30 Eylül 2017

Orta Vadeli Program’ın tartışmalı hedefleri

Bir buçuk yıl sonra start alacak olan seçim maratonu bağlamında AKP iktidarının ekonomik hedeflerinin hepsinin birden tutturulması bana göre olanaksız

Üç seçimin birden yapılacağı 2019 yılına doğru AKP iktidarının ekonomik hedeflerini tartışıyoruz. Cuma günü yayınlanan ilk yazımda (“Seçimlere doğru AKP’nin ekonomik yol haritası”) yüzde 5,5’luk ekonomik büyeme hedefinin abartılı olmasa da gerçekleştirilmesinde karşılaşılacak güçlüklere deyinmiştim. Bu güçlükler aşılamazsa ekonomik büyüme yüzde 5’i aşamaz. Bu durumda kişi başına gelir, işsizlik ve enflasyon gibi kritik hedeflerin de yakalanması haliyle olanaksızlaşır.

Ama yüzde yüzde 5’in üzerinde bir büyüme oranı gerçekleştirilebilse bile kritik hedeflerin tutturalabileceğinden şüpheliyim. Şöyle de söyleyebiliriz: Kurgulanan ekonomik modelin iç tutarlılığında sorunlar görüyorum.

En kolayından, yani enflasyondan başlayalım. OVP yıl sonu TÜFE oranmın bu yıl yüzde 9,5’e geriledikten sonra (halen yüzde 10’un üzerinde seyrediyor) üç yıl içinde adım adım yüzde 5’e düşürüleceğini söylüyor. Buna inanan kimse kalmadığı gibi ekonomi yönetiminin de inandığını hiç  sanmıyorum. Ama yıllık enflasyon hedefleri yüzde 5 olarak saptanmış olan resmi enflasyon hedefi ile uyumlu olmak zorunda. Enflasyon hedeflemesi rejiminde başka türlü olamaz.

Gerçi sıkı para politikasının devam ettirileceği, bozulmaya yüz tutan kamu kesimi açıklarının düşürüleceği, baş ağrısı gıda fiyatlarını dizginlemek için tarım ürünleri dağıtım zincirlerinde çeşitli yapısal önlemlerin (yeni hal yasası gibi) alınacağı ve yüksek faiz politikası sayesinde döviz kurunun kontrol altında tutulacağı OVP’de sürekli vurgulanıyor.

Ancak bir türlü tutturulamayan hedeflerin sonucu olarak giderek katılaşan enflasyonun büyümeden de ödün verilmesi gereken noktaya geldiğinden hiç söz edilmiyor. Dahası, iktidarın en tepesinde sürekli yüksek fazilerden şikayet edilirken sıkı para politikasının seçimler yaklaştıkça nasıl sürdüreleceği de ayrı bir muamma. Ama bu konu beni çoktan aştı. Tabi ara çözüm var: Enflasyonun alıp başını gitmesi engellenir ama yüzde 8-9 düzeyinde de devan eder gider. Tabi ne zamana kadar bu böyle devam eder ayrı bir tartışma konusu.

Bu çerçevede döviz kuru da enflasyon hedeflerine göre kurgulanmış. Türk Lirası’nın her yıl sınırlı ölçüde reel değer kazanması söz konusu. Halen TL aşırı değerli sayılamayacağından üstüne bir de yüksek verimlilik artışları eklendiğinde bu kurgu tutarsız değil. Bu sayede ortalama gelir üç yılda 10.500 dolardan 13.000 dolara yükseliyor. Bu düzeyle birlikte Türkiye’nin orta gelir tuzağından kurtulmuş olacağından da övgü ile söz ediliyor.

“Hani 2023’te 25.000 dolara çıkacaktık, hayrola?” diye sormak aklımdan geçmiyor değil ama faydasız polemiklere girmeyelim.  Enlasyondan nasıl taviz verilecekse döviz  kurundan da taviz verilecek demektir. Doylayısıyla yüzde %5’in üzerinde büyümeyle bile 13.000 doları yakalamak zor görünüyor.

Seçim dönemine girlirken bir diğer kritik hedef elbette işsizlik oranı. OVP 2017 için yüzde 10,8 tahmin ediyor. 2018’de hedef yüzde 10,5, 2019’da 9,9. Yani tek haneli işsizlik oranı ucundan ancak iki yıl sonra yakalanıyor. Bu nispeten iddiasız hedefin ardında aslında tutarlı bir kurgu var. İstihdam artış oranları yüzde 3,7 olarak öngörülmüş. Verimlilik artışlarından yüksek katkı beklendiğinden istihdam artışı yüzde 5,5’luk büyüme hedefi ile uyumlu.

Ama öte yandan işgücü artışı düşük tutulmuş. İşgücüne katılım oranının her yıl 0,7 puan artması öngörülüyor. Kadınların işgücüne katılımında hızlı artışların söz konusu olduğu ve OVP’nin de bu artışları destekleyeceğini söylediği dikkate alındığında işgücüne katılım yakın geçmişte olduğu gibi her yıl 1 puana yakın artabilir. Bu durumda işsizlik oranın yüzde 10’un üzerinde kalması muhtemeldir.

Toparlarsak, bir buçuk yıl sonra start alacak olan seçim maratonu bağlamında AKP iktidarı abartmasa da nispeten iddialı bir ekonomik büyümenin yanı sıra yüksek gelir artışı, hızla düşen bir enflasyon ve yavaş da olsa azalan bir işsizlik öngörüyor. Ancak bu hedeflerin hepsinin birden tutturulması bana göre olanaksız. Önümüzdeki aylarda gelişmeler bu olanaksızlığı teyit etmeye başlarsa, ekonomi yönetiminde izlenecek yol konusunda gerimlerin artması ve sonuçta yaplamaların ortaya çıkması çok muhtemeldir.  

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum