30 Ekim 2019

Bağdadi konusu

Usame’lerin, Bağdadi’lerin verdiği talimatı ifa etmeye hazır ve ifa edilişini seyretmekten zevk alan binlerce ve binlerce taraftar vardı; bunlar bugün de oradalar

El Bağdadi’nin ölmesi/öldürülmesi konusu benzer konuların alışıldık kalıbına uygun biçimde devam ediyor. Bu olayın olduğunu dünya Trump’ın konuşması ve açıklamasıyla öğrendi. Trump önemli haberi, son derece önemli olduğunu hissettirecek şekilde, üstüne basa basa söylüyordu. Olayı bildiren nesnel kelimelerin ardında “Bunu benim yaptığımı sakın ola unutmayın” mesajının öznel havası ve üslubu fark ediliyordu.

Açıklamanın ardından sevinç beyanları geldi. Bağdadi’nin ölümü Bağdadi’nin öldürdüklerinin intikamı gibi görüldüğü için “sevinç” vardı. Nihayet adalet işlemişti. Ama ayrıca, önderin öldürülmesi örgütün başsız kalmış olduğunu anlatıyordu. Yani yalnız Bağdadi’nin olmadığı bir dünyada değil, büyük bir ihtimalle IŞİD’in de etkisiz kaldığı bir dünyada yaşayacaktık. Bu da şüphesiz “sevindirici” bir haberdi.

Olayın üstünden fazla zaman geçmedi ama bu birkaç gün içinde üçüncü evreye geçtik: Şimdi, “uyarı” yazıları yazılıyor. Yani, “Öyle hemen sevinmeyin; IŞİD kolay kolay bitmez” deniyor.

Bağdadi’nin Usame’den sonra geldiği hatırlatılıyor.

Evet, hem yalnız Usame bin Ladin’den sonra değil, IŞİD serüveni içinde Zerkavi’den sonra da gelmişti. Türk dilinin ve siyasi kültürel birikiminin yansımalarından olan “Gelen gideni aratır” bilgeliğini unutmamak gerekiyor.

“Kötümser” olmak değil, “gerçekçi” olmanın gereği olarak bu görüşü paylaşıyorum. Şu adlarını saydığım adamlar birtakım özel becerilere sahip kişiler olabilir (becerileri “şer” üretmekte parlak olsa da). Ama onların adları ve kişilikleriyle büyük ölçüde özdeşleşen İslamcı radikalizmi onlar yaratmadılar. Tersine, çok daha derinden işleyen bu radikalizm dalgasının üstüne oturarak marifetlerini yerine getirdiler. Usame’lerin, Bağdadi’lerin verdiği talimatı ifa etmeye hazır ve ifa edilişini seyretmekten zevk alan binlerce ve binlerce taraftar vardı. Bunlar bugün de oradalar.

 

El Kaide imzasıyla yapılan her şeyi Usame oturup planlamıyordu. Aynı şekilde IŞİD’in bütün eylemleri de Bağdadi’nin zihninden çıkmış değildi. Bunlar büyük ölçüde “desantralize” örgütlerdir. Bu hem korunma stratejisi açısından, hem de daha yoğun bir saldırı gücü elde bulundurmak için gerekli ve yararlıdır. Yani Ebubekir el-Bağdadi’nin altında çalışan bir yığın küçük el-Bağdadi var. İçlerinden birisi belirli koşullar içinde “büyük” olduğu için öbürlerine “küçük” diyorum. Onlar da kendilerini gösterme fırsatı buldukça “büyüyecek”lerdir. Usame Usame oluncaya kadar bir Usame olabileceğini aklımıza getirmemiştik.

 

Dediğim üçüncü evrenin “uyarı” yazılarını yazanlar bunları söylerken bunların yanı sıra “Tam da bugünlerde intikam eylemleri olabilir” uyarısında bulunuyorlar. Bu da yerinde bir uyarı. Böyle örgütlerde, olağan refleks budur. Düşmanlar önderi öldürmüşse, hemen dehşet verici bir eylemle cevap verilmeli ki sevinemesinler ve örgütün dimdik ayakta olduğunu, davanın kesintisiz devam ettiğini herkes görsün. Önderi öldüren Amerika olduğuna göre intikam eylemini orada yapmak en doğrusu olabilir. Ama bu zorunlu değil. Herhangi bir yer seçilebilir. Yeter ki eylem korkunç olsun ve yapanın kim olduğu bilinsin.

 

Bu gibi örgütler görece kolay kıyafet de değiştirebilirler. IŞİD içinde bol miktarda El Kaide kalıntısı olduğunu sanıyorum. IŞİD’in de ortaya çıktığı tarihteki koşullar ile bugünkü durum birbirlerine benzemiyor, değişen çok fazla şey var. Dolayısıyla “Irak ve Şam Devleti” gibi bir hedef o gün yarattığı heyecanı yaratmayabilir. Zaten orada toplanmış insanları bir araya getiren şey böyle bir devlet kurmanın erişilir bir hedef gibi görünebilmesi değil, bu ya da başka bir hedef için asıp kesme imkanının doğmuş olmasıdır. “Asabiye”yi yaratan bu imkân; “Ben bunları yapabiliyorum” deme fırsatının yakalanması. Onun için böyle örgütlerin amaçlarına ulaştıklarında neler yapabileceğini düşünmek gerekli değil—amaçlarına ulaşmaları söz konusu değil. Önemli olan “şimdi” yapacakları, “şimdi” yaptıkları. Bu zaten yeterince korkunç.

 

***

 

Ebubekir el-Bağdadi gibi bir adama sempati duymama imkân yok. Böyle adamların olmadığı bir dünyada yaşamayı elbette tercih ederim. Buna rağmen, Trump’ın haberi verme tarzından ve verirken kullandığı kelimelerden hiç hoşlanmadığımı söylemeden edemeyeceğim.

 

“Köpek gibi öldü” demek gerekiyor mu? Ağlayarak ve bağırarak öldüğünü söylemek onun bir “korkak” olduğunu, ölmekten korktuğunu ilan etmek anlamına geliyor. Adam kendi bombasını patlatarak çocuklarıyla birlikte öldüğüne göre bu ne kadar inandırıcı ve Donald Trump olayı seyrettiği yerde bu ayrıntıları ne kadar isabetle seyretmiş olabilir. Neyse, verdiği “bilgi”nin ne kadar doğru olduğunu tartışacak değilim; bilgiden çok aktarma tarzı ters geldi bana: O zafer havası örneğin. “Bu dünya büyük bir kötülükten kurtuldu” diyebiliyor olmanın sevincinden çok “Ben onu öldürttüm! Bunu ben başardım! Ben adamı fena ederim!” böbürlenmesi vardı genel edasında. Bağdadi’ye yas tutacak halim yok ama Trump’ın narsistik gururundan da hazzetmedim.

Yazarın Diğer Yazıları

İsrail: Sonu nereye varacak?

Savaşa varmadan durulmasıyla daha iyi bir dünyaya adım atmış olur muyuz?

Değişim beklenir mi?

Birinci gelen parti AKP'nin ikinci parti olma sürecini izleyeceğiz, gözlemleyeceğiz. Kim ne diyecek, nasıl tavır alacak?

Sevinçle, ama sükunetle

Bu toplum elbette farklı düşünceler, inançlar, idealler üretecek. Ama bu "farklılık" nedeniyle boğazlaşmak değil tartışmak kültürü geliştirmek gerektiğini bilecek. Son seçimde alınan sonuç bu anlayış ortamının oluşmasında da olumlu rol oynayabilir ve bu potansiyel boşa harcanmamalı