03 Mart 2020

İflas!..

"Çömez devlet" dediği dönem, Kurtuluş Savaşı vermiş, o savaş sonucunda yeni bir devlet kurmuş, dünyanın hayranlığını kazanmış Atatürk dönemi. Yoktan var olmuş, senin bugünkü varlığının temeli olan devlete "çömez" demek, dünyanın saygı duyduğu tarihe, sahip çıkmamakla eş anlamlı

2002’de iktidara gelirken, AKP’nin dış politikada benimsediği, "komşularla sıfır sorun ilkesi..." Bir anlamda Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana, Atatürk’ün dış politikada belirlediği "dünyada barış" ilkesinin yeni söylemi gibi. Ancak, yaklaşık son yedi, sekiz yıldır o ilkeden eser olmadığı gibi, "sorun yaşamadığımız komşu kalmıyor!.."

Komşuları geçiyorum, hepsiyle sorun var, en başta Suriye ile. Kaldı ki, komşularla da sınırlı değil. Mısır, Libya ve inanmak güç ama, ta Güney Amerika’da Venezuella’nın iç meselesinde bile buradan oraya serbest atışlar var. Avrupa Birliği ve Amerika ile zaten itiş kakış halinde.

Rusya ile dostlar alış verişte görsün, davul zurnayla ilan edilen "mutabakat üstüne mutabakat", şu anda hiçbiri geçerli değil, bizzat Tayyip Erdoğan "mutabakatların, verilen sözlerin yerine getirilmediğini" defalarca dile getiriyor.

Bunların içinde en trajik olanı Suriye, arka arkaya verilen şehitler... Suriye ile savaş halindeyiz... Başka bir ülkenin iç işlerine karışan bir Türkiye...

Türkiye’deki büyük çoğunluk, dünyanın önde gelen ülkeleri, Birleşmiş Milletler, NATO, hatta İran ve Rusya aylardır "Suriye ile diplomatik diyalog" çağrısında bulunurken, Erdoğan inatla bunlara sırtını dönüyor, üstelik çok daha sert tonda karşılık veriyor. Kimseyi dinlemiyor. Ve son olarak İdlib’de ne yazık ki, 34 şehit...

"Herkes yanımızda"

Avrupası, Amerikası öyle..

Ya, o iki de bir gittiği Arap ülkelerinden hiç ses yok!..

Oysa, sen Suudi Kralı öldüğünde Türkiye’de "yas" ilan edip, bayrakları yarıya indiriyorsun, senin 34 askerin şehit ediliyor, ne Suudiler ne de bir başka Arap ülkesi, yas ilanı bir yana, ağzını bile açmıyor.

Açıklama yapan Avrupa ülkeleri ve Birleşmiş Milletler ve NATO "Türkiye’ye destek verdiklerini" söylüyor. Hani, ne desteği? "Destek" adı altında ne yapıyorlar? Hiç!.. Diplomaside buna, Anglo Sakson deyimiyle, "lip service" deniyor, "boş laflar"...

Ee, sen herkesle kavga edersen, onlar da boş laf söylemeye devam eder, bu kadar yalın.

Buna karşılık, "en dolu lafları" Rusya ediyor, "dolu" ama, Türkiye’yi bir kenara iten laflar. Kremlin yani, Putin’in sözcüsü, yani işte Putin "biz Suriye’nin daveti sonucu oradayız, bizim dışımızdakiler uluslararası hukuka aykırı olarak oradadır" diyerek, Türkiye’yi dışlıyor.

Bu laftan sonra 5 Mart’ta Erdoğan - Putin görüşmesinde Moskova’dan ne beklenebilir, soru işareti. Üstelik, 34 şehit verdiğimiz saldırı sonrasında zik zaklı açıklamalar yapan Rusya!.. Üstelik Milli Savunma Bakanı Akar Rusların açıklamalarını yalanlıyor, saldırıya uğrayan bizim askerimizin bulunduğu yerin onlara önceden haber verildiğini belirtiyor.

"Çömez devlet"

İdlib şehitleri sonrasında Erdoğan ilk konuşmasında, sözüm ona dünyaya mesaj veriyor:

"Karşınızda artık ne Osmanlı’nın hasta adamı, ne Cumhuriyet’in çömez devleti, ne 1970’lerin, 90’ların güçsüz ülkesi var".

Sonraki cümleler, kendisini öven cümleler!..

"Çömez devlet" dediği dönem, Kurtuluş Savaşı vermiş, o savaş sonucunda yeni bir devlet kurmuş, dünyanın hayranlığını kazanmış Atatürk dönemi.

Yoktan var olmuş, senin bugünkü varlığının temeli olan devlete "çömez" demek, dünyanın saygı duyduğu tarihe, sahip çıkmamakla eş anlamlı.

"Güçsüz ülke"

"1970’lerin güçsüz ülkesi" dediği dönemde, Kıbrıs Barış Harekâtı var, Amerikan üslerinin kapatılması var.

"1990’ların güçsüz ülkesi" dediği dönemde Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği var, Irak’a tarihin en büyük sınır ötesi harekatı ve harekâtları var.

1990’larda hele de, Suriye!.. Suriye’yi savaşla değil, diyalogla dize getirip, Abdullah Öcalan’ı Suriye’den çıkmaya zorlamak var, sonrasında onun Türkiye’ye teslim edilmesi var. Hepsi diplomatik zafer!..

İçeride milyonlarca insan

Dışarıya laf atayım derken, "çömez devlet, güçsüz ülke" gibi gerçekle ilgisi olmayan benzetmeler yurt içinde milyonlarca insanı bir kez daha yaralıyor.

Cumhuriyet’in kuruluşundan başlayarak, 2000’li yıllara kadar, her türlü özgür eleştiri ile birlikte, o dönemleri yürekten destekleyen, hele de hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, yurt içinde ve dışında barış içinde yaşamak temelinde bugün o yılları özlemle anan, arayan milyonlarca insan var, en azından artık halkın yüzde yetmişi!..

Sen şimdi bu tanımlarla o insanları bir kez daha kendinden uzaklaştırıyorsun.

Dış politikadaki iflasını, içeriye taşıyorsun.

Ekonomide, hukukta, eğitimde, sağlıkta, çevredeki iflas dış politikayla bütünleşiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi

Steinmeier’in sıra dışı ziyareti: Döner ve ötesi

Gezi “resmi gezi” ancak, Tayyip Erdoğan’la görüşmesi gezinin son gününde