“CHP’de Genel Başkanlık yarışında 1972’de Bülent Ecevit’ten sonra Genel Başkanı deviren Özgür Özel...”
Oysa, 1972’deki kurultayda bir önceki genel başkan İsmet Paşa aday değil, Ecevit kazanıyor ama karşısında İsmet Paşa yok. Daha önce ve sonrasında yine böyle bir örnek yok.
Dolayısıyla, CHP tarihi açısından:
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’de kurultayda liderlik yarışını kaybeden ilk genel başkan.
Türk siyasi tarihi açısından ise:
12 Eylül askeri darbesinden sonra kurulan partilerden Milliyetçi Demokrasi Partisi’nde 1985’te Turgut Sunalp, Halkçı Parti’de yine 1985’te Necdet Calp, ANAP’da ise 1991’de Yıldırım Akbulut partilerinin kongrelerine genel başkan olarak giriyor ve genel başkanlıktan düşüyor.
Genel Başkan iken seçim kaybedenler listesine şimdi Kemal Kılıçdaroğlu ekleniyor.
CHP’de ne yaşandığının netleşmesi açısından, bu ayrıntının altını çizmek istiyorum.
Son siyasi hata
CHP Genel Başkanı seçildikten sonra on üç yıl boyunca genel, yerel, cumhurbaşkanlığı seçimleri, referandumlar dahil, hiç bir seçim kazanamayan, son 14 ve 28 Mayıs’ta çok derin hayal kırıklığı yaratan Kemal Kılıçdaroğlu, bu kez partisinde de, seçim kazanamıyor.
Hele de, ilk turda Özgür Özel’in aldığı 682 oya karşı 664 oyla geride kalmasına rağmen, ikinci tura girmekte ısrarlı davranması, kayıtlara “son siyasi hatası” olarak geçiyor.
İkinci turda aldığı 536 oya karşılık, 812 oy gibi ağır bir yenilgiyle genel başkanlığa veda ederken, Türkiye “eşine ender rastlanan bir siyasal finalin son sahnesini” izliyor.
Özgür Özel'in manifestosu
Kurultay izlenimleri olarak yazılacak çok konu var ama şimdi onlar geride kalıyor, şimdi her şey yeniden başlıyor. Sadece CHP için değil, umalım ki, asıl Türkiye için başlıyor.
Nasıl başlayacağına ilişkin ipuçları Özgür Özel’in kurultay konuşmasında var:
“Ecevit ve arkadaşlarının yaptığı zor değildi. Dünyayı gördüler, esen sol rüzgârların ne manaya geldiğini gördüler.
(...)AKP’nin de, MHP’nin de, HEDEP’in de, CHP’nin de yoksuluna dokunabilirsen, emin ol iktidar var, halkın iktidarı var.
(...)Sahaya baktığımda, sosyal demokrasiyi benimsemiş, pırıl pırıl gençleri görüyorum.
(...) Hesabı, kredi borcunu ödeyemeyen esnaflar, yeterli ölçüde barınamayan ve beslenemeyen üniversite öğrencileri, cezaevine atılan gazeteciler, madenlerde hayatını kaybeden emekçilerimiz, depremlerde güvenli olmayan konutlarda ölen yurttaşlarımız, kadın cinayetlerine kurban giden kadınlarımız ödüyor”.
Konuşmasının bu bölümleri Özgür Özel’in izleyeceği yol haritasını belirliyor, bir tür manifestosu.
Başarı için bunlara sadık kalması gerekiyor.
Evet ama bu yol haritasını nasıl uygulayacak?..
İki temel önerme
Manifestonun özü:
-Sağa kayan CHP’yi fabrika ayarlarına çekmek, yani sosyal demokrasiye.
-Kürsüden nutuk atmanın ötesinde, eylemsiz kılınan partiyi, bin türlü sorun yaşayan toplumun her kesimiyle birebir buluşturmak, yani eylem, eylem, eylem.
Siyasete küsmüş, CHP’den uzaklaşmış, kaderini değiştiremeyen, dertleriyle boğuşan toplumla barışmanın yolu bu olsa gerek.
Sağ partileri taklit etmek yerine, kurultayda altını çizdiği gözlemleri yerine getirmek.
Dünyadaki pratik
“Değişim, değişim”, al sana dünyadan üç örnek.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya’da iktidara muhafazakarlar geliyor. İki dişli adam, Ludwig Erhard ve Konrad Adenauer savaş sonrasında Almanya’yı öyle kalkındırıyor ki, literatüre geçen deyimle, “mucize” yaratıyorlar, 1949’dan 1966’ya. Onlardan sonra da Kurt Kiesinger 1969’a kadar ülkeyi yönetiyor, toplam yirmi yıl.
Muhalefetteki sosyal demokrat SPD Willy Brandt yönetiminde önce “ideolojik değişimden” geçiyor, yenilenen bir sosyal demokrat parti ve yeni bir programla yirmi yıl sonra iktidarı devralıyor.
Aynı olay yine bir muhafazakar parti lideri olan Helmut Kohl’un, 1982 - 1998 arasında bu kez on altı yıllık iktidarı sonrasında tekrarlanıyor. Genel seçimi Gerhard Schröder öncülüğünde SPD kazanıyor.
İngiltere’de iki muhafazakar Margaret Thatcher ile John Major’un 1979 - 1997 arasında on sekiz yıllık iktidarları sonrasında seçimi İngiliz İşçi Partisi lideri Tony Blair kazanıyor, yine bir ideolojik “değişim” sonucunda.
İspanya’da otuz altı yıl faşist Franco, ardından yedi yıl sürmüş muhafazakar iktidar sonrasında sosyal demokrat Felipe Gonzalez 1982’de seçimi kazanıyor, 1996’ya kadar on dört yıl ülkeyi yönetiyor.
Anılan partilerdeki “değişimin” anahtarı ideolojik dönüşüm, sosyal demokrasi ve kitlelerle birebir ilişkin kurmakta düğümleniyor.
"Ecevit sol rüzgârı gördü"
Geride bıraktığımız on üç yıl içinde CHP bu örnekleri çoktan unutuyor. Milliyetçiler, ülkücüler, AKP’den geriye kalanlar ile eylemsizlik birleşiyor ve AKP her seçimi kazanıyor.
Kılıçdaroğlu dönemi partinin en ağır sağa kayma, en yoğun eylemsizlik hali olarak CHP tarihinde yerini alıyor.
Özgür Özel diyor ya:
“Ecevit ve arkadaşları dünyayı gördüler, esen sol rüzgârın ne manaya geldiğini gördüler”.
İktidar için o rüzgârı “görme” sırası şimdi Özgür Özel ve arkadaşlarında.
Kurultaydan yayılan iyimser hava eşliğinde.
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|