01 Eylül 2023

Hakem Kurulu = Erdoğan; sahne aynı, oyun aynı

Erdoğan açıklarken, elbette anlı şanlı nutuklar eksik olmayacak; “Memurumuzu ve memur emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz”

Sanki farklı bir karar alacaklarmış gibi...

Bir, iki, üç, dört derken...

Beşinci toplantıda karar alarak...

Toplantı sayısı artarsa, tartışma var, Tayyip Erdoğan’ın önerdiği zam oranı değişecekmiş gibi...

Memur ve memur emeklilerinin 2024 ve 2025 yılları için ücretlerindeki artış oranını belirlemek üzere Hakem Heyeti kararını dün kesinleştiriyor.

Tayyip Erdoğan’ın önerisine sadık kalarak:

2024 yılının ilk altı ayı için yüzde 15, ikinci altı ay için yüzde 10,

2025 yılının ilk altı ayı için yüzde 6, ikinci altı ay için yüzde 5 zam veriyor.

Memurları ve genel anlamda kamu çalışanlarını temsil eden sendika ve kuruluşların önerilerine hiç bir biçimde kulak asmıyor.

Zam oranı mı?..

Ne oran ama!..

Trajikomik bir durum.

  11'de 7'den ne beklenir

Sır değil, oyun herkesin gözü önünde oynanıyor.

Memur sendikalarıyla hükümet ücret pazarlığı için masaya oturup, anlaşma sağlanamazsa, karar Hakem Kurulu’na gidiyor.

O kurul kimlerden oluşuyor?..

11 üyeli kurulun 7 üyesini doğrudan Tayyip Erdoğan atıyor.

Kurul başkanı Sayıştay Başkanı, dördü Erdoğan’ın emriyle atanan ilgili bakanlık bürokratları, etti beş, kalan ikisi de üniversitelerden, muhtemelen kendisine yakın isimler.

Diğer dördü kamu sendikalarının temsilcileri.

4’e karşı 7!..

Her sefer 7 ne derse, o olacak, bu kadar açık.

7 üyeyi Erdoğan atadığına göre:

Memurlara ve emeklilerine verilen zam oranı, gerçekte Erdoğan’ın takdir ettiği oran.

 

Dördüncü tekrar 

 AKP döneminde, geçmiş yıllarda memurlarla iktidar arasındaki zam pazarlığı dört kez Hakem Kurulu’na gidiyor.

O dört kararın üçünde zam oranı, bugünkü gibi, yine mili milimine AKP’nin önerdiği oranda kalıyor.

Sadece birinde yarım puan arttırılıyor.

Daha önce belirttiğim gibi, denklem basit:

Hakem Kurulu = Erdoğan

Ya da

Erdoğan = Hakem Kurulu.

Erdoğan ne derse, o.

Yıllardır, her alanda aynı tekrar.

 

Enflasyon farkı 

 Bu arada bir konuyu vurgulamak gerek.

Teknik olarak, bu zam oranları çıplak oranlar.

Ne demek?

Belirlenen oranlara enflasyon farkı eklenecek.

Mekanizme şöyle işliyor.

Ocak 2024’te Hakem Kurulu’nun belirlediği yüzde 15 zamma enflasyon farkı ekleniyor. Böylece zam oranı yüzde 40’lar dolayına kadar çıkabiliyor.

Çıksa, kader mi değişiyor?..

 

Ezdirmek işte budur 

Merkez Bankası’na göre bile:

Enflasyon bu yıl yüzde 58, gelecek yıl yüzde 33, 2025’te yüzde 15 olarak tahmin ediliyor. Malum, bu tahminler hiç bir zaman tutmuyor. Gerçek enflasyon her sefer bu tahminleri geride bırakıyor.

Varsayalım ki, Merkez Bankası tahmini doğru çıkıyor, o durumda bile:

Memur ve memur emeklisine verilen zam oranı enflasyonun altında kalıyor.

Memurlar ve memur emeklileri önümüzdeki iki yıl enflasyon altında yine ezilmeye mahkûm bırakılıyor.

 

Açlık ve yoksulluk 

Türk - İŞ’in son açıkladığı araştırmaya göre:

Ağustos ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 12 bin 198, yoksulluk sınırı 39 bin 733 lira.

Memurların ve memur emeklilerinin aldıkları ücretler belli.

Yeni zam oranlarından sonra memur ve memur emeklilerinin kaçta kaçı açlık ve yoksulluk sınırının altında?..

Zamdan sonra hesaplanan ücretlere bakıyorum, ciddi bir çoğunluk yine açlık ve yoksulluğa mahkûm.

 

İtiraz yok  

Hakem Kurulu’nun verdiği karar kesin, itiraz edilemiyor.

Bununla birlikte...

Kim takar bu kuralı?..

Herkes takar, bir kişi takmaz.

Kim o kişi?..

Tayyip Erdoğan.

Çalışma Bakanının açıklaması var:

“Son kararı Sayın Cumhurbaşkanımız vereceklerdir”.

Bakanın dile getirdiği toplam oran ki, bu enflasyon farkı, yüzde 40’ları işaret ediyor.

Erdoğan açıklarken, elbette anlı şanlı nutuklar eksik olmayacak:

“Memurumuzu ve memur emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz”.

 

Sefalet endeksi  

Ezdirmediği için uluslararası bir endeks, Sefalet Endeksi Türkiye için tam bir sefalet.

İşsizlik ve enflasyon verilerine göre hesaplanan bu endeks dünyada sefaletin yüksek ve düşük olduğu ülkeleri gösteriyor.

2022 yılı itibariyle, sefaletin en yüksek olduğu ülkeler arasında Türkiye onuncu sırada.

Diğerleri Zimbabve, Venezuela, Suriye, Lübnan, Sudan, Arjantin, Yemen, Ukrayna, Küba, Sri Lanka, Haiti, Angola, Nijerya, Güney Afrika, Sri Lanka, Tonga ve Gana gibi, kimi savaşta, kimi haritada yerleri zor gösterebilinen ülkeler.

Hale bakın, Türkiye artık hangi ülkelerle aynı grupta!..

Yeni memur zammından sonra söz konusu endekste ne değişir?..

 

Seçimde şaşırmak 

Memur ve memur emeklileri yeni ücretlerini Ocak ayında alıyor.

Mart sonunda yerel seçimler var.

Aileleriyle birlikte yaklaşık 18 - 20 milyonu bulan memur ve memur emeklilerinin yarısı seçmen olsa, seçim nasıl sonuçlanır?..

Enflasyon altında ezile ezile, oylar yine AKP’ye gider mi?..

Giderse, şaşırır mıyız?..

Yoksa, bu sefer onlar bizi şaşırtır mı?..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

PKK, Lozan’ı bilmiyor, çarpıcı örnek “dil”

Yasalar Kürtçeye saygılı ancak, pek çok konuda olduğu gibi, uygulama keyfi ve saçma. Kusur Lozan’da değil. PKK ise Lozan’ı eleştirmekle meşgul. Çünkü, pek çok kişi ve kurum gibi, Lozan’ı bilmiyor 

PKK fesih bildirisindeki o cümle: Özerklik vurgusu

Tarihsel analize göre, PKK bildirisindeki cümlenin anlamı çok net. Lozan ve 1924 Anayasası’na karşı çıkmak bir önceki döneme duyulan özlemi vurguluyor: Özerklik!.. Hatta, Sevr’e göre, bağımsız Kürdistan!..

HSK’da son perde: Yargı işte böyle ele geçiriliyor

Yargı bağımsızlığı olmadan demokratikleşme olmaz! Siyasal kararlarla beraber, iktidarın yargıdan elini çekmesi, HSK’nın bağımsız kılınması, atılacak her demokratikleşme adımının olmazsa olmaz koşulu

"
"