13 Kasım 2020

"Kriz miriz yok" masalından "acı reçete" duvarına...

Halk acı ilaç içerken, acaba Saray ve çevresindekiler de, acı reçeteden nasibini alıyor mu, alıyorsa, ne ölçüde?.. Sarayın israfına fren geliyor, anormal harcamalardan vazgeçiliyor mu?.. Herkesin ücreti kısıtlanırken, onların da aylıklarında artıştan vazgeçiliyor mu?.. Bütçe harcamalarına kısıtlama geliyor mu?..

11 Mayıs 2018, Ankara TOBB ödül töreni:

"Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında önde gelen bir ülke. Ekonomide dünyada bir numarayız. Türkiye artık kabına sığmıyor. Çok farklı bir ivme yakaladık. 2009’daki küçük sıkıntıyı fazlasıyla telafi ettik."

19 Eylül 2018, Ankara Gaziler Günü töreni:

"Kriz miriz yok. Sakın ha, bunlara inanmayın. Hepsi manipülasyon. Bizde kriz filan yok. Evvel Allah, geleceğe güçlenerek yürüyoruz."

29 Mart 2019, Haymana seçim konuşması:

"Ekonominin sorumlusu benim. Kurlardaki oynama başta Amerika, onların sıkıştırmasıdır ama, bu saldırıyı iki gün içinde başarıyla püskürttük."

31 Mayıs, Üsküdar’da iftar konuşması:

"On sekiz yılda üzerinde en çok durduğumuz konu ekonomidir. Bizim politikalarımızın temelinde istihdam yer almıştır. Refahı yaygınlaştıramayan devletler varlıklarını uzun süre sürdüremiyor."

4 Temmuz 2020, Ankara Vergi Denetim Kurulu hizmet binası açılışı:

"2018 Ağustos ayındaki kur saldırısının önünü kurduğumuz mekanizmalarla kestik. Türkiye’nin krize gireceğini sananlar hüsrana uğradı."

31 Ekim 2020, Van:

"Türkiye faiz, kur, enflasyon üçgenine sıkıştırılmak isteniyor ama, biz bunların oyunlarını birer birer bozuyoruz."

11 Kasım 2020, AKP Meclis Gurubu:

"Bugün Türkiye her alanda gücünü gösterebiliyorsa, bunu on sekiz yılda gerçekleştirdiğimiz dönüşüme borçluyuz."

Ama, aynı konuşmanın devamında:

"Gerekirse, acı reçete uygulamaktan kaçınmayacağız!.."

Daha gerilere gitmeye, daha fazla örnek aktarmaya gerek yok, çünkü hepsi birbirinin aynı gerçek dışı hayallerle dolu. Tayyip Erdoğan’ın hayalleri ya da algı operasyonları...

"Herkes bizi kıskanıyor, dünyada birinciyiz, kriz miriz yok" derken, az gidiyoruz uz gidiyoruz ve "ekonominin sorumlusu benim" diyen Tayyip Erdoğan sonunda baklayı ağzından çıkartıyor:

"Acı reçete..."

O "acı reçete" diyor, AKP Grubu onu alkışlıyor, yani "acı reçeteyi!.."

Zenginlerin iktidarı

Ekonomi uzmanları AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı ile günümüzü karşılaştıran araştırmalar yapıyor. Bunlardan biri de, Enis User’in araştırması. Ona göre, bazı ekonomik verilerin on sekiz yıl boyunca değişimi özetle şöyle:

- 2002’de iktidara gelen AKP inşaata dayalı büyüme modelini seçiyor. Sanayileşme ve tarımı ciddi ölçüde ihmal ediyor. Başlangıçta yurda giren sıcak paranın da etkisiyle, belli bir ekonomik büyüme gerçekleştiriyor.

2013 yılına kadar süren bu balayı, o tarihte son buluyor. 2013’te 957 milyar dolara ulaşan milli gelir, 2019 yılında 760 milyar dolara geriliyor.

- Tarım tek başına facia. On sekiz yılda Türkiye Hollanda büyüklüğünde tarımsal arazi kaybediyor, köydeki nüfus yüzde 35’ten yüzde 8’e geriliyor.

- Kişi başına gelir 2013’te 12 bin 490 dolara kadar yükselirken, 2019’da 9 bin 150 dolara düşüyor. 2020’de daha da düşüyor, şu anda 8 bin 381 dolar.

- 2002’de dolar 1.67 TL. Geçen hafta 8.54’e kadar yükseliyor, dün öğle saatlerinde, Berat Albayrak’ın istifasının etkisiyle 7.84 TL dolayına iniyor. 1994 yılından bu yana TL en değersiz düzeyde.

- 2002 yılında işsiz sayısı 2 milyon 689 bin iken, 2020 Temmuz ayında işsiz sayısı 4 milyon 227 bine yükseliyor. İş bulma ümidini kaybedenler eklendiğinde, DİSK - AR’a göre, işsiz sayısı 9.8 milyona ulaşıyor. İşsiz sayısı neredeyse dört kata yakın artıyor. Ama, Erdoğan "bizim politikamızın temelinde istihdam yer almıştır" diyor!..

- Dış borç 2002 yılında 129.6 milyar dolar iken, 2020 Haziran itibariyle 421. 8 milyar dolara yükseliyor.

- Merkez Bankası net döviz rezervi 2002 yılında 26.6 milyar dolar iken, 2020 Eylül sonu itibariyle eksi 45.9 milyar dolara geriliyor.

- 2002 yılında nüfusun en zengin yüzde 10’luk kesimi servetin yüzde 67.7’sine sahip. Geriye kalan nüfusun yüzde 90’ı ie, toplam servetten yüzde 33.3 pay alıyor. 2019 yılına gelindiğinde, en zengin yüzde 10 toplam servetin yüzde 81.2’sine sahip, zengin daha zengin oluyor. Nüfusun yüzde 90’ının aldığı pay ise, yüzde 33.3’ten yüzde 18.8’e geriliyor.

AKP zenginlerin iktidarı!..

"Acı reçete"

Erdoğan on sekiz yıl boyunca sürekli bu parlak sözleri söylüyor. Ben buraya son iki yıldan bazılarını alıyorum.

"Biz dünya birincisiyiz, Avrupa birincisiyiz ama, dış güçler bize operasyon yapıyor."

Bu sözün doğru olmadığı şimdi kabak gibi ortaya çıkıyor. Berat’ın istifasından sonra TL dolar karşısında hızla değer kazanıyor. Onun ve "ekonomi benden sorulur" dediğine göre, Erdoğan’ın da onayladığı politikaların yanlışlığı iyice sırıtıyor.

"Uçarken, akıllara durgunluk verirken", aniden geliyoruz geliyoruz, "acı reçeteye" çakılıyoruz!..

Acı reçete...

Mal ve hizmet fiyatlarına zam... Çalışanların ücretlerine acımasız fren... Sendikal haklar zaten askıda da, iyice askı... Vergi artışları ve belki yeni vergiler... Dolar zaten son olarak 8 TL’nin altına düşmüş olsa bile, almış başını gitmiş...

Halk acı ilaç içerken, acaba Saray ve çevresindekiler de, acı reçeteden nasibini alıyor mu, alıyorsa, ne ölçüde?.. Sarayın israfına fren geliyor, anormal harcamalardan vazgeçiliyor mu?.. Herkesin ücreti kısıtlanırken, onların da aylıklarında artıştan vazgeçiliyor mu?.. Bütçe harcamalarına kısıtlama geliyor mu?..

On sekiz yıl... Hepimiz için hazin bir yolculuk... Sonuçta, zenginin daha zengin olduğu, halkın unutulduğu bir yolculuk...

Acı reçeteye toslayan bir yolculuk...

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi