13 Ekim 2023

Bu karanlıkta biz!..

Kararı ertelemek zaman kazanmak anlamı mı taşıyor? Adalet bir kez daha gecikirken, ne adına zaman kazanmak?

Altmış yıldır hiç merak etmediğimiz soruları şimdi sormak normal mi?..

Örneğin...

Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri ne zaman ve kimin tarafından seçilmiş?

Örneğin...

Sosyal demokrat CHP ne zaman Ülkü Ocakları eski genel başkanlarını “danışman” kadrosuna katarak, onlara CHP Genel Merkezi’nde özel oda vermiş?..

Dünya, haklı olarak İsrail-Hamas savaşına, o savaş üzerinden Filistin halkının yaşamakta olduğu toprakların işgal ihtimaline odaklanmış iken...

İsrail Başbakanı Netanyahu, tarihe geçmiş ünlü faşistlere eklenirken...

İki ay önce bütün dünyanın gözü önünde, Netanyahu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Ortadoğu’da haritanın değişeceğini, Filistinlilere toprak bırakmayacağını” hiç çekinmeden ilan ederken...

Aynı sinyaller, garip bir biçimde başlayan savaşta yeniden ve yine Netanyahu tarafından dile getirilirken...

İsrail’in dün Şam ve Halep havaalanlarını vurarak, Ortadoğu’da alevin yayılması tehlikesine yol açarken...

Öte yandan Rusya-Ukrayna Savaşı yirmi ayı geride bırakırken...

“Dünyadaki bu karanlıkta biz!..”

Anayasa Mahkemesi

Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasası doğrultusunda Nisan 1962 yılında kuruluyor.

Kuruluşundan bu yana arada geçen altmış yılda, hangimiz, acaba kaç kere “Anayasa Mahkemesi üyelerini kim seçiyor” diye merak etmiş olabiliriz?

Bu merakı günümüzde gidermek için:

15 üyeden oluşan AYM’nin bugünkü üyelerinden üçü Meclis, beşi Abdullah Gül, yedisi de Tayyip Erdoğan tarafından seçilmiş.

Meclis’in seçtiği üyeler, yine ağırlıkla AKP-MHP oylarıyla gelen üyeler.

Aralarında Bakan Yardımcılığı görevinden bulunan da var, kamuoyunun yıllarca yakından izlediği davalarda tepki çeken kritik kararlara imza atmış olanlar da var.

Can Atalay kararı

AYM, milletvekili seçildiği halde, yaklaşık beş aydır cezaevinden tahliye edilmeyen TİP Milletvekili Can Atalay’ın hukuki durumunu, anayasal durumunu görüşmek üzere dün toplanıyor.

AYM raportörü hazırladığı görüşünde “Can Atalay’ın cezaevinde tutulması hak ihlalidir” kararına varıyor, yani “Anayasa’ya göre tahliyesi gerekir” diyor.

5 Ekim’de Can Atalay için toplanan AYM, kararı dünkü genel kuruluna bırakıyor.

Dün ne oluyor?

“AYM üyelerinden biri dosyaya hazırlanamadığı” gerekçesiyle, karar erteleniyor.

AYM dosyaya önce 5 Ekim’de bakıyor, dün 12 Ekim, arada bir hafta var. Bir hafta içinde, nasıl oluyor da üyelerden biri dosyaya hazırlanamıyor?

Akla ister istemez, AYM raportörünün “hak ihlali vardır” görüşü geliyor.

Bu görüşe dayanarak, AYM dün Can Atalay’ın serbest kalması yönünde karar vermiş olsaydı, buna acaba birileri kızabilir miydi?

Kararı ertelemek zaman kazanmak anlamı mı taşıyor?

Adalet bir kez daha gecikirken, ne adına zaman kazanmak?

AYM kararın ertelendiği tarihi de henüz açıklamış değil.

Yargı bağımsızlığının özellikle son beş yılda ağır yaralar aldığı bir ortamda...

Hiç kimse “bir Anayasa Mahkemesi vardı” demeyeceğini ummak istiyor.

CHP’de bitmeyen saçmalık

Öte yanda, sancılar içinde kıvranan CHP.

28 Mayıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimine günler kala Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi elinden kaçırdığına hep birlikte nasıl tanıklık ettiysek...

Milliyetçi bir partiye yok MİT’i vermek, yok İçişleri Bakanlığı’nı vermek, yok aldığı önemli kararları iki yıl birlikte çalıştığı diğer partilerden ve hatta kendi partisinden saklamak, yok birlikte imzaladıkları belgelere aykırı davranmak, yok onlara 39 milletvekili bağışlamak… Yok, yok, yok, say say bitmez.

O saçmalıklar başka boyutlarda devam ediyor.

Sağa kayan CHP hala akıllanmış görünmüyor, hala daha da sağa kaymakla meşgul!..

İstanbul İl Başkanlığı seçiminde, genel merkezin adayı Cemal Canpolat, kongredeki konuşmasıyla “parti içindeki rakiplerine AKP-MHP ağzıyla yüklenerek” tam anlamıyla zırvalıyor. İktidar, bu konuşmayı “Ekrem İmamoğlu’na eleştiri malzemesi” olarak elden ele dolaştırıyor.

O yetmiyor, şimdi...

“CHP Genel Merkezinde ‘Yeniden Kuvayı Milliye Platformu” kuruluyor.”

Kılıçdaroğlu, bu platformun başına Ülkü Ocakları eski başkanlarından birini getiriyor.

Hazretin özel odası var, o özel odanın kapısında da bu platformun tabelası asılı!..

CHP’yi zaten sağa çeken Kılıçdaroğlu’nun anlaşılan yeni hedefi var:

Yerel seçimleri kaybetmek!..

Dünyanın yaşadığı bu karanlıkta biz ayrıca kendi karanlığımızı yaşıyoruz.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

“Müstehcenlik” kılıfı: Özel yaşama müdahale arttı

Hukuk başlıklı uygulamalarla, çevre tahribatıyla, sefaletle, muhalefeti kırmaya çalışmakla baskı altına alınan toplumda “müstehcen ve teşhircilik” suçlamalarıyla ek bir baskı kuruluyor. Bırakın herkes kendi sanatını icra etsin, kendi istediği gibi yaşasın, kendi kararlarını kendi versin!

Kararı Merkez Bankası bildi: “Ya hiçbirimiz ya hep beraber” + sefalet

İnsanlar verdikleri oylara sahip çıkıyor, Özgür Özel’in mitinglerinde meydanlara sığmaz oluyor. Müthiş bir birikim. İşte, dün mahkemenin verdiği CHP kurultayını “tedbirsiz erteleme” kararı... Halkta yükselen direnç ve birikim ile ve artan sefaletin toplamı...

Anlık iyimserlik: Hukukun h’si ile düşük faiz el ele!

Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararıyla CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptali için açılan dava esastan bozuluyor. Dünkü karara kadar yüksek ihtimal dahilinde olan kayyım atanması 15 Eylül’de düşer mi? Ya da mahkeme kararı ileri bir tarihe erteler mi?

"
"