05 Eylül 2023

12 Eylül'ün 'işsiz-güçsüzler'i İstanbul dışına sürmesinden, AKP döneminde 'işli-güçlüler'in zorunlu göçüne…

Yoksullar için geride kalan sadece zaman. Koşullar söz konusu olduğunda ise bırakın saatleri, günleri, haftaları, ayları; on yıllar bile takvim yapraklarında donuyor!

#tarih dergisinin eylül sayısında, Cengiz Kahraman arşivinden 'Ayın Fotoğrafı' sayfası

"14-15 Eylül 1981 günlerinde şehrimizin muhtelif yerlerindeki sabahçı kahveleri ve parklarda yapılan arama ve kontrollerde 41 bîmekân yakalanmıştır. Bu kişiler il hudutları dışına çıkarılarak 16 Eylül 1981 günü Haydarpaşa Tren Garı'ndan memleketlerine gönderilmişlerdir."

İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'nın kararı doğrultusunda uygulama yapan İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün yukarıdaki açıklamasında "bîmekân" (yersiz, yurtsuz) olarak söz edilen bu insanlar, dönemin gazetelerinde "işsiz-güçsüzler" adı takılarak fotoğraflarıyla birlikte yayımlanıyordu. Bu "zorunlu gönderme"nin ardında 12 Eylül darbesinin zihniyeti vardı. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı "ikametgâhı İstanbul'da bulunmayan ve düzenli bir işi olmayanların memleketlerine geri gönderilmesi" kararı almıştı.

Yukarıdaki hatırlatmayı, her ay merakla beklediğim Gürsel Göncü yönetimindeki #tarih dergisinden alıntıladım. Darbeciler kendilerince İstanbul'a da 'nizam-intizam' vermişler.

Özgürlükler falan hak getire tabii…

#tarih dergisinin Eylül 2023 sayısının kapağı

Türkiye ve Avrupa'nın enflasyonu

4 Eylül Pazartesi günü açıklanan ağustos ayı enflasyon oranlarının ardından yazıyorum bu satırları… Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre aylık TÜFE enflasyonu yüzde 9.09 olmuş. Yani pek çok ülkenin yıllık enflasyonundan fazla. Örneğin savaştaki Rusya'da yüzde 4,3, Avrupa'da, Fransa'da 4,8, Euro bölgesi ortalaması 5,3, İngiltere 6,8, ABD 3,2… Tekrar yazayım, bunlar bu ülkelerin yıllık enflasyonları, Türkiye'ninki yıllık bazda yüzde 58,9. Bugün kimi ekonomistler (elbette iyi niyetle) açıklanan aylık verilerin benzer ölçümler yapan kuruluşlarla ilk kez yakınlaşmasına, hatta TÜİK'in daha fazla göstermesine seviniyorlardı. (Ağustos ayı enflasyonunu İTO 8,79; ENAG 8,59 oranlarında açıkladı).

TÜİK'in ana harcama grubu verilerine göre bir önceki yılın aynı ayına göre en çok artış yüzde 77,55 ile sağlık ve yüzde 72,86 ile gıda ve alkolsüz içeceklerde olmuş. En az artış gösteren ana grup yüzde 24,97 ile konut olmuş. Burada iktidarın kira oranlarına getirdiği ve hemen hiçbir ev sahibinin uymadığı yüzde 25'in dikkate alındığını anlamak kolay.

İktidar Türkiye'de özellikle çalışan ve emekli milyonlarca kişiyi Maslow'un "ihtiyaçlar hiyerarşisi" diye tanımladığı piramidin en temelindeki basamaklar için mücadele etmeye mahkûm etti. Bırakın piramidin tepesindeki "kendini gerçekleştirme"yi; besin-gıda gibi fizyolojik gereksinimler, sağlık-mülkiyet, güvenlik gibi temel gereksinimlerde bile büyük sıkıntılar yaşanıyor. AKP'nin çözdüğünü düşündüğü sağlık sisteminde kimi uzmanlık alanlarında haftalar/aylar sonrası için bulunabilen randevular, eğitimin daha ilk basamağında devlet okullarında velilerden istenen minimum 3-4 bin lira katkı payları. Ve yüz binlerce liralık fiyatlarla faaliyet gösteren özel okullarla devlet okulları arasındaki uçurumun artmasıyla eğitim kalitesinin büyük bir sınıfsallaşmaya konu olması…

43 yıl sonra bir başka göç

Bu aralar her geçen gün daha çok ismin İstanbul dışına, -başta kira nedeniyle olmak üzere- zorunlu olarak göç ettiğini duyuyorum. Benim şahit olduklarım genelde beyaz yakalılar. Başta Eskişehir, gittiğini bildiğim, gideceğini duyduğum isimler. Kimi şirketlerin maliyetlerini düşürmek için bazı operasyon merkezlerini İstanbul dışına taşıdıkları ya da uzaktan yapılabilen işlerde, merkez İstanbul olsa da, şehir dışından isimlerle anlaştıklarını biliyorum. İstanbul'u terk etmek zorunda kalan bir meslektaşımın "En çok İstiklal'i özlüyorum, rüyama giriyor" deyişi kulaklarımda.

Elbette memleketin her yeri çok güzel… Ancak her nerede yaşanıyorsa yaşansın maddi mecburiyetlerle doğup büyünülen şehirden ayrılmak zorunda kalmak çok acı. Memleketin dört bir yanında büyüyen-derinleşen krizin farklı boyutları var. Özellikle gençler gelecek kaygısı sebebiyle yurtdışına göç etmek için çaba harcıyor. Başta doktorlar, dışarıyı hedefleyen pek çok kritik alandan sayılar yansıyor resmi istatistiklere. Bir de geçinemediği için yaşadığı büyükşehirlerden ülke içinde farklı şehirlere göç etmek zorunda kalanlar var.

Ne acı… 12 Eylül'de 'işsiz güçsüzlerin şehir dışına gönderilmesi'nden 43 sene sonra AKP döneminde 'işli güçlülerin' de aralarında olduğu pek çok kişinin maddi koşullar nedeniyle zorunlu göçüne… Yoksullar için geride kalan sadece zaman. Koşullar söz konusu olduğunda ise bırakın saatleri, günleri, haftaları, ayları; on yıllar bile takvim yapraklarında donuyor!

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

‘CHP komisyona girsin mi, girmesin mi?' kadar Kürt sorunu hakkında bütünlüklü bir söylem gerekli değil mi?

İktidarın, özellikle AKP kanadının oluşturmak istediği Kürt seçmenle CHP arasında ayrım yaratmak üzerine kurulan, ayrım yaratılmak istenen düzen var. 22 Ekim’de iktidar ortağı Devlet Bahçeli’nin çağrısından 8 gün sonra Esenyurt Belediyesi’ne yapılan ilk operasyon da 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ve etrafındakilere karşı yapılan-büyüyen operasyon da süreci en zorlayan birkaç konudan biri haline geldi. Bu noktaları görmezden gelerek ortaya konulan itirazlara-çekincelere doğrudan karşı çıkmak yanlış olur

Eve dönüş yasası ve kayyım uygulamalarına son verilmesi yakındaki gelişmeler olabilir…

Kürt sorununun çözümü konusunda yapılan çalışmalarda mesafe alınan iki konunun eve dönüş yasası ve kayyım uygulamalarının sona ermesi olduğu bilgisi geliyor

Kürt sorununun çözümü çabalarının toplumsallaşma zorluğu ve Demirtaş faktörü

Türkiye’de sadece içeriyi değil tüm bölgeyi etkileyen etkileyecek tarihi süreçte yaşananları tüm topluma anlatacak, toplumun dinleyeceği en doğru isimlerden biri Demirtaş ve hâlâ AİHM kararına rağmen tutuklu

"
"