10 Kasım 2020

Atatürk’ten dersler, O’na sarsılmaz bağlılıkla

Sandılar ki Atatürk’e ve Cumhuriyet’e karşı bu sözler, bu tavırlar halkı Cumhuriyet’ten, demokrasiden, Atatürk’ten uzaklaştıracak...

Jül Sezar (M.Ö. 100 - M.Ö. 44) Sicilya’ya çıkarken ayağını kırıyor. Daha savaş başlamadan yaralanmasını yanındakiler olumsuz değerlendirirken, Sezar toprağı öpüyor, “Demek Sicilya beni kucaklayacak” diyor.

Mustafa Kemal, Karadağ yöresinde kaza geçiriyor, köprücük kemiği kırılıyor. Sezar’ın öyküsünü bilen Mustafa Kemal, “Demek Anadolu bizi kucaklayacak ve biz zafere ulaşacağız” diyor.

Hem de nasıl kucaklamak, O Anadolu’yu, Anadolu O’nu kucaklıyor.

Aradan geçen seksen yılı aşkın süreye rağmen, Anadolu ve Türk Halkı O’nu kucaklamaya devam ediyor.

O’nu dünya da unutmuyor.

1920’lerde komşular ve Amerika

O kucaklamayı kıskananlar var. Kendilerini dev aynasında görenler ve fakat icraatlarıyla ülkeyi perişan hale getirenler var, onların ders alması gerekiyor.

Eski deyimle, “yedi düvele” yani, pek çok düşmana karşı savaş veren Mustafa Kemal, savaşta ve barışta “dost sayısını arttırmaya, dostluklar kurmaya” çalışıyor. Önce Sovyetlerle anlaşıyor.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, bakıyor ki bu böyle gitmiyor... Öncelikle komşularla anlaşmaya gitmek gerek.

18 Ekim 1925’de Bulgaristan’la dostluk anlaşması imzalanıyor.

28 Ekim 1925’te Yugoslavya ile dostluk anlaşması...

17 Aralık 1925’te Sovyetler Birliği ile “Tarafsızlık ve Saldırmazlık Anlaşması…”

5 Haziran 1926’da İngiltere ile Türkiye - Irak sınırını belirleyen anlaşma...

Irak, İran ve Afgan Krallarının Türkiye’yi ziyaretleri...

1927 yılında “Atatürk’ün dış politikasındaki zekâyı” gösteren bir örnek yaşanıyor.

18 Ocak 1927’de Ermeni Lobisi’nin baskısıyla, “Amerika Birleşik Devletleri Lozan Anlaşması’nı reddettiğini” açıklıyor. Anlaşmayı kendisi açısından “geçersiz” ilan ediyor.

Atatürk bir an bile tereddüt etmiyor, dışişleri hemen harekete geçiriyor.

Ve...

“Lozan’ı tanımadığını ilan eden ABD ile bir ay sonra, 17 Şubat’ta, diplomatik ilişkiler resmen kuruluyor!..”

Bugün, anlayana!..

Ve şimdi “değerli yalnızlık”

Tarih dinamik bir süreç, ders almanın zorunlu olduğu bir süreç. Örnek, ortada.

Atatürk önce komşularla anlaşmanın zorunluğuna inanıyor ve gereğini yapıyor. Ardından kimle sorun varsa, onun üstüne gidiyor.

AKP “komşularla sıfır sorun” diye iktidara geliyor, “kavga etmediği komşu kalmıyor.”

Sadece komşularla değil, Arap ülkeleriyle, Avrupa ülkeleriyle, Amerika ile sürekli sorun yaşıyor, olur olmaz, durup dururken, herkese sataşıyor. Sonunda öyle yalnız hale düşüyor ki bunu kendileri de kabul ediyor, düştükleri çıkmazı “değerli yalnızlık” olarak niteliyorlar.

Atatürk’ten hiç ders almıyorlar, son örnek Amerika.

“Biden Başkan seçiliyor, bütün dünya kutlama mesajları gönderiyor, bizimkilerden ses yok!..”

Çünkü, bunlar Trump’çı!.. Biden bunu unutur mu?.. Hiç sanmıyorum.

Bugün 10 Kasım... Atatürk’ün yıllarca olduğu gibi, her yerde anılacağı bir gün... Bugün bir an için bu örnekleri hatırlarlar mı?.. Daha doğrusu, bu örnekleri biliyorlar mı?..

Bir kez daha yüreklere işledi

Son yıllarda hem Atatürk’e hem Cumhuriyet’e laf söyleyen, tarihe sırtını dönenler çok.

Cumhuriyet için yok, “doksan yıllık parantez kapandı”, Kurtuluş Savaşı için yok, “keşke Yunanlılar kazansaydı” düşmanlıkları, kendi içimizden...

Atatürk için ileri geri laflar... Zerre kadar gerçeklik taşımayan, tarihte yeri olmayan sözler...

Son yıllarda zaman zaman adet haline gelen tavırlar...

Sandılar ki Atatürk’e ve Cumhuriyet’e karşı bu sözler, bu tavırlar halkı Cumhuriyet’ten, demokrasiden, Atatürk’ten uzaklaştıracak...

Pek çok alanda olduğu gibi burada da yanıldılar, yanılıyorlar...

Atatürk sevgisi, Atatürk hayranlığı, Atatürk’e saygı, bunlar böyle yaptıkça, daha da artıyor...

Atamıza bütün varlığımızla saygıyla, sevgiyle, bağlılıkla...

***

Berat Albayrak’ın İstifası: Sonun başlangıcı

Daha Berat Albayrak Hazine ve Maliye Bakanı iken...

Naci Ağbal Merkez Bankası Başkanlığı’na atanıyor. Yine bir gece yarısı kararnamesi ile...

İpleri kopartan gelişme bu atama. “Naci Ağbal Gölge Maliye Bakanı” gibi!..

Her ne kadar, Merkez Bankası Başkanlığına atanmış olsa bile, perde arkasındaki işaretler Ağbal’ın Merkez Bankası üzerinden maliye politikalarına yön vereceği yolunda.

Zaten şu biliniyor:

“Gerek Orta Vadeli Programı, gerekse bütçeyi büyük ölçüde Naci Ağbal ve ekibi hazırlıyor. Ağbal hazırlıyor, Albayrak açıklıyor!..”

Ağbal’ın Merkez Bankası’na atanmasını fırsat bilen Albayrak sosyal medya hesabından istifasını duyuruyor. Türkçesi bozuk, imla kuralları içeren o istifa Türkiye’de hem olağanüstü bir skandala neden oluyor hem de “bir itirafın belgesine” dönüşüyor.

İtiraf... Çünkü, artık ekonominin uçurumdan yuvarlanmak üzere olduğunu kendisi de, nasıl olduysa, anlıyor!.. Bütçe açıkları, Türk Lirasının yabancı kurlar karşısında olağanüstü erimesi, cari açık, işsizlik, fiyat artışları TÜİK’in rakam manevralarıyla da artık saklanamaz hale geliyor.

Hayatın pratiği Berat Albayrak’ın kimsenin inanmadığı algı operasyonunu ve TÜİK’i her yönüyle yalanlıyor.

Herkes sanki bu istifayı bekliyormuş gibi!..

Önce piyasalar!.. Klasik deyimle:

“Piyasalar bu istifayı satın alıyor, dolar ve Avro güne yüzde 5’e yakın değer kaybıyla başlıyor!.. Borsa yükseliyor!.. Yani, borsa ve Türk Lirası istifadan çok memnun. Albayrak’a hiçbir biçimde güven duyulmadığının ilk adımdaki kanıtı”.

Skandala gelince...

RTÜK’teki CHP üyesi İlhan Taşcı o skandalı aslında çok iyi özetliyor:

“Albayrak’ın istifa haberini 1780 radyo ve TV kanalından sadece beşi verdi!..”

Osmanlı’dan kalan deyimle “matbuat”, sonraki deyimle “basın” ve nihayet “medya” tarihinin görmediği bir skandal.

Bir bakan istifa ediyor, istifa biçimi zaten ayrı bir siyasi facia. Aslında “aile içi anlaşmazlıkları ifşa eden” bir istifa. Orası ayrı...

O istifayı sadece beş kanal yayınlıyor, daha doğrusu yayınlayabiliyor!..

İlk Türk gazetesi “Takvim-i Vekayi”. Yayın tarihi 1831.

Yıl 2020... Yaklaşık iki yüz yıl geçiyor, iki yüz yıl...

Bir bakan istifasını açıklıyor, bunu beş kanal hariç, hiç kimse yayınlamaya cesaret edemiyor.

İki yüz yılda bir ilk!..

Otoriter düzenin olağanüstü kilometre taşlarından biri. Bir kez daha demokrasinin intiharı.

Her yönüyle Beştepe’ye kıskıvrak bağlı olduğunu iyice kanıtlayan medyanın hal-i pür melali.

Ya Cumhurbaşkanlığı...

Gece yarısı, sabaha karşı kararname yayınlamayı, atamalar yapmayı, başka kararlar almayı bilen Cumhurbaşkanlığından yaklaşık 24 saat hiçbir açıklama gelmiyor.

Aslında bu istifa çok iyi bir haberi daha veriyor:

“Bunların gidişini... Sonun başlangıcını...” 

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi