22 Mart 2024

Merkez Bankası'nda panik: Bir aylık gecikme 20 milyar dolar

Faizi madem artıracaksın, piyasaya neden 20 milyar dolar sürüyor ve 20 milyar doları, Prof. Kara'nın deyimiyle "yakıyorsun?.."

Türk Lirası son on gün içinde Afganistan'ın, yani Taliban'ın para birimi Afgani karşısında bile, dört kuruş değer kaybediyor, dört kuruş da olsa, değer kaybediyor!..

Doları, Euro'yu, İsviçre Frangını, İngiliz Pound'unu geçiyorum, Türk Lirası'nın bu paralar karşısında günden güne değer kaybetmesini bir yana bırakıyorum. AKP iktidarında o normal!..

Ama, Afgan parasına bile!.. Pes!..

Türkiye ne döviz kurundaki erimeye engel olabiliyor, ne enflasyona. İkisi birbirini tetikliyor.

TL'nin döviz karşısında erimesiyle birlikte ekonomi sözlüğümüz son yıllarda sık sık aynı kavramla karşılaşıyor:

"Arka kapıdan döviz satışı".

Yani, piyasaya dolar sürerek, teknik deyimle, dolar arzını arttırarak, TL'nin daha fazla değer kaybını önlemek.

Bu amaçla Merkez Bankası son bir ay içinde, piyasaya 20 milyar dolar sürüyor.

Bir aylık gecikme

Merkez Bankası dün bir sürprize imza atıyor, politik faizi yüzde 45'ten yüzde 50'ye çıkartıyor. Hiç beklenmeyen bir karar.

O kadar ki, Merkez Bankası eski baş ekonomisti Prof. Hakan Kara faiz kararının açıklanmasına saatler kala:

"Merkez Bankası faizi arttıracak olsa, 20 milyar doları yakar mıydı?"

Hakan Kara piyasa sürülen 20 milyar dolardan söz ediyor.

Ama, faiz yüzde 50'e yükseltiliyor.

Herkesi şaşırtan da, zaten bu. Faizi madem artıracaksın, piyasaya neden 20 milyar dolar sürüyor ve 20 milyar doları, Prof. Kara'nın deyimiyle "yakıyorsun?.."

Neden?..

Çünkü, faizi arttırmakta tam bir ay gecikiyor Merkez Bankası, bir aylık gecikme hepimize 20 milyar dolara patlıyor.

Geçen ay faizi artırmadığı...

Ya da artırmak istediği halde, büyük olasılıkla yukarıdan izin çıkmadığından dolayı, faizi geçen ay sabit tutuyor. Bunu şimdi hep birlikte çok pahalıya ödüyoruz.

20 milyar dolar, neden?..

Kritik olan bu.

O kritik cümle

Merkez Bankası faizi yüzde 50'ye yükselttiğini açıklayan yazılı metinde bir cümle var. Gelecek açısından o kritik cümle şöyle:

"Kurul enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak, politika faizinin artırılmasına karar vermiştir".

Bu cümleyle Merkez Bankası enflasyonun artmakta olduğunu itiraf ediyor. "Enflasyon düşüyor" diye ortada dolaşan resmi tezlere itibar etmiyor.

İtiraf orada kalmıyor. Devamında:

"Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yaklaşıncaya kadar sıkı para politikası sürdürülecektir".

Böylelikle:

Enflasyon düşmezse, gelecek ay Merkez Bankası faizi bir kez daha artırabilir. Düşmezse, bir sonraki ay, bir sonraki ay... Yani, faiz yükselmelerine hazır olmak gerek.

İktidara ters düştü

Önce faizi yükselterek ve devamında, enflasyonun durumuna göre, faizin yeniden yükseltilebileceğini söyleyerek...

Erdoğan aylardır ve her fırsatta, hatta dün yeniden enflasyonun düşeceğinden söz ederken, Merkez Bankası çok temkinli.

"Düşmezse, faizi tekrar arttırırım" diyor!..

Erdoğan'ın iki yılı aşkın süredir yaşadığımız ekonomik sefalete yol açan "sebep faiz, sonuç enflasyon" tezini bir kenara atıyor. Özünde Erdoğan'ın yüksek faize karşı tutumunu bir kez daha görmezden geliyor

Sonuç ne olur?

Faizin yükseltilmesiyle birlikte, piyasada dolar dün ilk anda 30 - 35 kuruş düşüyor. Her zaman böyle oluyor. Birkaç gün sonra yeniden düştüğü kura dönüyor.

Şimdi de, aynı çizgiyi izleyebilir.

Çünkü...

"Enflasyon beklentisini kırmanın, dövizdeki yükselmeyi önlemenin tek aracı faiz değil.

Bir bütün halinde köklü mali ve ekonomik reformlar gerekli.

Buna uluslararası standartlarda hukuk reformu dahil.

Anayasaya uymak dahil.

Devlette çok sıkı tasarruf dahil".

Türkiye onuncu sırada

Enflasyon halkın sefaletine en çok etki eden faktör. Ve halk sefalet içinde.

Türkiye şu anda 157 ülke içinde sefalet açısından ilk on ülke arasında, onuncu sırada.

Buna rağmen, faizle oynamanın dışında AKP iktidarı en azından şu ana kadar, köklü reformlara yüz vermiyor.

Merkez Bankası faizle oynuyor, o kadar!..

O Merkez Bankası ki, enflasyonun düşmediğini görünce, büyük panikle hem faizi yükseltiyor, hem de gelecekte faizi yeniden yükseltebileceğini ilan ediyor.

Bu arada olan, tek bir dolar için yanıp tutuşan Türkiye'nin 20 milyar dolarına oluyor!..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Vali Bey'in gözyaşları: Seyit Rıza Meydanı

Bugün çözüm sürecinde kavramlar, uygulamalar birbirine karışıyor. Neler olduğunu çok dar bir grup dışında kimse bilmiyor. Karar verme konumundaki yargı, valiler, kaymakamlar, emniyet, jandarma bilgiye sahip değil. Ülkeyi yönetenler bir yol haritası hazırlamıyor, oysa hazırlaması ve bunu ilgili birimlerle paylaşması gerek. Ama, acaba öyle bir harita var mı?

PKK, Lozan’ı bilmiyor, çarpıcı örnek “dil”

Yasalar Kürtçeye saygılı ancak, pek çok konuda olduğu gibi, uygulama keyfi ve saçma. Kusur Lozan’da değil. PKK ise Lozan’ı eleştirmekle meşgul. Çünkü, pek çok kişi ve kurum gibi, Lozan’ı bilmiyor 

PKK fesih bildirisindeki o cümle: Özerklik vurgusu

Tarihsel analize göre, PKK bildirisindeki cümlenin anlamı çok net. Lozan ve 1924 Anayasası’na karşı çıkmak bir önceki döneme duyulan özlemi vurguluyor: Özerklik!.. Hatta, Sevr’e göre, bağımsız Kürdistan!..

"
"