02 Temmuz 2020

Çoraklaşan ülke: Al üniversitelere bak!...

Bir üniversite kapatılıyor, 202 üniversitenin gıkı çıkmıyor!.. Çoraklığın bir başka fotoğrafı!..

- 147’ler... 27 Mayıs 1960 İhtilali sonrasında üniversiteden uzaklaştırılan öğretim üyelerinin sayısı...

- 1402’likler... 12 Eylül 1980 darbesi döneminde 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası çerçevesinde üniversiteden uzaklaştırılan öğretim üyelerinin simgesi...

- 11 KHK... 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında toplamda 6 bini aşkın öğretim üyesinin üniversitelerden ihraç edilmesine yol açan kanun hükmünde kararnameler...

Üniversitelerden bu kitlesel ihraçların ötesinde, örneğin yine bir darbe döneminde, 12 Mart 1971’de üniversitelerden uzaklaştırılan, tutuklanan öğretim üyelerinin sayısı hiç de az değil.

Öğretim üyeleri, hocalarımız, yazar, çizerler, aydınlar genellikle darbe dönemlerinin önde gelen hedefleri arasında.

Şu anda seçilmiş bir iktidar ve "tek adam rejimi" var. Darbe dönemi filan değil. Ama, "otoriter bir rejim" var ve bu rejimde üniversitelerden ihraç edilen binlerce öğretim üyesi var.

Haydi diyelim ki, bir bölümü FETÖ’cü. Ya "barış bildirisine imza attıkları" gerekçesiyle mahkemelere verilen, üniversiteden uzaklaştırılan, emeklilik haklarını bile kaybeden hocalarla ilgili yaptırımlara ne demeli?..

"Kara cübbeliler"

Tek parti döneminde... 1947’de "sadece düşüncelerinden dolayı" üniversiteden uzaklaştırılan üç ünlü bilim insanı var. Behice Boran, Pertev Naili Boratav ve Niyazi Berkes... Yıllarca çok ses getiren bir uygulama...

Behice Hanım daha sonra Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı oluyor, Boratav ve Berkes yurt dışında bilime katkı yapan eserler veriyor.

Adını saygıyla andığım üç bilim insanından 147’lere, 1402’liklere ve günümüzde FETÖ’cüler hariç, ihraç edilen bilim insanlarına kadar, aralarında bilime katkı yapmış, saygın, isimleri geçtiği zaman, insanın ister istemez ayağa kalkıp ceketini ilikleme ihtiyacını hissettiği hocalar, hocalarımız var.

1960’da Demokrat Parti iktidarının hukuk dışı uygulamalarına karşı yürüyen üniversite hocalarına Başbakan Adnan Menderes’in nitelemesi unutulur gibi değil:

"Kara cübbeliler..."

Düşünüyorsan... Hukuk dışı uygulamalara tepki gösteriyorsan... Özgürlükler ve temel haklardan yana isen... Bunları dile getiriyorsan...

"Hocam, sen suçlusun!.."

İlk kez bir üniversite

İşte ortada, pek çok bilim insanı iktidarların hışmına uğruyor.

Ama, yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde hiçbir siyasal iktidar hiç bir üniversiteye dokunmuyor. "Tek adam rejiminde" o da, yaşanıyor.

İlk kez bir üniversite Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla, kararnamesiyle kapatılıyor, "Şehir Üniversitesi".

Neden kapatılıyor?..

Yine bir nokta atışı...

Şehir Üniversitesi kurucuları arasında Ahmet Davutoğlu da var!..

Davutoğlu, kurduğu parti ile şu anda AKP’nin rakibi.

Eh, o zaman...

Kapat üniversiteyi gitsin!..

Bu nasıl bir öfke, nasıl bir kin, nasıl bir intikam!..

Orada okuyan gençlerin, eğitim veren öğretim elemanlarının ne suçu var?..

Reisin öfkesine, emir - komuta zincirindeki halkalardan biri olan YÖK de yardımcı oluyor.

Ve bu ülkede "bilim", öyle mi?..

Üniversitelerle övünmek

12 Eylül darbe dönemi... Kars’ta birebir yaşadığım bir olay...

Darbenin lideri Kenan Evren Kars’a gidiyor. Orada yeni bir üniversite açılıyor.  Ben de, oradayım.

Bakıyorum, ortada üniversite binası, kampüsü gibi bir yapı yok.

Ne var?..

