28 Haziran 2020

Bazı cahillere rağmen, bravo İmamoğlu!..

Kültür emperyalizminin bir boyutu da, tarihi eser kaçakçılığı. "Milliyetçilik" o emperyalizme de karşı çıkmaktan geçiyor

Tel örgülerle çevrilmiş, çok eski görkemli tarihi bir binanın bahçesinde TIR'lar... Binadan TIR'lara olağanüstü özenle paketlenmiş bir şeyler taşınıyor. İrili ufaklı. Binaya kimse yaklaştırılmıyor. Amerikalı askerler çevreyi kordon altına alıyor.

2003 yılı Temmuz sonu... Bağdat'tayım...

Amerika'nın Saddam'ı devirmesinin üzerinden yaklaşık üç ay sonra... Irak, özellikle Bağdat Amerikan işgali altında...

Sabahtan akşama kadar Bağdat kazan, yanımdaki üç meslektaşımla birlikte biz kepçe, Bağdat sokaklarında dolaşıyoruz. Dolaşırken İstanbul'daki Kapalı Çarşı'ya benzer bir yere geliyoruz. Çarşının karşısında sözünü ettiğim tarihi bina.

Neresi burası?..

Bağdat Müzesi... Mezopotamya kültüründen tutun da, Orta Doğu'daki bir kaç bin yıllık kültürlere ait heykellerin, fresklerin, mücevherlerin, kral ve kraliçelere ait özel eşyaların, halkın gündelik kullandığı eşyaların, savaş malzemelerinin sergilendiği, bölgenin en zengin müzelerinden biri... Tarih haykırıyor müzeden, tarih...

O tarihi binanın, Bağdat Müzesi'nin önünde TIR'ların ne iş var?.. Müzeden TIR'lara ne taşınıyor öyle?..

Amerikalılar Bağdat Müzesi'ni soyuyor... İşgal ettikleri Bağdat'taki müzeden tarihi eserleri kaçırıyor!..

Dünyadan tepki yükselince, müze sanki yeniden açılıyormuş gibi yapıyor Amerikalılar ama, iş işten geçmiş oluyor.

Devlet eliyle tarihi eser kaçakçılığı!.. Birebir tanıklık ettiğim olay.

Drang Nach Osten

Prusya Kralı II. Wilhelm'den kalan, 1870'lerden sonra ortaya çıkan, Nazi döneminde de izlenen ünlü bir politika var:

"Drang Nach Osten", "Doğuya Git, Doğuya Bastır, Doğuya Sür" anlamlarına gelen doğuya doğru yayılma politikası.

Bu sadece askeri anlam içermiyor, aynı zamanda "kültürel anlamı" var. Doğuya giderken, doğuyu işgal ederken, oradaki "kültür hazinelerini de ele geçir" gibi, bir alt anlamı, bir alt hedefi var.

Prusya Kralının bu hedefini Almanlar her fırsatta yerine getiriyor. Arkeologlarından başlayın, diplomatlarına kadar kazılarda ya da bulundukları yerlerde ele geçen tarihi eserleri Almanya'ya kaçırıyor.

"Berlin Pergamon Museum", Türkçesi Bergama Müzesi, adı üstünde Bergama sanki Berlin'e taşınmış gibi!..

Bergama Zeus Sunağı, Athena Tapınağı, İhtiyar Balıkçı Heykeli, Truva kalıntıları, Bergama kalıntıları bu müzedeki kaçırılan önemli yapıtlardan bazıları.

Kaçırılmayan ve fakat II. Abdülhamit tarafından Almanlara armağan edilen "Milet Güney Agora Kapısı" da yine aynı müzede sergileniyor.

Çeşitli tarihlerde bir kaç kez dolaştığım bu müzede, o eserleri gördükçe, her sefer içim cız ediyor.

