09 Aralık 2022

Timsahlar ağlıyor!

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilirken kamuoyuna açıklamadıkları gerekçelerden biri de tarikatların isteğiyle çocuk yaşta evliliklerin önünü açabilmekti

Altı yaşındaki bir kız çocuğunun, tarikat içinde bir mürit ile evlendirilmesi ile ilgili Timur Soykan'ın haberi 3 Aralık 2022 Cumartesi günü BirGün gazetesinde yayımlandı. Ben de 5 Aralık Pazartesi günü bu haberden yola çıkarak, olayı kovuşturmaktan imtina eden savcılar ile ilgili nasıl bir işlem yapıldığını, Diyanet İşleri'nin bu işe ne dediğini sormuştum.

Siyaset dünyamızın aklının başına gelebilmesi için 5 gün geçti.

Herkes sözbirliği etti, bu iğrenç tecavüzü kınadı.

Ancak nasıl olup da bu kovuşturmanın 10 yıl boyunca bir türlü ilerleyemediğini öğrenemedik.

Açıklamalara bakarsanız iktidar kanadı da bu olayı şiddetle kınıyor.

AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin şöyle diyor:

"Bu konu Türkiye'de hiçbirimizin, kalbi ve vicdanı olan hiçbirimizin tek kelime ile bile hakkında bir şey söylemeden yapamayacağı bir konudur. Özellikle kız çocuğu olan arkadaşlarımızın kendi çocuklarını da düşünerek, çok büyük bir rahatsızlık duyduklarını görüyoruz. Bu konuyu memleket meselesi olarak görüyorum. Bütün milletvekilleri ve bakanlıkların meselesi. Başta Aile ve Adalet Bakanlıkları olmak üzere. Bu konuyu uzunca bir süre takip edeceğiz."

Niye bugüne kadar takip edilmediğini açıp sormamış bile.

MHP'li Levent Bülbül adeta söz konusu tarikatın örgütlendiği vakfın üzerine titriyor: "Cinsel istismar şahıs tarafından işlenmiş bir suç."

AKP Sözcüsü Ömer Çelik "Çocukların istismar edilmesi asla affedilmeyecek lanetli bir suçtur" dedi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ "Ama'sız, fakat'sız mağdurun yanında, suçlunun karşısındayız" dedi.

Bugün belli ki kamuoyundaki tepkinin büyüklüğü nedeniyle böyle esip savuruyorlar ama bu partinin çocuk yaşta evlilikler konusundaki tutumunu hepimiz hatırlıyor olmalıyız.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Süleyman Arslan, TBMM'de çocuk evliliklerini savundu. (27 Mayıs 2021)

15 yaşındaki çocukların evlendirilemiyor olmasının insan hakkı ihlali olduğunu söyledi.

AKP Milletvekili Abdullah Güler de "erken yaşta evliliğe af" ilan edilmesini istedi.

Kanun tasarısı önlerine gelse hepsi parmak kaldıracaktı, "kız çocuğu sahibi olan hassas arkadaşlar" o tarihte kendilerini çok da hassas bulmuyorlardı herhalde.

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilirken kamuoyuna açıklamadıkları gerekçelerden biri de tarikatların isteğiyle çocuk yaşta evliliklerin önünü açabilmekti.

İnfaz düzenlemesiyle ilan edilen af tartışmaları sırasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında telekonferansla yapılan toplantıda "erken yaşta evlilik" düzenlemesinin Meclis'e getirilmesine karar verilmişti. (26 Mart 2020)

Erdoğan bunu o tarihten önce de söylemişti: "Erken yaşta evliliği infaz çalışmasında maddeye yedirebiliriz; İstanbul Sözleşmesini masaya yatıracağız." (19 Şubat 2020)

Kamuoyuna "erken yaşta evlilik" diye yutturmaya çalıştıkları şey, çocuklarla evlenen sapıkları affetmenin yolunu açan düzenlemelerdi.

O tarihte kamuoyu buna sesini yükseltmemiş olsaydı, bugün "takipçisi olacağız" dedikleri sapık, aftan yararlanmış, keyfine bakıyordu!

AKP iktidarı boyunca bu konunun sıkça gündeme getirilmesi ancak kamuoyu tepkisinin ardından tekliflerin geri çekilmesi tesadüf değil.

Türkiye'deki tarikatların hepsinde değilse bile önemli bölümünde kız çocuklarının Medeni Kanun'a göre reşit olmadan evlendirilmeleri gibi bir durum var ve niyetleri bunu meşru hale getirmek.

Neden böyle yaptıklarını da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın son açıklamasında bir kez daha gördük.

Diyanet İşleri'nin açıklamasında şöyle deniliyor:

"İslam'a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz."

Böyle diyorlar çünkü onlar da tıpkı bu tarikatlar gibi buluğ çağına girmiş kızların 18 yaşından önce evlenebileceğine inanıyorlar.

Lafa "İslam'a göre" diye girmelerinin nedeni bu.

Tarikatçı savcıların bu suçu takip etmemelerinin nedeni de bu.

O tarikatçı savcıları Adliye'ye dolduranların, altı yaşında evlendirilen kız çocuğu için göz yaşı dökmeleri, timsahların ağlamasına benziyor!

 Fotoğraf: Gülnaz Bingöl / csgorselarsiv.org

* * *

Bakan, bu işe bakmak istemiyor belli ki

Bugün Mübarek Cuma Soruları dizimizin 53. Bölümünü açma şerefini Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a verdim.

Bekir Bey, Sezgin Baran Korkmaz'ın kara para aklamaktan yakalanma kararı varken nasıl olup da yurtdışına kaçabildiğini soran CHP milletvekillerine şunu söyledi:

"Bu dosyaların her birini tek tek takip edecek bir şeyim yok, görevim de değil. Yetki ve görevimi aşan konular. Yargının işleyişine karışmam."

Oysa yargının işleyişine karışmasına gerek yoktu.

Şu anda aynı binada kendisinin "yardımcısı" olarak görev yapan ve Adalet Bakanı Yardımcısı ve HSK Başkan Vekili sıfatlarını taşıyan eski savcıya sorsaydı, öğrenebilirdi.

Savcı Bey, hâlâ açıklamadı: Olmayan bir MASAK raporunu varmış gibi göstererek SBK'nın mal varlığının bir bölümünün kaçırılmasını nasıl sağladığını!

İktidar değişip, adam gibi bir soruşturma açılınca öğreneceğiz tabii.

Hatırlıyor musunuz bilmem, bu soruları sormaya başladığımda Korkmaz'ın kaçmasından hemen önce İçişleri Bakanlığı'nda Süleyman Soylu ile bir görüşme yaptığını da soruyordum.

Emniyet Genel Müdürü'nün iki yardımcısının da makamda olduğu bir Pazar günü yapılan toplantıda Soylu, SBK'ya "yurtdışına çık dedi mi demedi mi" konusu hâlâ ortada.

Bakan Bozdağ belki de yargının işine hiç karışmadan bunu doğrudan bakanlar kurulundaki arkadaşına sorabilir, aldığı yanıtı bizlerle ve Meclis ile paylaşabilirdi.

Ama bunu yapmak istemediği anlaşılıyor.

Biz yine sorularımıza dönelim, bu linkten soruların son versiyonuna ulaşabilirsiniz.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Adalet Bakanı, Hukuk’ta okuduğunu unutmuş

Adalet Bakanı kanunların geriye doğru yürümeyeceğini de fakültenin daha 1. sınıfında öğrenmiş olmalıydı

Yenisi yapılana kadar eskisini uygulasak?

Cumhurbaşkanı madem özgürlüklerin kullanımı konusunda hassas, kendi talimatıyla hapiste tutulan bu insanları salıverse, daha inandırıcı olurdu

İktidar için cinayete göz yumuyor

Erdoğan rejimi, yargı konusunda geçmişte Fetullahçılara yakasını kaptırmıştı, sonucunu hep birlikte izlemiştik. Bu yeni filmde Erdoğan başrolü kiminle paylaştığının farkında mı?