Bir ortaokul binasının levhası sökülüyor, yerine "Üniversite" levhası asılıyor!.. Al sana bir üniversite!..

AKP döneminde ise, üniversite açmak işportaya dökülüyor.

Türkiye’de şu anda devlet ve vakıf olmak üzere, toplam 202 üniversite var. 2002’den bu yana üniversite sayısı ikiye katlanıyor. Her ilde ve hatta bazı ilçelerde bile üniversite var, sanki ilkokul ya da lise!..

Var da, ne oluyor?.. 202 üniversitede 168 bin 850 öğretim üyesi var, öğretim görevlisi, doktor asistan, doçent, profesör. Son yıllarda dünyada ses getiren tek bir bilimsel eser, makale, kitap var mı?.. Yok!..

Neden?.. Çünkü, AKP ile birlikte yabancı dil bilgisi zorunluğundan bilimsel eser verme zorunluğuna kadar, her kural ucuzlatılıyor.

O kadar ki, işte daha geçen hafta altı üniversiteye atanan rektörlerden dördünün tek bir bilimsel makalesi yok!..

Neden?.. Çünkü, bilim ölçü değil, ölçü o kişinin "bizden biri" olması!.. Bu kadar ucuzluyor!..

Ya öğrenciler?.. 202 üniversitede toplam 7 milyon 750 bine yakın öğrenci var. Var da, ne oluyor?.. Üniversiteyi bitiren iş mi bulabiliyor?.. Toplumda kendisine bir yer mi ediniyor?..

Hocanın kendisi dünyadan bihaber, yetiştirdiği öğrenciden ne çıkar?..

Büyük büyük teorileri geçiyorum, "otuz yaşında sosyoloji öğretmeni bir yılda kaç hafta olduğunu bilmiyor!.." İlkokul birinci sınıf bilgisi!..

Sen "şu kadar üniversite kurduk" diye övünsen ne yazar, övünmesen ne yazar!.. Mal meydanda!..

Ve ilahiyat fakülteleri

Tam da, günümüze uygun... Prof. Kemal Gözler’in tespitine göre:

"2007 yılından 2018 yılına kadar ilahiyat fakültelerinde öğrenci sayısı 33, evet otuz üç kat artıyor".

O kadar ilahiyat mezunu ne iş tutuyor?..

Çok basit.

"Madem ki, ilahiyat mezunusun, o zaman ‘bizdensin’, akla hayale gelmeyecek, bil, bilme, mutlaka uzmanlık gerektirecek her iş sana hazır!.."

1960’larda, 70’lerde üniversite öğrencisi olmak bile prestij iken, son yıllarda doçent ya da profesör olanları kimsenin taktığı yok.

Üç bin kitap

Adı "üniversite"... Bir rektör, iki öğretim üyesi, bir fakülte... Yüz kadar öğrenci... İlkokul bile daha derli toplu...Bina filan, "Allah kabul etsin" türünden!..

Ya o üniversitelerin kütüphaneleri?.. Geçiniz!..

Örneğin, büyük bir üniversite, yine Prof. Kemal Gözler’in tespitiyle:

"Bursa’daki Uludağ Üniversitesi’nin hukuk fakültesi kütüphanesinde sadece üç bin kitap var. Uygar bir ülkede ilkokul kütüphanesinde bile üç binden fazla kitap var".

Üniversite kütüphanesinde üç bin kitap!.. Gülünç ve trajik!..

Benim evdeki kitaplığımda bile, zaman zaman köylere gönderdiğim kitaplar hariç, beş binden fazla kitap var.

202 üniversiteden gık yok

Seçimle iktidar olabilirsiniz ama, sanat, bilim, kültür değerlerini, toplamda "uygarlık değerlerini", siyasetteki gibi, ele geçirmek mümkün değil.

Hele de, ana okulu açar gibi, üniversite açmakla uygarlığa erişmek mümkün değil. AKP iktidarı bunun en somut örneği.

Üstüne üstlük, tarihe kara leke olarak kalacak bir karara imza atıyorlar...

Üniversite kapatmak...

"Her geçen gün, her yönüyle biraz daha çoraklaşan bir ülkede, üniversite kapatmak, o yoksulluğu bas bas bağırıyor".

Bir üniversite kapatılıyor, 202 üniversitenin gıkı çıkmıyor!.. Çoraklığın bir başka fotoğrafı!..

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi