02 Haziran 2020

"Günbatımı kasabaları"... Siyahi Şoförün El Kitabı hâlâ satılıyor

Siyah şoförler nerelere giremez, nerelerde yemek yiyemez, hangi tuvaletleri kullanamaz, nerelerden sigara ya da koka kola alamaz gibi liste içeren bir kitap

Arabalarında oturuyor, yolun hemen kenarındaki sahada basketbol oynayan çocuklarını izliyor, üç siyahi Amerikalı.

Polis geliyor, "siz kemer takmıyorsunuz" diyerek, kişi başına 302 dolar ceza yazıyor. Siyahlar "araba  hareket halinde değil ki", diye itiraz edince, polis bu kez, itaatsizlikten dolayı, kişi başına 792 dolar daha ceza kesiyor. Yine itiraz edince, tartışma alevleniyor, polis tabancasını çekip, üçünü de öldürüyor.  

Mississippi, Haziran 1964...

Polis mahkemeye çıkartılıyor. Jüri hiç bir ceza vermiyor, "meşru müdafaa" gerekçesiyle!..

Ve "Mississippi yanıyor", siyahlar Amerikanın dört bir yanında ayaklanıyor.

Aradan on bir gün geçiyor, temmuz başında Başkan Johnson "Sivil Haklar Bildirgesini" imzalıyor. Her türlü renk, etnik köken, ırk, din, cinsiyet ayrımı sona erdiren bildirge. Erdiriyor mu?

Bildirge "sadece federal anayasada geçerli, eyalet yasama organlarında değil!.."

Ne anladı siyahlar bu "haklardan"!..

"Bir hayalim var"

O bildirgeye rağmen... Amerika’nın dört bir yanında, bazı oteller, lokantalar, tuvaletlerde tabelalar:

"Köpekler ve siyahlar giremez!.."

O bildirgeye rağmen... Eyalet meclisine tesadüfen bir siyah seçildiğinde... Meclis’te ona hiç bir söz hakkı tanınmıyor.

O bildirgeye rağmen... Çeşitli eyaletlerde "siyahlara evinin bahçesinde uzamış otlar için 531 dolar, huzur bozma iddiası için 427 dolar, karakola götürülmeye karşı koyma için 777 dolar ceza" kesiliyor.

O bildirgeye giden yolda siyahların özgürlüğü için en büyük mücadeleyi verenlerden biri din adamı, sosyolog Martin Luther King... Sivil itaatsizlik, şiddetsiz protestonun simge ismi Martin Luther 1963 yılında Washington'da iki yüz bin kişiye seslendiği konuşmasına hitabet sanatına armağan ettiği efsane sözleriyle başlıyor, "bir hayalim var". Devam ediyor:

"İnsanlar derilerinin rengi ile değil, karakterleriyle yargılanmalı."

1964 yılında Nobel Barış Ödülü'nü kazanıyor. Mücadele siyahlara kağıt üstünde olsa bile, belli özgürlükler tanırken, çok geçmiyor, 1968 yılında öldürülüyor.

Ve yeniden isyan!.. Bütün Amerika’yı sarıyor...

Siyah boyun bağı, siyah eldiven

1968 Meksika Olimpiyatları'nda 200 metre şampiyonu Amerikalı siyah atlet John Carlos ikinciliği kazanan Avustralyalı beyaz atlet Peter Norman’a ödül töreni için şeref kürsüsüne çıkarken soruyor:

- Sen insan haklarına inanıyor musun?

- İnanıyorum.

- Tanrıya inanıyor musun?

- Bütün kalbimle.

Carlos ve aynı yarışta üçüncülüğü kazanan yine siyahi Amerikalı Tommy Smith, Norman ile anlaşıyorlar. Kürsüye çıktıklarında, hafızalara kazınmış olan o muhteşem görüntü.

American Milli Marşı çalarken birinci olan Smith sağ eline siyah eldiven, boynuna siyah boyun bağı, Carlos ise, sol eline siyah eldiven takıyor, üst eşofmanının fermuarını açık tutuyor.

Boyun bağ siyahların gururunu, eldiven siyahların gücünü, fermuarın açık tutulması ezilen işçileri temsil ediyor.

Kürsüye çıplak ayakla çıkıyorlar, yoksulluğu temsil etmek üzere. Başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklar havada.

Beyaz atlet Avustralyalı Norman "dayanışma adına" kalbinin üstüne insan hakları için olimpiyat projesi hareketinin kokartını iğneliyor. Siyahlara özgürlük ve eşitlik, Martin Luther cinayetini lanetleme anlamındaki protesto olimpiyatları gölgede bırakıyor, dünya "Amerika’daki eşitsizliği, köleleştirilen siyahlara reva görülen ikinci sınıf insan muamelesini" bir kez daha derinden hissediyor.

