30 Ağustos 2022

Yüz yıl sonra...

Bu ülke bundan tam 100 yıl önce o zamanların tanrı devletlerinin kendisini mahkûm ettiği kaderi, boynuna geçirilecek zinciri kabul etmedi. O zamanlar çokça söylenen şekliyle boşuna ve umutsuz bir yolu seçti. Başkaldırdı

Günlerden bir gün Zeus yine uslu durmaz, Irmak tanrısı Asopos'un kızı Aigina'yı kaçırır. Kederli baba her yerde kızını arar, bulamaz. Zeus'un genç kızı kaçırdığını gören tek kişi vardır: Kral Sisifos. Irmak tanrısına kızını kaçıranın Zeus olduğunu söyler, karşılığında kalesinin içinden geçen bir pınar alır. Zeus'un öfkesi çok büyük olur duyar duymaz. Thanatos'u, yani ölümü kralın üzerine gönderir ve Sisifos'un yer altında zincire vurulmasını ister. Homeros'a göre insanların en zekisi olarak anılan Sisifos'u zincirlemek kolay değildir. Zincirlerin sağlam olmadığını ve kendisinde denerse Zeus'a mahcup olmayacağına inandırarak Thanatos'un zincire vurur. Ölüm zincirlenmiştir. İnsanlar ölmemeye başlar. Yaşlıların yakarışları ve hastaların inlemeleri dünyayı sarar. Ölüler ülkesinin tanrısı Hades yakınır. Hem Hades'in baskısı hem de savaşlarda rakiplerinin ölmemesinden de memnun olmayan Zeus, Thanatos'u zincirlerinden kurtarır. Sisifos yakalanıp ölüler ülkesine gönderilir. Ama kaderine razı olmaz Sisifos. Ne yapar eder Hades'i bir kez daha kendisini yeryüzüne göndermeye ikna eder. Oradaki işini tamamlayıp dönecektir geri. Ama yeryüzüne varınca sırra kadem basar. Uzun bir süre bulunamaz. Ta ki Hermes tarafından yakalanıp Yeraltı Dünyasına tekrar geri götürülünceye kadar. Bu sefer de Hades'in öfkesi korkunçtur, bir insan tarafından oyuna getirilmeyi kabullenememiştir. Sisifos'a ölümden beter bir ceza verilmelidir.

Sisifos, yeraltı dünyasında büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlayarak taşıyacaktır. Ama ceza bununla sınırlı değildir. Kan ter içinde tepeye taşındığında, kaya oradan hemen gerisin geriye yuvarlanmaktadır. Sisifos, onun düşüşünü her seferinde izler. Sonra kendisi de ağır ağır aşağıya iner ve yeniden kayaya omuz verir. Bir kez daha kaya tepeye taşınmalıdır. Ve bu olay sonsuza dek tekrarlanır.

Krala verilen ceza tanrıların bir insana verdiği ilk ceza olarak geçer mitolojide. Tanrıların akıllı ve kaderine razı olmayan insanı kabul etmesi mümkün değildir belli ki... Tam da bu nedenle insan verilen ilk ceza çabaların umutsuzluğu ile ilgilidir.

Bu ülke bundan tam 100 yıl önce o zamanların tanrı devletlerinin kendisini mahkûm ettiği kaderi, boynuna geçirilecek zinciri kabul etmedi. O zamanlar çokça söylenen şekliyle boşuna ve umutsuz bir yolu seçti. Başkaldırdı.

100 yıl sonra o cesur insanları, Memetleri, Ayşeleri, kurmay subayları, köylüsü ve kentlisini, yediden yetmişe canlarını ortaya koyanları, bu insanları bu yola ikna eden o mavi gözlü devi, sevgili Atamızı, bir kez daha saygıyla anıyoruz. Onları unutmayacağız.

Onları unutmayacağız çünkü Sisifos gibi bir yerlere getirip getirip sonra yeniden kaybettiğimiz çok şey var ülkemizde. Onlar sayesinde çabalamaya başladığımız andan itibaren artık umutsuzluğun olmadığını biliyoruz.

Unutmayacağız; çünkü bize dayatılan kaderi kabul etmek istemiyoruz. Yüzyıl sonra ülkemizde paramparça hissettiğimiz anlar yaşıyoruz. Bizler, o kırık parçalarımızı ülkemizin bin bir değerli madeni ile bir araya getireceğiz. Kırıklar arasında altınlar, gümüşler parlayacak.* Yeni bir başlangıç yapacağız.

O gün geldiğinde, gül bahçemizde bülbülümüzü huzurla dinleyeceğiz. O bahçede sadece güller değil, şakayıklar, sümbüller, mor menekşeler de olacak. Yaz yağmurları sonrasında gökyüzünde ebem kuşakları eşlik edecek kardeşlik türkülerimize.



*Kintsugi sanatı, kırılan bir seramiği tamir etmek için parçaları altınla birleştiren bir Japon sanatı. Yaşanmış kırıklıklarımızı en güzel şekilde birleştirerek yeni başlangıçlara daha da güzel hazırlanmaya anlatıyor.

Pınar Okyay kimdir?

Prof. Dr. Pınar Okyay, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı başkanıdır. 

Pınar Okyay, 1983'te Bornova Anadolu Lisesinden, 1989'da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden ve 1993'te Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Bölümünden mezun oldu. 

Halk sağlığında epidemiyoloji, sağlık araştırma yöntemleri, araştırma ve yayın etiği, biyoistatistik, kadın sağlığı ve afet ağırlıklı çalışmaktadır. 

Üniversite hastanesi başhekim yardımcılığı, Özdeğerlendirme Kurulu başkanlığı; 2016-18 döneminde Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu üyesi; 2018 Kasım 2021 Temmuz döneminde HASUDER’in Yönetim Kurulu başkanlığı yaptı.

Halen HASUDER Toplumsal Cinsiyet ve Üreme Sağlığı ile Afetler Çalışma Gruplarında çalışmaktadır. Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu TUKMOS ve Halk Sağlığı Yeterlilik Kurulu Denetleme Komisyonu üyesi. 

2020 Nisan -2021 Mayıs tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu üyeliği görevini yürüttü. 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) bünyesinde TTB Halk Sağlığı Kolu başta olmak üzere çeşitli görev gruplarında yer almaktadır. 

Aydın Tabip Odası üyesidir; yönetim kurulu üyeliği yapmıştır; halen TTB Delegesidir. 

Bir kitapsever, gezgin ve T24 İnternet Gazetesi haftalık köşe yazarıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Dünya Sağlık Günü 2024: Sağlık, bir insan hakkıdır

Dünya Sağlık Örgütü, bu yılki teması altında yönetimler için bir yol haritası da tanımlamış

Çalışma hayatında üreme sağlığı niçin önemli?

İş dünyasındaki kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlıkları üzerinde kontrole sahip olmaları, bu kadınların daha sağlıklı, daha güçlü ve kişisel ve profesyonel yaşamlarında daha iyi karar verme gücüne sahip olmalarını sağlayacaktır

Yerel seçimlerde “Sfumato” üzerine

Bize eşitsizliklerimizi düzelten, daha çok gereksinim olanı daha çok önceleyen bir bakış açısına sahip başkanlar lazım.