23 Ağustos 2020

Biden-kafalılar

İktidarın derdi, dünyanın neresinde ne oluyorsa, bunun AKP iktidarının devam etmesi gerektiğini söylediğini "halkımız"a göstermek

Türkiye'de (henüz) bir savaş yok ama bir "savaş halet-i ruhiyesi" var. 2002'de AKP'nin seçim kazanmasını derin ve gürültülü bir asabiyetle karşılayan kesim "Bayrak Mitingleri" vb. ile bu psikolojisini ortaya koyuyordu. Sonra biraz durulur gibi oldu. Gezi protestolarından bu yana "asabiyet" gösterme sırası AKP'ye geldi. Tayyip Erdoğan'ın da sürekli katkılarıyla gerilim devam ediyor. Her hafta yeni bir öfke kabarmasıyla gidiyoruz. Birkaç gün önce bu patırtıya Joe Biden demeci de katıldı.

Katıldı ve AKP'den geldiği halde şaşırtıcı olmayı başaran bir suçlama biçimi üretti. Malum, adam konuşalı dokuz ay mı ne geçmiş, bizim daha yeni haberimiz oluyor. Elbette bunda bir tuhaflık var. "Bu kadar zamandır, üstelik New York Times gibi bir gazetede yayımlanmış bir mülakattan haberiniz olmadı mı?" diye sorulunca, görevi basın - yayın izlemek olan zattan "Sizi bekledik" diye bir cevap geldi. Bu gerçekten, dinleyene "pes" dedirten bir cevaptı.

İktidarın derdi, dünyanın neresinde ne oluyorsa, bunun AKP iktidarının devam etmesi gerektiğini söylediğini "halkımız"a göstermek. Dolayısıyla Biden'ın mülakatını okumuşlar ama susup oturmuşlar, "muhalefet ne diyecek?" diye beklemişler! Çünkü Biden'ın Tayyip Erdoğan'ı iktidardan uzaklaştırmak üstüne söyledikleri Halk Partisi'nin nasıl bir "Amerikan piyonu" olduğunu gösteriyormuş.

Donald Trump bundan öte, Erdoğan'ın nasıl bir dahi olduğunu söylüyor, bu bize ne anlatıyor?

Üstelik Trump bu dâhinin elinden rahip Brunson'ı alabilen bir Başkan. Hani, dediğini yaptırmasının kanıtı da var.

Bu olayın böyle bir ağız dalaşına malzeme olabilmesi bizim buradaki yüksek tansiyonun sonucu. Yoksa normal olmayan bir şey olmuyor. Biden Demokrat Parti'nin Başkan adayı. Amerika'nın başkan adayının Türkiye'deki iktidar hakkında fikri olmamasını mı bekliyoruz?

Amerika'nın başkanları ya da başkan adaylarının bu fikirlerini her zaman bu açıklıkla dile getirmelerinin seyrek rastlanır bir durum olduğu doğrudur. Ama Biden bir politika olarak bunun bilinmesi gerektiğini düşünüyor.

Demokrat Parti'nin adayı... Amerika'nın Demokrat Partisi'nin şu demokratik performansı gösteren Tayyip Erdoğan'a "Aman, ne etsek de seçimi kazandırsak" diye bakmasını mı bekliyoruz? Bu arada AKP'liler, "yağmur duası"na çıkar gibi, "Trump kazansın duası"na çıkmış durumdalar; bu bilinmiyor, görülmüyor mu?

Bu dünyada bir iddiası olan her ülkenin politik yapısında Türkiye ve başka bütün ülkelerde kim var, kim yok, kim bize yakındır, kimi ister, kimi istemeyiz, böyle düşünceleri vardır. Bizim de onlar hakkında olduğu gibi... Üstelik ne kadar çizgi, program varsa o kadar da böyle düşünce vardır. Burada da olacağı gibi... Bunların, yani farklı programlara uyanların birbirleriyle çelişmeleri de normaldir. Tayyip Erdoğan örneğin, Mursi'den yanadır ve o nedenle Sisi'ye karşıdır. Tayyip Erdoğan'ın Esad hakkında pek de ılımlı sayılmayacak fikirleri vardır. Esad hakkında böyle düşündüğü için ona "küstah" falan gibi sözlerle saldırmak da akıl kârı bir iş değildir.

AKP'nin kendine göre bir siyasi üslubu var, yıllardır göre göre alıştık. O üslubun içinde böyle hakaretamiz sözler eksik değil. Bir başkası onlar hakkında benzer duyguları dile getirecek olursa her türlü hakareti savurmaları da alıştıklarımızın dışında değil. Ben daha çok muhalefetin de Biden'a "küstah, terbiyesiz" gibi suçlamalarla saldırması oldu. Bu herhalde Türkiye'nin "uluslararası" her şeye karşı duyduğu yabancılıktan ileri gelen bir şey. Halk da sürekli böyle bir siyasi "terbiye" ile yetiştiği için, Biden gibi birine, Erdoğan hakkında kendisi gibi düşünüyor diye kızmak gerektiğini düşünüyor. İşin içine "ecnebi" karıştı mı bütün değerler değişiyor. "İç işlerimiz" diye de bir "özel alan" olduğunu düşünüyoruz. "İç işimiz" diye tanımladığımız yerde olan olay hakkında birisi söz söylemeye kalkarsa yatak odamıza kamera koymuşlar gibi tepki gösteriyoruz. Oysa bu dünyada hiç kimsenin böyle gizli saklı "iç" işi yok. Herkes herkesin "iç" işini biliyor, değerlendirmiş, kendisi için gerekli gördüğü sonuçları çıkarmış.

Örneğin "Amerikan halkı onu seçti" diyerek Donald Trump gibi bir adama saygı duymama gerek de yok imkan da. 

Biden'ın sözlerinin AKP yöntemiyle "deşifre" edilmesi de hoş ve ilginç. Adam, Tayyip Erdoğan'ın iktidardan uzaklaştırılmasının iyi olacağını düşünüyor ve söylüyor. Hemen de ekliyor: "Darbeyle değil, seçimle" diyor. AKP "tercüme ediyor": "Darbeyle değil dedi. Demek 'darbeyle' demek istedi." Allah Allah! Neye dayanarak böyle anlamamız gerekiyor. Adam bu işin seçimle olmasını istiyor olamaz mı? "Darbe" istiyor olabilir (Amerika hangi darbeye karşı çıktı ki?); ama bu isteğini böyle karşıtını söyleyerek dile getirmek zorunda mı? AKP'lilerin "Bütün dünya bize düşman" propagandasını kolaylaştırmak dışında bunu gerektiren bir şey var mı?

Şu var: Herkes bize düşman, Amerika da düşman. Onun için zaten Fethullah'la el ele verip darbe planladılar. Buradaki muhalefet de "Ah, başarılı olsalar" diyerek izledi. Başarılı olamayınca kötülediler. Aslında onlar da darbe istiyorlar. Zaten buradaki muhalefetin dışarıdaki düşmanlardan bir farkı yok. Ha "dış düşman", ha Halk Partisi. Hepsi aynı. Hepsine de aynı şekilde tepki göstermeliyiz!" Ne zamandır Tayyip Erdoğan'ın temel politikası bu ve bu da son derece tehlikeli bir siyasi ortam yaratıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Futboldan al haberi

Futbolun oyuncusu da değil de özellikle seyircisinin davranışlarının bize toplumda yerleşmeye başlayan bir şeyleri haber verdiğini akılda tutmamızda yarar var

Kıran kırana

Erdoğan'ın kendine yakıştırdığı siyaset yapma üslubunda hedef, karşı tarafı yenmek ya da sadece yenmek değil, yok etmek

İki cepheli mücadele

Sınıf kavgasının kimlik sorunlarıyla iç içe geçtiği bir mücadele bu; onun için, muhalefeti ilerletirken, bunların ikisini birden gözetmek durumundayız