Tören biter bitmez, Amerikan Olimpiyat Komitesi Carlos ile Smith’in spor kariyerine son veriyor, Avustralyalı beyaz atlet Peter Norman ise, ülkesine döndüğünde, kimse onun yüzüne bakmıyor, tehdit ve işsizlikle birlikte eşi de ondan boşanıyor.

Ama üçü de, siyasi ve spor tarihine eşi olmayan bir sayfa açıyor.

1936 Jesse Owens

Atletizmde, basketbolda, pek çok spor dalında bakın Amerikan sporcularına, "Amerika’yı temsil eden atlet ve oyuncuların neredeyse tamamı siyah". İş oraya gelince, Amerikalı beyazlar siyahlarla göğüs kabartıyor!..

Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, siyah atlet Jesse Owens. 1936 Berlin Olimpiyatları'nda 100, 200, 4 x 100 metre ile uzun atlamada dört altın madalya kazanıyor. 100 metre finalini izleyen Hitler çılgına dönerek, stadı terk ediyor.

Amerika Owens’ı "barış elçisi" olarak dünyanın dört bir yanına gönderiyor. Barış elçisi bir siyah!..

Owens Amerika adına dünyayı dolaşırken, Amerika’da siyahlara karşı işlenen cinayetlerin sonu gelmiyor.

Çeşitli yıllarda o kadar çok öldürülen siyah insan var ki ve hepsi öyle cezasız kalıyor ki...

Mayıs 2020 Minneapolis

İşte, son olarak bir polisin göz göre göre öldürdüğü George Floyd cinayeti.

Minneapolis’te mahkeme önce "kayıtsız" kalmaya çalışırken, siyahların yeniden isyanı başlıyor. İsyan bir anda Amerika’nın çeşitli eyaletlerine sıçrıyor, bu kez sadece "Minneapolis yanıyor değil, bütün Amerika yanıyor".

İsyan karşısında mahkeme geri adım atıyor, katil polise kırk bin dolar para ve bir yıl hapis cezası veriyor. Polis bile bile öldürdüğü halde, "istemeden öldürdü" gerekçesiyle. Bu karar isyanı daha da alevlendiriyor.

Trump faciası

Cinayetlerin arkasında, onca anayasal eşitlik ve hak bildirgelerine rağmen, hatta bir siyah adamın Obama’nın üstelik iki kez Başkan seçilmesine rağmen, "beyazların siyahlara karşı iki yüz yıldır bitmeyen nefreti ve kan davası" var.

Dünyanın "en demokrat ve en varlıklı ülkelerinin başında" geçinen Amerika şu günlerde yanıyor:

- Koronavirüs'te bir rezalet yaşanıyor, vaka sayısı iki milyona yaklaşırken, ölü sayısı 107 bine tırmanıyor.

- Kırk milyon kişi işsiz kalıyor.

- Bunun üstüne siyah isyan bindiriyor.

Amerika’nın en yüksek tirajlı gazeteleri ve TV’leri Başkan Trump’ı yerden yere vuruyor.

Olay sadece bir cinayet değil. Temelde o cinayetle birlikte Trump’a karşı oluşan toplumsal birikimin patlaması yaşanıyor. Trump milliyetçiliği, ayrımcılığı, bölücülüğü Amerika’yı, bir kıvılcımla yangın yerine çeviriyor.

Yıl 1939, yıl 1966, yıl 2019

Amerika’dan Meksika’ya uzanan "66. Otoyolda" 89 kasaba var. Bunlardan 44’ü "Günbatımı kasabaları" olarak anılıyor.

Ne demek bu?

"O kasabalara siyahların girmesi yasak!.."

1939 yılında getirilen bu yasak 1966’da, ayrımcılığı ortadan kaldıran, sözde eşitlik getiren "Haklar Bildirgesi'nin" kabulü üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ geçerli.

Şaşıracaksınız!..

Yıl 2019, kağıt üstünde o kasabalar siyahlara açılmış gibi görünse de, aynı yasak hâlâ sürüyor. Geçen yıl bunun filmi bile çevriliyor.

İsyan şimdi o kasabalara da sıçrıyor.

Postacı yazdı

Afrika kökenli Victor Green New York’ta postacı. 1966 yılında bir kitap yazıyor, "Siyahi Şoförlerin El Kitabı".

Siyah şoförler nerelere giremez, nerelerde yemek yiyemez, hangi tuvaletleri kullanamaz, nerelerden sigara ya da koka kola alamaz gibi liste içeren bir kitap.

O kitap bugün Amerika’da hâlâ satılıyor!..

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..