19 Eylül 2023

Erdoğan'ın 'Ayrışmış Milletler' gezisi

Erdoğan'ın gezisi önemli mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, resmi adı hâlâ 'Birleşmiş Milletler' olan yıllanmış kuruluşun genel kuruluna katılmak için New York'a yaptığı gezinin Türkiye'nin gündemini bir süre meşgul edeceği anlaşılıyor. Türkiye'deki ana muhalefet partisinin 'muhalefete muhalefet' partisi haline gelmekte olduğu bir ortamda yürek rahatlığıyla New York'a giden Sayın Erdoğan'ın ziyaretinin ilk gününde, dünya megalomani şampiyonu Elon Musk ve sevimli oğluyla bir araya gelerek çocuğa bir futbol topu hediye etmesi bizim gazetelere manşet oldu. Türkiye'nin futboldaki son 'başarılarını' hatırlatmak için düşünülmüş bir jest miydi bu bilmiyorum ama Elon Musk'ın bu yakınlaşmadan hoşnut kalarak Türkiye'ye yatırım vaadinde bulunması Erdoğan'ın New York çıkartmasının ilk kazancı olarak sunuldu bir kısım medyaya.

Erdoğan, Elon Musk'la bir araya geldi. Görüşmeye, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç katıldı.

'Birleşmiş Milletler'e ne oldu?

Dünyanın korkunç savaşlardan bezdiği bir ortamda kurulan ve uzunca bir süre bu amaca hizmet eden Birleşmiş Milletler'in (BM) bugünün dünyasında etkisini hızla yitirmekte olduğu, bu yılki genel kurula gösterilen ilgiden, daha doğrusu ilgisizlikten de anlaşılıyor. BM'nin en etkili organı olan Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinden yalnızca birinin, ABD Başkanı Joe Biden'ın genel kurula katılması, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere devlet ya da hükümet başkanlarının çeşitli bahanelerle genel kurula katılmaması BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'i acı gerçeği itiraf etmeye zorladı.

Guterres, "insanlık aleminin büyük tehditlerle karşı karşıya bulunduğu, iklim değişiminin yakıcı etkisinin tırmandığı, küresel eşitsizliğin ve yoksulluğun hızla arttığı ve teknolojinin tahripkâr etkilerinin yaygınlaştığı ortamda ülke liderlerinin çabalarına umut bağlayan geniş kitlenin" bu ilgisizlik karşısında BM'den umut kesme noktasına gelebileceğini söyledi. Guterres'in umutsuzluğu aslında son 40 yılda dünyada yaşanan büyük dönüşümün ve değişimin sonucu.

'Ayrışmış Milletler' Birliği mi?

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra bütün dünyanın küresel kapitalizmin etki alanına girmesi ve dijital teknolojinin dünyanın neredeyse bütününe yayılması ülkeler arasındaki hiyerarşiyi değiştirdi. Dünya, Batı ülkelerinin kendi başlarına yön verdiği bir yer olmaktan çıktı, iletişim devrimi ve mobil telefonlar hemen her ülkede insanların yaşam tarzını değiştirdi.

Bu gelişmeler sonucunda BM'nin güvenlik konseyini oluşturan ülkelerin liderleri bile aralarında anlaşamaz noktaya geldi. Ülkelerin farklı nedenlerle ayrıştığı ortamda yeni çelişkilerin ortaya çıkması BM Genel Kurulu'nun da önemini kaybetmesine yol açtı.

Erdoğan'ın gezisi önemli mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu ortamda BM Genel Kurulu'na katılmasını ve oluşturduğu yeni kadroyla Washington'da temaslarda bulunmasını yadırgamamak gerekiyor. Erdoğan bir zamanlar iddia ettiği gibi ekonomist falan değil bence. Şu anda ekonomi yönetiminde başrolde bulunan Mehmet Şimşek'in bu görevi kabul ederken "rasyonel" yani "akılcı" politikalara dönüş yapılacağını söylemesi de bunun itirafı aslında.

Sayın Erdoğan ekonomist değil bence ama bugün artık dünya sahnesinde de rol oynamaya başlayan bir siyasetçi. 1970'lerden 2002'ye kadar sayısız siyasi kavgalar ve ekonomik krizler yaşamış olan bir ülkede iktidarı elinde tutabilmek kolay bir iş değil. Şimdi gözünü dünyaya çevirmesi ve Türkiye'nin ancak dünyadaki fırsatları ve kaynakları iyi kullanarak gelişebileceğine inanmış görünmesi önemli.

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

24 Ocak Deneyimi Üzerine

Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

Özal'ı Aşmak İçin

Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

Aklınla Uçur Beni

Küreselleşme Korkusu

Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"