16 Mayıs 2023

Ham hayaller ve acı gerçekler

Erdoğan ikinci tura büyük bir avantajla girecek. Bu koşullarda seçimin sonucunu değiştirmek için Millet İttifakı'nın toplumun geniş kesiminde ani bir algı sıçraması yaratacak yeni bir faktörü, gerçekçi bir hayali devreye sokması gerekiyor

Türkiye'de 20 yıldan beri iktidarda olan ve Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi'nin yürürlüğe girdiği 2018 yılından beri bir 'Tek Adam' rejimi kurarak ülkenin tek hakimi haline gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hiçbir bakımdan ona benzemeyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında heyecanlı bir seçim yaşadık geçen gece. Başta Anadolu ajansı olmak üzere Erdoğan'a destek veren kurumlar, devletin bütün olanaklarını kullanarak liderlerinin önde gittiğini kanıtlamaya çalışırken belli aralıklarla ekrana çıkan Millet İttifakı'nın sözcüleri Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ise sürekli olarak "Hiç merak etmeyin, Kemal Kılıçdaroğlu, yarın sabah Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı olarak sizlere hitap edecek" mesajını tekrarladılar.

Bu hayalin gerçekleşemeyeceğini sonraki saatlerde öğrendik. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimin ilk turunda rakibine üstünlük sağlamıştı, fakat seçimi kazanmak için gerekli olan yüzde 50+1 çoğunluğu elde edemediği için kimin cumhurbaşkanı olacağı 28 Mayıs'ta yapılacak olan ikinci turda belli olacaktı. Kılıçdaroğlu ekibinin ve bazı anketörlerin ısrarla savunduğu seçimi ilk turda kazanma umudu ise suya düşmüştü. Öte yandan Cumhurbaşkanlığı seçiminin yanı sıra yapılan parlamento seçimlerinden de iktidar cephesi, yani Cumhur İttifakı kazançlı çıkmıştı.

Toplumun algıları belirleyici oluyor

Seçim sonuçları toplumun geniş kesiminin olaylara bakışının ve algı düzeyinin, seçmen tercihlerinin belirlenmesinde en önemli faktör olduğunu bir kez daha ortaya koydu. 20 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan ve ekibinin bu konudaki deneyiminin onlara önemli bir avantaj sağladığı seçim sürecinde bir kez daha anlaşıldı.

  • Erdoğan, özellikle Batı dünyasında Türkiye'ye ve Türkiye halkına zarar vermek için fırsat kollayan etkili çevreler bulunduğunu belirterek ve bu tehdide karşı durmanın önemini vurguyalarak ve bu duruşu ancak kendisinin sergileyeceğini ifade ederek puan toplayabiliyor. Savunma amaçlı yatırımları bu amaçla kullanabiliyor ve toplumu etkileyebiliyor.
  • Erdoğan, Türkiye'nin ekonomideki başarısını çekemeyen dış çevrelerin bunu baltalamak için yoğun çaba harcadığını ileri sürerek, ekonomimizdeki temel sorunun kendi ısrarıyla izlenen faiz ve para politikaları olduğunu örtbas etmeye çalışıyor.
  • Bu politikaların sonucu olan azgın enflasyon Türk Lirası'nı değersiz hale getirirken ve iş ahlakını bozarken buna seyirci kalıyor. Türkiye'de bir fiyat anarşisi yaşanıyor.
  • Bu da ülkemizin bir döviz krizine sürüklenmesine ortam hazırlıyor.

Bu listeyi kolaylıkla uzatabilir, ekonomimizin nasıl bir çıkmaza doğru sürüklendiğini ve Türkiye için en büyük riskin bu olduğunu ortaya koyabiliriz. Ancak bunu yapabilmek için geniş kesimin bu sorunların gerçek nedenlerini algılamasını sağlamak gerekiyor.

Bunu yapmadan geniş kesimi farklı bir seçenek aramaya ikna etmek kolay değil. Baharın geleceğini vaat etmek kolay ama inandırıcı olmak zor. İktidarın seçim öncesinde dar gelirli kesimlere devlet kesesinden cömertçe ücret artışları ve bedava doğalgaz sağlaması bu kesimlerin oy tercihlerini etkileyebiliyor ama bir yandan da ekonomimizdeki sorunları daha da büyütüyor.

İkinci turda umut var mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplumun nabzını tutma ve ona göre şerbet verme konusunda çok deneyimli olduğu bir gerçek. Bulunduğu konum da ona geniş olanaklar sağlıyor. Bu nedenle ikinci tura büyük bir avantajla girecek. Bu koşullarda seçimin sonucunu değiştirmek için Millet İttifakı'nın toplumun geniş kesiminde ani bir algı sıçraması yaratacak yeni bir faktörü, gerçekçi bir hayali devreye sokması gerekiyor.

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

24 Ocak Deneyimi Üzerine

Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

Özal'ı Aşmak İçin

Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

Aklınla Uçur Beni

Küreselleşme Korkusu

Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"