22 Aralık 2019

Tarafsız adalet bakanı

Eksik meksik ama demokrasiye benzer bir rejim içinde mi devam edecek Tayyip Erdoğan rejimi, yoksa pervasız bir diktatörlüğe mi yönelecek?

Osman Kavala'nın duruşmasına birkaç gün kaldı, 24 Aralık'ta. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği karardan ötürü Osman Kavala'nın nasıl gideceği sorusu fazladan bir önem kazandı. Biz Türkiye'de gergin bir merakla bu trajikomik sürecin nasıl devam edeceğini bekliyoruz ama bütün dünyada da, Türkiye'ye ilgi duyan ya da hakkında bilgisi olan herkes bu duruşmanın ne olacağını merak ediyor.

Bu gibi durumlarda Türkiye'nin alışkanlık kesbettiğimiz bir davranış biçimi vardır: "Ecnebiler"in dediğinin tersine hareket etmek. Bununla, Türkiye'nin bağımsızlığını kanıtlamış oluruz.

Bu "ecnebiler"in ne yapmasını bekliyoruz? Osman Kavala nelerle suçlanıyor? Ortada kanıt yok, elle tutulur bir şey yok. Son kertede Kavala'nın "suçu" AKP iktidarına muhalif olması. Böyle zayıf bir iddianameyle bir insanın iki yılı aşkın bir süredir tutuklu kalmasını "ecnebi" kafası doğal olarak almıyor. Bu konuda ağzını açıp iki çift lakırdı etmesi gerekince de bunu söylüyor; bu durumun hukuka da, demokrasiye de, en temel insan haklarına da aykırı olduğunu söylüyor. Ne söyleyecekti?

"İç işlerimize müdahale"... Yıllardır bizim sözümüz de budur. Emperyalist Batı bizi zayıf düşürmeye çalışıyor! Bu havayı yaratınca da, ülke içinde durumu, gidişatı eleştirenleri emperyalizme yardakçılık etmekle suçlamak kolaylaşır. Bunlar hep olurdu; ama şimdi Batı'ya düşmanca baktığını kamufle etme gereğini de duymayan bir "önder" ve bir iktidarla "rekor" denebilecek bir düzeye ulaştı, bütün dünya ile bozuştuk.

Bu ortamda Osman Kavala davasının gidişi hakkında ne düşündüğünü Adalet Bakanı'na sormuşlar. Adalet Bakanı'nın verdiği cevap ilginç: 'Devam etmekte olan bir dava hakkında görüş bildirmesinin doğru olmayacağını' söylüyor. Ancak onun gönderme yaptığı bu kural ya da daha doğrusu bu teamül Cumhurbaşkanı nezdinde herhalde fazla bir ağırlığa sahip ki o devam eden davalar hakkında görüşlerini kamuoyuna açıklamakta bir sakınca görmüyor. Bu görüşleri de şaşmaz bir şekilde mahkemelerinde yargılanan kimselerin aleyhinde oluyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerle yeksan edildiği bir ülkede bu fikir birliğinde şaşacak bir şey yok tabii. Bütün yürütmeyi (tek) elinde toplayan Cumhurbaşkanı ve onun tensibi ile kurulmuş mahkemeler arasında harikulade bir uyum var.

Adalet Bakanı görüş bildirmesinin doğru olmayacağını söylemiş de, Adalet Bakanı'na sorulan soru Osman Kavala'ya yüklenen suçları haklı bulup bulmadığıyla ilgili değil. AİHM bilindiği gibi bir "uluslararası hukuk kurumu". Bizim Anayasamızda da uluslararası kurumların önceliği kabul edilmiş durumda. AİHM "Osman Kavala derhal tahliye edilmelidir" diye karar vermiş. Ama böyle bir şey yapılmıyor ve duruşma gününü bekliyoruz. Bundan önce de Selahattin Demirtaş için aynı hukuk anlayışına dayanan bir karar vermişlerdi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan "Onların kararı bizi bağlamaz. Biz 'karşı hamlemizi' yaparız" demişti. Ve yapmıştı. Başka davadan hüküm verip Demirtaş'ın hapisten çıkmaması sağlanmıştı.

Bu "karşı hamle" sözü nasıl bir anlayışın iktidarı altında yaşadığımızı çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Tayyip Erdoğan bu gibi konularda gayet "içi dışı bir" bir siyaset adamı.

Örneğin şimdi "asgari ücret" konusunda da "jestimizi yaparız" deyiverdi. Gene mahkemelik, hapislik bir durumda da "Bunları bırakamayız" diye fikir beyan etmişti (Adalet Bakanı bunun hakkında acaba ne düşünmüştü?).

Evet, şimdi Adalet Bakanı'na sorulan soru, "Osman Kavala davasının adilane bir şekilde yürüdüğü kanısında mısınız?" sorusu değil. Türkiye'nin hukukun uluslararası kurallarına ve gereklerine uyması konusunda tavrınız ne olacak?" sorusu soruluyor. Başka bir deyişle, kerhen de olsa, "medeni dünya" içinde kalıp kalmayacağımız söz konusu. Eksik meksik ama demokrasiye benzer bir rejim içinde mi devam edecek Tayyip Erdoğan rejimi, yoksa pervasız bir diktatörlüğe mi yönelecek?

Yazarın Diğer Yazıları

İsrail: Sonu nereye varacak?

Savaşa varmadan durulmasıyla daha iyi bir dünyaya adım atmış olur muyuz?

Değişim beklenir mi?

Birinci gelen parti AKP'nin ikinci parti olma sürecini izleyeceğiz, gözlemleyeceğiz. Kim ne diyecek, nasıl tavır alacak?

Sevinçle, ama sükunetle

Bu toplum elbette farklı düşünceler, inançlar, idealler üretecek. Ama bu "farklılık" nedeniyle boğazlaşmak değil tartışmak kültürü geliştirmek gerektiğini bilecek. Son seçimde alınan sonuç bu anlayış ortamının oluşmasında da olumlu rol oynayabilir ve bu potansiyel boşa harcanmamalı