19 Eylül 2023

"Blok-çarşaf" derken, bir örgüt var, orada uzakta

Bu sancılarla gidilen bir kurultayın yerel seçimlerde CHP'yi dibe sürükleme ihtimali sürpriz olmaz

En fazla birkaç dakikalık bir sahne, sanki bir ayrıntı.

Ancak, ne olduğunu anlatıyor.

Konya CHP İl Kongresindeki...

O ayrıntı CHP'de adaylık yarışmasının içten içe gerginliğe dönüştüğünü göstermeye yetiyor. O gerginliğin somut hali İzmir ve Konya il kongrelerindeki kavgalarda görülüyor.

Yumruklaşmaların ötesinde, asıl sahne ve ayrıntı başka.

Konya il kongresinde Genel Başkan adayı Özgür Özel MYK üyelerini eleştiriyor:

"CHP'nin siyaset odakları aşındı, törpülendi, görünmez oldu. Oysa, MYK üyelerini görünmesi, biliniyor olması, tamamının Türkiye'de bilinen kişiler olması gerekir. Yeni atanan, geçiş dönemindeki genç arkadaşlara laf etmek için söylemiyorum, kastım o değil, figür sayısı az".

Dışarıdan bakınca, sıradan bir gözlem, geçiştirilebilecek bir eleştiri.

Ancak, öyle olmuyor, parti sözcüsü ve kongre divan başkanı Faik Öztrak şaşırtıcı, aşırı tepki veriyor:

"Size şiddetle itiraz ettiğimi belirtmeden geçemeyeceğim. Ben MYK üyesiyim, MYK'daki tüm arkadaşlarımız, her yerde büyük kitleleri peşlerinden sürükleyebilecek kabiliyete sahiptir".

Özgür Özel bunun üzerine ekliyor:

"Ben mevcut MYK için söylemediğimi söylüyorum".

Öyle ya da böyle, incir çekirdeğini doldurmayacak gibi görünen bir söz, CHP'de bir anda kıvılcımların çakmasına yol açıyor.

CHP Genel Merkezi kamuoyuna Özgür Özel'in adaylığını "demokratik bir yarış" olarak takdim etmeye çalışsa da, o kıvılcım Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu yarıştan rahatsız olduğunu gösteriyor.

Kılıçdaroğlu kulis yapıyor

O kadar rahatsız ki, herkesin dikkatini çeken bir buluşma düzenliyor.

"Ben kendim aday olmam, beni aday gösterirlerse, olurum" diyen Kılıçdaroğlu önceki gün İstanbul'da 39 ilçenin başkanlarıyla bir araya geliyor. Alttan alta kulis yürütüyor.

İstanbul önemli, çünkü:

Seçilmiş196 delege, doğal delegelerle birlikte, İstanbul kurultaya toplam 250 delege gönderiyor, kurultayda dengeleri değiştirebilecek bir sayı.

Kılıçdaroğlu kendisi sözde aday olmuyor ama, ilçeleri kendi gözetimine almaya çalışıyor.

Bundan sonra il kongreleri böyle yumruklu, bayılmalı geçerse...

Kasım başındaki kurultayda sular sakin akmayabilir.

Liste kavgası

Kongrelerde kavgaya dönüşen tartışma blok liste - çarşaf liste ayrımından çıkıyor.

Blok liste kongrede yarışa katılanlardan sadece bir tarafın delegelerini kapsıyor.

Çarşaf liste ise, o il örgütünde çeşitli eğilimleri temsil eden, yarışa katılan tarafların hepsini kapsıyor.

Belirleyici fark şurada:

Kongrede seçime blok listeyle gidilirse, taraflardan biri 50.1 oy aldığı zaman, delegelerin tamamı o blok listedeki isimlerden seçilmiş oluyor.

Karşı tarafın 49.9 aldığı oy, yani seçime katılanların yarısının oyu hiç bir anlam taşımıyor ve o ildeki delegenin, dolayısıyla farklı görüşlerin yarısı temsil dışında kalıyor.

Havada kalan aflar

Genel Merkez, yani Kılıçdaroğlu blok listeden yana.

Türkçesi:

Türkiye'de demokrasinin olmadığını her fırsatta dile getiren Kılıçdaroğlu o gözleminde haklı, ne var ki, demokrasiye aykırı aynı tutumu CHP'de uyguluyor.

"Parti içinde demokrasi vardır" lafları havada kalıyor.

Blok liste buz gibi de, demokrasiye aykırı. Örneğin, öyle bir sonuç çıkar ki ortaya, tek bir oy farkıyla parti örgütünün yarısı kurultayda temsil hakkından yoksun kalabilir. Bunun nesi demokratik?..

Tango iki ileri, bir geri

Sonuçları tam bilemesek de, şu ana kadar yapılan kongrelerde, Genel Merkez'in ağırlık taşıdığı, ibrenin Kılıçdaroğlu'nu gösterdiği belirtiliyor.

Tam bu noktada anlaması güç olan şu:

Bu ülkede milyonlarca insan adalete erişemezken...

Hakkını arayamazken...

Her gün bin türlü haksızlıkla karşılaşırken...

Yoksullukla boğuşurken...

Buna rağmen, yıllardır sürekli seçim kaybeden bir parti yönetimini...

CHP örgütü hâlâ nasıl destekliyor, anlamak mümkün değil.

Oysa, bir partide dinamik olan ya da olması gereken örgüttür. Partinin dinamosudur örgüt.

Ancak, bugün tıpkı parti yönetimi gibi, örgütün bir bölümü dinamizmini kaybetmiş, ne yazık ki, parti yönetimine teslim olmuş görüntüsü veriyor.

Yine de, il kongrelerindeki kavgalara bakılırsa, parti tabanında teslim olmayan birileri hâlâ var ancak, bu CHP'de değişim taleplerini yerine getirebilir mi, ciddi soru işareti.

Bu sancılarla gidilen bir kurultayın yerel seçimlerde CHP'yi dibe sürükleme ihtimali sürpriz olmaz.

Tango Latince "dokunmak" fiilinden türüyor. Tango müziği acıyı ve parçalanmış hayalleri simgeliyor, iki ileri bir geri, iki ileri bir geri adımla dans.

CHP'de tango ileri adımı çoktan unutuyor, adımlar sürekli geriye gidiyor.

Hazin olan, örgüt buna seyirci kalıyor.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

PKK fesih bildirisindeki o cümle: Özerklik vurgusu

Tarihsel analize göre, PKK bildirisindeki cümlenin anlamı çok net. Lozan ve 1924 Anayasası’na karşı çıkmak bir önceki döneme duyulan özlemi vurguluyor: Özerklik!.. Hatta, Sevr’e göre, bağımsız Kürdistan!..

HSK’da son perde: Yargı işte böyle ele geçiriliyor

Yargı bağımsızlığı olmadan demokratikleşme olmaz! Siyasal kararlarla beraber, iktidarın yargıdan elini çekmesi, HSK’nın bağımsız kılınması, atılacak her demokratikleşme adımının olmazsa olmaz koşulu

Medya Ödülleri: “Patlıcan dolması nasıl yapılır”

AKP iktidarının en büyük kozu, gözü sürekli muhalif kanallarda. Program, haber, akla ne gelirse, istenmeyen haber ve programlar faslında hem para cezası hem program durdurma, hatta ekran karartma! Ama, “medya 2002’den bu yana tartışmasız çok özgür!"

"
"