10 Nisan 2019

“Kırk yıllık siyasi geçmiş” şimdi nerede?..

Erdoğan kendi elleriyle kendine iddialı bir rakip yaratıyor

Malta Cumhurbaşkanı Ankara’yı ziyaret ediyor. Resmi görüşmeler sonrasında Malta’dan gelen konuk ile Tayyip Erdoğan ortak basın toplantısı düzenliyor.

Soru - yanıt bölümünde bir gazeteci Venezuela’da Başkan Maduro’nun Amerikan marifetiyle iktidarına son verilmek istenmesine ilişkin bir soru yöneltiyor Erdoğan’a.

Tarih 24 Ocak 2019, Erdoğan:

“Ben demokrasiyi bugüne kadar şöyle tanıdım. 40 yıllık siyasi geçmişim var. 40 yıllık siyasi geçmişimde sandıktan çıkana saygı duyacaksınız.”

Şimdi sıkı durun, devam ediyor Erdoğan:

“Sandıktan çıkana saygı duymuyorsanız, bunun adı demokrasi değildir. Bu totaliter zihniyettir, totaliter bir yapıdır, totaliter anlayıştır.”

Kuran çarpsın ki, ben söylemiyorum, Erdoğan’ın birebir sözleri. Daha iki buçuk ay önce.

Demek ki, neymiş?..

“Sandıka saygı” imiş ve “sandıktan çıkana saygı gösterilmiyorsa, bu totaliter zihniyettir, demokrasi değildir!..”

“Eğer demokrat isek...”

Aynı yanıtının devamında Erdoğan, o üstün ve vazgeçilmez demokratlığını elden bırakmıyor:

“Eğer demokrat isek, biz de demokratların yanında yerimizi almamız gerekir. Bu konuda çekinmeye gerek yok.”

Ve cümle şöyle sürüyor:

“Demokrasi mücadelesi verenlerin, dünyada demokrasi mücadelesi verenlerin ve sandıktan çıkanların yanında yer alması gerekir, diye düşünüyorum.”

Erdoğan soruyu bağlarken, son cümlesinde Maduro’nun durumuna dönüyor:

“Ben Venezuela halkının desteklediği ve sandıktan çıkardığı liderinin arkasında duracağına inanıyorum.”

Kelimesi kelimesine böyle.

Aksine tek cümlesi yok

O kısa açıklamada, Erdoğan’dan ayaküstü demokrasi dersi!..

Sandığa saygı, aksi halde totaliter yapı ve halkın sandıktan çıkardığı kişinin arkasında durması gerektiği...

Yeteri kadar açık, yeteri kadar net.

“Sandık ve demokrasi” üzerine Erdoğan’ın zaten sayısız açıklamaları var. Son seçim sürecinde de, aynı vurguları yine defalarca yapıyor.

On yedi yıllık iktidarının en temel felsefesi, her seferinde dayandığı en “kutsal” kavram, “sandık ve demokrasi” bağlantısı.

Bunun aksine tek bir cümlesi yok.

“Lekeli seçime” doğru

İstanbul’da bir haftayı aşkın süredir oylar sayılıyor ve sayılıyor. Baştan sona, sondan başa, o sandıktan bu sandığa ve her seferinde yeni gerekçelerle...

Say, say bitmiyor.

Ve Binali Yıldırım Ekrem İmamoğlu’nu bir türlü yakalayamıyor.

İstanbul’da seçim tarihimizin en lekeli günleri yaşanıyor.

AKP’de birileri, kendi siyasal kaderlerinin parti içinde tehlikeye düştüğü kaygısıyla, her gün yeni bir teori icat ediyor.

Onlar kendi tabanlarından her gün biraz daha uzaklaştıklarının farkında değil.

İstanbul ve Erdoğan

İstanbul Erdoğan için büyük prestij kaynağı. Bunun ötesinde, onda “İstanbul’u kaybeden iktidarı kaybeder” inancı ağır basıyor.

Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasını bir türlü içine sindiremiyor, sadece o inancı dolayısıyla değil, aynı zamanda ve hatta 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisini daha bugünden tehdit altında görüyor.

Ve bu uğurda, kendisinin dile getirdiği gibi:

“40 yıllık siyasi geçmişine ters tutum alıyor, aykırı sözler söylüyor”.

Dolayısıyla, inanırlığını büyük ölçüde yitiriyor.

Sadece muhalefette değil, kendi partisinde de, “artık bıktık” diyenlerin sayısı hiç de az değil.

Oyların sayıldığı merkezlere gidip, AKP’lilerin “bıkkınlığını ve yitirdikleri inancı” kendi gözleriyle görebilir.

Orada AKP ve CHP’lilerin birbirleriyle “insani diyaloglarında” bütün bunlar ayrıntısıyla ortada. Pek çok AKP’li şunu söylüyor:

“İmamoğlu kazandı işte, artık bunu bu kadar germenin, demokrasiyi çiğnemenin hiç bir anlamı yok. Tersine, bu kadar ısrar ve dayatma partiye zarar veriyor ve asıl kendisine zarar veriyor”.

Altı milyon izleyici

“Halkın sandıktan çıkan liderin arkasında duracağına inanıyorum” diyor ya...

İstanbul halkı aynen bunu yapıyor, İmamoğlu’nun arkasında duruyor.

İmamoğlu zorunlu olarak, bazen günde bir kaç kez basın toplantısı yapıyor, AKP’ye cevap vermek üzere.

“Yandaş TV’ler” o konuşmaları ya hiç vermiyor ya da yayını yarıda kesiyor.

İmamoğlu da, o konuşmaları sosyal medya üzerinden yayınlıyor.

YouTube’da İmamoğlu’nu her seferinde altı milyona yakın kişi izliyor. Ve izleyenler sadece CHP’liler değil, AKP’liler de dahil buna.

AKP’nin bu vazgeçilmez, bıkkınlık veren ısrarı çok başka bir sonuç doğurmaya gebe:

“Erdoğan kendi elleriyle kendine iddialı bir rakip yaratıyor.”

O ısrar ettikçe, İmamoğlu bir puan daha kazanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..