Binlerce tarihi eser

Sadece Berlin'de değil, Anadolu'dan kaçırılan tarihi eserler çeşitli ülkelerin müzelerinde sergileniyor. Örneğin:

  • Milattan Önce 197 ile 159 arasında inşa edilen Athena Tapınağı Atina'da,
  • Milattan Önce 400. yılda yontulan on iki heykelden oluşan Nereidler Anıtı Londra British Museum'da,
  • Milattan Önce 300. yıla ait çeşitli mücevherlerden oluşan Truva Hazineleri Atina'da,
  • Milattan Sonra 2. yüzyıla ait Antakya'daki Üç Güzeller Mozaiği Paris Louvre Müzesinde,
  • Milattan Sonra 400. yıla ait Antakya'daki Dyonisos Mozaiği Amerika'da Worcester Müzesinde bulunuyor.

Hepsi kaçırma, hepsi kültürel hırsızlık!..

Binlerce yıl pek çok krallıklara ev sahipliği yapmış Anadolu'nun dört bir yanı, tarihsel eserlerle dolup taşıyor.

Sayısı tam bilinmemekle birlikte, binlerce eserin kaçırıldığı sır değil. Sayılara örnek olmak üzere:

"1990'dan bugüne kadar diplomatik yollardan ya da satın alınarak çeşitli ülkelerden yaklaşık 4 bin 500, yanlış okumadınız dört bin beş yüz eser yeniden Türkiye'ye getiriliyor."

Yurt dışında bizim topraklarımıza ait daha kaç eser var, kim bilir!..

2. Bayezid göndermiş

Osmanlı'nın en önemli padişahı, çağ açan padişahı Fatih Sultan Mehmet.

İstanbul'u fethetmesinin yanı sıra, kanunnameleriyle Osmanlı İmparatorluğu'na damgasını vurmuş, bildiği yabancı dillerin ve engin kültürünün yanı sıra, açık fikirli biri olarak, o devirde İslam'ın yasaklamasına rağmen, İtalyan ressam Bellini'ye resmini yaptırmış bir padişah.

1479'da yapıldığı belirtilen o resim yıllardır Londra'da. Fatih'ten sonra tahta geçen oğlu II. Bayezid babasının tam tersi, sofu bir kişiliğe sahip. Bir rivayete göre, babasınını resmini yurt dışına o gönderiyor.

6,5 milyon lira

Fatih'in bu portresinin Londra'da açık arttırmaya çıktığını öğrenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu derhal girişimde bulunuyor ve 770 bin sterline, yaklaşık 6,5 milyon liraya o resmi satın alıyor, Türkiye'ye kazandırıyor.

Bravo İmamoğlu!..

Kendilerinin "milliyetçi" olduğunu söyleyen "bazı cahiller" bu satın almaya karşı çıkıyor.

Milli bir eseri kendi ülkesine kazandırmak ulusal bir tavır değil de, ne?..

İçeriğini kavramadan, ideolojik söylem olarak, onu da nasıl anlıyorlarsa, siyasi pozisyon olarak "milliyetçilikten" söz edenlerin cehaleti bu gibi olaylarda daha net ortaya çıkıyor.

Örnekler ortada. Adam üç günlüğüne Bağdat'ı işgal ediyor, öncelikleri arasında Bağdat Müzesi'ni kendi ülkesine taşımak var!.. Al sana milliyetçilik!..

İstanbul'un şu ihtiyacı varmış, bu ihtiyacı varmış, bu para neden harcanmış gibi cehalet akan bu söylemler varken, soru şu:

"O zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurt dışındaki eserleri para ya da diplomatik yollarla Türkiye'ye kazandırmak amacıyla yıllardır neden uğraşıyor?.."

Kültür emperyalizminin bir boyutu da, tarihi eser kaçakçılığı. "Milliyetçilik" o emperyalizme de karşı çıkmaktan geçiyor, "cahil olmamak koşuluyla..."

Tekrar tebrikler İmamoğlu!..

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..