11 Nisan 2023

20 yıllık saltanatı devirmek mümkün mü?

Türkiye'nin bazı kemikleşmiş inanç tabularını yıkarak bir araya gelmeyi başaran ve Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin bir adım daha atarak farklı bir Türkiye'de yaşamak isteyen ama aradığını bulamayan seçmen grubunu şaşırtacak bir projeyle gündeme damga vurması mümkün olamaz mı acaba?

Türkiye'de seçmen nabzını ölçme ve değerlendirme konusunda en deneyimli ve birikimli kişilerden biri olan Bekir Ağırdır'ın haftalık Oksjien gazetesinde yayımlanan yazılarını kaçırmamaya çalışıyorum Türkiye'nin çok kritik bir seçime doğru gittiği süreçte. Bekir Ağırdır, Muharrem İnce faktörünün seçim denkleminde belirleyici rol oynayabileceğinin anlaşıldığı son haftalara kadar, Altılı Masa'nın seçimin sonucunu belirleyecek en önemli yeni faktör olduğunu belirten yazılar yazıyordu.

İyi Parti Başkanı Meral Akşener'in yarattığı mini krizden de güçlenerek çıkan ve Millet İttifakı olarak anılmaya başlanan Altılı Masa'nın Kemal Kılıçdaroğlu'nun çizdiği yeni tarz liderlik profiliyle 20 yıllık Erdoğan saltanatını sarsabileceği umudunu artırdığı da bir gerçekti.

Bu gelişmeler, her yola başvurarak saltanatını sürdürmeye kararlı olan Erdoğan kampında ciddi bir rahatsızlık yarattı. Sayın Erdoğan, önceleri alaya aldığı Altılı Masa'ya karşı bir cephe oluşturmak için kolları sıvadı ve taşınması zor bir sabıka bagajına sahip olanları bile yanına çekme arayışına girdi.

Çizgi: Tan Oral

İnce'nin çıkışı oyunu değiştirdi

Saltanat cephesinde bu panik yaşanırken Muharrem İnce'nin adeta bir kuyrukluyıldız gibi parlamaya başlaması oyuna yeni bir unsur kattı. Bekir Ağırdır, Oksijen'in 7 Nisan'da yayımlanan son sayısında yer alan önemli yazısında, bugün gelinen noktada artık iktidarın değil muhalefet cephesinin rahatının kaçması gerektiğini vurguluyor ve İnce faktörüne dikkat çekerek şunları yazıyor:

"Eldeki araştırmalara göre gençlerde ataerkilliğe, iktidara ve güç sahiplerine karşıtlık yükselirken ana akım siyasetlere karşı öfke de güçleniyor. İnce ve Memleket Partisi de bu duygudan besleniyor. Seçmenleri de iktidara olduğu kadar CHP'ye ve Kılıçdaroğlu'na da itiraz edenlerden oluşuyor.

Bu nedenle İnce'nin seçmenleri arasında CHP'nin HDP ile işbirliğine kızan milliyetçiler de var, DEVA-Gelecek-Saadet partileriyle işbirliğine kızan Atatürkçüler de var. Bu durumda, keskin iktidar karşıtı olan, neye karşı olduğunu bildiğimiz ama neden yana olduğunu bilmediğimiz, yarısı gençlerden oluşan 3-5 milyonluk bir kitlenin pozisyonu bu seçimin kaderini belirleyecek. Bu kitle şimdi İnce'nin arkasında konsolide olmuş görünüyor. Bu duygusal siyasi karmaşa yıkıcı sonuçlar da üretebilir."

Kılıçdaroğlu umut yarattı ama

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan saltanatının Türkiye'yi çok boyutlu bir çıkmaza sürüklediği ortamda toplumdan yükselen tepkilere tercüman olarak geniş bir kesime dostça el uzatan yaklaşımını Hindistan'ın unutulmaz halk lideri Mahatma Gandi'ye benzeten Bloomberg yazarı Bobby Gosh'un da saptadığı gibi, CHP liderinin Türkiye'de farklı bir hava estirdiği ve geniş bir kesim için umut haline geldiği bir gerçek.

Sayın Erdoğan'ın ise ülkeyi çıkmaza sürükleyen buyurgan ve yasaklayıcı tavrını sürdürerek Tek Adam sultasını sürdürmeye kararlı görünmesi bir dönemde ona destek vermiş olanları bile ondan uzaklaştırıyor. Erdoğan'ın 20 yıllık saltanatının şimdi ciddi bir tehdit altında olduğu görülüyor.

Ancak bu saptamayı yaparken Türkiye'de yaşayan insanların 20 yıldan beri Erdoğan'ın yön verdiği bir ülkede yaşadığını da unutmamak gerekiyor. Erdoğan da onu iktidarda tutan faktörleri sonuna kadar kullanarak ve seçmenlere her türlü rüşveti vererek saltanatını korumaya çalışıyor.

Aradığını bulamayan seçmeni kazanmak mümkün mü?

Şu anda iktidara tutunma çabasındaki Erdoğan ile onun yarattığı enkazı sergileyerek iktidarı ele geçirmeye çalışan Kılıçdaroğlu arasındaki yarışı İnce'nin alacağı oyların belirlemesi olasılığının ortaya çıkmış olması, Türkiye'de her iki liderin temsil ettiği anlayışın dışında bir seçeneğin arayışı içinde bulunan ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir seçmen kitlesinin bulunduğunu gösteriyor.

Aslında Türkiye'nin şu andaki gidişatından hiç memnun olmayan bu seçmen kesiminin kazanma şansı olmayan İnce'ye oy vererek, ülkeyi çıkmaza sürüklediği kanıtlanmış olan Erdoğan'a saltanatını sürdürme şansını hediye edecek olması ise çarpıcı bir paradoks yaratıyor.

Bu kritik noktada, Türkiye'nin bazı kemikleşmiş inanç tabularını yıkarak bir araya gelmeyi başaran ve Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin bir adım daha atarak farklı bir Türkiye'de yaşamak isteyen ama aradığını bulamayan seçmen grubunu şaşırtacak bir projeyle gündeme damga vurması mümkün olamaz mı acaba? Dünyaya ve hayata bakışı çok farklı olan gençleri de cezbedecek çarpıcı bir projeyle saltanatın sürmesini önlemek mümkün olabilir belki de.  

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

24 Ocak Deneyimi Üzerine

Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

Özal'ı Aşmak İçin

Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

Aklınla Uçur Beni

Küreselleşme Korkusu

Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"