07 Şubat 2020

Hiçbiri "kader" değil

Dünyada her benzer doğa olayında bu kadar kayıp veriliyor mu yoksa, gerekli eğitim ve hazırlıkla doğa olaylarında daha az kayıp vermek mümkün mü?

Bir felaketten diğerine... İdlib’de saldırıda hayatını kaybeden asker ve siviller... Van’da çığda önce beş, ikinci çığda hayatını kaybeden kırk bir kişi... İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı'nda akıl almaz bir uçak kazası, parçalanan uçakta hayatını kaybeden üç kişi... Hepsi son dört gün içinde...

Bir hafta önce Elazığ ve Malatya’da depremler, hayatını kaybeden kırk bir kişi...

Acaba bu olaylara karşı gerekli hazırlık, gerekli eğitim, gerekli gelişmişlik düzeyi olmuş olsa, yine de bu kadar insan hayatını kaybeder mi?

Bu felaketlere tek tek bakarsak... Hiçbiri "kader" ya da "Takdir-i İlahi" değil...

İdlib ve dış politika

İdlib bütünüyle dış politika sorunu...

Bu iktidar komşularımızla kavga etmeseydi, diyalog ve diplomasiyi seçmiş olsaydı, Suriye’yi böylesine düşman görmeseydi, sınır ötesine asker göndermek zorunda kalır mıydık?

Yakında ya da uzakta, herkesin iç işlerine karışmak, bizim dışımızdaki her soruna mutlaka dalmak, ona buna kafa tutmak dış politika mı?

Bu konularda mantıklı ve bilgili uyarılara kulak tıkamak, dış politika değil. Herkes söylüyor, görüyor, ama o bildiğini okuyor.

Uçak kazası kaza mı?

Aynı tipte uçak, aynı hava alanında bir kaç ay arayla pistten çıkıyor. Geçen sefer ucuz atlatılan kazada bu sefer şimdilik üç kişi hayatını kaybediyor.

İlk kazadan sonra ilgili hava yolu şirketi uçak tipiyle ilgili araştırma yapıyor mu, Ulaştırma Bakanlığı devreye giriyor mu?

Devamı var, sorularla birlikte...

Hava alanında:

a) Yardıma giden polis aracı iç yolda işaretleme eksikliği nedeniyle devriliyor. İşaretler neden eksik?

b) Uzmanlar sürekli dile getiriyor, "Sabiha Gökçen’e yeni bir pist yapmak gerek". Neden yapılmıyor? İkinci pist yapılsa, kazalar önlenmez mi?

c) Kaza nedeniyle uçakların yeni havaalanına yönlendirilmesi gerekirken, yönlendirilmiyor, çünkü rüzgar çok, kaza olabilir. "Buraya havaalanı yapmak her yönden yanlış, bu olmaz" diyen sayısız uzmanın söylediklerini dinlemiyor. Al işte, havaalanı yeni, ama yılın pek çok gününde hava koşulları nedeniyle oraya uçak inemiyor.

Şimdi bu kaza mı?

Ve de "kaza" sonrası yaşananlar...

Çığ... "Bir şey olmaz"

Çığ ve deprem doğa olayları, önlemek mümkün değil. Tamam da...

Dünyada her benzer doğa olayında bu kadar kayıp veriliyor mu yoksa, gerekli eğitim ve hazırlıkla doğa olaylarında daha az kayıp vermek mümkün mü?

Çığ faciasına bakın!..

Van’da minibüsün üstüne ilk çığ düşmesinden önce, yolda çalışma yapan karayolu şoförü, minibüs şoförünü uyarıyor, "ilerisi tehlikeli, çığ düşebilir" diye, minibüs şoförü uyarıyı dinlemiyor, "bir şey olmaz" diyor. Bir şey değil, hem de çok ve devamında daha çok şey oluyor, ilk anda minibüsün üstüne düşen çığda beş kişi ölüyor.

Facia öylesine trajik boyutlara uzanıyor ki, çığ altında kalanları kurtarmaya gidenler, müthiş insani görev, saygı duyulacak yardım, ne var ki, ikinci kez çığ düşüyor.

Kurtarma çalışması sırasında, yeni bir çığ düşebilir, kurtarmayı ona göre yönetmek, ona göre hazırlık yapmak gerek diye, düşünen var mı acaba? Bu yönde eğitimli biri var mı?

Olsaydı, bu kadar insan yine de hayatını kaybeder miydi?

Deprem ve afet bölgesi

Aylar önce söyleniyor ki, Elazığ - Malatya hattında deprem bekleniyor... Beklenir ya, olur ya!..

Kimse oralı olmuyor... Deprem oluyor, kırk bir yurttaşımız hayatını kaybediyor...

"Doğa olayı, Takdir -i İlahi" sesleri arasında yüzlerce ev o bölgede oturulmaz hale geliyor. Zaten "oturulacak halde kalsa" şaşmak gerek!..

Hiç olmazsa, devamında yaraları sarmak için daha kökten işe koyulmak gerek. Bunlardan biri Elazığ’ı "afet bölgesi" ilan etmek.

CHP Elazığ milletvekili Gürsel Erol Meclis’e bu yönde Meclis Araştırması veriyor ve ayrıca vurguluyor, "bu siyasi talep değil, oradaki insanlara yardım talebidir".

Bir muhalefet milletvekili aklı başında, yörenin insanına daha fazla yardım ve katkı sağlayacak öneri getirecek de, AKP - MHP ortaklığı bunu kabul edecek!.. Duyulmuş, görülmüş şey değil, öneri AKP - MHP oylarıyla talep reddediliyor.

Ukrayna'ya para var

Oysa, afet bölgesi ilan edilse:

Bütün sağlık hizmetleri bölgede herkese ücretsiz veriliyor, devlet ya da özel hastane farketmiyor. Ordu birlikleri yardıma katılmakta zorunlu kılınıyor. Evleri yıkılmış ya da zarar görmüş yurttaşlara yeni ev veriliyor. Taşınma masrafları Bakanlık tarafından ödeniyor. Tüm maddi kayıplar devlet tarafından karşılanıyor. İnsanlara psikolojik tedavi uygulanıyor. Esnafa faizsiz kredi sağlanıyor. Beş ay içinde yeni imar planı hazırlanıyor. Eğitimi aksayan çocuklara ek sınav hakkı tanınıyor.    

Ama, afet bölgesi olarak ilan edilmiyor.

Edilse, bunun ek maliyeti var.

Varsa var ,Ukrayna’ya siyah alımı için 200 milyon lira var da, Elazığ’a mı yok?

Yaşanan felaketlerin hiçbiri "kader" değil. Doğa olaylarından kazalara, saldırılara kadar...

Bütün bunlar tek bir başlık altında toplanıyor:

Ülkenin nasıl yönetildiğini gösteriyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi