!..

Hani, doğada bazen garip doğumlar oluyor ya... Doğada canlılar arasında yer alan bir tür, kendisine asla benzemeyen doğum yapıyor ya...

Metin Feyzioğlu da öyle!.. Kendi yetiştiği kürsüyü, kendisini yetiştiren insanları inkar eden bir "başkan" olarak arz-ı endam ediyor.

Kendisiyle Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanlığı'na seçildikten sonra tanışıyoruz, zaman zaman diyaloglarımız oluyor. Hukukun üstünlüğünden, yargı bağımsızlığından, temel hak ve özgürlüklerden yana!.. Ergenekon kepazeliğinden Silivri’de hapis yatan bir subayın oradaki nikah töreninde tanıklık yapıyor. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına, başka keyfi tutuklamalara karşı çıkıyor.

Mayıs 2014’te Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada iktidarı eleştirince, o sırada Başbakan, Tayyip Erdoğan küplere biniyor, törende hışımla yerinden kalkıyor, Feyzioğlu’na bağırıp çağırıyor ve salonu terk ediyor.

Ancak...

Aradan geçen yıllarda ne olursa oluyor, Metin Feyzioğlu mutasyona uğruyor!.. "Başkanın Adamlarından" birine dönüşüyor.

Bilmediğimiz bir şeyler oluyor, ne ya da neler yaşanıyor da hangi etkenlerle Feyzioğlu 180 derece çark ediyor? Keskin bir virajla, bir uçtan öbür uca...

Barolar Birliğj Başkanı küme düşüyor ama, barolar asla!..

Baroların hedefi

Baro başkanları polis saldırısına uğrarken, Feyzioğlu Anıtkabir’de!.. Barolar ona eleştiri yağdırıyor.

Barolar haklı ama hedefi Feyzioğlu’na indirgemek bana yanlış geliyor. Üç gün sonra TBB’nin başında Feyzioğlu filan kalmaz ama, AKP - MHP ortaklığının baroları parçalama girişimi yasal hale gelebilir. O nedenle barolar hedefinden uzaklaşmamalı.

Zerre kadar prestiji kalmayan Feyzioğlu’nu boş verin, örneğin İstanbul Barosu’nun elinde bir başka koz var.

TBB Yönetim Kurulu'nda İstanbul Barosu'na kayıtlı üç avukat var, onlar istifa edebilir!..

TBB başkandan ibaret değil. Ayrıca, onu muhatap aldıkça, amaçtan sapılıyor.

"Vicdani kanaat"

Barolar yaptıkları yürüyüşle, seslerini bütün Türkiye’ye, hatta dünyaya duyuruyor.

Feyzioğlu’na gelince...

Onun akademik kariyerinde yazdığı tezlerden biri "Vicdani Kanaat" başlığını taşıyor.

Eğer o cesareti varsa, yazdığı tezi yeniden okusun!..

Bir kez oluştuktan sonra "vicdani kanaat" ne oluyor, nasıl oluyor da, iktidarın emrine giriyor ve vicdan geride kalıyor, belki hatırlar!..

Yürüyen baro başkanları haykırıyor, "savunma susmadı, susmayacak!.."

Polislerin avukatlarla çatışmasını TV’de izlerken, benim aklım o öğrencide:

"Ben senin için de dayak yiyorum!.."

Savunma senin ve benim için de yürüyor!..

Yazarın Diğer Yazıları

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi

Steinmeier’in sıra dışı ziyareti: Döner ve ötesi

Gezi “resmi gezi” ancak, Tayyip Erdoğan’la görüşmesi gezinin son gününde