Rusya’yı en iyi bilen-analiz eden isimlerden gazeteci Hakan Aksay’ın hafta sonu T24’te önemli bir yazısı yayınlandı. Türkiye’de 14’ü TBMM’de 122, Rusya’da 8’i parlamentoda 27 parti olduğunu hatırlatıp, buradaki durumu Rusya ile karşılaştırarak "sistem içi muhalefet" tanımını
yaptı:
"Sistem içi muhalefet" veya bazılarının deyişiyle "yasal muhalefet." Bunlar, bazıları parlamentoda bulunan, bir dizi konuda iktidarı eleştiren, farklı düşünce ve ideolojileri savunan ancak stratejik iç ve dış politika konularında son noktada lider Vladimir Putin'i destekleyen partilerdir (Komünist Partisi, Adil Rusya Partisi, Liberal Demokratik Parti, Yeni İnsanlar Partisi ve diğerleri...)
Hakan Aksay’ın yorumunu not ettikten sonra biraz içeri bakalım. Geçen hafta başlayan, hafta sonu farklı bir noktaya evrilen bir gelişme var. Gelişmenin başlangıcı Meclis’te; Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nin "oturma yeri" kriziyle başladı. Meclis başkanlığının çözemediği krizi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çözdü. Kendi sıralarından ikisini bu partilere verdi. Ardından her iki partinin liderlerinden Bahçeli’ye teşekkür mesajları iletildi.
Hafta sonu Bahçeli’nin sosyal medya üzerinden Gazze ile ilgili verdiği mesajlar ardından başlayan süreç çok daha önemli elbet.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu
Bahçeli şöyle dedi:
"Eğer 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, saldırılar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, Türkiye süratle devreye girmeli; tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek, bize ecdadımızın mirasıdır."
Bu mesajın ardından Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Bahçeli’yi sosyal medyadan tebrik etti. Ardından iki lider telefonlaştılar, önümüzdeki günlerde de yüz yüze görüşecekler.
Davutoğlu, görüşme ile ilgili şöyle söyledi:
"İktidarı destekleyen Cumhur İttifakı’nın önemli bir unsuru olarak Sayın Erdoğan toplumsal beklentinin aksine daha sessiz bir tutum sergilerken, Sayın Bahçeli’nin sesini yükseltmiş olması çok değerli. Onun için destek beyan ettim. Sayın Bahçeli de dün bir teşekkür telefonu etti. Kendisiyle telefonda istişare ettik. Mümkün olursa önümüzdeki günlerde bir araya geleceğiz."
Gelecek Partisi’nden telefonla görüştüğüm üst düzey bir yönetici, gelinen durumu şu sözlerle tarif ediyor:
"Gazze çok özel bir mesele. Kişisel tartışmaların ötesinde, insani ve acil bir durum var. Zaten Meclis’teki altı parti bu konuda ortak bildiri de yayınladı. Ayrıca şunu da ilave edeyim, AK Parti de dahil her partiyle iletişim kurma noktasında iyi bir durumdayız."
Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın en önemli parçası. Zaman zaman ortağı AKP’den farklı çıkışlar yapıyor. Ancak bu çıkışlar onu ve partisini bir kopuşa götürmüyor. Bahçeli’nin sözlerini "devletin bir kesiminin görüşü" diye okuyanlar da var. 28 Mayıs seçimlerinin ardından İçişleri Bakanlığı'ndaki değişim sonrası yaşananlarla ilgili MHP liderinin mutlu olmadığı sır değil. Gazze konusunda yaptığı çıkışı tek başına "bir insani krize karşı çıkış" olarak okumanın yanı sıra, ortağından farklı yerde duruşu, daha da önemlisi Erdoğan’ın en mesafeli olduğu isimlerden Davutoğlu ile buluşma hazırlığıyla da düşünmek gerekir.
İktidar ortağı ile muhalefet partilerinden birinin son durumunu böyle tespit ettikten sonra iktidarın-Cumhurbaşkanının, İsrail’e destek olan Batı ile ilgili eleştirilerini de bir yandan yaparken, İsveç’in NATO’ya Katılım Protokolü’nün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 23 Ekim'de imzalanarak TBMM'ye sevk etmesini de kaydedelim.
Türkiye’yi uzun süre dünyanın önemli ülkelerinde temsil etmiş şu an Dışişleri’nde olmayan önemli eski bir diplomat, bu süreçte Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya girişini imzalaması konusunda şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onu etkileyen çevrenin şöyle bir düşünce tarzı içinde bulunduğunu düşünüyorum; Gazze’de yaşananlar için de dünyada gelişen olaylar için de daha sağduyulu yaklaşım. Bunun orada yaşayan insanlar için de daha olumlu sonuç doğuracağını düşünüyorlar. Bağırıp çağırmak mı, masada olmak mı? F-16’lar konusunda sonuç almış, F-35’ler için en azından parasının bir kısmını geri almış ve her şeyden önemlisi sözü dinlenen ülke…"
Eski diplomat böyle söylüyor.
Bitirirken…
İsrail’in yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze’de, bir insanlık dramı yaşanıyor. İktidarın büyük kanadı, yani Erdoğan, her zamanki tavrının aksine daha "sakin" bir tutum içinde. MHP, daha sert bir pozisyon almış durumda. Muhalefetin oy anlamında "büyük partileri" kendi iç gündemlerine dalmış haldeler. Diğerleri, "radikal önerilerle" yöntem-gündem belirlemeye çalışıyor. Türkiye’de, başta muhalefet, sanki herkes iktidarın-Erdoğan’ın lehine çalışıyor. Katkısıyla-eleştirisiyle bir şekilde "sistem" için çaba sarf ediyor.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|